31 Temmuz 2016 Pazar

meyvelerin yararları ve kalorileri


* Vücudumuzun başlıca düşmanı olan kolesterol hiçbir meyvede yoktur!
* Meyveler doğal şeker içerir, ne kadar çok meyve tüketirsek beynimizdeki sinir hücreleri de o kadar gelişir, meyve yemek hafızamızı canlandırır! Meyveler mükemmel lif kaynağıdır!
* Meyveler vitamin ve mineral açısından çok zengindir!
* Az kalorilidirler ve kilo aldırmazlar! (Ancak rejim sırasında kalorisi nispeten yüksek olan incir, muz ve üzümden uzak durun)
* Bol miktarda antioksidan içerirler!
* Meyveleri aç karnına yemek sindirimi kolaylaştırır!

Kiraz
* Güçlü bir ağrı kesicidir, 20 kirazda 12-25 miligram arası antosiyanin maddesi bulunduğu ve bu maddenin ağrı kesici etkisinin Aspirinden on kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir,
* Kolesterolü ve kan şekerini düşürür,
* Kirazlarda bulunan flavanoidler vücuttaki zehri temizler,  antioksidan etki yapar,
* Kabızlık gidericidir,
* Nikotinin vücuttan atılmasına yardımcı olur,
* Böbreklerin taş ve kum yapmasını önler ve varsa zamanla döker,
* Safra kesesi taşının dökülmesine de yardımcı olur,
* Yüzde oluşan sivilcelerin giderilmesini sağlamaktadır;
(100 gr. kiraz=70 kalori)

Üzüm
* Böbreklerin çalışmasını uyarıp kalp atışını düzenler,
* Karaciğeri temizler,
* Siyah üzüm, kabukları ve çekirdekleriyle yenirse hücre yenileyicidir,
* Sindirimi kolaylaştırır, kansızlığı giderir,
* Bebeklerin gelişimi için çok faydalıdır
* Ancak kalorisi yüksek olan üzümün bir günde 15-20 adetten fazla tüketilmemesi gerektiğini de unutmayın;
(100 gr. üzüm=65 kalori)

Şeftali
* Kalp rahatsızlıklarına ve kansere karşı korur,
* Sindirim sistemini çalıştırır, hazmı kolaylaştırır,
* Böbreklerin ve safra kesesinin düzenli çalışmasını sağlar,
* İdrar sökücüdür;
(1 adet orta şeftali=42 kalori)

Kayısı
* Kan yapıcıdır, kansızlığa iyi gelir,
* Güzel bir cilt ve saç için olumlu etkileri vardır,
* Özellikle akciğer kanserinin önlenmesinde yardım eder,
* Kalp hastalıklarının ve kataraktın önlenmesinde yardımcıdır,
* Kemik erimesinin önlenmesine faydalıdır,
* Sinirleri gevşetip uyku verir
* Kabızlık çeken ve sindirim sisteminde sorun yaşayanlar için faydalıdır,
* Sabahları aç karnına yenilen kuru kayısı sindirim açısından faydalı olmanın yanı sıra cilde de canlılık katar;
(1 adet kayısı=15 kalori)

İncir
* Bağırsakları çalıştırır,
* Enerji verir,
* Cinsel güce yardımcıdır,
* Yüksek kan basıncını düşürür,
* Kemik yoğunluğunu arttırır;
(1 adet orta incir=37 kalori)

Ananas
* Bakteri ve parazitlerle savaşmaya yarar,
* Sindirimi kolaylaştırır,
* İltihaplanma riskini azaltmada ve yaraların hızla iyileşmesini sağlamada etkilidir;
(1 kalın dilim ananas=43 kalori)

Elma
* Kanı ve böbrekleri temizler,
* Cilde parlaklık ve güzellik verir,
* Soğuk algınlığı ve öksürüğe iyi gelir,
* Kolesterolü düşürür,
* Sindirim rahatsızlıklarının kontrol edilmesine yardım eder,
* Baş ağrısına iyi gelir,
* Yüksek tansiyonu düşürür,
* Kan şekerini kontrol altında tutar,
* Romatizma ve gut hastalığına iyi gelir,
* Uykusuzluğa iyi gelir,
* Bağırsaklardaki parazitlerin dökülmesini sağlar;
(1 adet küçük elma=63 kalori)

Muz
* Kalbe ve kas sistemine yararlıdır,
* Yorgunluğa ve ishale birebirdir,
* Yüksek tansiyonu önleyici özelliğe sahiptir,
* Uykuyu düzene sokar,
* Ülseri önler ve ülser yaralarının tedavisine yardımcı olur,
* Kolesterolü düşürücüdür ve migren ağrısına faydalıdır,
* Böbrek ve eklemlerdeki iltihaplanmalarda tedavi edici özelliğe sahiptir;
(1 adet muz=105 kalori)

Kivi
* Başlı başına bir C vitamini deposudur, bir adet kivide günlük alınması gereken C vitamini ihtiyacından fazlası vardır,
* Kivinin bitkisel besinleri DNA'yı korur,
* Antioksidan özelliği vardır,
* Kan şekeri kontrolü için yararlıdır,
* Kolon kanserini engellenmesine yardımcı olmaktadır.
* Astıma karşı koruma sağlar,
* Kan inceltici özelliğiyle kan pıhtılaşması riskini önemli bir şekilde düşürmekte ve kanınızdaki yağ miktarını azaltmaktadır;
(1 adet kivi=46 kalori)

Vişne
* Şeker oranı kirazınkinden düşük olduğu için daha az kalori içerir,
* Ateş düşürür, susuzluğu giderir.
* Koyu renkli vişneler, açık renklilere oranla daha fazla mineral içerir;
(100 gr. vişne=50 kalori)

Greyfurt
* Soğuk algınlığına iyi gelir,
* Sindirimi uyarır,
* Diş etlerinin kanamasını azaltır,
* Kılcal damarlardaki kan dolaşımını hızlandırır,
* Mide ve pankreas kanserlerine yakalanma riskini azaltır,
* Tansiyonu dengeler,
* İdrar sökücü özelliği vardır
*Yağlı yemeklerin ardından içilen greyfurt suyu yediklerinizin ağırlığını giderir;
(1 adet greyfurt=50 kalori)

Portakal
* Soğuk algınlığı ve gripten korunmaya yardım eder,
* İçerdiği C vitamini ve folik asit sayesinde öksürüğü azaltır,
* Kalp hastalığı ve felçten korur,
* Ezik ve çürüklerin daha çabuk iyileşmesini sağlar,
* Mide ve pankreas kanserini önleyici etkisi vardır,
* Tansiyonun dengelenmesine yardımcı olur
* İçindeki potasyum cildin kuruyup kırışıklıkların oluşması önler,
* Bağırsak gazlarını söker, bağırsak parazitlerinin dökülmesini sağlar,
* Karaciğerin düzenli çalışmasını sağlar,
* Safra salgısını arttırır;
(1 adet portakal=60 kalori)

Çilek
* Strese iyi gelir, sakinleştirici etkisi vardır,
* Sigara dumanının etkilerini azaltır. Sigara içilen bir odadayken gün boyunca ağza iki çilek atılması önerilir.
* Çocuk felci ve ağız-deri yaralarına yol açan virüsleri öldürücü etkisi vardır,
* Kansere yakalanma riskini azaltır,
* Mide ve bağırsak zayıflıklarını giderir,
* Safra kesesi hastalıklarına iyi gelir,
* Yüksek ateşi düşürür,
* Dişlere ve diş etlerine iyi gelir, diş taşlarının oluşmasını engeller,
* Cilde canlılık kazandırır;
(100 gr. çilek=30 kalori)

Armut
* Kalp-damar sağlığı, alçak kan basıncı ve fiziksel performansa iyi gelen vitaminleri barındırır
* Yüksek tansiyonu olanlar ve böbreklerinde sorun yaşayanlar için faydalıdır,
*Kansızlığa ve kabızlığa iyi gelir;
(1 adet küçük armut=82 kalori)

Kavun
* Kanı temizler,
* Antioksidan özelliği vardır,
* Endişe ve uykusuzluğa iyi gelir,
* Bağırsak ve cilt kanserine karşı Amerikan Kanser Topluluğu'nca tavsiye edilmiştir;
(100 gr. kavun=26 kalori)

Karpuz
* Böbreği temizler,
* Astım, damar tıkanıklığı, diyabet, kolon kanseri ve kireçlenme gibi hastalıklara iyi gelir,
* Tatlı, sulu karpuz doğada bulunan en önemli antioksidanlarla doludur,
* Bağışıklık sistemini güçlendirir,
* Karpuz çekirdeklerindeki Cucurbocitrin adlı madde kan basıncını düşürmeye ve düzenlenmeye yardımcı olur,
* Kabuğundaki çinko, iktidarsızlığa iyi gelir.
(100 gr. karpuz=30 kalori)

30 Temmuz 2016 Cumartesi

malta


Malta’nın 6000 yıllık bir tarihi var. Fenikeliler, Kartacalılar, Romalılar, Araplar, Normanlar, İspanyollar, St. John Şövalyeleri, Fransızlar ve adayı 1964 yılına kadar ellerinde bulunduran İngilizler... İşin ilginç tarafı Araplar’ın 300 yılı aşkın bir süredir adada egemenlik sürdürmelerine rağmen hiç camiye rastlanmaması. Sadece Libya Devlet Başkanı Kaddafi’nin St. Paul’sda yaptırmış olduğu cami var. Buna karşılık 400 bin nüfuslu küçücük adada 360 tane, yani adım başı kilise bulunuyor. Osmanlı donanması ilk bozguna 1565’te Malta’da uğramış. Ünlü Türk denizcisi Turgut Reis’in hayatındaki tek başarısızlık, belki de, Malta’yı fethedememek. Ancak, ne yazık ki Türkleri hem fazla tanımıyorlar, hem de çok korkuyorlar. Örneğin, savaşlar zamanında, Maltalı anneler çocuklarına “Eğer çok ağlarsan seni Türk’e veririm!” derlermiş veya evlerinde Türk çocuğunu temsil eden simsiyah bir erkek çocuğu heykeli bulundururlarmış. Fakat kısmen devam eden bu korkunun asıl sebebi, Osmanlı donanmasının Akdeniz’deki kuvvetlerinin çoğunun Araplar’dan oluşması. Yani onlar aslında Türk’ten değil Araplar’dan korkuyorlar. Osmanlılar’dan sonra Napolyon adayı fethetmiş fakat isyanlardan bıkıp, terk etmiş. Derken, İngilizler Malta’da 190 yıl hüküm sürüp adadan ayrılmışlar. Halkın tümü İngilizce konuşuyor. Ancak İtalyanca ve Arapça karışımı ilginç bir de yerel dilleri, yani Maltaca öğretiliyor okullarda. Tavsiyelerimize uymazsanız aç da kalabilirsiniz. İlk önerimiz Valetta’nın meşhur St. Juliana’s sokağındaki La Dolce Vita balık lokantası. Pek çok ünlünün uğradığı, hatta Brigitte Nielsen’in nişanlandığı popüler bir mekân burası. Tuzda balık, karides güveç, istiridye veya grup fevkalade doğru tercihler olabilir. Hemen yanındaki Paparazzi Et Lokantası da diğer bir adres. Milli yemek tavşan. Genellikle sert olan tavşan etini lokum gibi, enfes lezzetteki soslarla pişiren tek restoran ise, Mellieha’daki L’Amigo. Bir de adalıların su gibi tükettiği, fıstık ve portakal kabuğundan elde edilen, Kinnie adını taşıyan cola ve limonata karışımı diyebileceğim alkolsüz bir yerel içkileri var. Başkent Valetta, aynı zamanda bu adalar topluluğunun önemli liman ve ticaret merkezi. Maltalılar, yazın günde üç kez, kışın ise iki kez yıkanmayı alışkanlık haline getirmişler. “Siesta” sonrası duş almadan işine gelen Maltalı’yı, iş arkadaşı “Aman yanıma yaklaşma kokuyorsun” diye kınıyormuş. Öncelikle St. John Katedralini görün. İçeride Flaman goblenlerinin benzersiz koleksiyonu gümüş eşyalar ve kilise giysileri var. İkinci gün, istikametiniz Malta’nın eski başkenti Mdina olsun. Tek kelimeyle “büyüleneceksiniz”! Çünkü Mdina’da gezmek zamanın içinde kaybolmak gibi. Taşıtların trafiğe kapalı olduğu bu sessiz şehrin dar caddelerinde, faytonla gezerek nostaljiyi artırabilirsiniz. 11.yüzyılda inşa edilen ve Malta tarihinde önemli bir yeri olan Siculo-Nonman Katedrali’ni ziyaret edin.

28 Temmuz 2016 Perşembe

rafting


Avrupa Rafting Birliği başkanlarından Andrea Gatti, sözleriyle beni Ataç Besi ile ilk kez nehre girdiğim ana götürdü. "Birçok insan nehirlere hep dışarıdan bakar ve sadece izlemekle yetinir. Bazıları ise yaşama ve kendilerini seyreden diğerlerine nehrin içinden bakar, başka boyuttan diğer bir dünyayı izlercesine, soluk soluğa..."
Türkiye'nin sert nehirlerinden olan ve gerçek anlamda "white water rafting" yapabilen Dalaman Çayı, dışarıdan seyrederken bana son derece yumuşak, durgun, hatta herhangi bir nehirden farksız görünmüştü. Ta ki içine girene dek. Her şey değişti o andan itibaren, nehrin diğer yüzü, bembeyaz köpüklerden duvarlar ve dalgalar inanılmaz bir süratle karşıma çıktı. O an anladım nehirden dışarı bakmanın ne olduğunu. köpüklerin arasında nehir kıyısındaki görüntüler aklımın bir yerlerinde hep farklı bir dünyanın kareleri olarak kaldı.
Raftingce
IRF (International Rafting Federation): Dünya Rafting Federasyonu
ERA (European Rafting Association): Avrupa Rafting Birliği
White Water Rafting: Nehirlerin köpüklü sularında şişme raft botlarından yapılan spor.
Ecoraft: 1999 yılında Fırat Nehri'nde düzenlenen 1. Türkiye Rafting Şampiyonası'nda birinci olan ve Türkiye'yi 2. Avrupa Rafting Şampiyonasında temsil eden takım.
Time Trial: IRF ve Era'nın düzenlediği resmi yarışmalara katılma hakkı elde edebilmek için 600 metrelik parkurda zamana karşı yapılan eleme yarışı.
Head to Head: İki takımın aynı yerden başlayıp 600 metrelik parkurda yaptıkları yarış.
Down River: 6-8 kilometrelik parkurda zamana karşı yapılan hız ve dayanıklılık yarışı.
Raft Slalom: Nehrin iki yakası arasında çekilen kablolar üzerine asılan plastik çubuklarla hazırlanan kapılardan oluşan parkur. Geçişleri kapılara değmeden yapmak gerekiyor. Herhangi bir çarpma beş saniye süre cezası alıyor. botun ya da bottaki bir kişinin bu kapılardan geçememesi 50 saniye ile cezalandırılıyor.
Rapid: Nehrin eğiminin ve suyun akış hızının arttığı köpüklü yerlere verilen isim.

26 Temmuz 2016 Salı

rüya adalar


MAINE
Kuzey Amerika’da bulanan Maine Adaları’na 545 km. uzunluğundaki bir rota sayesinde ulaşılabiliyor. Sadece özel teknelerin yolculuk edebildiği bu rotanın üzerinde adalara veya karaya denk gelen 150’den fazla durak yer alıyor. Bakir doğayı ve maceralı tatilleri sevenler için bu yoldaki birçok durak ilgi çekici olabileceği gibi özellikle dikkat çeken duraklar Monhegan, MountDesert, Warren ve Isle au Haut Adaları. Aynı zamanda doğal park olan Warren Adası, yaban hayat düşkünleri için önemli bir nokta.
Ne Zaman: Temmuz ile Eylül arası.
Nasıl: Eskimo kayığı, yelkenli veya motorlu tekne ile gidilebilir.
Dikkat Çekenler: Harriet Beecher Stowe’un ünlü romanı “Tom Amcanın Kulubesi”ni kaleme aldığı ev ziyaret edilebilir. Ayrıca Maine kıyısının toplam 5597 km’lik kıyı şeridiyle Kaliforniya’yı bile geride bıraktığını belirtmek gerek.
FAROE ADALARI
Faroe Adaları için “huzur veren sesler adası” desek sanırız abartmış olmayız, kuş sesleri, kayalardan damlayan su sesleri, rüzgarın kayalıkları dövme sesleri ve dalga sesleri… İzlanda ve Norveç arasında Kuzey Atlantik sularının dövdüğü Faroe, birbirinden güzel 18 adadan oluşuyor. 7.yüzyılda yanlarında koyun ve keçileriyle gelen keşişler ve 9.yüzyılda gelen Vikingler, Kuzey Atlantik’te, İzlanda ve Norveç arasında 18 adadan oluşan Faroe’nin bilinen ilk sakinleri. Adalarda manzara nefis: Şelaleler, nehirlerle ve fiyortlarla kesilen yemyeşil bir çimen tabakası. Doğa bu tabloyu şişkin gagalı martılar, sümsük kuşları ve fırtına kuşu sürüleriyle tamamlamış.
Ne Zaman: Mayıs-Eylül ayları arası seyahat için ideal.
Nasıl: Danimarka, Norveç ve İskoçya’dan feribotlarla ya da Vagar’a uçakla.
Dikkat Çekenler: Özerk olma yolunda ve AB’ye üye olmayan adalardaki tarihi köyleri, Eysturoy’daki “Sallanan kayalar”ı ve Magnus Katedrali’ni ziyaret etmeli.
THOUSAND ADALARI
Thousand Adaları, Amerika-Kanada sınırı arasında uzanan Saint Lawrence Nehri üzerindeki yaklaşık 1800 adadan oluşuyor. Wolfe Adası gibi büyük adalarda kayde değer bir nüfus yaşarken, bazı adalar sadece göç eden kuşların ziyaret ettiği kayalardan ibaret. ABD tarafında kalan adaların pek çoğunda New York eyaletine ait parklar yer alıyor. Adaların birçoğu New York’lu zenginlere ait. “Girilmez” tabelalarıyla dolu bu bölgeyi tekneyle gezmek daha doğru. Son bir not, Thousand Adaları Frontenac Bölgesi, 2002 yılında UNESCO tarafından Dünya Biyosfer Rezervi ilan edilmiş.
Ne Zaman: Mayıs ve Eylül ayları gitmek için uygun dönem.
Nasıl: New York eyaletinden veya Gananoque’den tekne turuyla.
Dikkat Çekenler: Boldt Şatosu, Clayton tekne müzesi, ısles gölü ziyaret edilebilir. Ayrıca, ünlü Thousand Islands sosu aktris May Irwin tarafından yaratılmış.
MADAGASKAR
Afrika’nın doğusunda, Hint Okyanusu’nda yer alan Madagaskar, dünyanın dördüncü büyük adası. Diğer bütün Afrika başkentleri gibi Madagaskar’ın başkenti Antananarivo da kalabalık, gürültülü ve hava kirliliğinden muzdarip. Şehrin turistik merkezi Analakely Postane, banka, restoranlar ve gece kulüpleri buranın güney batısında yer alıyor. Madgaskar’ın tatil merkezi Nosy Be adası ve çevresindeki adalar olan Nosy Komba, Nosy Tanikely, Nosy Sakatia ve Nosy Mitsio, kumsalları, gece kulüpleri, dalış sporları merkezi olmaları ve güzel otelleriyle ünlü. Ifaty de turistlerin rağbet ettiği bir tropik cennet. Beyaz kumlu sahilleri, palmiye ağaçları, mercan resifleriyle tropik adaların atmosferini yaşatıyor.
Ne Zaman: Adanın batı ve güneybatı sahilleri için yaz aylarının yaşandığı kasım ve mart ayları ideal. Diğer bölgeleri ziyaret etmek isteyenlerin haziran-ekim arasındaki dönemi tercih etmelerine yarar var.
Dikkat Çekenler: Adayı ziyaret edenlere ulusal Ranomafana Park’ını mutlaka ziyaret etmeleri öneriliyor. 41,500 hektar üzerine yayılan gür yağmur ormanlarının oluşturduğu parkın içinden Namorona Nehri geçiyor. Bu parkta 12 tür Madagaskar maymunu yaşıyor.
SURIN ADALARI
Beş adadan oluşan Surin Adaları, Tayland’ın en az tanınan yerlerinden biri. Anakaradan 55 km. uzakta bulunan Surin Adaları, çevre sularıyla birlikte Ko Surin Ulusal Deniz Park’ını oluşturuyor. Zengin mercan alanlarıyla Surin Adaları özellikle dalış tutkunları için ideal bir bölge. Zaman zaman balinalar ve köpek balıklarını da görmek mümkün. Burası aynı zamanda uçan tilki, küçük cüce geyik, ağlı piton ve nadir Nicobar güvercinleri gibi farklı türlere yaşam alanı sağlıyor. Ziyaretçilerin çoğu adaya tekne gezileriyle geliyor. Beş yıldızlı otel konforunda ısrarlı değilseniz, Surin Nua’da kalabilir, deniz ve kuş sesleriyle bölünen sessizliğin keyfini çıkarabilirsiniz.
Ne Zaman: Kasım-Nisan ayları arası uygun zaman.
Nasıl: Phuket ya da Ranong’dan Live-Aboard seyahat ile ya da Khuraburi’den feribotla.
Dikkat Çekenler: Kaplumbağa üretme merkezi ve Chao Leh köyü görülmesi gereken yerler arasında. Ayrıca adada Surin Moken adı verilen ve ahşap direkler üzerine kurulu kulübelerde yaşayan deniz Çingenesi kabilesi bulunmakta.
JAVA
Endonezya’nın siyasi ve ekonomik merkezi olan Java Adası 120 milyon gibi ciddi bir nüfusa sahip. 8.ve9. yüzyıldan kalma Budist tapınakları adanın tarihsel zenginliğini de ortaya koyuyor. Şaşırtıcı ama her yerde sanatçılar ve galerilere rastlayabilir, batik, yemek veya masaj kurslarına katılabilirsiniz. Her yerde pirinç, tütün, çay, kahve, sebze ve baharatlar yetişen, karanfil sigarası dumanları altında “Bintang” birası içilen egzotik kültüren her köşesinde kendini hissettirdiği alternatif bir dünya Java.
Ne Zaman: Mayıs ve Eylül ayları arası seyahat için ideal.
Nasıl: Jakarta’ya dış hat seferleri Malezya, Singapur ve diğer Endonezya adalarından adaya iç hat seferleri yapılıyor.
Dikkat Çekenler: Sund Kelapa Limanı, Ujung Kulong ulusal park alanı, Malang ve Tretes Dağ kasabaları görülesi. Ayrıca dünyanın en kaliteli ve pahalı kahvesinin anavatanının Jakarta olduğunu da bilmek gerek.

25 Temmuz 2016 Pazartesi

Roger Penrose


Roger Penrose, İngiliz fizikçi, astrofizikçi, kozmolog ve matematikçidir. Doğumu 8 Ağustos 1931 de Colchester, Essex, İngiltere de doğmuştur.
Stephen Hawkingin üniversite hocasıdır. Hawking ile beraber Einstein'ın genel görelilik kuramı ve evrenin oluşumu büyük patlama (big bang), karadelikler konusunda büyük çalışmalar yürütmüşlerdir.

Acaba bize hayat imkanı veren bir evrenin tesadüfen oluşması, bütün fiziksel değişkenler bir arada düşünüldüğünde, kaçta kaç ihtimaldir? Milyar kere milyarda bir mi?
Bu sayıyı ünlü İngiliz matematikçi-ve Hawking'in yakın çalışma arkadaşı-Roger Penrose hesaplamıştır. Tüm fiziksel değişkenleri hesaba katmış, bunların kaç farklı biçimde dizilebileceğini dikkate almış ve içinde canlıların yaşayabileceği bir ortamın oluşmasının, Big Bang'in diğer muhtemel sonuçları içinde kaçta kaç ihtimale sahip olduğunu tespit etmiştir.

Roger Penrose 1931'de doğmuştur. 1964'de kara deliklerin birer singularitye ulaşacağını matematiksel olarak göstermiş, kendisinin anlamadığı tarafları sonradan stephen hawking ele alıp geliştirmiştir.

Bugün fizikte penrose diagramlari adı verilen kara deliğe yaklaşan bir cismin akıbetinin nasıl olacağını görmenizi sağlayan matematiksel yapılar penrose eseridir.

İki boyutlu bir öklid düzlemini kendi kendini tekrar ederek kaplayan şekillerin neler olduğu sorusunun daha gelişmiş bir versiyonunu ele almış,hatta ele almakla bırakmayıp çözmüş, 10 yıl sonra kimyada çok işe yaradığını görmüştür.

Fizikte yeni teorileri olduğunu da eklemek gerekir. kendisi string theory'cilerine hiç uymayarak, twistor uzayi adını verdiği bir uzay ile genel görelilik teorisinin reel sayılar üzerine kurulu yapısını kompleks sayılara genişleterek - yani uzay-zaman geometrisindeki bir değişiklik ile- kuantum fiziğini görelilik teorisi ile bağdaştırmaya çalışmıştır.

Penrose, shadows of the mind kitabıyla, postmodern bir tanrı ispatı argümanı sunmuştur.

Roger Penrose, 1973’te BBC Radyo derslerine dayanan bir denemesinde kara delikler teorisini şu şekilde tanımlıyordu:
Kara delik nedir? Astronomik amaçlar açısından, küçük, son derece yoğun kara bir “cisim” gibi davranır. Ama sıradan anlamıyla gerçekte bir maddi cisim değildir. Düşünülebilen bir yüzeye sahip değildir. Kara delik, bir kütlesel çekim merkezi olarak davranan (tuhaf bir şekilde bozulmuş da olsa) boş bir uzay bölgesidir. Bir zamanlar orada bir maddi cisim var idi. Ama cisim kendi kütleçekimi altında içe doğru çöktü. Cisim kendisini merkeze doğru yoğunlaştırdıkça kütleçekim alanı daha da güçlendi ve kendisini daha fazla çökmekten alıkoyması zorlaştı. Belli bir aşamada geri dönüşsüz bir noktaya ulaşıldı ve cisim kendisinin “mutlak olay ufkundan” geçti.

Bu konuya tekrar döneceğim, ama şu anki amaçlarımız açısından, kara deliği sınırlayan yüzey olarak davranan şey mutlak olay ufkudur. Bu yüzey maddi değildir. Uzayda bir iç bölgeyi bir dış bölgeden ayıracak şekilde çizilen bir sınır çizgisinden ibarettir. İç bölge –ki cisim bu bölgeye çökmüştür– hiçbir maddenin, ışığın ya da herhangi türden bir sinyalin kendisinden kaçamayacağı gerçeğiyle tanımlanır, dış bölge ise sinyallerin ya da maddi parçacıkların hâlâ dış âleme kaçabilmesinin mümkün olduğu yerdir. Kara deliği oluşturmak üzere çöken madde, inanılmaz yoğunluklara erişmek üzere içeride derinliklere düşmüştür, görünüşe bakılırsa, bir “uzay-zaman tekilliği” olarak bilinen şeye ulaşarak varolmaktan çıkmıştır. Bu uzay-zaman tekilliğinde fiziksel yasalar, bugün anlaşıldığı şekliyle, uygulanabilir olmaktan çıkar.

Penrose ayrıca Yapay Zeka ile de ilgilenmiş ve 1990 yılında yayınlanan ve aynı yıl Bilimsel Kitap Ödülü'nü kazanan Kralın Yeni Usu adlı kitabı, modern fizik, evren bilimi, matematik ve felsefe üzerine bugüne kadar yazılmış en ilginç yapıtlardan biridir.

Roger Penrose'un akrabaları, Lionel Sharples Penrose ve Margaret Leathes, tıp doktoruydular. Tibbi genetikçi olan Lionel, Royal Society’nin üyesiydi. Mental (zihni) bozukluklarda çevre şartlarının ve genetic faktörlerin etkilerini konu alan bir proje üzerinde calisiyordu. Roger tam o sıralarda doğdu. Kardeşi Oliver İskoçya’daki Heriot-Watt University’de (Edinburgh) matematik profesörü oldu. Diğer kardeşi Jonathan ise psikoloji dalında öğretim görevlisi. Jonathan, 1958-69 seneleri arasında Britanya Satranç şampiyonuydu. Britanya satranç tarihinin en büyük ustalarından biri olarak Kabul edilmektedir.
1939’da babası ailesiyle beraber ABD’ye gitti.

Roger Ontario’da (Kanada) okula gitti ve matematiğe olan ilgisi burada başladı. “10 yaşlarımdayken çeşitli polyhedralar yaptığımı hatırlıyorum” der…

Babası Ontario hastahanesinin Psikiyatri Araştırma bölümünün müdürü oldu. Ama aynı zamanda matematikle de çok ilgiliydi ve hususiyetle geometriyle uğraşıyordu aynı annesi gibi… “Ağabeyim Oliver benden iki yaş büyüktü ancak 4 sınıf ilerideydi. Genç yaşta matematik hakkında çok şey bilirdi ve hem matematiğe hem de fiziğe büyük alaka duyardı”…

45’te 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı nihayetlendikten sonra, Penrose ailesi Britanya’ya döndü. Babası, Londra Üniversitesi’nde İnsan Genetiği profesörü oldu. Roger da Londra Üniversitesi Koleji’ne girdi. Ailesi tabib olmasını istiyordu ama o, matematiğe aşıktı…

“Matematik, Fizik ve Kimya bölümünü seçmemden dolayı ailem huzursuz oldu, Tıbbi kariyerim bir anda ortadan kalktı”...

Matematik’te Birinci Sınıf Onur derecesi aldı ve Cambridge’e gidip matematik araştırmalarına başladı. Oliver da Cambridge’deydi ve fizik’i seçmişti. Roger, Hodge üstadlığında St. John’s College’de cebir geometrisi araştırmalarına da başladı. 1 yıl sonra yönünü John Todd’a çevirdi. 1957’de, Cambridge üniversitesi’nden cebir ve geometri alanında Ph. D. derecesi aldı.

“3 ayrı kura devam ettim. Biri, Herman Bondi’nin verdiği Genel İzafiyet’ti, diğeri Paul Dirac’in Quantum Mekaniği’ydi ki çok hoştu, 3.sü ise Steen’in verdiği Matematik Mantık. Turing makinelerini ve Goedel teoremini öğrendim”…

Onun fiziğe ilgi duymaya iten ilk büyük etkinin sahibi Dennis Sciama oldu. Sciama, kardeşinin arkadaşıydı.

“Sciama benim üzerimde çok etkili oldu. Beni fiziğe doğru gitmem noktasında uyardı”…
Cambridge’de doktorasına calışırken, ‘yarı-gruplar’ve ‘matrix halkaları’ üzerine makaleler yazmaya başladı. 1955’de, ‘Matriksler içun genelleşmiş zıd’ isimli makalesini ‘Cambridge Felsefe Cemiyeti’nin İlerlemeleri’ yayınladı (A generalized inverse for matrices / Proceedings of the Cambridge Philosophical Society). Burada Penrose, ‘A’ kompleks dikdörtgen matrix’in genelleşmiş inverse X’ini, AXA=XAX, XAX=X, (AX)* = AX, (XA)* = XA denklemlerinin yegane çözümü olarak tanımladı.

Bu genelleşmiş inverse’u matriks denklemlerinin sistemlerini cözmede ve yeni bir tip spektral decomposition bulmada kullandı. İkinci yayını Douglas Munn’la beraber ‘Zıd yarı-gruplar üzerine bir tezkere’ (A note on inverse semigroups) oldu ve aynı organda yayınlandı. 56’da ‘Lineer Matrix denklemlerinin en iyi yaklaşım çözümleri üzerine’ (On best approximation solutions of linear matrix equations )

Penrose 1956-57 akademik yılını Londra’da Bedford College Pure Mathematics (Saf Matematik) bölümünde asistan okutman olarak tamamlıyor. Bilahare, Cambridge, St John's College’de Araştırma görevlisi olarak görev alıyor. Bu görev 3 yıllıktır ve bu dönemde Joan Isabel Wedge’le evleniyor (1959). Bu görevi bitmeden evvel, 59-61 seneleri arasında, NATO ödülüyle ABD’ye gidiyor. Önce Priceton’a sonra Syracuse Üniversitesi’ne. Britanya’ya geri dönüyor ve 61-63 arasında Londra’da, King’s College’de Araştırma okutmanı olarak işe başlıyor. 63-64’de yeniden ABD’ye gidiyor ve Austin’deki Texas Üniversitesi’nde ziyaretçi okutman olarak çalışıyor.

1964’de Birkbeck College’de, Londra, çalışmaya başlıyor ve iki yıl içinde aynı yerde Tatbiki Matematik profesörü oluyor. 1973’de Oxford Ün.’de Rouse Ball derecesiyle Matematik profesörü oldu ve 98’de Emeritus (Ordinaryus) Rouse Ball derecesini alıncaya kadar aynı görevde kaldı. Aynı yıl, Londra, Gresham College’e, Gresham Geometry profesörü olarak atandı.

1959’un başlarında, Penrose kozmoloji hakkında çok mühim sayılabilecek bir seri yayın yaptı. İlki, ‘Relativistik olarak hareket eden kűrrenin görünür biçimi’ (The apparent shape of a relativistically moving sphere ) 1960’da ise ‘Genel İzafiyet’e bükücü (eğirici) bir yaklaşım’ (A spinor approach to general relativity) isimli makalesini yayınladı. Bu makalede şunları söylüyordu:
Gravitasyon (Çekim) teorisinin matematik apparatının, Riemann tensor’unun geometrik teorisine tekidiyle (vurgusuyla) beraber zarif (narin) ve detaylı bir sergileme…

Penrose saf matematik makaleleri yayınlamaya da devam ediyordu. 1961’de, Henry Whitehead ve Christopher Zeeman ile birlikte he published ‘Euclide uzayında katmerlerin sıkışması (bitişmesi, içine sokulmuş olması)’ (Imbedding of manifolds in euclidean space ). Neticede, eğer 0 < 2m n ise, ve bilahare, n’le bağıntılı her kapalı (m-1) katmerin, R2n-m+1 sıkışacağı isbatlanmış oluyordu. Ezra Newman’la beraber, Penrose ‘spin emsal rakamıları metodu ile çekimsel radyasyona bir yaklaşım’ (An approach to gravitational radiation by a method of spin coefficients ) isimli makalesini yayınladı. Bir sonraki yıl ise:

‘İki komponentli bükücü formalizmin, iki reel hükümsüz vektorden ve birbirini tasrif eden iki kompleks’ten ibaret olan uzay-zaman’da bir tetradin mütalaasına öncülük ettiğini...’ gösterdi.

1965’de, topolojik metodları kullanarak, Penrose ‘tuzağa düşmüş (yakalanmış) sahanın (sathın) varlığı’ adını verdiği ve tekilliğin çekimsel çöküş (büzüşme) dahilinde vuk’u bulması gerektiğini kanıtlayan şartlar altında mühim bir teoremi isbat etti. Temel olarak, bu şartlar altında uzay-zaman devam edememekte ve klasik genel izafiyet yıkılmaktadır. Penrose, quantum etkilerinin tekillikte başat olmasından hareketle, izafiyeti ve quantum teorisini kombine ederek ‘birleşik teoriyi’ (Unified Theory) araştırdı.

Penrose'un en büyük ataklarından biri, izafiyeti (relativity) ve Quantum nazariyesini birleştirme girişimi dahilinde ‘Burulma-bűkűm / twistor’ teorisine girişiydi. Bu, kuvvetli cebirsel ve geometrik metodları kombine eden kaydadeğer bir matematik teoridir. Wolfgang Rindler’le beraber, 1984’de ‘Burkucular-Bűkűcűler ve Uzay-Zaman’ (Spinors and Space-Time) ilk volumünü yayınladı. Bu volum, iki ‘Burkucu-Bűkűcű’ hesablamasını ve relativistic (izafiyete değgin) sahaları, ikinci volum ise, Uzay-Zaman geometrisi dahilinde burkucular- bűkűcűler (Spinors) ve ‘Saptiricilarin’ (Twistors) metodlarını içeriyordu.
1989’da meşhur kitabı ‘The Emperor's New Mind : Concerning computers, minds, and the laws of physics’ (İmparatorların yeni zihni: Bilgisayarlar, zihinler ve fizik kanunlarıyla münasebeti [bağlamında]) yayınlandı. Bir sonraki sene kitab, Rhone-Poulenc Science Book Prize ödülünü aldı. Sklar, kitabın amacını şöyle kaleme alıyordu:
‘... tefsir etme ve tenkidi saldırı bağlamında, zihnin tabiatına yeni bir bakış…zihni faaliyeti alıp algoritmik sürece taşıma ve zihnin daha elverişli bir teorisini teklif etme temelinde ele alınmış ve henüz varolmayan, maddi dünyanın bilinen tabiatına uygun fizik teorisi bulunmuş olacak. Argüman sürecinde, öğrenmemiş ancak mantıken sofistike olan okuyucu içun münasib seviyede, algoritmaların ve mücerred hesablanabilirliğin tabiatından, karar verilemezlik ve tamamlanmamışlık bağlamında ve narin sergilemeler, mevzular dahilinde, klasik fiziğin temel yapıları, quantum mekaniğindeki temel yapilar ve pazıllar (puzzles), entropik asimetrinin temel hatları ve kozmolojik yapıyla ilişkileri, çekimin münasib quantum teorisinin araştırılması ve bazı nöro-anatomi neticeleriyle alakası ve beynin fonksiyonunun araştırılması, zengin bir çeşitlilikle verilmiş…’ .

1994’de Penrose, ‘Shadows of the mind : A search for the missing science of consciousness’ (Zihnin Gölgesi: şuur’un gayb (noksan) ilimi içun bir araştırma) isimli eserini yayınladı. Burada birinci kitabını geliştiriyordu. 1996’da Penrose ve Hawking, ‘The Nature of Space ant Time’ (Uzay ve Zaman’ın tabiatı) isimli eseri yayınladılar. Bu kitab, ikisi arasında Isaac Newton Enstitüsü / Matematik Bilimler, Cambridge’de, tartışmalara yol açtı. Her ikisi de, birbirlerinin argümanlarına cevab teşkil eden 3’er makale yayınladı ve bilahare son oturumda birbirleriyle tartıştılar. Penrose şöyle diyor:
‘Bu tartışmanın başlangıcında, Stephen kendisinin pozitivist olduğunu, buna mukabil benim Platoncu olduğumu düşündüğünü söyledi. Pozitivist olması hasebiyle onunla beraber olmaktan mutluyum ancak buradaki en mühim noktanın realist olduğum noktası olduğunu düşünüyorum. Yine, eğer birisi bu münakaşayı, 70 yıl kadar evvel Bohr’la Einstein arasındaki meşhur münakaşayla kıyaslarsa, Stephen’ın Bohr rolünü kendimin ise Einstein rolünü oynadığını düşünebilirim. Einstein, dalga fonksiyonu olarak sunulması gerekli olmayan, reel bir alem gibi birşey olabileceğini ileri sürerken Bohr, dalga fonksiyonunun ‘gerçek’ bir mikro alem tasvir etmediğini ve fakat sadece kehanetlerde bulunmak içun faideli bir ‘bilgi’olduğu üzerinde ısrar ediyordu’.

Penrose’un aldığı ödüller;
1.Science Book Prize (1990)
2.Adams Prize / Cambridge University;
3.Wolf Foundation Prize for Physics (Stephen Hawking’le beraber)
4.Dannie Heinemann Prize (American Physical Society ve the American Institute of Physics; the Royal Society Royal Madalyası);
5.Dirac Madalyasi ve the British Institute of Physics madalyası;
6.Royal Astronomical Society’nin Eddington Madalyası;
7.Naylor Prize of the London Mathematical Society;
8.Albert Einstein Ödül ve Madalyası
9.1994’te bilime hizmetlerinden dolayi şovalye.
10.New Brunswick Üniversitesi onur ödülü(1992),
11.Surrey Un. Onur ödülü (1993),
12.Bath Un. Onur ödülü (1994),
13.Londra Un. Onur ödülü (1995),
14.Glasgow Un. Onur ödülü (1996),
15.Essex Un. Onur ödülü (1996),
16.St Andrews Un. onur ödülü (1997)
17.Santiniketon Un. Onur odulu (1998).

24 Temmuz 2016 Pazar

Dubrovnik


Dubrovnik, nam-ı değer "Adriyatik'in incisi", Dalmaçya kıyılarının görülmeye değer en güzel şehirlerinden biri. Üstelik İstanbul'dan 1,5 saat uçuş mesafesinde ve vize talep etmiyor.
İşte sana önerilerim:
1. Ortaçağ'da yaşadığın hissi uyandıran Eski Şehir/Stari Grad'ta yürüyüş yapabilir, ana cadde Stradun ve bu caddeyi kesen labirent şeklindeki cıvıl cıvıl ara sokaklarda kaybolabilirsin, ya da şehir çevreleyen surların üzerinde yürüyüş yapabilirsin.
2. Stari Grad'a uğramışken, meydanda bulunan Onofrio Çeşmesi'ni, Luza meydanını, Modern Sanat Müzesi'ni gezebilir ve Hırvatların özgürlüklerini temsil eden Fransız şövalyesi Orlando Column heykeli önünde fotoğraf çektirebilirsin.
3. Eğer şehre yazın gidip sıcağından bunalırsan, şehir merkezinden her gün ve neredeyse saat başı kalkan teknelere binerek Elafiti, Lokrum, Korcula adalarından birine giderek bütün günü Adriyatik'in masmavi sularında yüzüp güneşlenerek geçirebilirsin.
4. Ya da Dubrovnik'in aristokrat ailelerinin yazlık evlerinin bulunduğu Kolocep, Lopud veya Sipan adalarından birine giderek sevgilinle gün batımını seyredebilirsin.
5. Risotto ile İspanyolların paellasının karışımı, deniz mahsulleri ve pirinçten oluşan bol maydanozlu ve sarımsaklı "Adriyatik Pilavı"nı, "Slivovica" isimli erik rakısını veya Türk rakısına benzeyen meşhur Hırvat içkisi "Rakija"yı, Dubrovnik dondurmasını (emin ol en az İtalyanların dondurması kadar meşhur ve lezzetli), "Burek sa sirom" diye adlandırılan ve bizim böreklere benzeyen yufkadan yapılmış hamur işlerini kesinlikle denemelisin.
6. Dubrovnik'te ne alınır diye merak ediyorsan sana önerim; el yapımı mücevherler, Hırvatların yöresel kıyafetlerini giymiş süs oyuncak bebekler ve lavanta keseleri.
7. Biliyor musun, kravatın kökeni Hırvatistan'a dayanıyormuş. Hırvat askerlerinin üniformaları üzerine taktıkları kırmızı fularlar Parisli tasarımcılara esin kaynağı olmuş ve kravat da bu şekilde doğmuş. Belki anı olarak sevgiline almak istersin diye söylüyorum...

22 Temmuz 2016 Cuma

Tunus


Efsaneye göre Fenikeliler döneminde Kraliçe Dido ülkesinden kaçarak halkıyla birlikte Tunus’a yerleşmek ister. Dönemin kralı ona yalnızca bir boğa derisinin kaplayabileceği kadar bir toprak vaat eder. Kraliçenin adamları da bulabildikleri en büyük boğayı öldürürler ve derisini çok ince şeritler halinde yüzerler. Kat kat yüzerek elde ettikleri milimetrik deri parçalarını birbirine ekleyip büyükçe bir tepenin yüzeyini inanılmaz ölçülerde kaplarlar. Her ne kadar bu durum kralın pek hoşun gitmese de, verdiği sözünden dönemez ve bu toprağı onlara bağışlar. Yüzyıllar boyunca bu bölge Kartaca Uygarlığı’nın merkezi olacaktır. Akdeniz’in panoramik görüntüsünü bu muhteşem antik siteden gözlemliyoruz. Medina’nın anlamı eski şehir. Modern Tunus’un en büyük caddesi Habib Burgiba. Dana eti ve safranlı kuskusun, böreğe çok benzer hamur işi “brigue”in, gezi boyunca farklı lezzetlerine rastlayacağız. Yerel içkileri ise “boukrha” ile dijestif özelliği olan hurma likörü “thibarine”. Gezinin devamında dünyanın en büyük mozaik koleksiyonunu sergileyen Bardo Müzesi’nin gezerek görsel bir şölen yaşıyoruz. Matmata yeraltı evleriyle ünlü bir bölge. Eski dönemlerde berberiler düşmanlarından korunmak için toprağı kazarak bu mağaralara yerleşmişler. Fakir bedevilerin palmiye içkisi laghmi. Fermante yöntemle yapılan bu içkiyi elde etmek için palmiyenin ömrü kadar, yani iki yüzyıl beklemek gerekiyormuş. Başa sarılan türlü renklerde puşiler ve genellikle açık renkte ham ipek uzun “celaba”ler kadın ve erkeklerin ortak giysileri.

20 Temmuz 2016 Çarşamba

St. Petersburg


Buraya özellikle yaz başında gitmek gerek. O zaman Neva Irmağı kıyısındaki kent bir çiçek gibi açılıyor. Uzayan gün nedeniyle akşamüstlerinde de görünmeyi sürdüren güneş kenti pembe bir renge boyuyor ve ciddi görünümünü yumuşatarak romantikleştiriyor. Kentin tarihi 1703’te, Rus Çarı I. Petro’nun Neva Irmağı’nın deltasının bulunduğu bataklık arazide bir kale yaptırmasıyla başlamış. Çar bu kaleyi ülkesine ve tüm dünyaya Rusya’nın da Avrupalı bir deniz gücü olmak istediğini göstermek için yaptırmış. Bu nedenle hemen ertesi yıl kalenin yanında büyük bir tersanenin yapımına başlanmış. I. Petro bu girişimi nedeniyle besteci Albert Lortzing’in bir operasına konu olmuş. Zar und Zimmermann (Çar ve Marangoz) adını taşıyan bu opera ilk kez 1837’de Almanya’nın Leipzig kentinde sahnelemiş. St. Petersburg’daki yapıların çoğu barok ve yeni-klasik üsluplarda. Görülmesi gereken yerlerin başında ise Ermitaj, yani “Onur Tapınağı” adıyla bilenen kışlık saray geliyor. Petrodvorets, Puşkin, Lomonosov, Novgorod ve Pavlovsk gibi yerleşmelerde de görülmeye değer çok sayıda saray, manastır ve park var.

19 Temmuz 2016 Salı

yağ yakıcı forrmül

1 çay bardağı limon suyu
1 çorba kaşığı su
1 tatlı kaşığı bal
1 çay kaşığı tarçın


hepsi karıştırılır günde 2 kere aynı şekilde hazırlayıp yemeklerden sonra içilir...

14 Temmuz 2016 Perşembe

TULUM PEYNİRLİ DOLMA BİBER SALATASI


4-8 kişilik
           Malzeme:                                                            Süslemek İçin
4 yeşil dolma biber,                               16 siyah zeytin,
200 gr tulum peyniri,                            Taze fesleğen yaprakları
8 adet mantar,                                       Tuz, biber
4 kaşık zeytinyağı
Hazırlanışı;
Dolma biberleri yıkayın, saplarını ve çekirdeklerini ayıklayın, dört parçaya kesin. Fırın veya ızgarada yumuşayana kadar pişirin, mantarları yıkayın, dilimleyin, servis tabağına renk uyumuna dikkat ederek yerleştirin. Üzerine tulum peynirlerini bolca serpin, zeytinyağı, tuz, biberi ekleyin. Fesleğen ve zeytinlerle süsleyin.

12 Temmuz 2016 Salı

Hayatın püf noktası; OKUMAK.


Geceleri yatarken uyumak için değil.
 
Uyanmak için okumak!…



11 Temmuz 2016 Pazartesi

erik


Erik, gülgiller (Rosaceae) familyasından Prunus cinsinden meyvesi yenen bazı ağaç türlerinin ortak adıdır. Türkiye’de Doğu Anadolu’nun yüksekyayla mıntıkası ile Güneydoğu Anadolu’nun kurak ve çok sıcak bir kısım yerleri hariç her tarafta yetişir. Türkiye’de en tanınmış erik çeşitleri can eriği, papaz eriği, mürdüm eriği ve tatlı üryani eriğidir. İlkbahar, yaz meyvesidir.
Erik faydaları
Erik bol miktarda B vitaminleri içermektedir, ayrıca potasyum ve magnezyum minerali açısından da zengin bir meyvedir. Ayrıca A, B1, B2, B3, B6, C,E vitaminini içermektedir. Eriğin karaciğer, kalp, böbrek ve romatizma hastalıkları ile sindirim rahatsızlığı çeken kişilerce tüketilmesi önerilmektedir. Ayrıca eriğin regl düzenleyici, idrar söktürücü ve terletici özellikleri de bulunmaktadır.

10 Temmuz 2016 Pazar

Pesto Soslu Çilekli Salata


Malzemeler
  • 12 yedikule marulu
  • 12 kırmızı radika
  • 1 kırmızı soğan
  • 150 gr çilek
Tarif
  • Marul ve radikayı bol su ile yıkayıp suyunu süzdürün.
  • İri parçalar şeklinde koparıp geniş bir kaseye alın.
  • Soğanın kabuğunu soyup piyazlık doğrayın ve salataya ilave edin.
  • Çilekleri ince dilimleyip ekleyin ve hepsini harmanlayın.
  • Salatayı servis tabağına aktarın ve üzerine Pesto sos gezdirerek servis yapın.
  • Pesto sos:
  • Yarım demet fesleğeni bol suyla yıkayıp kurulayın.
  • 40 gram dolmalık fıstığı yağsız tavada hafifçe kavurun.
  • Fesleğen yaprakları, dolmalık fıstık, 5 diş sarımsak ve bir tutam tuzu havana alın.
  • Hafifçe ezdikten sonra 100 ml zeytinyağını azar azar ekleyerek ezmeye devam edin.
  • Krema kıvamına gelinceye kadar ezme işlemine devam edin. Dilerseniz 50 gram parmesan peyniri de ilave edebilirsiniz.

9 Temmuz 2016 Cumartesi

makyaj


Makyaj yaparken hangi sırayı takip etmeliyiz?
Yapmamız gereken ilk işlem cildimizi temizlemek. Temiz bir cilde makyaj bazını sürdükten sonra gün boyu taze kalacak bir makyaja imzanızı atabilirsiniz. Daha sonraki aşama fondöten ve gözaltı kapatıcısı olmalı. Yüz hatlarımıza göre pudra, aydınlatıcı ve allık ile ışık oyunları yapabiliriz. Ten makyajımız hazır hale geldikten sonra kaş kalemi ile mutlaka kaşlar boyanmalı ve göz makyajına geçilmeli. En son dudak üstümüze pudra sürüp uygun dudak kalemi ve ruju uygularız.
Ten renklerine göre doğru allık renkleri neler?
Beyaz tenliler uçuk pembeleri ya da tam tersi koyu mürdüm tonlarını rahatlıkla kullanabilirler. Kumrallar ise koyu pembeler ve şeftali renklerini kullanarak güzel bir enerji yakalayabilir. Esmerlere önerim içinde koyu kırmızılık ve bakırlık olan tüm renkleri rahatça kullanmaları.
Buğulu göz makyajı yapmanın en doğru yöntemi ne?
Öncelikle göz kaleminiz kesinlikle sivri olmamalı ve keskin hatlar bırakmamalı. Göz kaleminizi fırça yardımıyla dağıtmak buradaki püf nokta… Aynı şekilde far da ıslatılarak fırçayla düzgün ve eşit bir şekilde dağıtılmalı. Çukur gözler buğulu göz makyajını tercih etmemeli. Net ve belirgin gözlere bu makyaj daha çok yakışır.
Makyajımızın gün boyu dayanıklı kalması için neler yapmalıyız?
Makyaj altı bazı ve toz pudra uyguladığınız takdirde makyajınız çok daha dayanıklı olur.
Dudak tiplerine göre ruj uygulamaları konusunda bilgi verir misiniz?
İnce veya kalın, dudak şekli ne olursa olsun dudak kalemi kullanılmalı. İnce dudaklar koyu renk rujlardan kaçınmalı aksine açık renkleri tercih etmeli. Kalın dudaklar ise daha koyu tonlar kullanmalı.
Gece makyajında en önemli nokta ne?
Yüzde bir yere fokuslanmak, bir yeri ön plana çıkarmak ve diğer yerleri geri planda bırakmak çok önemli. Örneğin dudaklarınıza fuşya rengi bir ruj uygulaması yaptıysanız, yanaklar ve göz daha geri planda olmalı. Ya da göze yoğun “smokey” bir makyaj uygulaması yaptıysanız, yanaklarda hafif bir kontür ve dudaklarda “ten tonlarında” bir ruj ideal olacak, fazlası ise göz yorabilir.
Buğulu göz makyajı yaparken en dikkat edilmesi gereken nokta nedir?
“İyi dağıtma” bu makyajdaki en önemli nokta olmalı. Fırçalara çok iş düşüyor. Doğru dağıtma fırçaları kullanmalı (sünger uçluları tercih etmeyin). Makyajda net çizgilerden kaçınmak “yavaş yavaş yok olan” bir renk görüntüsü yakalamak gerekiyor.
Hangi göz renkleri hangi renk farlardan uzak durmalı?
Her göz rengi her far rengini kullanabilir, ama burada dikkat edilmesi gereken “renk tonunu” ve beraberinde kullanılacak diğer makyaj ürünlerini (göz kalemi, maskara gibi) doğru seçmek. Renk tonunu belirlerken kendi göz renginizden mümkün olduğunca uzaklaşmanız gerekir. Örneğin göz renginiz açık maviyse mavinin en koyu tonu yani koyu lacivert göz renginiz için en doğru ton olacaktır. Göz renginizle aynı renkte bir far uygulamak isterseniz dipten koyu renkte bir kalem çekmeniz yine göz renginizi vurgulayacak bir sonuç yaratabilir.
Işıltılı pigmentleri nerelerde ve nasıl kullanmalıyız?
Pigmentler çok amaçlı ürünler olup tüm yüzde (göz, dudak, yanak) kullanılabilir. Hatta başka ürünlerle karıştırılabilir olma özelliği sayesinde vücuda bile rahatlıkla uygulayabilirsiniz. Örneğin ışıltılı altın rengi bir pigmenti vücut kreminize ya da fondöteninize karıştırıp elinizdeki ürünlerden farklı sonuçlar elde edebilirsiniz. Bu pigmentler toz halinde olduğu için uygulamadan önce kremsi bir baz kullanın ki ürün uçuşmasın ve tam istediğiniz yere uygulanabilsin. Fırçanızı kullanırken tampon hareketlerle uygulamak da dökülmeleri önleyecek ve rengin daha zengin gözükmesini sağlayacak.
Makyajımızın gece boyunca taze görünmesi için ipuçları verir misiniz?
Kalıcılığını artıran bazlar, makyajı el yerine fırçayla uygulamak, suya dayanıklı ürünler tercih etmek kalıcılığı arttırır. Bunun yanı sıra ince yapıda bir pudra, makyajınızın fokus ürünleri (ruj, allık, göz kalemi gibi) gece boyunca küçük rötuşlar için yanınızda bulunmalı.
Neon makyajı doğru yapmanın doğru kuralları neler?
Neon modası olarak bilinen makyaj renkleri çarpıcı sıcak renklerden oluşan parlak ürünler. Sıcak renkler güneşin içerisinde bulunan renklerdir. Neon makyajda sıcak renklerin yanında soğuk renk olarak bilinen yeşil de bulunur. Bu nedenle soğuk ve sıcak renklerin uyumunu yakalamak en önemli kural. Bu kuralı göz şekli ile paralel olarak kullanmak gerekir.
Neon paletinden hangi tonları hangi bölge için kullanmayı önerirsiniz?
Göz şekli küçük ve birbirine yakın ise; sarı tonlarını göz kapağı üzerine ya da göz pınarına yakın yerlere uygulamak gerekir. Bu uygulamayı özellikle turuncu, kırmızı ya da yeşil tonlarıyla çerçevelemek gerekir. Göz şekli büyük ve birbirine uzak ise; kırmızı, turuncu ve yeşil tonlarını göz kapağı üzerine ya da göz pınarına doğru uygulamak gerekir. Sarı tonlarını ise bu renkleri çerçevelemek için kullanmak uygun olacaktır.
Fuşya, sarı, turuncu, yeşil gibi iddialı renkleri makyajda nasıl dengelemeliyiz?
Neon renklerin uygulanışında uyumlu yeşil-turuncu, sarı-fuşya şeklinde yapabiliriz. Fakat bu uygulamayı bir kalıba sokmak neon makyajının marjinal sonucunu olumsuz etkiler. Bu nedenle de renklerin dengelenmesini daha çok göz, saç ve kıyafet renkleri belirlemeli. Dengeleme diye tanımlanan bu uygulama iki şekilde yapılabilir. Bunlardan birincisi; zıt renkleri bir arada kullanmak, ikincisi ise; yakın renkleri bir arada kullanmak. Örneğin turuncu-yeşil ya da turuncu-sarıyı birlikte kullanabilirsiniz.