Günlüğünüz karşısında ruhen çırılçıplak kalmayı göze alabileceğiniz belki de tek dostunuz.
28 Kasım 2015 Cumartesi
ve ben....
Müzik+
Kahve+
Nota+
Kitap+
Çay+
Çiçek+
Çikolata+
Haftasonu+
Sonra da duygularını kağıda yazmak=
VE BEN SONSUZA DEK MUTLU...
23 Kasım 2015 Pazartesi
İstanbul
"Sis" şairine ithaf edilmiştir.
Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
Binbir direkli Halicinde akşam
Adalarında bahar
Süleymaniyende güneş
Hey sen güzelsin kavgamızın şehri
Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
Bakışlarımda akşam karanlığın
Kulaklarımda sesin İstanbul
Ve uzaklardan
Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul
Plajlarında karaborsacılar
Yağlı gövdelerini kuma sermiştir.
Kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında
Balıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanın
Meyvesini birlikte devşirirler
Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul
Et tereyağı şeker
Padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde
Yumurta masalıyla büyütülür çocukların
Hürriyet yok
Ekmek yok
Hak yok
Kolların ardından bağlandı
Kesildi yolbaşların
Haramilerin gayrısına yaşamak yok
Almış dizginleri eline
Bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası
Onların kemik yalayan dostları
Onların sazı cazı villası doktoru dişçisi
Ve sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüel
Ve sen
Ve sen haktan bahseden Ortaköyün Cibalinin işçisi
Seni öldürürler
Seni sürerler
Buhranlar senin sırtından geçiştirilir
İpek şiltelerin istakozların
ve ahmak selameti için
Hakkında idam hükümleri verilir
Haktan bahseden namuslu insanları
Yağmurlu bir mart akşamı topladılar
Karanlık mahzenlerinde şehrin
Cellatlara gün doğdu
Kardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardır
Bir kalem yazın vardır
Dudaklarını yakan bir çift sözün vardır
Söylenmez
Haramiler kesmiş sokak başlarını
Polisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi
Haramilerin elinde
Ve mahzenlerinde insanlar bekler
Gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer
Bebeklerin hasreti içlerinde gömülü
Can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde
Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul
Bulutların ardında damla damla sesler
Gülen çehreleri ve cesaretleriyle
Arkadaşlar çıktı karşıma
Dindi şakalarımın ağrısı
Bir kadın yoldaş tanırdım
Bir kardeş karısı
Hasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz kemikli omuzları
Ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi
Cellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında
Gebeliğin dokuzuncu ayında
Aç kurtların varoşlara saldırdığı
Tipili bir gece yarısı
Sırtında çok uzak bir köyden indirdi
Otuzbeş kiloluk sırrımızı
Zafer kanlı zafer kıpkırmızı
Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul
Bekle bizi
Büyük ve sakin Süleymaniyenle bekle
Parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla
Mavi denizlerine yaslanmış
Beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle
Ve bir kuruşa Yenihayat satan
Tophanenin karanlık sokaklarında
Koyunkoyuna yatan
Kirli çocuklarınla bekle bizi
Bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi
Bekle dinamiti tarihin
Bekle yumruklarımız
Haramilerin saltanatını yıksın
Bekle o günler gelsin İstanbul bekle
Sen bize layıksın
Vedat TÜRKALİ
21 Kasım 2015 Cumartesi
dardanel tonlu patates salatası
1
kutu dardanel ton
3
adet patates
1
adet kuru soğan
4
sap maydanoz
1
adet domates
½
demet taze soğan
1
tatlı kaşığı kırmızı pul biber
½
tatlı kaşığı kuru nane
10
adet siyah zeytin
3
yemek kaşığı zeytinyağı
1
adet limon
Tuz
Karabiber
Patatesleri
haşlayıp kabuklarını soyun ve irice doğrayın. Soğanı soyup yarım ay şeklinde
ince doğrayın.
Soğanları
ve haşlanmış patatesleri derin bir kapta karıştırın. Bu karışıma nane, pul
biber ve siyah zeytinleri ilave edip karıştırın.
Üzerine
büyük parçalar halinde süzdürdüğünüz dardanel ton’u koyun.
Süslemek
için domates, taze soğan ve maydanozu küçük parçalar halinde doğrayın.
Tuz,
karabiber, zeytinyağı ve limonla sos hazırlayarak, servis yapmadan hemen önce
salatanın üstüne dökün.
19 Kasım 2015 Perşembe
anti-aging rehberi
Çiğ ve
taze sebzenin antioksidan düzeyi yüksektir, pişirmeyle bir kısmı yok olur.
Kuru
baklagillerde bol miktarda bulunan saponinler, antioksidan etki göstererek
hücrelerimizdeki DNA mutasyonlarını önler ve anti-kanserojen etki gösterir.
En iyi
antioksidan yağ, zeytinyağıdır. Bol E vitamini içerir, gençlik sağlar ve
hastalıklardan uzak tutar. Zeytinyağı kötü kolesterolün (LDL) okside olmasını
ve damar duvarına girmesini önler, iyi kolesterolü (HDL) artırır. Böylece,
damar sertliğinden, kalp-damar sistemi hastalıklarından, kalp krizi ve felçten
uzak tutar. Akdeniz tipi beslenen insanlarda kalp krizi ve felç riski çok
düşüktür.
Avokado
meyvesi tekli doymamış yağdan zengindir, kötü kolesterolü (LDL) düşürerek, kalp
hastalığı riskini azaltır.
Beyaz
gıdalar yerine, kepekli ekmek, bulgur, kırmızı mercimek, spagetti, elma, armut
gibi glisemik indeksi düşük olan yiyecekler tercih edilmelidir.
Günde
30-35 gram kadar lif alınmalı. Lif, bitkisel gıdaların iskeletini
oluşturduğundan, ne kadar fazla sebze, meyve ve işlenmemiş tahıl yenirse o
kadar fazla lif alınmış olur.
amalfi, italya
Steinbeck'in "yaşarken bile tam olarak gerçek olduğuna
inanamadığınız bir rüya diyarı" olarak anlattığı Amalfi sahili, turkuaz denizi, irili ufaklı rengarenk
kasabaları, dimdik yükselen tepeleriyle nefes kesici. Tüm bu doğal güzelliği
İtalyan mutfağının en iştah açıcı örnekleri ve Capri'de en son moda alışverişle
bir araya getiren Amalfi, bikininin de ilk görüldüğü yerlerden.
Kaçırılmaması gerekenler: Positano Hotel San Pietro'da güneş batımına
karşı akşam yemeği. Ravello'da Villa Cimbrone'de akşamüstü gezisi. Palazza
Sasso'da aperatif yudumlamak, ardından açık hava tiyatrosunda caz konseri.
Amalfi Katedrali'nin basamaklarında Audrey Hepburn gibi fotoğraf çektirmek.
Hotel Santa Katerina'da akşam yemeği. Capri'den hediye etmek üzere limoncello
satın almak ve yemekten sonra kahveyle sfogliatella'lardan tatmak.
18 Kasım 2015 Çarşamba
her şerde bir hayır, her hayırda bir şer mutlaka vardır...
iki melek yeryüzünü dolaşmaya çıkmışlar,
tabii insan kılığında. Akşam olmuş, kentin en zengin semtinde lüks bir villanın
kapısını Tanrı misafiri olarak çalmışlar. Ev sahipleri somurtarak buyur
etmişler onları. Yemek falan teklif etmemişler. Sıcacık misafir odaları yerine,
buz gibi ve nemli bodruma iki şilte atıp "Geceyi burada
geçirebilirsiniz" demişler.
Şilteleri betona sererken, yaşlı melek duvarda bir çatlak görmüş. Elini uzatmış. Şöyle bir sürmüş yarığa, duvar eskisinden sağlam olmuş. Genç melek, "Niye yaptın bunu?" diye sormuş merakla.
"Her şey her zaman göründüğü gibi değildir" demiş yaşlı melek yavaşça.
Ertesi akşam melekler bir köy evinde çok fakir, ama çok iyiliksever bir aileye misafir olmuşlar. Her şeyleri bir tanecik inekleri imiş. Onun sütünü satıp geçiniyorlarmış. Ev sahipleri mütevazi sofraların almış onları. Allah ne verdiyse beraber yemişler. Yatma zamanı gelince kadın "Siz uzun yoldan geliyorsunuz, yorgun olmalısınız" demiş. "Bizim yatakta siz yatın, bir rahat uyuyun. Biz şu divanda idare ederiz."
Güneş doğarken uyanan melekler, zavallı adamla karısını iki gözleri iki çeşme ağlar bulmuşlar. Hayattaki tek servetleri inekleri bahçede ölü yatıyormuş. Genç melek öfkeden deliye dönmüş. "Bunu nasıl yaparsın? Bu kadar iyi insanların yegane servetinin ölmesine nasıl izin verirsin? Önceki gece gittiğimiz villada her şey vardı ama kötü ev sahipleri bize hiçbir şey vermediler. Sen onların bodrumlarını tamir ettin. Bu fakir insanlar bizimle her şeylerini paylaştılar. İneklerinin ölmesine göz yumdun?"
"Her şey her zaman göründüğü gibi değildir evlat" demiş yaşlı melek gene.
"Nasıl yani?" diye daha da öfkeyle yinelemiş sorusunu genç melek.
"Her şey her zaman göründüğü gibi değildir evlat" demiş yaşlı melek bir daha. Ve anlatmış:
"İlk gittiğimiz zengin evinin o duvar çatlağının içinde yıllar önceden saklanmış bir hazine vardı. Ev sahipleri zenginlikleri ile çok mağrur, ama hiç paylaşmayı sevmeyen insanlar oldukları için bu defineyi bulmayı hak etmemişlerdi. Çatlağı kapayıp onları bu hazineden ebediyen mahrum ettim.. Dün gece fakir köylünün yatağında yatarken ölüm meleği adamın karısını almaya geldi. Kadının hayatını bağışlamasına karşılık ona ineği verdim.
Her şey her zaman göründüğü gibi değildir. İşler bazen istendiği gibi gitmez göründüğünde, aslında olan budur. Eğer inançlı isen, her işte bir hayır olduğunu düşünürsün. O hayrın ne olduğunu da, bir süre sonra anlarsın."
her şerde bir hayır, her hayırda bir şer mutlaka vardır...
Şilteleri betona sererken, yaşlı melek duvarda bir çatlak görmüş. Elini uzatmış. Şöyle bir sürmüş yarığa, duvar eskisinden sağlam olmuş. Genç melek, "Niye yaptın bunu?" diye sormuş merakla.
"Her şey her zaman göründüğü gibi değildir" demiş yaşlı melek yavaşça.
Ertesi akşam melekler bir köy evinde çok fakir, ama çok iyiliksever bir aileye misafir olmuşlar. Her şeyleri bir tanecik inekleri imiş. Onun sütünü satıp geçiniyorlarmış. Ev sahipleri mütevazi sofraların almış onları. Allah ne verdiyse beraber yemişler. Yatma zamanı gelince kadın "Siz uzun yoldan geliyorsunuz, yorgun olmalısınız" demiş. "Bizim yatakta siz yatın, bir rahat uyuyun. Biz şu divanda idare ederiz."
Güneş doğarken uyanan melekler, zavallı adamla karısını iki gözleri iki çeşme ağlar bulmuşlar. Hayattaki tek servetleri inekleri bahçede ölü yatıyormuş. Genç melek öfkeden deliye dönmüş. "Bunu nasıl yaparsın? Bu kadar iyi insanların yegane servetinin ölmesine nasıl izin verirsin? Önceki gece gittiğimiz villada her şey vardı ama kötü ev sahipleri bize hiçbir şey vermediler. Sen onların bodrumlarını tamir ettin. Bu fakir insanlar bizimle her şeylerini paylaştılar. İneklerinin ölmesine göz yumdun?"
"Her şey her zaman göründüğü gibi değildir evlat" demiş yaşlı melek gene.
"Nasıl yani?" diye daha da öfkeyle yinelemiş sorusunu genç melek.
"Her şey her zaman göründüğü gibi değildir evlat" demiş yaşlı melek bir daha. Ve anlatmış:
"İlk gittiğimiz zengin evinin o duvar çatlağının içinde yıllar önceden saklanmış bir hazine vardı. Ev sahipleri zenginlikleri ile çok mağrur, ama hiç paylaşmayı sevmeyen insanlar oldukları için bu defineyi bulmayı hak etmemişlerdi. Çatlağı kapayıp onları bu hazineden ebediyen mahrum ettim.. Dün gece fakir köylünün yatağında yatarken ölüm meleği adamın karısını almaya geldi. Kadının hayatını bağışlamasına karşılık ona ineği verdim.
Her şey her zaman göründüğü gibi değildir. İşler bazen istendiği gibi gitmez göründüğünde, aslında olan budur. Eğer inançlı isen, her işte bir hayır olduğunu düşünürsün. O hayrın ne olduğunu da, bir süre sonra anlarsın."
her şerde bir hayır, her hayırda bir şer mutlaka vardır...
17 Kasım 2015 Salı
15 Kasım 2015 Pazar
meksika salatası
Malzemeler:
450 gr konserve Meksika fasulyesi
100 gr mısır
2 adet domates
1 demet taze soğan
1 demet taze kişniş
2 adet limon
2 yemek kaşığı sızma zeytinyağı
1 adet marul
Hazırlanışı:
Domatesleri ve taze soğanı güzelce
yıkayın. Domatesleri küp küp, taze soğanı da ince halkalar halinde doğrayın.
İri kıyılmış kişniş, Meksika fasulyesi, domates soğan ve mısırları bir kabın
içine k oyarak, iyice karıştırın. Limonları sıkın ve karışıma ilave edin.
Üzerine zeytinyağı, tuz ve karabiber ekleyin. Meksika salatasını, marulla
birlikte servis yapabilirsiniz.
13 Kasım 2015 Cuma
ıssızlığın çığlığı
Cam ipliğinden sıkı
dokunmuştur
kristal vitrindeki bu loş kadın
soğuk tenhalığında kaşları alnının
ince bir hayretle sanki donmuştur
yansımaları sokağa vurmuştur
kafasındaki müstehcen dazlaklığın
sedef boşluğunda aralık ağzının
sevişmelere çağrısı korkunçtur.
Taşralı bir 'köpek' buna tutulmuştur
simsiyah bir ünlem önünde camların
her gece jiletle kazıyamadığın
kaç kere kaçırmayı filan kurmuştur
çünkü kadınlar gözünü korkutmuştur
kraliçesi budur yalnızlığın
ürettiği nilüfer iç bataklığının
cansız olmasından neler ummuştur.
Issızlık çığlığını şehirde unutmuştur.
kristal vitrindeki bu loş kadın
soğuk tenhalığında kaşları alnının
ince bir hayretle sanki donmuştur
yansımaları sokağa vurmuştur
kafasındaki müstehcen dazlaklığın
sedef boşluğunda aralık ağzının
sevişmelere çağrısı korkunçtur.
Taşralı bir 'köpek' buna tutulmuştur
simsiyah bir ünlem önünde camların
her gece jiletle kazıyamadığın
kaç kere kaçırmayı filan kurmuştur
çünkü kadınlar gözünü korkutmuştur
kraliçesi budur yalnızlığın
ürettiği nilüfer iç bataklığının
cansız olmasından neler ummuştur.
Issızlık çığlığını şehirde unutmuştur.
ATİLLA İLHAN
9 Kasım 2015 Pazartesi
8 Kasım 2015 Pazar
Avokado
Avokado, kabuğu yeşil, yenen kısımları beyaz, iri çekirdekli bir meyvedir.
Avokadonun anavatanı Meksika ve Guetamala olmakla birlikte günümüzde ülkemizin
güney sahillerinde de üretiliyor.
Avokado, tam olgunluğa toplandıktan sonra erişir. Lezzetini anlamak için
olgunlaşmasını beklemek gerekiyor. Bunun için hemen tüketmek üzere satın
alıyorsanız, bilinenin aksine yumuşak olanı seçmeniz daha iyi. Seçerken aynı
zamanda derisinin parlak ve kaygan olmasına, salladığınızda çekirdeğin sesinin
gelmesine dikkat edin. Ama eğer birkaç gün sonra tüketecekseniz, sert olanı
tercih etmeniz daha iyi olacaktır. Gazete kağıdına sarılan avokadolar birkaç
gün içinde yenecek olgunluğa ulaşırlar. Avokadoyu oda ısısında bekletmek
gerekir. Buzdolabına koymanız, soğuktan hiç hoşlanmayan bu meyvelere iyi
gelmez. Meyve olmasına rağmen, daha çok sebze gibi kullanılır. Limon suyu ile
iyi uyum sağlar. Baharatla pişirilen yemeklerle, acılı soslarla kullanılabilir.
Giriş yemekleri ve salatalarda da bolca kullanılan avokado, nötr tadıyla çok
farklı yerlerde karşımıza çıkar. Bir omletin içine, çorbalara, peynirli makarna
soslarına katılabildiği gibi, tatlı olarak hazırlanan, çilekli puding ve
sorbelerde de kullanılabilir.
100 gramında yaklaşık olarak 180 kalori vardır. Aynı zamanda diğer
meyvelere oranla yüksek potasyum ve C vitamini içerir. Bu kalori değerini ise
dokusunda yüksek oranda yağ olmasına borçludur.
Avokado ancak yumuşadıktan sonra yenilebilir. Sert iken acıdır. Yumuşayan
Avokadonun kabuğu ince şekilde soyulur. (El veya bıçak ile soyulabilir.)
Avokado nasıl yenir ?
1. Meyva uzunlamasına ortadan kesilir. Ortadaki iri çekirdek çıkarılır.
Meyva ince ince cips gibi doğranır veya ezilir. Tuz, kırmızı veya karabiber
ekilir. Limon sıkılır karıştırılır. Arzuya göre biraz taze veya kuru soğan
kıyılarak ilave edilir. Maydanoz ve domates ilave edilebilir. Salata gibi
yenir, yağ istemez.
2.Soyulmuş ve ezilmiş avakado sarımsaklı yoğurt ile karıştırılır. Limon
ilave edilmez, böyle de yenilebilir.
3. Omlet yapılır. Peynir yerine avokado konur.
4. Mantar sote gibi sote yapılabilir.
5. Ezilmiş avokado bal ve ezilmiş cevizle karıştırılır. Bu takdirde tuz,
limon, biber ilave edilmez.
Bazı öneriler
1. Avokadoları soyduktan sonra kararmamaları için limonlu suda bekletin.
2. Saltalar için, avokadoları dilimlemek yerine bir kaşıkla oval parçalar
çıkardıktan sonra üzerlerine limon sıkarak servis yapabilirsiniz.
3. Çabuk sos hazırlamak için, soyulmuş avokadoyu püre haline getirin. İçine
1 çorba kaşığı rendelenmiş soğan, 1 limonun suyu, 4-5 damla acısos, tuz ve
karabiber ekledikten sonra karıştırın. Havuç, salatalık ve kerevizle servis
yapın.
4. Avokado tavuğa çok yakışır. Taze bir pidenin veya sandviçin içine
haşlanmış tavuk, ince dilimlenmiş avokado, salata yaprakları, domates dilimleri
ve taze soğan koyun. Arasına mayonez gezdirin.
7 Kasım 2015 Cumartesi
6 Kasım 2015 Cuma
değişim
Ben, kendimi bulmak ve yaşamak için değişiyorum.
Ben, sadece kendi varlığımı hissetmek için değişiyorum.
Ben, hayatımı yaşamak için değişiyorum.
Ben, istediklerime EVET, istemediklerime HAYIR diyebilmek için değişiyorum.
Ben, kendimi ve herkesi AFFETMEK için değişiyorum.
Ben, olmuşu, olanı, olacak olanı, tüm deneyimlerimi, herkesi ve her şeyi tam olduğu haliyle KABUL etmek için değişiyorum.
Ben, kendimi VAR etmek için değişiyorum.
Ben, tüm korkularımı bırakmak için değişiyorum.
Ben, tüm bağımlılıklarımı bırakarak ÖZGÜRLEŞMEK için değişiyorum.
Ben, KENDİMİ YAŞAMAK için değişiyorum.
Değişimi kendi sonsuz ve sınırsızlığımı hatırlamak için istiyorum.
Değişim, benim içsel huzura kavuşma, keyifle hayatın içinde akma, sadece içimin
istediklerini yapma ve yaşama sevincine yeniden kavuşma ve yaşadığım her an’a
şükretmem içindir.
Ben, seçimimi yaptım. Ben kendimi değiştirmeyi seçtim. Bu yolda zaman
zaman tökezledim, çok canım acıdı, yoruldum. Ancak kararlılığımı ve inancımı
hiç kaybetmedim. Ve sonunda kendi gerçeğimi görmeye başladım. İçimde her an,
yeni keşifler yaşıyorum. Eskiden yaşadıklarımı geride bıraktım. Onları tekrar
yaşamamak için neler yapacağımı artık biliyorum.
5 Kasım 2015 Perşembe
Zaten onu hiç sevmedim ben, hiç sevmedim. Yalnızlığımı bölüştüm bir ara...
“Zaten onu hiç
sevmedim ben, hiç sevmedim. Yalnızlığımı bölüştüm bir ara hepsi o kadar; sonra
içten içe gülüştük biraz, bir demet çiçek, niyet kuşu, deniz kıyısı, karpuz
sergisi, falan filan…”
4 Kasım 2015 Çarşamba
Can Yücel - Sakız Ağacı
O
bir sakız ağacıydı, alelade
Bir gün o yeşil sahile çıktı geldi
O zaman bu zamandır memnun yerinden
Seyreder bulutları, göğü, denizi
Titreşirdi rüzgarla güneşli yaprakları
Ömür sürdü öyle hoşnut dünyasından
Aydınlıktan uyku tutmazdı bazı gece
Motor sesi duyulurdu uzaklardan
Tanrı adın işitmedi ömründe
İnanmadan da madem yaşanıyor diye
Rüzgarlı bir kıyıda, sevinç içinde
Yaşamak dururken düşünmek niye?
Anmadı geçenleri bir defa bile
Ne uğraşır mesut olan gelecekle?
Bir avare misali, günü gününe,
O bir sakız ağacıydı, yaşadı sade.
Bir gün o yeşil sahile çıktı geldi
O zaman bu zamandır memnun yerinden
Seyreder bulutları, göğü, denizi
Titreşirdi rüzgarla güneşli yaprakları
Ömür sürdü öyle hoşnut dünyasından
Aydınlıktan uyku tutmazdı bazı gece
Motor sesi duyulurdu uzaklardan
Tanrı adın işitmedi ömründe
İnanmadan da madem yaşanıyor diye
Rüzgarlı bir kıyıda, sevinç içinde
Yaşamak dururken düşünmek niye?
Anmadı geçenleri bir defa bile
Ne uğraşır mesut olan gelecekle?
Bir avare misali, günü gününe,
O bir sakız ağacıydı, yaşadı sade.
Can
Yücel
3 Kasım 2015 Salı
bazen iyi şeyler biter ki daha iyileri başlayabilsin....
Her şeyin
bir nedeni olduğuna inanırım. İnsanlar değişir ve siz de umursamamayı
öğrenirsiniz, bir şeyler ters gider ve böylelikle her şey yolundayken bunun
kıymetini anlayabilirsiniz, yalanlara inanırsınız ve sonunda kendinizden başka
kimseye güvenmemeniz gerektiğini anlarsınız ve bazen iyi şeyler biter ki daha
iyileri başlayabilsin....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)