16 Nisan 2015 Perşembe

nisan... yağmur....

Yağmur, doğanın en kadim ritüellerinden biri olarak yalnızca fiziksel bir olgu değil, aynı zamanda varoluşsal bir deneyimdir. Onun düşüşü, gökyüzünün içsel yükünü boşaltmasıdır; tıpkı insanın iç dünyasında biriken duyguların, düşüncelerin ve sezgilerin dışa vurumu gibi. Ancak bu düşüşe verilen tepki, bireyin varlıkla kurduğu ilişkinin niteliğini açığa çıkarır. Bazıları yağmuru hisseder; yani onunla özdeşleşir, onun ritmini içselleştirir, onunla birlikte var olur. Diğerleri ise yalnızca ıslanır; yağmurun varlığını bedeninde hisseder ama ruhunda yankı bulmaz. Bu ayrım, hissediş ile maruz kalış arasındaki ontolojik farktır.

Yağmuru hisseden birey, fenomenolojik bir derinlikte yaşar; çünkü onun için yağmur, yalnızca bir doğa olayı değil, bir anlam taşıyıcısıdır. Merleau-Ponty’nin beden-fenomeni anlayışıyla örtüşen bu hissediş, bedenin dünyayla kurduğu dolaysız ilişkiyi imler. Yağmurun tenle buluşması, bir temas değil, bir diyalogdur. Bu diyalogda birey, kendini doğanın bir parçası olarak konumlandırır; varlığını, yağmurun ritmiyle yeniden tanımlar. Oysa yalnızca ıslanan birey, bu diyaloğun dışında kalır; onun için yağmur, dışsal bir etkidir, içsel bir dönüşüm değil.

Bu bağlamda, hissediş bir bilinç hâlidir; varlığın kendini dünyaya açma biçimidir. Heidegger’in “açıklık” kavramıyla ifade ettiği gibi, insan ancak dünyaya açık olduğunda hakikati deneyimleyebilir. Yağmuru hisseden, bu açıklığı taşır; çünkü onun varlığı, doğayla kurulan bir içsel rezonansa dönüşmüştür. Islanan ise kapalıdır; dışsal etkilerle biçimlenir, ama içsel bir anlam üretmez. Bu fark, yalnızca duyusal değil, aynı zamanda etik bir ayrımdır: hisseden, dünyaya karşı sorumluluk taşır; ıslanan ise dünyayı tüketir.

Yağmurun düşüşü bir sınavdır: varlıkla kurulan ilişkinin niteliğini açığa çıkaran bir eşiktir. Bu eşikte kimileri durur, düşünür, hisseder; kimileri ise geçip gider, unutur, ıslanır. Yağmur, burada bir metafor değil, bir hakikatin taşıyıcısıdır. Onunla kurulan ilişki, bireyin kendilik bilincini ve dünyayla kurduğu etik bağları belirler. Ve belki de en çok bu yüzden, yağmuru hissedenler, yalnızca doğayı değil, kendilerini de daha derinlemesine tanırlar. Çünkü hakikat, en çok hissedilenlerde saklıdır.

Bazıları yağmuru hisseder. Diğerleri sadece ıslanır.     Bob Marley

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder