James Cook buraya gelmiş, hem de bir
çok kez. “Bounty” adlı ünlü geminin kaptanı William Bligh da, Fletcher
Christian önderliğinde ona karşı başkaldıran tayfaları da öyle. Tropik begonvil
çiçeklerine adını veren Comte de Bougainville de buraya gelenler arasında.
Hepsi de Tahiti’yi insanoğlunun günah işledikten sonra kovulduğu Cennet’e
benzetmişler. Daha sonraları ressam Paul Gauguin de bütün bu güzellikleri
resimlerine taşımış. Ne yazık ki, yaşamı yoksulluk içinde tükenen bu büyük
ressam yapıtlarının Louvre Müzesine alındığını görememiş. Güney Denizi’nde Hiva
Oa Adası’nda ölüp gitmiş. Goethe ise ömründe hiç Gauguin Müzesi’nin bulunduğu
Papeete’ye gitmemiş. Ama anlaşılıyor ki, o da burada yaşamak, hatta doğmuş
olmak istermiş. Büyük Okyanus’un güneyindeki bir yanardağın doruğu olan Tahiti
1.000 kilometrekare büyüklüğünde ve 2.240 metre yüksekliğinde bir lav kitlesi.
Ortalama sıcaklık 26 derece, oraya gitmek için en iyi zaman da mayıs ve ekim
ayları arası.
İnsanı hiçbir şey, bir Tahiti gezisi
kadar düş gücünün altın ülkesine götüremez. (W. Somerset Maugham)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder