21 Şubat 2015 Cumartesi

bağışıklık sisteminizi güçlendirin

İnsan bedeni, yalnızca etten ve kemikten ibaret bir yapı değil, aynı zamanda varoluşun en kadim savaş alanıdır. Bu savaş, dış dünyanın görünmeyen tehditleriyle iç dünyanın kırılgan dengesi arasında sürüp giden bir mücadeledir. Bağışıklık sistemi, bu savaşın görünmeyen ama en sadık muhafızıdır; bedenin sınırlarını koruyan, ben ile öteki arasındaki farkı ayırt eden bir bilinçaltı muhakeme gücüdür. Onun varlığı, insanın kendini koruma içgüdüsünün biyolojik bir tezahürü, varlığını sürdürme arzusunun sessiz ama kararlı bir ifadesidir.

Bu sistemin güçlenmesi, yalnızca fiziksel bir dayanıklılık değil, aynı zamanda bir etik sorumluluktur. Zira beden, bize emanet edilen bir varlık alanıdır; onun direncini artırmak, yalnızca sağlıklı kalmak için değil, yaşamın anlamını sürdürebilmek için de gereklidir. Bağışıklık, insanın kendine karşı duyduğu saygının ve ötekine karşı duyduğu sorumluluğun bir yansımasıdır. Çünkü zayıf bir beden, yalnızca bireyin değil, topluluğun da kırılganlığına işaret eder. Bu bağlamda bağışıklık, bireysel bir mesele değil, kolektif bir varoluşun temelidir.

Felsefi düzlemde bağışıklık, sınırların bilgeliğidir. Ne tam anlamıyla dışa kapalıdır, ne de bütünüyle geçirgendir; tıpkı insanın benliğini korurken ötekine açık kalma çabası gibi, bağışıklık sistemi de seçici bir geçirgenlik içinde işler. Bu seçicilik, Levinas’ın ötekiyle kurulan etik ilişkisinde olduğu gibi, hem bir tanıma hem de bir mesafe koymadır. Zararlı olanı dışarıda tutarken, faydalı olanı içeri alabilmek, yalnızca biyolojik değil, varoluşsal bir beceridir. Bu beceri, yaşamın sürekliliğini sağlayan görünmez bir akıldır.

Ve nihayet, bağışıklık sistemini güçlendirmek, doğayla kurulan kadim ilişkinin yeniden tesisi anlamına gelir. Doğanın sunduğu besinlerle, uykuyla, hareketle ve dinginlikle beslenen bu sistem, insanın doğaya karşı değil, doğayla birlikte var olma çabasını temsil eder. Bu çaba, yalnızca sağlıklı kalmak için değil, yaşamın anlamını derinleştirmek içindir. Çünkü güçlü bir bağışıklık, yalnızca hastalıklara karşı bir kalkan değil, aynı zamanda yaşamın kırılgan güzelliğine duyulan saygının da bir ifadesidir. Bedenin içindeki bu sessiz ordu, her gün yeniden varoluşumuzu savunur; görünmeden, ama vazgeçmeden.

Beslenme:  Soğuk kış aylarında bağışıklık sistemini güçlendirmenin en önemli yolu vitamin alımını yoğunlaştırmaktır. Özellikle C vitamini, zayıf bünyeleri güçlendirir ve stresle gelen bitkinlik hissini azaltmaya yardımcı olur. Ayrıca C vitamini sayesinde, savunma mekanizmaları harekete geçer ve bakterilerin ölmesini sağlar. Her gün bir tane portakal, bir bardak portakal suyu ya da salatanın içine doğranan dolma biber, vücudun ihtiyacı olan C vitaminin karşılayacaktır. Yetişkinlerin günde yaklaşık 75 gram C vitamini almaları gerekiyor. Sigara kullanan kişilerde ise bu oran 115 miligram. Bağışıklık sistemini güçlendiren diğer vitaminler arasında, B6 vitamini (Ekmek, muz, havuç, patates), B12 vitamini (Süt, et, yumurta, lahana), A ve E vitaminleri (Ispanak, tahıl ürünleri) yer alıyor. 
 
Çinko Çok Önemli: Çinko hayati önem taşıyan 200 hormonu ve enzimi son derece hızlı bir şekilde harekete geçirmeye yardımcı olur. Çinko; et, yumurta, tavuk, süt, tahıl ve deniz ürünleri, baklagiller gibi besin maddelerinde bulunur. 
 
Her Havada Dışarı Çıkın: Hücrelerin aynı zamanda soğuk havayla ve nemle karşılaşmaları gerekir. Bunun dışında hareket de önemli bir unsurdur. Soğuk kış aylarında yapılan yürüyüşlerin, savunma mekanizmalarını harekete geçirdiğini ve bağışıklık sistemini güçlendirdiğini bilmekte fayda var. 
 
Bitkisel Çaylar: Bitki çayları organizmayı güçlendirir ve metabolizmayı hızlandırır. Bu nedenle papatya, nane ve ıhlamur çayları hem organizmayı rahatlatır, hem de gribe karşı çok olumlu sonuçlar verir. Hazırlanan bu çaylara limon sıkıldığında, vitamin takviyesi de alınmış olur. Ayrıca bu çayların buharları oda havası için de çok yararlıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder