26 Şubat 2015 Perşembe

tarçınlı meyve salatası

Tarçınlı meyve salatası, yalnızca bir tatlı değil, doğanın mevsimsel döngüsünün ve insanın duyusal hafızasının iç içe geçtiği bir varoluş anlatısıdır. Her bir meyve, güneşin altında olgunlaşmış bir anı, toprağın sabrıyla yoğrulmuş bir zamandır. Portakalın narenciye kokusu, karpuzun serinliği, kayısının buruk neşesi ve bademin çıtırtısı; hepsi, doğanın insanla kurduğu kadim diyaloğun tatlı birer cümlesidir. Bu salata, yalnızca damakta değil, bellekte de yankılanan bir şiirdir; çünkü tat, zamanın en derin katmanlarında yankı bulan bir dildir.

Hazırlık süreci, bir mutfak eyleminden çok, bir içsel ritüeldir. Bademin kabuğunu soymak, portakalın zarlarını ayıklamak, karpuzun çekirdeklerini itinayla ayırmak… Bunlar, yalnızca fiziksel işlemler değil, aynı zamanda dikkat, özen ve sabırla örülmüş bir farkındalık pratiğidir. Her meyve, kendi varlık biçimiyle salataya katılırken, insan da kendi iç dünyasından bir parça sunar bu karışıma. Tarçınla hazırlanan şurup, bu çokluk içinde birliği sağlayan metafizik bir bağdır; tatları birleştiren, onları tek bir armonide buluşturan zamansal bir özdür.

Felsefi düzlemde bu salata, çokluğun birliğe evrildiği bir varlık metaforudur. Her meyve, kendi kimliğini korurken, diğerleriyle kurduğu ilişki sayesinde yeni bir bütünlük kazanır. Bu birliktelik, Levinas’ın ötekiyle kurulan etik ilişkisinde olduğu gibi, farklılıkların yok edilmeden bir arada var olabileceğini gösterir. Tarçın, bu birlikteliğin zamansal boyutunu temsil eder; geçmişin kış kokularını yaz meyvelerinin tazeliğiyle buluşturur. Böylece salata, yalnızca tatların değil, zamanların da buluştuğu bir eşik hâline gelir.

Ve nihayet, bu tarçınlı meyve salatası, insanın doğayla kurduğu estetik ve etik ilişkinin bir yansımasıdır. Soğuk bir kâsede sunulan bu tatlı, yalnızca bedeni değil, ruhu da serinletir; çünkü içinde taşıdığı her unsur, bir mevsimin, bir coğrafyanın, bir anının izini taşır. Bu salata, geçiciliğin içindeki kalıcılığı, anlık bir lezzetin ardındaki derinliği hatırlatır. Ve belki de en çok bu yüzden, bu tatlı bir öğün değil, bir tefekkür anıdır: doğanın sunduğu renklerin, kokuların ve tatların insan ruhunda yankı bulduğu bir sessizlik şöleni.

Malzemeler:
250 gram taze badem
4 portakal
500 gram karpuz
400 gram kayısı
100 gram şeker
½ kahve kaşığı toz tarçın

Hazırlanışı:
Bademlerin kabuklarını ve portakalları soyun. Karpuzun çekirdeklerini çıkartın. Kayısıları yıkanı ve çekirdeklerini çıkartın. Bademleri ince ince doğrayın. Portakalların zarlarını mümkün olduğunca temizleyin. Karpuzu küçük dilimlere ayırın. Kayısıları 6 parçaya bölün. Bir tencerenin içine şeker 30 cl su ve tarçın koyarak tatlının şurubunu hazırlayın. Bir salata kabında bütün malzemeleri yavaş ve dikkatli bir şekilde karıştırın. Servis yapana kadar dolapta muhafaza edin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder