30 Ocak 2013 Çarşamba

Anladım ki susan her şey derin ve heybetli...



"Sonsuzluğa götüren bir denizin kıyısına varmıştım. O zaman anladım ki susmak bir cüsse işi. Derin denizlerin işi... Sığ suları en hafif rüzgârlar bile coşturabiliyor, derin denizleri ise ancak derin sevdalar... Anladım ki derin ve esrarengiz olan her şey susuyor. Anladım ki, susan her şey derin ve heybetli..."


Şems-i Tebrizi

Sonsuzluğun kıyısına vardığında insan, artık sesin değil sessizliğin hüküm sürdüğünü fark eder. Gürültü, sığlığın telaşıdır; derinlik ise kendi içine çökmüş bir vakardır. Susmak, bir eksiklik değil; bir doluluğun, bir taşmanın, bir taşkınlığın içe yönelmiş hâlidir. Derin denizler, yüzeydeki dalgalarla değil, dipteki sessizlikle anlatır kendini. Ve insan, bu sessizliğe kulak verdiğinde, hakikatin sesini duyar.

Sığ sular, en hafif rüzgârla köpürür; çünkü taşıdıkları azdır, sakladıkları yoktur. Oysa derin olan, kolayca sarsılmaz; çünkü içinde biriktirdiği şey, zamanla ağırlaşmış bir anlamdır. Suskunluk, bu anlamın en kadim dilidir. Konuşan, anlatır; ama susan, düşündürür. Derinlik, kelimelerle değil, kelimesizlikle var olur. Ve bu varoluş, bir gösteri değil; bir içsel ihtişamdır.

Her suskunluk, bir çağrıdır aslında. Ama bu çağrı, sesle değil, varlıkla yapılır. Derin sevdalar, bağırmaz; sadece var olur. Onların sesi, bir bakışta, bir duruşta, bir bekleyişte gizlidir. Çünkü gerçek olan, kendini anlatmak zorunda değildir. Derin olan, anlaşılmayı beklemez; sadece anlaşılabilir olmayı seçer. Ve bu seçim, bir asalettir. Susmak, bu asaletin en yalın hâlidir.

İnsan, susan şeylerin önünde eğilir; çünkü bilir ki, sessizlik bir boşluk değil, bir doluluğun sınırıdır. Heybet, gürültüyle değil, sükûnetle taşınır. Derin olan her şey susar; çünkü anlatacak çok şeyi olan, neyi önce söyleyeceğini bilemez. Ve belki de en çok bu yüzden, susanlar büyür gözümüzde. Çünkü suskunluk, yalnızca bir sessizlik değil; bir derinliktir. Ve derinlik, sonsuzluğun en sessiz kıyısıdır.

28 Ocak 2013 Pazartesi

just walkin in the rain



























Yağmurda yürümek, yalnızca adım atmaktan ibaret değildir; bu, insanın kendi içine doğru yaptığı en sessiz yolculuktur. Her damla, gökyüzünden değil, kalbin en kırılgan köşesinden düşer sanki. Sokaklar ıslaktır, ama asıl ıslanan insanın içidir. “Just walkin’ in the rain” demek, dış dünyanın gürültüsünden sıyrılıp, iç dünyanın fısıltılarına kulak vermektir. Ve bu fısıltılar, çoğu zaman en çok sustuklarımızdır.

Yağmurun altında yürüyen biri, ne bir yere varmak ister ne de bir şeyden kaçmak. O yürüyüş, bir bekleyiştir belki; ama neyin beklendiği belirsizdir. Her adım, geçmişin izlerini siler gibi görünürken, aslında onları daha da derinleştirir. Yağmur, hatıraları yıkamaz; onları yeniden işler. Ve insan, bu işlenmiş hatıraların arasında kendini arar. Yalnızlık, bu yürüyüşte bir yük değil; bir eşliktir.

Islak kaldırımlar, sessiz tanıklardır bu yürüyüşe. Ne sorarlar ne cevap verirler; sadece dinlerler. Ve insan, bu dinleyişte kendini anlatır. “Just walkin’ in the rain” bir melodi değil, bir iç monologdur. Her damla, bir cümleyi tamamlar; her rüzgâr, bir duyguyu taşır. Bu yürüyüşte konuşulmaz, çünkü kelimeler eksik kalır. Yağmur, anlatır; insan, sadece hisseder.

Ve nihayet, yağmurda yürümek bir kaçış değil, bir kabulleniştir. Hayatın karmaşası, ilişkilerin yükü, zamanın acımasızlığı… hepsi bir kenara çekilir. Geriye sadece adımlar ve damlalar kalır. “Just walkin’ in the rain” demek, kendini bulmak değil; kendine razı gelmektir. Çünkü bazen en doğru yol, hiçbir yere varmayan yoldur. Ve o yol, en çok yağmurda yürünür.

24 Ocak 2013 Perşembe

colors



Renkler bireyler üzerinde psikolojik etki yaparak anlam üretmede, anlamın algılanmasında ve bilinçaltını etkilemede önemli rol oynamaktadır. Ayrıca toplumlar da geçmişten günümüze renklere çeşitli toplumsal ve sembolik anlamlar yükleyerek düşünce ve ideolojilerinin ifade biçimini oluşturmuşlardır. Farklı kültürler, zaman içerisinde kendilerine farklı renk sembolleri yaratmışlardır. Örneğin, Amerika’da yaşayan kızıl derililer için siyah cehennemi ve ölümü, beyaz ise barış ve mutluluğu simgeler. Siyah, batıda yas ve matemi anlatırken Japonya’da mutluluğu temsil etmektedir.
Asya’da Hindular arasında ise kırmızı ve sarı kutsal renkler olarak rahipler tarafından tercih edilirken mavi sevilmeyen bir renk olarak algılanmıştır. Katolik rahipleri siyah giyerken Tibet lamaları safran sarısını tercih etmişlerdir. Ortaçağda giysilerinde mor rengi seçen başpiskoposlar, hiyerarşik olarak yükseldiklerinde cüppelerindeki mor tonlar ve beneklerin sayısı da artmakta idi. Piskoposlar leylak rengi giyinirken, erguvan giysili kardinaller, ayrıca mor ametist taşı olan bir yüzük takıyorlardı. Katolik inancına göre eflatun, büyük perhiz sırasında ve Noel’de, doğru yola dönüş, tövbe ve pişmanlığı simgelemiştir.

İslam kültüründe de yeşil renk, üstün bir nitelik kazanmıştır. İslamiyet’te yeşil rengin önemi, göçebe bir hayat sürmeleri ve doğanın yeşermesinin hayvan sürülerini otlağa çıkarma zamanı olarak kendileri için yaşamsal önem taşımasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca günümüzde yeşil renk doğayı simgeleyen çevreci bir renk olarak da algılanmaktadır.
Gökyüzü, açık mavi ile simgeleştirilirken, mavi-yeşil de güneşin doğduğu kutsal yönün (cennetin) simgesi olmuştur.
Kırmızı, sarı ve siyah erkeksi renkler olurken, beyaz, mavi ve yeşil dişi renkler olarak algılanır.



Kırmızı

Simgesel anlamda, dinamik, enerjik, yaşamsal, uyarıcı, cinsellik. Psikolojik etkisi, canlandırıcı, heyecan verici, iştah açıcı, tahrik edicidir. Fizyolojik olarak kan basıncını ve hormonal salgıları arttırıcıdır. Uzun süre izlendiğinde gerginlik ve heyecan yaratır, kısa sürede ise dikkat çekici ve bakış yakalayıcıdır, insanları tetikte olmaya teşvik eder.
Resimsel anlamda, dikkat çekici bir renktir ateşin, tehlike ve yasakların belirtilmesi amacıyla kullanılır.
Toplumsal anlamda, ruhsal uyanış, aşk, mücadele, başkaldırı ve devrimin rengidir, iletişimde uyarı, tehlike ve alarmı simgeler. Sıcak bir renk olan kırmızı hızlı karar vermeye teşvik edici, eyleme geçirici, bakış yakalayıcı, hâkimiyet kurucu bir özelliğe sahip olduğundan, reklam uygulamalarında zemin olarak değil, vurgu yapmak için kullanılmalıdır. Kırmızı renkteki nesneler, daha büyük ve yakın görünürler.


Siyah
Simgesel anlamda, kapanma, güç, olumsuzluk, ağırbaşlılık, kötü talih. Psikolojik etkisi, umutsuzluk, olumsuzluk, düş kırıklığı, zorunluluk ve baskı duygusu yaratır. Resimsel anlamda, lüksü, cehennemi, şeytanı, büyüyü temsil eder. Toplumsal anlamda, baş kaldırma, ölümü, matemi, ağırbaşlılığı, aristokrasiyi ve resmiyeti simgeler. Siyah renk gizli, gizemli, dışa kapalıdır. Renk kombinasyonlarında olduğundan daha büyük ve ağır görülmektedir.


Beyaz
Simgesel anlamda, saflık, çözülme, açıklık, aydınlık, sessizlik ve serinlik. Psikolojik etkisi, özgürlük, olumluluk, hoşgörü, bağlanma duygusu yaratır. Resimsel anlamda, temizlik, tazelik, genç kızlığı temsil eder.


Mavi
Simgesel anlamda, sınırsızlık, sessizlik, sakinlik, soğukluk, şeffaflık, sonsuzluk, barış, güven, dostluk. Koyu mavi ise saygınlık ve güçlülük.
Psikolojik etkisi, huzur verici, rahatlatıcı ve sakinleştiricidir. Fizyolojik olarak kan basıncını düşürür. İnsanlar üzerinde barışçıl etki yapar. Koyu mavi ise hüzün verici ve melankolikleştiricidir.
Resimsel anlamda, erkek bebeği, tazeliği, serinliği, temizliği ve denizi simgeler. Koyu mavi, klasik görüş ve düzeni temsil eder.
Toplumsal anlamda, lacivert (koyu mavi), sadakati, istikrarı, liderliği, güveni, saygınlığı, statüyü, otoriteyi simgeler. Bu nedenle üniformalar ve resmi görevlilerin giysilerinde tercih edilir. Koyu mavinin doğu ve Anadolu’da kötülüklerden koruyucu bir etkiye sahip olduğu inanılır (nazar boncuğu). Özellikle erkekler tarafından en çok sevilen renktir. Mavinin yeşile kayan bir tonu olan turkuvaz (Türk mavisi), sıcak bir etki, (mavi içinde, kırmızının etkisini) yaratır.


Gri
Simgesel anlamda, duygusuzluk, kararsızlık, yavaş bir bitiş, yaklaşan ölüm. Psikolojik etkisi, hüzün verici, maskeleyici koruyucudur. Resimsel anlamda, etkisizdir, koyu gri ise kirliliği temsil eder. Toplumsal anlamda, bireyin kendisini toplumdan soyutlama, uzaklaştırma arzusunu, duygu ve fikirlerini gizleme eğilimini, meraklı olmayan nötr kişiliği simgeler.


Pembe
Simgesel anlamda, çekingenlik, incelik, nezaket, şefkat, sevgi ve yumuşaklık. Psikolojik etkisi, huzur ve güven verici, sakinleştirici, romantikleştirici. Resimsel anlamda, daha çok genç bayanlar tarafından kullanılan, kozmetik ve iç çamaşır ürünlerini, şekerlemeleri, yumuşak kadın zarafetini temsil eder. Toplumsal anlamda, kibarlık ve dişiliği simgeler.

Turuncu
Simgesel anlamda, canlılık, dışa dönüklük, güçlülük. Psikolojik etkisi, mutluluk, enerji verici ve iştah açıcıdır. Canlılığı, yaratıcılığı, güveni, cesareti ve iletişimi arttırdığı için insanı yaşama motive eder, sindirim sistemlerini uyarır. Resimsel anlamda, sonbaharı, sıcaklığı temsil eder. Toplumsal anlamda, gençliği, verimliliği simgeler.


Mor
Simgesel anlamda, duygusallık, hüzün, düş kırıklığı, tutku, yalnızlık, ruhsal huzursuzluk ve erotizm. Psikolojik etkisi, birey üzerinde nevrotik duyguları açığa çıkarıcı, geçmişe götürücü, hayale daldırıcı, fantezi anılar uyarıcıdır. İçe dönük mistik düşüncenin rengidir. Resimsel anlamda, melankoliyi, gizemi, esrarengizliği, bastırılmış şehvet duygusu (Eflatun), ve sosyal başkaldırıyı temsil eder. Koyu mor ise, büyü, sihir, endişe, korku, mutsuzluk, mahremiyet duygularını anlatır.
Toplumsal anlamda, daha önceden bilinen, içinde güvenle yaşanan bir dünyadan, bilinmeyen fakat merak ve heyecan uyandıran bir dünyaya geçişi simgeler. Nevrotik duyguları açığa çıkardığından insanları korkuttuğu saptanmıştır. Tarihte yüksek sınıflarda asaletin ve kraliyetin rengi olmuştur.
Erkeksi sıcak kırmızı ile kadınsı soğuk mavinin karışımı olan ve ne kadınsı ne de erkeksi olarak tanımlanan eflatun ise erotik çekiciliğe duyulan özlemi dile getirmektedir. Kadın hareketlerinde hakların eşitliğini simgeler. Erotizmin bastırıldığı her yerde bir tür dışavurum olarak öne çıkmaktadır.


Kahverengi
Simgesel anlamda, konfor, sağlıklı yaşam, fayda ve sağlamlık. Psikolojik etkisi, gevşetici, durağanlık, huzur ve güven verici. Resimsel anlamda, toprak ve ahşabı temsil eder.
Toplumsal anlamda, varlık, konfor, sağlıklı yaşam kavramları ile birlikte düşünülen renktir. Heyecan verici bir renk olan kırmızı rengin etkisi kahverengi içinde, pasifleşerek, teskin edici ve rahatlatıcı bir etkiye dönüşür.

Sarı
Simgesel anlamda, çözülme, sınırların genişlemesi, uzaklık, parlaklık, aydınlık, değişiklik, macera duygusu, sevecenlik, atılganlık, mutluluk ve olumluluk. Psikolojik etkisi, neşe, enerji verici, metabolizmayı hızlandırıcıdır.
Resimsel anlamda gençliği, sıcaklığı, enerjiyi, geçiciliği, kısa sürede tükenecek gücü ve fark edilebilir özelliği nedeniyle dikkat çekiciliği temsil eder. İlanlarda sarı renk daha çok besleyici ve vitaminli ürünlerde tercih edilir. Sarının tonu önemlidir, soluk sarı hastalığı çağrıştırırken, yeşile dönük sarı zehir etkisini simgeler, altın rengi olan metalik sarı ise değer ve statü sembolüdür.
Toplumsal anlamda, birçok dinde ilah varlığı, iletişimde geçiciliği, dikkati simgeler.

Yeşil
Simgesel anlamda, açık yeşil yaşam, dinginlik, istikrarlılık, metanet, tazelik, güven, kararlılık, sadakat. Koyu yeşil ise kıskançlık ve batıl inanç. Yeşil doğada dinlendirici olmasına karşın, uzun süre izlendiğinde diğer ortamlarda ruhsal gerginlik yaratır.
Psikolojik etkisi, bireyde sakinleştirici, mantıklı düşünme ve üstünlük duyguları uyandırıcı.
Resimsel anlamda, ambalajda çevre dostu ve ekolojik ürünlerle ilişki kurar verimlilik, doğa, sağlıklı beslenme, bahçe malzemelerini temsil eder. Ayrıca haşarat zehri ambalajlarında da koyu yeşil kullanılır.
Toplumsal anlamda, iletişimde ve kumanda düğmelerinde geçişi, İslam inancında, cenneti, zeytin yeşili barışı simgeler. Amerikan toplumunda ise parayı simgeler.