Kendini sevmek, modern bireyin narsistik eğilimlerinden ziyade, varoluşsal bir zorunluluğun tezahürüdür. Bu sevgi, yüzeysel bir beğeni ya da benliğe yöneltilmiş kör bir hayranlık değil; insanın kendi varlığını tanıma, kabul etme ve onunla barışma çabasıdır. Antik Yunan’dan bu yana “gnōthi seauton” —kendini bil— buyruğu, yalnızca epistemolojik bir çağrı değil, aynı zamanda etik bir yönelimi de içerir. Çünkü insan, kendini bilmeden ne başkasını anlayabilir ne de dünyayla sahici bir ilişki kurabilir. Kendini sevmek, bu bilmenin en derin ve en kırılgan sonucudur.
Bu sevgi, Lacan’ın “ayna evresi” kavramında olduğu gibi, benliğin kendi yansımasıyla kurduğu ilk temasla başlar. Ancak bu temas, çoğu zaman bir yabancılaşmayı da beraberinde getirir. İnsan, kendini dışsal imgelerle tanımladıkça, özünden uzaklaşır; başkalarının bakışında kendini kurmaya çalıştıkça, içsel bütünlüğünü yitirir. Bu nedenle, kendini sevmek, dışsal onay mekanizmalarından azade, içsel bir hakikatin kabulüdür. Kierkegaard’ın “kendi olmak cesareti” dediği şey, tam da bu noktada anlam kazanır: İnsan, kendi varoluşunun sorumluluğunu üstlenerek, kendine karşı dürüst olmayı seçtiğinde, gerçek sevgiye yaklaşır.
Kendini sevmenin etik boyutu, yalnızca bireyin içsel huzurunu değil, başkalarıyla kurduğu ilişkiyi de dönüştürür. Levinas’ın ötekine yönelmiş etik sorumluluğu, ancak benliğin kendiyle barışık olduğu bir zeminde mümkün hale gelir. Zira kendini sevmeyen bir özne, başkasını ya idealize eder ya da nesneleştirir; oysa sahici sevgi, iki öznelliğin karşılaşmasında doğar. Bu bağlamda, kendini sevmek, yalnızca bireysel bir eylem değil, aynı zamanda toplumsal bir etik duruştur. Çünkü kendiyle barışık birey, başkasının varlığını tehdit değil, zenginlik olarak görür.
Kendini sevmek, insanın kendi varoluşuna yönelttiği bir tür fenomenolojik dikkat, bir içsel tanıklık biçimidir. Bu sevgi, ne narsizmin tuzağına düşer ne de kendini inkârın karanlığında kaybolur. Aksine, insanı kendiyle yüzleştirerek, onu hem kendi sınırlarıyla hem de sonsuzlukla tanıştırır. Böylece kendini sevmek, yalnızca bir psikolojik ihtiyaç değil, aynı zamanda etik, estetik ve ontolojik bir eylem haline gelir. Ve belki de en derin hakikat şudur: İnsan, kendini sevmeden hiçbir şeyi sahiden sevemez.
Günlüğünüz karşısında ruhen çırılçıplak kalmayı göze alabileceğiniz belki de tek dostunuz.
5 Mayıs 2025 Pazartesi
kendini sev
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder