4 Haziran 2015 Perşembe

Allah sizi korumak için bazı insanları hayatınızdan çıkarır. Peşlerinde koşmayın......

İnsan, varoluşunun kırılgan doğası gereği, sürekliliğe ve aidiyete meyleder. Bu meyil, çoğu zaman ilişkilerdeki sürekliliği mutlaklaştırır; oysa her karşılaşma, Tanrısal takdirin bir tecellisi olduğu kadar, her ayrılık da ilahi bir muradın tezahürüdür. Kur’an’ın “Belki de hoşunuza gitmeyen bir şeyde sizin için hayır vardır” (Bakara, 216) beyanı, insanın sınırlı idrakine karşılık, aşkın bir hikmetin varlığına işaret eder. Bu bağlamda, hayatımızdan çekilen her figür, yalnızca bir eksilme değil, aynı zamanda bir korunma biçimidir; görünmeyen bir lütfun, sezilemeyen bir inayetin sessiz izidir.

İlişkilerin çözülüşü, yalnızca duygusal bir yıkım değil, aynı zamanda metafizik bir arınmadır. Heidegger’in “varlıkla mesafe” kurma çağrısı, burada ilahi bir boyut kazanır: her ayrılık, öznenin kendi varlığını yeniden kurması için bir fırsattır. Peşinden koşulan kişi, çoğu zaman geçmişin hayaleti, benliğin artık taşımaması gereken bir yüküdür. Onun gidişi, bir kayıp değil, bir hafifleme; bir terk ediliş değil, bir özgürleşmedir. Zira Tanrı, bazen bizi korumak için değil, bizi dönüştürmek için eksiltir.

Bu dönüşüm, yalnızca bireysel değil, kozmik bir düzlemde de anlam kazanır. İbn Arabi’nin “tecelli” anlayışıyla bakıldığında, her ayrılık, ilahi isimlerin farklı bir tecellisine alan açar. “El-Hafîz” ismi, koruyuculuğun mutlak tezahürüdür; ve bu koruyuculuk, bazen birini hayatımıza dahil etmekle değil, onu hayatımızdan çekmekle gerçekleşir. Bu çekilme, bir cezalandırma değil, bir lütuftur; çünkü insan, çoğu zaman kendi hayrını bilmekten acizdir. Bu acziyet, tevekkülün ve teslimiyetin zeminini hazırlar.

Peşinden koşulan her ayrılık, aslında bir sınavdır: insanın kendi iradesiyle ilahi irade arasındaki gerilimi nasıl yöneteceğinin sınavı. Bu sınavda başarı, geçmişe tutunmakta değil, geleceğe güvenle yürümektedir. Çünkü hakikat, her zaman görünürde değil; bazen sessizlikte, bazen yoklukta, bazen de bir kapının kapanışında saklıdır. Ve o kapının ardında, belki de bizi bekleyen şey, yalnızca korunmak değil, hakikate daha yakın bir varoluş biçimidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder