21 Ocak 2014 Salı

sen bakarken soyunamıyorum



Arzu ettiğin şeyler, beklemekten vazgeçtiğin anda gerçekleşir. Bu, hayatın “Sen bakarken soyunamıyorum” deme şeklidir.

 
Vazgeçtiğin topraklar senindir. Çünkü kaybetme korkunu yitirmişsindir. 

 
Olmamasından korkmaktan vazgeçmektir olmasını sağlayan…

 Arzu, insanın varoluşsal boşluğuna yönelttiği en mahrem sorudur; neye özlem duyduğumuz değil, neyin bizi özlem duymaya zorladığıdır esas mesele. Beklemek, bu sorunun cevabını dışsal bir zamana havale etmektir; sanki zaman, arzunun kefaretini ödeyebilecek bir tanrıymış gibi. Oysa beklemek, çoğu zaman arzunun kendisini sakatlayan bir eylemdir. Çünkü arzu, gözlem altında soluklaşır; bakışın ağırlığı, onun çıplaklığını örter. Hayat, bu yüzden çoğu zaman susar; çünkü biz çok dikkatli bakarız.

Hayatın “Sen bakarken soyunamıyorum” deyişi, arzunun mahremiyetine yapılan müdahalenin reddidir. Tıpkı bir sahnenin, seyirciyle kurduğu mesafede anlam kazanması gibi, hayat da kendi oyununu ancak gözlerden uzak oynayabilir. Beklemek, bu oyunu izlemeye çalışmaktır; ama arzu, izlenmekten hoşlanmaz. O, kendiliğindenlik ister; gözün değil, sezginin tanıklığını. Bu yüzden en çok vazgeçtiğimizde gerçekleşir; çünkü o an, arzu artık bir hedef değil, bir yankı olur.

Vazgeçmek, arzunun inkârı değil; onun üzerindeki denetimi kaldırmaktır. Bu eylem, pasif bir teslimiyet değil, aktif bir özgürleşmedir. Arzunun gerçekleşmesi, onun peşinden koşmakla değil, onunla aramıza koyduğumuz mesafeyi kaldırmakla mümkündür. Çünkü arzu, bir nesneye yönelmiş istek değil; bir varoluş biçimidir. Onu beklemek, onu nesneleştirmek; vazgeçmek ise onu özgür bırakmaktır.

Ve nihayet, hayatın en derin armağanları, gözümüzü başka yöne çevirdiğimizde gelir. Çünkü hayat, teşhir değil, ifşa ister; gösteri değil, içsel bir açıklık. “Sen bakarken soyunamıyorum” cümlesi, yalnızca bir mahcubiyet değil, bir hakikatin dile gelişidir. Hayat, arzunun en çıplak hâlini ancak gözlerden uzak sunduğunda gerçek olur. Ve biz, o anlarda, beklemenin değil, bırakmanın kudretini anlarız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder