Bir akvaryumu camla ortadan ikiye
bölmüşler. Olmuş iki akvaryum. Sonra birine yırtıcı barrakuda balığını
koymuşlar. Diğerine de zavallı dubar balığını. Barrakuda denilen, okyanuslarda
yaşayan köpek balığından bile tehlikeli, insanı bir lokmada değil, küçük küçük
parçalara bölerek yiyen bir balık.
Barrakuda, dubarı gördüğünde ağzının
suları akarak ona doğru hamle yapmış. Ama kafasını cama vurmuş. Birkaç deneme
sonra, baktı ki bu iş olmayacak, kendisini yaralayacak, vazgeçmiş.
Araştırmacılar daha sonra aradaki cam engeli kaldırmışlar. Barrakuda engel
kalktığı halde dubara hiç saldırmamış. Yani sınırlarını öğrenmiş.
Şimdi gelelim bu öykünün bizimle
ilgili bölümüne. Aslında kendimizi barrakuda balığına benzetebiliriz. Sözgelimi
bir şeye karar veririz, iştahımız kabarır ve onu elde etmek isteriz. İlk
denemelerimizde başarısız olabiliriz. Belki daha sonraki denemelerde de… Ama
bir gün o arzuladığımız şeye ulaşacak gücümüz ve olanağımız olduğu halde,
engeller ortadan kalkmış da olsa, sadece umutlarımızı yitirdiğimiz ve hayal
kırıklığına uğradığımız için vazgeçeriz. Ne kötü değil mi? Çocukken
öğretmeniniz çok kötü resim yaptığınız ya da müzik kulağınızın olmadığını
söyledi diyelim. Resim yapmayı sevdiğiniz halde bundan etkilenip resmi
bırakırsınız veya yalnızken bile şarkı söylemez olursunuz. Çünkü umutlarınız
kırılmıştır. Ben basketbol oynayamam, ben iyi yüzemem, ben güzel konuşamam, ben
romantik olamam, ben problem çözemem gibi başka engeller de konmuş olabilir
hayatınızda. Konulan sınırlar sizi engeller. Tıpkı o barrakuda gibi. Sizinki
hangisi?
Düşünü bir. Aradaki cam engel belki
de çok kalktı. Hayatınızı değiştirmek için harekete geçmeye ne dersiniz? Önce
hedefinizi belirleyin. Sonra bu hedefe ulaşmak için neler yapmanız gerektiğini
düşünün. Daha iyi bir eğitim mi? Deneyim kazanmak mı? Yurtdışına gitmek mi?
Unutmayın ki emek vermeden, çaba harcamadan sabır göstermeden hiçbir şey elde
edemezsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder