Bir sandviçin içine sığdırılmış bu tarif, yalnızca bir mutfak eylemi değil, aynı zamanda bir kültürün, bir yaşam felsefesinin ve bir estetik anlayışın somutlaşmış hâlidir. İtalyan usulü sandviç, doğanın sunduğu unsurların insan eliyle dönüştürülerek anlam kazandığı bir varoluş pratiğidir. Patlıcanın ateşle sınanması, domatesin güneşle olgunlaşmış teni, zeytinin kadim Akdeniz’in tuzlu hatırası… Hepsi, insanın doğayla kurduğu kadim diyalogda birer sözcük gibi yer alır. Bu sandviç, yalnızca karın doyurmaz; aynı zamanda bir hafızayı, bir coğrafyayı ve bir yaşam biçimini taşır.
Hazırlık süreci, bir tür içsel disiplinin dışavurumudur. Her malzemenin özenle seçilmesi, doğranması, pişirilmesi ve nihayetinde bir araya getirilmesi, insanın evrenle kurduğu düzen arayışının mutfaktaki izdüşümüdür. Sosun sirke ve zeytinyağıyla dengelenmiş keskinliği, sarımsağın derinlikli dokunuşuyla birleşerek, tatların ötesinde bir uyum yaratır. Bu uyum, tıpkı bir felsefi sistem gibi, her bileşenin kendi sınırlarını aşarak bütünle kaynaştığı bir varlık düzeni kurar. Sandviçin içi boşaltılmış ekmeği ise, tinsel bir boşluk gibi, anlamla dolmayı bekleyen bir mekândır.
Ve sonra zaman devreye girer. Hazırlanan sandviçin alüminyum folyoya sarılıp buzdolabında bekletilmesi, lezzetin olgunlaşması için bir inziva sürecidir. Bu bekleyiş, sabrın ve dönüşümün metaforudur. Tıpkı insanın kendi iç yolculuğunda olduğu gibi, sandviç de zamanla terbiye olur; tatlar birbirine karışır, sınırlar silinir, yeni bir bütünlük doğar. Bu süreç, Heidegger’in “varlık zamanla açığa çıkar” düşüncesini mutfak düzleminde somutlaştırır. Zaman, burada yalnızca kronolojik bir akış değil, anlamın kendisidir.
Sonuçta ortaya çıkan şey, yalnızca bir yiyecek değil, bir anlatıdır. Her ısırık, Akdeniz’in güneşinde kurumuş bir fesleğen yaprağının fısıltısını, taş fırınlarda pişmiş ekmeğin çıtırtısını, ve bir annenin sabah erkenden mutfağa girip hazırladığı sofranın sıcaklığını taşır. İtalyan usulü sandviç, insanın hem doğayla hem de kendiyle kurduğu ilişkinin lezzetli bir alegorisidir. Ve belki de en çok bu yüzden, bu sandviç bir öğün değil, bir tefekkür anıdır.
Hazırlık süreci, bir tür içsel disiplinin dışavurumudur. Her malzemenin özenle seçilmesi, doğranması, pişirilmesi ve nihayetinde bir araya getirilmesi, insanın evrenle kurduğu düzen arayışının mutfaktaki izdüşümüdür. Sosun sirke ve zeytinyağıyla dengelenmiş keskinliği, sarımsağın derinlikli dokunuşuyla birleşerek, tatların ötesinde bir uyum yaratır. Bu uyum, tıpkı bir felsefi sistem gibi, her bileşenin kendi sınırlarını aşarak bütünle kaynaştığı bir varlık düzeni kurar. Sandviçin içi boşaltılmış ekmeği ise, tinsel bir boşluk gibi, anlamla dolmayı bekleyen bir mekândır.
Ve sonra zaman devreye girer. Hazırlanan sandviçin alüminyum folyoya sarılıp buzdolabında bekletilmesi, lezzetin olgunlaşması için bir inziva sürecidir. Bu bekleyiş, sabrın ve dönüşümün metaforudur. Tıpkı insanın kendi iç yolculuğunda olduğu gibi, sandviç de zamanla terbiye olur; tatlar birbirine karışır, sınırlar silinir, yeni bir bütünlük doğar. Bu süreç, Heidegger’in “varlık zamanla açığa çıkar” düşüncesini mutfak düzleminde somutlaştırır. Zaman, burada yalnızca kronolojik bir akış değil, anlamın kendisidir.
Sonuçta ortaya çıkan şey, yalnızca bir yiyecek değil, bir anlatıdır. Her ısırık, Akdeniz’in güneşinde kurumuş bir fesleğen yaprağının fısıltısını, taş fırınlarda pişmiş ekmeğin çıtırtısını, ve bir annenin sabah erkenden mutfağa girip hazırladığı sofranın sıcaklığını taşır. İtalyan usulü sandviç, insanın hem doğayla hem de kendiyle kurduğu ilişkinin lezzetli bir alegorisidir. Ve belki de en çok bu yüzden, bu sandviç bir öğün değil, bir tefekkür anıdır.
Malzemeler (6 Kişilik):
1 adet büyük boy patlıcan
Bir miktar zeytinyağı, tuz ve
karabiber
2 adet baget ekmek
4 adet domates
1 yemek kaşığı fesleğen yaprağı
8 adet zeytin
50 gr. ince kesilmiş salam ya da
jambon
150 gr. mozzarella peyniri
175 gr. tavuk eti
2 adet salatalık
Sos İçin:
1 yemek kaşığı üzüm sirkesi
4 yemek kaşığı zeytinyağı
1 diş sarımsak
Bir miktar tuz ve karabiber
Hazırlanışı:
Fırını 220 dereceye getirin. Sos
için gerekli olan malzemeleri karıştırın. 1 cm.’lik parçalara doğranmış
patlıcanları zeytinyağında bir süre bekletin. Üzerlerine tuz ve karabiber döküp
fırına verin. 10-15 dakika pişirdikten sonra fırından çıkarın ve soğumaya
bırakın. Ekmeklerin içini çıkartın ve sosu sandviçlerin içine sürün.
Patlıcanları ve geri kalan malzemeyi de eşit olarak bölüp sandviç ekmeklerinin
içinde yerleştirdikten sonra geri kalan sosu da üzerlerine dökün. Her bir
sandviçi alüminyum folyoyla sarın ve 12 ila 24 saat arasında buzdolabında
muhafaza edin. Buzdolabından çıktıktan sonra İtalyan usulü sandviçleriniz
hazır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder