24 Nisan 2015 Cuma

hangi parfümü ne zaman sürmeli?

Koku, insan varoluşunun en kadim ve sezgisel duyularından birine hitap eder; o, yalnızca bir duyum değil, aynı zamanda bir hafıza, bir çağrışım ve bir kimliktir. Parfüm ise bu duyusal evrende, bireyin zamana ve mekâna bıraktığı görünmez bir iz, bir varlık beyanıdır. Her anın, her bağlamın kendine özgü bir kokusal dili vardır; alışverişin telaşlı adımlarında Must de Cartier’nin aristokratik dinginliği, Tiffany’nin kristal berraklığı ya da Champs Elysées’nin nostaljik zarafeti, tüketim ritüelinin estetik eşlikçileri olarak belirir. Bu kokular, yalnızca birer aksesuar değil, bireyin kamusal alandaki varlığını biçimlendiren metafizik dokunuşlardır.

Spor anı, bedenin doğayla kurduğu en içten ilişkidir; terin, nabzın ve nefesin ritmiyle uyumlu bir koku, bu fiziksel varoluşun estetik tamamlayıcısıdır. New West’in serinliği, Polo Sport’un dinamikliği ya da Davidoff Cool Water’ın okyanus ferahlığı, yalnızca bedeni değil, zihni de arındırır. Bu kokular, Heidegger’in “aletler dünyası”nda işlevselliğin ötesine geçerek, eylemin kendisine bir anlam katmakla kalmaz, aynı zamanda bireyin kendisiyle kurduğu içsel diyaloğu da dönüştürür. Spor, burada yalnızca bir fiziksel etkinlik değil, bir varoluş pratiğidir; koku ise bu pratiğin sessiz tanığıdır.

İş ortamı, bireyin toplumsal maskeleri kuşandığı, kimliğini disiplinin ve düzenin kalıplarına göre şekillendirdiği bir sahnedir. Jill Sander No.4’ün sofistike mesafesi, Dune’un içe dönük zarafeti ya da Envy’nin kontrollü cazibesi, bu sahnede oynanan oyunun kokusal replikleridir. Öğle yemeğinde ise Miss Dior’un naifliği ya da Eden’in pastoral dokusu, gündelikliğin içinde bir soluklanma anı yaratır. Bu kokular, zamanın akışında bir parantez açar; bireyin kendine döndüğü, dış dünyanın taleplerinden geçici olarak azade olduğu anların kokusal suretidir.

Gecenin düşsel sahnesinde, kokteyller ve partiler, varoluşun teatral boyutunu açığa çıkarır. Organza’nın mitolojik zarafeti, Allure’ün baştan çıkarıcı denge arayışı ya da Angel’ın kozmik dokunuşu, bireyin kendini yeniden inşa ettiği anların kokusal manifestosudur. Shalimar’ın oryantal derinliği ya da Champagne’in ironik neşesi, bu yeniden doğuşun parfümerik alegorileridir. Parfüm, burada yalnızca bir koku değil, bir varlık biçimidir; zamanın ruhuna eşlik eden, mekânın anlamını dönüştüren ve bireyin görünmeyen ama hissedilen izini taşıyan bir metafizik dokunuş. Kokular, zamanın içinde değil, zamanla birlikte var olur. Ve insan, her anın kokusunu seçerken, aslında kim olmak istediğine karar verir.


Alışverişte: Must de Cartier; Tiffany; Champs Elysees, Guerlain; Week end,  Burberrys; Jean-Paul Gaultier.
 
Spor Yaparken: New West, Aramis; Polo Sport, Ralph Lauren; L’Eau d’Issey, Miyake; Gio, Giorgio Armani; Davidoff Cool Water. 
 
İşe Giderken: Jill Sander No.4; Dune, Christian Dior; Eternity, Calvin Klein; Envy, Gucci; Acte 2 Escada. 
 
Öğle Yemeğinde: Miss Dior; Pleasure, Estee Lauder; Eden, Cacharel; Elysium, Clarins; White Linen Breeze, Estee Lauder. 
 
Kokteylde: Organza, Givenchy; Treso, Lancome; Dolce Vita, Christian Dior; Allure, Chanel;  Angel, Thierry Mugler. 
 
Partide: Shalimar, Guerlain; Coco Chanel; Champagne, YSL; Donna Karan; Diva, Ungaro.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder