9 Nisan 2025 Çarşamba

yaşamınızın geri kalanında kendinizi keşfetmeye başlayın

 Yaşamın geri kalanına dair en büyük armağan, onun hâlâ keşfe açık oluşudur. İnsan, yıllar boyunca başkalarının gözleriyle kendini görmeye çalışır; aynalar değişir, yansımalar silinir, ama hakikat hep derinlerde sessizce bekler. Kendini keşfetmek, bir yolculuğa çıkmak değil; zaten içinde yürümekte olduğun yolu fark etmektir. Ve bu fark ediş, bir uyanıştan çok, bir hatırlayıştır—kim olduğunu, neye özlem duyduğunu, hangi sessizlikte kaybolduğunu hatırlamak.

Kendini keşfetmeye başlamak, geçmişin yüklerini sırtından indirmekle başlar. Çünkü insan, çoğu zaman kendi olmaktan çok, kendine biçilen rollerin ağırlığını taşır. O roller ki, zamanla bir kimliğe dönüşür; ama o kimlik, ruhun özüne dokunmaz. Gerçek keşif, o rollerin ötesine geçip, kendi sesini duymaktır. O ses, gür değildir belki; ama sahicidir. Ve sahicilik, insanın en derin aynasıdır. Bu aynada ne güzellik aranır ne kusur; yalnızca hakikat görünür.

Yaşamın geri kalanında kendini keşfetmek, bir yeniden doğuşa benzer. Her sabah, yeni bir parça açığa çıkar; her gece, eski bir parça sessizce vedalaşır. Bu dönüşüm, dışarıdan görünmez belki; ama içeride fırtınalar kopar. İnsan, kendi karanlığıyla yüzleşmeden ışığını bulamaz. Ve o ışık, ne zaman ki içten yanmaya başlar, işte o zaman yaşam gerçek anlamını kazanır. Artık zaman, bir takvim değil; bir tanıklık olur—kendine, kendi oluşuna, kendi devinimine.

Sonunda insan şunu anlar: kendini keşfetmek, bir varış değil; bir hâl, bir akış, bir kabul biçimidir. Yaşamın geri kalanında bu keşfe izin vermek, kendine en büyük sadakattir. Çünkü insan, ne zaman ki kendine döner, dünya da ona döner. Ve o dönüş, sessiz bir kutlamadır—varoluşun, farkındalığın, kendiliğin kutlaması. Artık yaşam, bir görev değil; bir armağandır. Ve sen, bu armağanın en hakiki sahibisin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder