Günlüğünüz karşısında ruhen çırılçıplak kalmayı göze alabileceğiniz belki de tek dostunuz.
27 Mart 2017 Pazartesi
25 Mart 2017 Cumartesi
LANA TURNER
Fakir karanlık
günlerden starlığa uzanan yolda başından sekiz evlilik geçti ve gerçekten
hatırı sayılır bir servete sahip oldu. 8 Şubat 1920’de, Julia Jean Mildered
Frances, Turner ismiyle Wallace Idaho’da bir madenci ile bir güzellik uzmanının
kızı olarak dünyaya geldi. Daha küçücük bir kızken, ekonomik bunalık yıllarında
ailesiyle Kaliforniya’yö göç etmek zorunda kaldı. Bu arada annesi ve
babası anlaşamayıp ayrıldılar. Kızıl saçlı Julia Jean dokuz yaşındayken babası
bir hırsız tarafından öldürüldü. Annesi kıt kanaat geçiniyordu ve kızını,
sevgiden yoksun bir aileye evlatlık vermeye razı oldu. The Hollywood
Reporter’ın editörü, Julia’yı okulu kaytardığı günlerden birinde Sunset
Bulvar’ındaki bir cafe’de keşfetti ve onu Warner’ın direktörü Marvin LeRoy’a
götürdü. Bu, Hollywood çevrelerinde yıldırım hızıyla duyuldu. 1937 yılında
çevirdiği ilk filmi “They Won’t Forget”te, daha sonra çevireceği filmlerdeki
kışkırtıcı imajının aksine masum kız görüntüsündeydi. Jack Warner bu yeni
aktris adayının oyunculuk kabiliyeti olmadığına karar verdi ve aynı yıl
Lana’nın MGM’ye transfer olmasına yardımcı oldu. MGM stüdyoları sanatçı
adayları için adeta bir master programıydı. Lana’yı, muhteşem saçları ve seksi
pozlarıyla, halkın benimseyebileceği bir hâle getirdiler. “Love Finds Andy
Hardy” ve “Calling Dr. Kildare” adlı filmlerle kadınsı hatlarını öne
çıkardılar. Seyircinin istediği de buydu zaten. Oyunculuktaki yeteneksizliğini
örtmek için dış görünüşüyle ilgilendiler; saçlarını değiştirdiler, daracık
bluzlarla seksi fotoğraflarını çekerek basına dağıttılar. “The Sweater Gril”
(Süveterli Kız) ve “Lanallure” (Lana’nın edası) tanımlamalarıyla sundular bu
yeni starı. Şöhretinin sayesinde 1940 yılında Artie Shaw ile, kısa sürecek bir
evlilik yaptı. Skandal yaratmaktaki başarısı ilk kez, aktör Stephen Crane ile
evlenebilmek için kocasını tek etmemsiydi. görünüşüyle ilgilendiler; saçlarını
değiştirdiler, daracık bluzlarla seksi fotoğraflarını çekerek basına
dağıttılar. “The Sweater Gril” (Süveterli Kız) ve “Lanallure” (Lana’nın edası)
tanımlamalarıyla sundular bu yeni starı. Şöhretinin sayesinde 1940 yılında
Artie Shaw ile, kısa sürecek bir evlilik yaptı. Skandal yaratmaktaki başarısı
ilk kez, aktör Stephen Crane ile evlenebilmek için kocasını tek etmemsiydi.
1943 yılında Lana, Crane’in başka bir karısı daha olduğunu öğrendi. Crane’i
diğer karısından boşanmaya zorladı; sonra da onunla evlendi. Ertesi yıl Cheryl
adına bir kızları oldu, ama onun doğumu bile bu evliliği kurtarmaya yetmedi;
aynı yıl boşandı. Sanatçı için fırtınalı günler, 1946 yılında çevirdiği “The
Postman Always Rings Twice” adlı filmle başladı. Bu filmde masum John
Garfield’ı baştan çıkaran kasabalı fettan bir kadını canlandırmıştı. Filmin
bütün karelerinde beyaz kıyafetler giymişti ve ilk kez saçlarını beyaza
boyatmıştı. Art arda aldığı başarısızlıkların farkında olduğu için 1948 yılında
milyoner Henry “Bob” Topping ile evlendi. Bu evliliğin tek amacı vardı; para...
Bu evlilik de diğerleri kadar başarısızdı. 1952 yılında, Tarzan’ı canlandıran
aktör Lex Barker ile evlenmek üzere Topping’den boşandı. 1957 yılında Bayan
Barker olma şerefine ulaştı. Kızı Cheryl, Lex Barker’in kendisine sürekli
tecavüz ettiğini iddia ediyordu. Oysa Lana gerçeklerin böyle olmadığını
biliyordu. Hatıralarında erkeklerle oynadığından bahsetmişti. Filmlerinde
birçok aktörle beraber olmuştu; Frank Sinatra, Tyronne Power, Fernando Lamas ve
macera filmlerinin unutulmaz aktörü Howard Hawks bunlardan sadece birkaçıydı.
En uzun beraberliklerinden birini evlilik dışı ilişki kurduğu, yer altı
dünyasının serserilerinden John Stompanato ile yaşadı. John onu sürekli
dövüyordu ama Lana’nın ona tutkusu aşktan öte, bir esaretti. 1957 yılında Lana,
Sean Connery ile birlikte “Another Time Another Place” filminin çekimlerini
sürdürüken, John seti bastı. Connery’yi silahla tehdit etti, Turner’ı da,
ortalıkta bulduğu bir yastıkla boğmaya çalıştı. Bu skandal Buckingham
Sarayı’nın sanatçıya yaptığı davet teklifini geri çekmesine sebep oldu. 1958
yılının güzel bir Cuma akşamında polis, John Stompanato’yu, Lana’nın
malikanesinin banyosunda sekiz yerinden bıçaklanmış halde buldu. Lana suçu
üstüne almaya çalıştı; ama daha sonra katilin, John’un, annesine karşı
gösterdiği şiddeten bunalıp cinnet geçiren 15 yaşındaki Cheryl olduğu
anlaşıldı. Turner mahkemede hayatının rolünü oynadı, Cherly aklandı. Fakat
mahkemeden hemen sonra, Cheryl’in John’a yazdığı ihtiraslı mektuplar yayımlandı
ve bu cinayetin kıskançlık uğruna işlenmiş olabileceği şüphesi dillerde
dolaştı. Times, Cherly’in Lana’da çok daha masum olduğunu yazdı. Lana Turner bu
dramı kendi lehine çevirmeyi başardı ve bu olaydan halkın desteğini kazanmış
olarak çıktı. 1960 yılında çiftlik sahibi olan Fred May ile evlendi, bu evlilik
birinci yılını tamamlamadan sona erdi. 1965 yılında evlendiği prodüktör Robert Eaton
ile dört yıl evli kaldı. Zincirin son halkasını, hipnotizma uzmanı Ronald Dante
ile yaptığı evlilik tamamladı. 1974 yılında çevirdiği “The Survivors” adlı
korku filmi serisi sanatçıya, Sitges Korku Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu
Ödülü’nü kazandırdı. 1982 yılında çevirdiği “Falcon Crest” adlı soap opera’da
büyük bir başarı kazandı. 1992 yılında gırtlak kanserine yakalandığını
açıkladı. Hastane kurallarını hiçbir zaman önemsemedi; hastane kıyafetlerini
giymeyi reddetti ve kendi kıyafetleriyle dolaştı hastanede. Halk içine en son
Los Angeles’taki bir müzik galasında çıktı. 29 Haziran 1995’te, yetmiş beş
yaşında, hem sinemada hem de gerçek hayatta pek çok dram yaşamış, pek çok
skandal yaratmış bir kadın olarak hayata veda etti.
24 Mart 2017 Cuma
pH Dengeleyici Detoks Tarifleri
İnsan
yaşamının her anında dengenin önemi çok ama çok büyüktür. Mesela bir öğrenci
sürekli ders çalışır ise başarılı olabilir ancak spora ve sosyal ilişkilere
yeteri kadar vakit ayırmaz ise tam bir başarı yakalayamaz ya da mutlu olamaz.
Ya da sadece tüm vaktiniz işine ayıran bir insan da kendine ya da sevdiklerine
vakit ayıramadığında sadece hiçbir şey yapmamak için para kazanmış olur ki bu
da ona başarı getirse bile mutluluk getirmez. Zaten dengesiz bir hayatın
neticesinde oluşan başarı da asla kalıcı olmaz ve kimseyi tatmin etmez. Yani
insan yaşamında dengenin sağlanması her şeyin çok daha sağlıklı bir şekilde
ilerlemesi için çok ama çok önemlidir.
Aynı şekilde
beslenme konusunda da denge çok değerlidir. Dengesiz beslenildiğinde ya da
vücuttaki pH dengesi göz önünde bulundurulmadan bir şeyler yiyip içildiğinde
metabolizmada bazı sıkıntılar oluşur ve sağlıksız bir hal alınır. Zaten insan
vücudunda bazı maddeler fazla bazıları ise az olduğunda pek çok sağlık sorunun
oluşması da kolay bir hale gelir.
O yüzden
insan vücudundaki asit ve baz dengesinin yani pH dengesinin önemi çok fazladır.
Özellikle asit ağırlıklı beslenmek yani vücutta asit oranının fazla olması bir
hayli tehlikelidir. Ki günümüzde insanların beslenme alışkanlıkları da asit
yönünden çok fazla yoğun olmaktadır. Bu metabolizmanın doğru bir şekilde
çalışmasını da etkiler. Ancak sağlıklı bir vücut ve doğru bir metabolizma
faaliyeti için kanın ideal pH değeri 7,35 olmalıdır. Eğer bu oran 7’nin altında
ise asidik olduğu anlaşılır. Aynı şekilde bu oranın üstündeyse de alkali olarak
nitelendirilir. Elbette kanın genelde hep bir miktar alkali olması gerekir. Bu
nedenle herkesin tükettiği besinlerde ve içtiği içeceklerde pH dengesini
sağlayacak bir takım detokslara özen göstermesi gerekir. Bunun için insanların
uygulayabileceği ve uzmanların da özellikle tavsiye ettiği bir hayli fazla
tarif bulunur.
pH Dengeleyici Detoks Tarifleri
pH
dengelemek için tüketilebilecek pek çok farklı detoks bulunuyor. Bunlar
arasında hem malzeme olarak en kolay bulabileceklerinizi hem de lezzet olarak
en çok seveceklerinizi seçerek kolay ve hızlı bir şekilde evinizde siz de
hazırlayabilirsiniz.
Su ve Taze Naneli pH Dengeleyici Detoks
Malzemeler:
- 2 litre su
- 10 ya da 15 yaprak taze nane
Hazırlanışı:
1- Büyük bir
şişenin içine ne çok sıcak ne de çok soğuk olan iki litre içme suyunu doldurun.
2- Suyun
içine tercihinize göre on ya da on beş adet taze nane ekleyin ve bu şekilde
içmeye hazır bir hale getirin suyunuzu.
3- Ancak bu
iki litre suyu bir defada değil, gün içine yayarak ve küçük küçük yudumlarda
içmek gerekir.
Su ve Karbonatlı pH Dengeleyici Detoks
Malzemeler:
- 2 gram karbonat
- 1 bardak su (yaklaşık 200 ml)
- Limon suyu
Hazırlanışı:
1- Bir
bardak ılık suyun içine karbonatı ekleyin ve karıştırın.
2-
Sonrasında içine istediğiniz kadar limon suyu ilave edin ve içmeye hazır hale
getirin.
3- Ancak bu
detoksu her gün düzenli olarak değil de haftada birkaç gün (3 günü aşmamalı)
uygulamanız gerekiyor.
Su ve Ballı pH Dengeleyici Detoks
Malzemeler:
- 1 yemek kaşığı kadar organik ve doğal bal (yaklaşık 25 gram kadar)
- 1 su bardağı kadar ılık su
Hazırlanışı:
1- Çok sıcak
ve çok soğuk olmayan bir bardak suyun içine balı atın.
2- Ardından
sürekli karıştırarak balı suyun içinde iyice eritin.
3-
Sonrasında gün içinde yavaş yavaş bu ballı suyu için.
pH Dengelenmesi Neye İyi Gelir?
pH
dengeleyici detoksların önemi bir hayli büyüktür. Çünkü sağlıklı bir insan
vücudu için en önemli şeylerden bir tanesi insan vücudundaki kan dolaşımında
iyi bir asit ve baz dengesi oluşturmaktadır. Ancak bu şekilde sağlıklı bir
vücuda sahip olmak ve vücudun sağlığını korumak mümkün olur.
Eğer ki pH
dengesinde yani asit ve baz dengesinde çok az da olsa bir kayma meydana gelir
ise bu vücutta bir hayli büyük bir farklılığa yol açabilir. Örneğin eğer ki kan
dolaşımındaki kandaki pH 7,35’in altına iner ise tüm pH dengesi asidik yöne
kayar. Bu durumda da sinir sistemi normalden çok daha fazla hassaslaşır ve bazı
bir takım hastalıklara yakalanma riski artar. Aynı zamanda pH dengesinin
bozulması ile çok fazla ve kronik yorgunluk hissi meydana gelebilir. Bu nedenle
sağlıklı beslenme ve pH dengesini sağlayacak detokslar insan vücudu için çok
büyük bir önem teşkil eder.
Eğer günlük
hayatınızda tükettiğiniz besinlerde ve su bazlı bazı bir takım detokslarda pH
dengenizi normal seviyelere getirir iseniz gün içinde kendinizi çok daha zinde
hissedebilirsiniz. Bu kişiye çok daha fazla enerji verir. Örneğin ağırlıklı
olarak kış aylarında yakalanılan hastalıklara karşı da vücudun bağışıklık
sistemi çok daha güçlü bir hale gelir. Çünkü bazen bu tip hastalıklara
yakalanmak vücudun dengesinin bozulması ve güçsüz bir hale gelmesinden kaynaklı
olmaktadır. Aynı şekilde çok stresli bir iş hayatı ve yaşamı olan kişilerin de
çeşitli sinirsel hastalıklara yakalanma riskleri artar ve bu da günlük
hayatlarını çok fazla olumsuz etkileyerek kişileri rahatsız eder. Ancak pH
dengesinin sağlanması ile bu tip hastalıklara yakalanma riski de bir hayli
azalır. Çünkü kişinin sinir sistemi de çok daha güçlü bir hale gelir. Yani
bilinmelidir ki insanların yaşadığı rahatsızlıkların ve karşılaştığı hastalıkların
bir çoğu aslında vücutlarındaki pH dengesinin bozulmasından kaynaklıdır. Bunun
için de kesinlikle pH dengeleyici bazı birtakım detokslar uygulamak gerekir.
Aynı şekilde
güneşe fazla maruz kalınan yaz aylarında da pH dengesi bir hayli bozulabilir.
Bu yüzden yaz aylarında vücudun sağlıklı kalabilmesi için pH dengesinin önemi
çok ama çok büyüktür. Bununla birlikte pH dengesini sağlayarak çeşitli
organlarda ve özellikle eklemlerde meydana gelebilecek hastalıkların da önüne
geçmek mümkün bir hale gelir. Hatta pH dengesinin bozulması hücrelerdeki
oksijenin de azalacağı anlamına geldiği için pek çok kanser hastalığına
yakalanma riski de artar. Bu yüzden pH dengesini sağlayarak kanser hastalığına
yakalanma riskini ciddi oranda azaltmak mümkündür. Özellikle içinde
bulunduğumuz zamanlarda beslenme alışkanlıkları ağırlıklı olarak asidik yönde.
Bu da doğal olarak kanser riskinin artmasına neden oluyor. Sırf bu yüzden bile
asit ve baz dengesini ayarlayıcı destekler almak ve detoks uygulamak
gerekebiliyor. Benzer şekilde pH osteoporoz yani kemik erime ile de
ilişkilidir. Bu yüzden kadınların özellikle belli bir yaştan sonra osteoporoza
yakalanmamak için pH dengesine özen göstermelidir. Ayrıca bazı hastalıklar
yaşandığında da vücuttaki asit ve baz dengesinde bir takım bozukluklar meydana
gelebilir. Bu hastalıklardan bir tanesi de ishaldir. O yüzden ishal olunduğu
zaman pH dengesi sağlayacak şekilde beslenmenin önemi bir hayli büyüktür.
Kişi
vücudundaki pH dengesini sağladığında yüksek tansiyon probleminden kurtulabilir,
kronik yorgunluğu azalabilir, kas hastalıkları ve eklem hastalıkları ile daha
az karşılaşabilir ve pek çok alerjiden kurtulabilir.
pH Dengeleyici Detoksların Kullanımı
Aslında her pH dengeleyici detoks farklı şekilde
kullanılabilir. Bazıları günlük tüketim için ideal olurken bazılarını yalnızca
haftada birkaç gün uygulamak gerekir. Çünkü bilindiği üzere her şeyin fazlası
insan sağlığı için rahatsızlık verici olabilir. Ancak eğer ki pH dengeleyici
detoksunuz yalnızca suyun rahat içmenizi sağlayabilecek sağlıklı bir yan ürün
içeriyor ise bunu her gün tüketmeniz gereken su miktarı olarak
kullanabilirsiniz.
22 Mart 2017 Çarşamba
kendi kendine spa
Serin yağmur damlaları
camlarınızı döverken, buz gibi kar taneleri ağaç dallarını ağırlaştırırken, mum
ışığı ve tütsülerin baygın kokusu içinde sıcacık küvetinizde kendi termal
konforonuzu yaratmaya ne dersiniz? Aktarlarda bulabileceğiniz ya da evde
kendiniz yapabileceğiniz aromatik yağlarla kış günlerini özel cennetinizde
geçirebilirsiniz.
Aromaterapinin temelini
oluşturan aromatik yağlar, küçük molekülleri sayesinde kolaylıkla havaya
karışarak burundaki hassas sinir uçları yoluyla ulaştıkları beyinde bulunan
limbik sistemi etkiliyorlar. Bu sistem bizim duygusal davranışlarımızı
motivasyonel güdülerimizi kontrolü altında tutuyor. Bu sayede kendi kendinize
SPA yaptığınız zaman bir yandan dinlenir ve arınırken; bir yandan da
duygularınızı düzenleyebilir ve hatta psikolojik sorunların çözümü için ciddi
adımlar atmış olursunuz. Parfümlerde, oda spreylerinde, buhar banyolraında ve
aroma lambalarında bol bol kullanıla aroma yağları cilt tarafından da
rahatlıkla emiliyor. Buradan lenf sistemi ve kan dolaşımına karışarak tüm vücut
üzerinde etki gösteriyorlar. Bu nedenle seyreltilerek masajlarda, banyolarda,
kompreslerde ve lapalarda kullanılıyor.
Aromaterapide, bitkilerden
genellikle damıtma yoluyla elde edilen aromatik yağlar kullanılıyor. Örneğin
yasemin uçucu yağı çiçeklerden, portakal yağı kabuklarından, sedir yağı gövde
odunundan, biberiye yağı yapraklarından elde ediliyor.
Bu maddeler aromatik yağlara
dolaşım düzenleyici, lenf sistemi uyarıcı, depresyon giderici, kas gevşetici,
motivasyon arttırıcı gibi pek çok olumlu özellik katıyorlar. Temel aroma
yağları adaçayı, lavanta, ylang-ylang, papatya, İngiliz nanesi, gül, biberiye
ve sandal. Susam yağı ve yayoba yağı tüm ciltler için uygun. Havuç yağı ve
Hawaii ceviz yağı hücre yenileyici özelliğe sahip. Sarısabır yağı ve
çayırnergisi hassas yapılı ciltler için ideal. Buğday özü yağı ve zerdali
çekirdeği yağı olgun ciltlere uygun.
Aromatik yağlar masaj sırasından
uygulanırken hem beden, hem de duygular etkileniyor. Bu nedenle bu yöntemden
sadece dinlenmek için değil; pek çok rahatsızlığı tedavi etmek için de
yararlanabilirsiniz. Çünkü aromaterapi yağları ağrılı bölgelerin, duyguların
saklandığı tıkanık alanların, yorulan bölgelerin farkına daha rahat varmanız
sağlıyor. Bunlarla yapılan masaj sırasında zihin ve beden arasındaki bağlantı
daha rahat kuruluyor. Aromaterapi mesajı duyguların, vücut enerjisinin ve
organların dengeli hale gelmesine yardım ediyor. Sizi vücutsal ve zihinsel
toksinlerden arındırıyor.
Suyun sakinleştirici,
temizleyici, düzenleyici etkisine aromatik yağları ekleyince banyoda bir cennet
yaratabilirsiniz. Böylece rahatlatıcı, dolaşımı uyarıcı, ağrı giderici,
motivasyon artırıcı, konsantrasyon sağlayıcı banyolar yapabilirsiniz.
Her derde deva aromaterapi
yağlarıyla evde yarattığınız SPA ortamında pek çok fiziksel ve duygusal
sorununuzun da üstesinden gelebilirsiniz: Duyguların rahatça ifade
edilebilmesi, kendi değerinizle ilgili sorunlar, tükenmiş ve güçsüz hissetmek,
sevgi alışverişiyle ilgili sorunlar, dünyadan soyutlanmış hissetmek, hayattan
zevk alamama, motivasyon eksikliği, gelecek, başarısızlık ve ölüm korkuları,
panikler, öfke ve kin duygularını dengelemek, yoğun stres, gerilim, endişe,
huzursuzluk, uyku, konsantrasyon, hiperaktivite gibi daha pek çok duygusal ve
düşünsel sorun, ağrıları gidermek, kas ve eklem ağrılarını iyileştirmek,
dokuları iyileştirmek, yaralar ve yanıkların tedavisine destek olarak, kan
basıncını dengelemek, birikmiş zararlı maddelerin atılmasını kolaylaştırmak,
karaciğer, barsaklar, mide, dolaşım sistemlerin çalışmasını desteklemek,
bakteri ve mantar enfeksiyonları, bunlardan bazıları.
“Bedensel Arınma’ isimli
kitabın yazarı ünlü detoks uzmanı Jane Scrivner risklere dikkat çekiyor: “Bu
yağların hafif olduğunu düşünmeyin. Yanlış bir şekilde ya da fazla
kullanıldığında tehlikeli olabilirler. Bunlar sadece güzel kokan maddeler
değiller. Ama aynı zamanda akıl, duygular ve beden üzerinde hayli etkili olan
güçlü ilaçlar. Yağı sadece kokusunu sevdiğiniz için seçmemelisiniz. Yan
etkileri ya da belirgin olmayan ters etkileri nedeniyle zararlı veya tamamen
ölümcül olabilirler. Hele hamileyseniz kesinlikle kullanmayın. Ayrıca hiçbir
zaman sindirim yoluyla almayın.
Eğer yağ ve kreminizi
aktardan ya da doğal bitkisel ürünler satan mağazalardan almak yerine kendiniz
yapacaksanız, Maria Treben’in ‘Tanrı’nın Eczanesinden Sağlık’ kitabından sizin
için basit iki teknik: Krem hazırlamak için iki avuç dolusu bitki ince ince
doğranır. Yarım kilo hayvan yağı kızgın hale getirilir. Otlar içine atılır.
Kısa süre karıştırılır ve ocaktan çekilir. Üstü örtülerek soğumaya bırakılır.
Ertesi gün hafifçe ısıtılır. Bir keten bezden filtre edilerek, ılık krem
önceden hazırlanan cam kavanozlara konur. Yağ hazırlamak için: Bitkileri bir
şişeye, sıkıştırmadan, ağzına kadar doldurun. Üstüne bitkilerin iki parmak
üstüne çıkacak kadar zeytinyağı dökün. 14 gün güneşte veya sıcak yerde dursun.
‘Jane Scrivner’ ev yapımı herhangi bir masaj yağında esas ya da taşıyıcı
yağların oranının her 20 ml. İçin sekiz damladan fazla olmaması gerektiğini
söylüyor. Karışım oluştururken dikkat etmeniz gereken başka bir nokta, bu
yağların bazılarının daha güçlü oludğu. Onlardan yalnızca iki ya da üç damlaya
ihtiyacınız var. aslında her zaman gerekenden azını kullanın. Çünkü aromatik
yağdan fazla kullanmak baş ağrısına neden olabilir. Bu yağları banyoda
kullanacaksanız sonrasında sabun kullanmayın. Çünkü sabun yağların etkisini
azaltır. Genel olarak bir küvet için bir çay kaşığı taşıyıcı ya da dağıtıcı
yağa iki ya da dört damla aromatik yağ ekleyin. Su biraz serinleyince hazırladığınız
karışımdan bir yemek kaşığı ilave edin. Eğer bu konuyla ilgiliyseniz sağlıklı
ve uzun yaşamın sırları konusunda uzman olan Dr. Ender Saraç’ın Ayurveda isimli
kitabına da başvurabilirsiniz. Böylece ‘Vata’, ‘Pitta’, ya da ‘Kapha’
tiplerinden hangisi olduğunuzu ve ne tür terapiye ihtiyaç duyduğunuzu test
edebilirsiniz.
Hazır Spa Alternatifleri:
Kendi kendine SPA için Dermalogica’nın ve The Body Shop’ün ülkemizde de
rahatça bulabilceğiniz ürünlerinden yararlanabilirsiniz. Dermalogica SPA Body
Therapy System ürünleri, banyonuzu vücut terapi merkezine dönüştürmeye hazır.
Stres Relief Treatment oil, masaj, banyo terapisi ve cildi nemlendirci aromatik
vücut bakım yağı. Suda çözülebilen yağ, organik silikonlar ve yumuşatıcılar
sandal ağacı, lavanta, portakal ve adaçayı esansiyal yağ kombinasyonu ile cildi
yumuşatıyor ve rahatlatıyor. Doğal temizleyici özlerden çayağacı, limon ve
ylang-ylang vücudu rahatlatarak stres azaltıcı bakıma yardımcı oluyor. ‘Hydro
Active Mineral Salts’ tüm vücutta kullanılabilen, cildi cilalayan ve
rahatlatan, çok amaçlı terapatik deniz tuzlarından oluşuyor. Mineral bakımdan
zengin tuzlar, yosun özleri, aromatik esansiyel yağlar, baharatlar ve cildi
yumuşatan enzimler, nazikçe ölü deri hücrelerinin sökülmesine yardımcı olarak
cilde ultra yumuşaklık sağlıyorlar. Rahatlatıcı sandal ağacı, lavanta, portakal
esansiyel yağları cilde ipeksi yumuşaklık kazandırıyor. Tarçın ve zencefil cildi
rahatlatırken stresi azaltıcı banyo bakımı sağlıyor. Set, ‘Conditioning Body
Wash’ ‘Streamlining Body Toner’ ‘Body Hydrating Cream’ ve ‘Stress Relief
Treatment Oil’le tamamlanıyor.
21 Mart 2017 Salı
Hem Güldüren Hem Ağlatan Adam: Sadri Alışık
‘Hem güldüren hem ağlatan
adam deyince aklımıza neden sadece o gelir? Çünkü Sadri Alışık, samimiyet
demektir.
Dostluk,
fedakarlık, vefa gibi günümüzde pek değer verilmeyen ama düzgün bir insanın
temelini oluşturan kavramların sinemadaki en gerçekçi anlatıcısıdır. Aynı
zamanda kendi ölümüne değinecek kadar usta bir şair, pek bilinmese de
birbirinden güzel yağlı boya tablolar yapmış bir ressam, Türk sanat müziği
icracılarına taş çıkartan bir yorumcu ve aslında aynı sektörde yer aldıkları
için rakip gösterilebileceği can dostu Ayhan Işık’ın ölümü sonrası hergün
mezarına gidecek ve mezarına mektuplar yazıp postalayacak kadar insandır.’
5
Nisan 1925’te İstanbul’un Paşabahçe semtinde ailesinin ahşap evinde dünyaya
gelen Mehmet Sadrettin Alışık, kendisinden 8 yaş küçük kız kardeşi Nevin
tarafından Sadri diye çağrıldığı için bu isimle anılmaya başlar. Ev hanımı
Saffet ile Kaptan Rafet’in oğlu olan Sadri, ailesinin otoriter tavrına karşın
yaramazlıktan vazgeçmeyen bir çocuk olur.
Küçük
yaşlardan itibaren oyunculuğa merak saran Sadri, ailesinin karşı çıkmasına
karşın tiyatro yapmaya başlar. Sadri’nin oyunculuk tutkusunu gören ailesi de
destek verince oyunculuğa sıkı sıkı sarılır. Beykoz Ortaokulu’nu bitirdikten
sonra İstanbul Erkek Lisesi’ne gider. Bir dönem Güzel Sanatlar Akademisi, Resim
bölümüne gider.
Yıllar
1943’ü gösterirken Sadri, profesyonel olarak tiyatro yapmaya başlar ve Reşit
Rıza Tiyatrosunda sahne alır. 1944 yılına gelindiğinde ise Faruk Kenç’in
yönettiği “Günahsızlar” filminde Oya Sensev ile başrolleri paylaşarak tam 50
yıl içersinde kalacağı Türk sinemasına adım atar. 2. filmi olan “Fato: Ya
İstiklal Ya Ölüm” için ise 5 yıl beklemesi gerekir. İlk evliliğini Reşit Rıza
Tiyatrosunda birlikte çalıştığı oyuncu Neriman Esen’le yapar. Ancak bu evlilik
kısa sürer.
Sadri
Alışık, 50’li yıllarda tam 31 filmde rol alır ve adından söz ettirmeyi başarır.
Bu dönemde ağırlıklı olarak tarihi filmlerde rol alan Alışık, 1953 yılında rol
aldığı ilk renkli Türk filmi “Halıcı Kız”, 1959 yılında sıra dışı bir oyunculuk
performansı sergilediği “Düşman Yolları Kesti” ve Çolpan İlhan’la başrolleri
paylaştığı unutulmaz “Yalnızlar Rıhtımı” ile kariyerine önemli parçalar ekler.
1959 yılında Yalnızlar Rıhtımı dolayısıyla tanıştığı Çolpan İlhan’la öldüğü
1995 yılına kadar devam edecek 2. evliliğine imza atar. 1960 yılında ilk ve tek
çocuğu Kerem Alışık dünyaya gelir. Belki otoritesini koruyabilmek için, belki
de babasından öyle gördüğü için oğlu Kerem’e mesafeli bir baba olur. Oğlunun
saçlarını uyuduğunda sever.
60’lı
yıllarda Sadri Alışık, deyim yerindeyse fırtınalar yaratır. Ayhan Işık ve
Belgin Doruk’la inanılmaz bir üçlü oluşturdukları “Küçük Hanımefendi” serisi,
1963 yapımı “Helal Olsun Ali Abi” filminde bir yan karakterken Türk sinema
tarihinin en önemli serisine dönüşen “Turist Ömer” serisinin birçok filmi, Gönlübol
Arif ve Ringo Kazım gibi hem güldüren hem ağlatan ölümsüz karakterlerle kendine
has bir tat bıraktığı komedramları, “Bu da mı gol değil?” repliğiyle
unutulmazlar arasına giren Ofsayt Osman ile yüreklere yerleştiği “Şaka ile
Karışık”, bir İstanbul beyefendisi Haşmet İbriktaroğlu’nu canlandırdığı, çoğu
otoriteye göre gelmiş geçmiş en iyi Türk filmlerinden biri olarak gösterilen
1966 yapımı “Ah Güzel İstanbul” ve hep arka planda kalmasına karşın emsalsiz
bir başyapıt olan 1969 yapımı “Menekşe Gözler”, en öne çıkan filmleri olur.
Sadri Alışık bu dönemde kendi seslendirmesini yapan nadir aktörlerden biri
olması nedeniyle kendisine rakip olarak gösterilebilecek tüm aktörlerden farklı
bir yerde durur. Büyük oyuncu bu da yetmiyormuş gibi bazı filmlerde muhteşem
sesiyle şarkılar da seslendirir. Özellikle Menekşe Gözler’deki “Huysuz ve Tatlı
Kadın” ve “Menekşe Gözlerde Hiç Sefa Yokmuş”, 1971 yapımı “Üvey Ana” filmindeki
“Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim” ve 1983 yapımı “Kartallar Yüksek Uçar” adlı
televizyon dizisindeki “Kimseye Etmem Şikayet” yorumları dinlemeye değer
yorumlardır.
70’li
yılların ilk yarısında da oyunculuk alanında oldukça aktif olan Sadri Alışık,
Türk sinemasında başlayan seks furyasının sektörü ele geçirmesiyle beraber
sinemadan uzaklaşır. Sesinin güzelliğini, şair oluşunu ve espri yeteneğini
kendine has şekilde harmanlayıp sahnelerde çalışmaya başlar. 1970 yılında
oynadığı “Ah Müjgan Ah”, “Darıldın mı Cicim Bana”, “Arkadaşlık Öldü mü?”,
“Turist Ömer Yamyamlar Arasında”, 1971 yılında oynadığı “Turist Ömer Boğa
Güreşçisi”, “Ali Baba ve 40 Haramiler”, “Üvey Ana” ve 1973 yılında oynadığı
“Turist Ömer Uzay Yolunda”, Sadri Alışık sinemasının 70’lerdeki belirgin
izlerini taşıyan, başarılı örnekleri olur. 1976 yılında oynadığı “Ben Sana
Mecburum” filminde ise bambaşka bir Sadri Alışık görürüz. Filmde olgun ve
görmüş geçirmiş bir kabadayı olan Hasan’ı canlandıran Sadri Alışık, unutulmaz
ve filmografisinde rastlamadığımız bir karakter yaratır.
80’lere
gelindiğinde sinemadan iyice kopan Sadri Alışık 1986 senesinde birkaç başarısız
yeniden çevrimde rol alır. Alışık bu dönemde rol aldığı dizilerle adını Türk
televizyon tarihine de altın harflerle yazdırır. 1983 – 1985 yılları arasında
yayınlanan “Kartallar Yüksek Uçar” adlı dizideki Banazlı İsmail karakteriyle uzun
süre adından söz ettiren Alışık, 1986 – 1988 yılları arasında yayınlanan
“Çalıkuşu” adlı dizideki Miralay Hayrullah Bey karakteriyle de televizyondaki
başarısını pekiştirir. Alışık ayrıca 1987 – 1989 yılları arasında yayınlanan
“Saat Sabahın Dokuzu” isimli 4 bölümlük bir mini dizide de rol alır.
90’lı
yıllar ağırlıklı olarak oyuncunun hastalığı ve tedavisiyle uğraştığı yıllar
olur. Oyuncu buna karşın 1994 yılında rol aldığı “Yengeç Sepeti” ile efsane
kariyerine yakışır bir final yapar ve Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde
“En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü kazanır. Can dostu Ayhan Işık’ın ölümünden sonra
zaten oldukça sevdiği içkiye daha sıkı sıkı sarılan Sadri Alışık, içkiye bağlı
sağlık sorunları yaşar ve 18 Mart 1995’de aramızdan ayrılır. Hayranları ve
sanat dünyasını yasa boğar. Net bilinmemekle beraber Sadri Alışık’tan 8
gün sonra vefat eden Türk sinemasının Küçük Hanımefendisi Belgin Doruk’un da bu
ölümden çok etkilendiği ve bu acının kendisini ölüme sürüklediği iddia
edilmiştir.
Bir
adam vardır bir yerlerden tanıdığınız. Konuşmasıyla, mimikleriyle ya da giyim
tarzıyla dikkatinizi çekmiştir. Televizyonu açar bir Türk filmi bulursunuz ve
dikkatinizi çeken o adamı karşınızda görürsünüz. Her mahallede Ofsayt Osman,
her arkadaş grubunda Turist Ömer gibi bir karakter vardır. Sevinci sahici,
üzüntüsü sahici, gülmesi ve ağlaması sahicidir. Kah bir mahalle bitirimi, kah
saf delikanlı, kah hovardanın biri, kah bir aile babası olarak karşınıza çıkar.
Öyle samimidir ki gerçekçiliği bir an olsun tartışılmaz. İşte Sadri Alışık
böyle bir iz bırakmıştır ardında. Günümüzün en komik insanı olarak kabul edilen
ve Sadri Alışık’ın koyu bir fanatiği olan Cem Yılmaz bile günümüzde Sadri
Alışık ayarında bir komedyen olsa kendisi de dahil tüm komedyenlerin evlerinde
oturmak zorunda kalacaklarını söyler.
Şair
İbrahim Sadri ise şiirlerinde bol bol kullanır Sadri Alışık’ın bıraktığı
izleri. Nan Gibi şiirinde Sadri Alışık’ın güzel ağlayışına vurgu yapar. Kuş
Hatıraları şiirinde hayatın eskisi gibi olmadığını Sadri Alışık’ın artık
olmayışıyla anlatır. Paramız Yoksa da Haysiyetimiz Var şiirinde ise arkadaşlık
tanımlamasında kullanır Sadri Alışık’ı Ayhan Işık ve Erol Taş’la birlikte.
Türk
sinema tarihini dönemlere ayırdığımızda “Tiyatrocular Dönemi” diye tabir edilen
başlangıç döneminin tek mimarı Muhsin Ertuğrul, “Geçiş Dönemi” diye tabir
edilen sinemada tiyatrocu hegemonyasının yıkıldığı dönemi başlatan Faruk Kenç
ve yine o dönemin önemli ismi Turgut Demirağ, “Sinemacılar Dönemi” diye tabir
edilen yönetmenlerin sinemaya damga vurmaya başladığı dönemin önderleri Ömer
Lütfi Akad, Metin Erksan, Atıf Yılmaz, Osman Fahir Seden, Halit Refiğ ve Memduh
Ün, sonraki dönemlerin Türk Sinema tarihine adını yazdıracak yönetmenleri
Türker İnanoğlu, Ertem Göreç, Safa Önal, Hulki Saner ve Bilge Olgaç’ın tek
ortak noktaları Sadri Alışık’la çalışmış olmalarıdır. Daha açık bir ifadeyle
saydığımız çeşitli dönemlerin çığır açan yönetmenlerinin hepsiyle çalışmış tek
oyuncu Sadri Alışık’tır. Sadri Alışık’ın bir diğer önemli özelliği ise
kompleksiz şekilde kendisine rakip gösterilen aktörlerle üstelik çoğu zaman da
yardımcı karakterlerle aynı filmlerde rol almasıdır. Alışık’ın kariyerini
incelediğimizde birçok kez başrol oyunculuğundan yan rollere, yan rollerden
başrollere geçiş yaptığını görürüz. Oyuncunun en büyük fark yaratan özelliği de
komedi ve dram kariyerine aynı anda devam etmesidir.
190
sinema filminde rol alan Sadri Alışık’ın en popüler tiplemeleri Turist Ömer ve
Ofsayt Osman olur. Her ne kadar Turist Ömer modern bir Şarlo uyarlaması olarak
kabul edilse de karakterin her detayında Sadri Alışık’ın ağır işçiliğine
rastlarız. Örneğin Turist Ömer’in meşhur selamı, Sadri Alışık’ın asker arkadaşı
Ahmet Güzelce’nin verdiği eğik selamdan yola çıkarak ürettiği bir selamlamadır.
Ofsayt Osman tiplemesi ise Sadri Alışık’ın birçok filminde gördüğümüz gariban,
saf ve iyi yürekli karakterlerin başarılı bir sentezidir.
Birkaç
dizide oynayıp sanatçıyım diye kendisini ortaya atan oyuncu müsveddelerinin ve
senarist mi, yönetmen mi, oyuncu mu, şarkıcı mı belli olmayıp izledikleri Türk
filmi sayısı onlu rakamları geçmeyen sinema yazarlarının ilk öğrenmesi gereken
ders Sadri Alışık’tır. Bu suretle sanatçı tanımının uzun emekler sonucu çeşitli
sanat dallarında eserler üretmiş kişiler için kullanılabilecek bir tabir
olduğunu algılamaları ve klişeleşmiş Türk film seçkileri dışında bir dağarcığa
sahip olmayanların Sadri Alışık filmlerini izleyerek kendilerini keşfedilmemiş
bir cennette bulacağı kuvvetle muhtemeldir.
Sadri
Alışık’ın rol aldığı 190 filmin bazıları ne yazık ki kayıp ya da yanmış. Bu
yüzden ilk filmi “Günahsızlar” ya da “Turist Ömer Almanya’da” gibi bazı merak
edilen yapımlara ulaşabilmek mümkün değil. İşin olumlu tarafıysa usta oyuncunun
filmlerinin % 90’ını izleyebilme imkanınızın olması.
Nereden başlayayım diye düşünüyorsanız, “Menekşe Gözler” etkileyici bir başlangıç olabilir.
20 Mart 2017 Pazartesi
farenin hikayesi
Evin minik faresi,
duvardaki çatlaktan bakarken çiftçi ve eşinin mutfakta bir paketi açtıklarını
gördü.
Kendi kendine:
İçinde hangi yiyecek var
acaba? diye düşündü.
Bir süre sonra gördüğü
paketin bir fare kapanı olduğunu anladığında yıkılmıştı.
Evde bir fare kapanı var!
Evde bir fare kapanı var! diye bağırarak telaşla bahçeye fırladı.
Minik fareyi telaş içinde
gören tavuk, umursamaz ve bilgiç bir tavırla başını kaldırdı ve gıdakladı:
Bana bir zararı olamaz
küçücük kapanın dedi.
Tavuktan destek bulamayan
farecik bu sefer telaşla domuzun yanına koştu ve, evde bir fare kapanı var!
evde bir fare kapanı var! diye adeta çırpındı.
Domuz anlayışla karşıladı
ama, çok üzgünüm fare kardeş ama dua etmekten başka yapacağım bir şey yok.
Dualarımda olacağından emin ol dedi.
Minik fare çaresizlik
içinde ineğe döndü ve, evde bir fare kapanı var, evde bir fare kapanı var!
dedi. İnek; bak fare kardeş, senin için üzgünüm ama beni ilgilendirmiyor dedi.
Sonunda farecik, başı
önünde umutsuz şekilde eve döndü. Çiftçinin fare tuzağı ile bir gün tek başına
karşılaşmak zorunda olduğunu anladı.
O gece evin içinde sanki
ölüm sessizliği vardı. Minik farecik aç ve susuzdu. Tam yorgunluktan gözleri
kapanacaktı ki birden bir ses duyuydu. Gecenin sessizliğini bölen gürültü fare
kapanından geliyordu.
Çiftçinin karısı, ne
yakalandığını görmek için yatağından fırladı ve mutfağa koştu.
Karanlıkta kapana, zehirli
bir yılanın kuyruğunun kısıldığını fark edememişti.
Kuyruğu kapana kısılan
yılanın canı yanıyordu ve aniden çiftçinin karısını ısırdı. Çiftçi karısını
apar topar doktora götürdü. Doktor, zehiri temizledi sardı. Çiftçi karısını eve
getirdi, yatırdı. Karısının ateşi yükseldi ve bir türlü düşmüyordu. Kadıncağız
ateş ve ter içinde kıvranıp duruyordu.
Böyle durumlarda taze tavuk
suyunun gerekli olduğunu herkes bilir, çiftçi de bıçağını alıp bahçeye koştu.
Karısı taze tavuk suyu
çorbasını içti, biraz kendine geldi. Karısının hastalığını duyan komşular
ziyarete geldiler.
Onlara ikram etmek için
çiftçi domuzunu kesti.
Çiftçinin karısı gittikçe kötüye
gidiyordu. Yılan, belli ki çok zehirliydi.
Birkaç gün sonra çiftçinin
karısı iyileşemedi ve öldü.
Cenazesine çok sayıda kişi
gelince hepsine yeterli et sağlamak için çiftçi ineği mezbahaya yolladı.
Fare tüm bu olanları büyük
üzüntü ile duvardaki deliğinden izledi.
Birisi, sizi ilgilendirmediğini düşündüğümüz bir tehlike ile karşı
karşıya ise tehlike bir gün hepimiz içindir unutmayalım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)