12 Mayıs 2015 Salı

irlanda usulü buğdaylı kuzu yahni

Yahni, yalnızca bir yemek değil, zamanla kurulan bir müzakeredir. Modern dünyanın hız takıntısına karşı, yavaşlığın ve bekleyişin felsefi bir direnişidir. İrlanda usulü buğdaylı kuzu yahni, bu direnişin somutlaşmış hâlidir: her bir malzeme, doğanın ritmine saygı duyan bir sabırla, ateşin başında ağır ağır çözülür, birleşir, dönüşür. Bu dönüşüm, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda metafiziktir; çünkü yahni, zamanın lineer akışını askıya alır, onu dairesel bir ritüele dönüştürür. Her karıştırma, geçmişle şimdi arasında kurulan bir köprüdür; her buhar, belleğin katmanlarında yankılanan bir çağrıdır.

Buğday, bu tarifin merkezinde yer alır; yalnızca bir tahıl değil, aynı zamanda insanlık tarihinin tarımsal hafızasıdır. Ebly buğdayı, toprağın sabırla sunduğu, emeğin ve mevsimlerin ortak ürünü olan bir varlıktır. Onun yahniye katılması, doğayla insan emeği arasındaki kadim sözleşmenin yeniden ifadesidir. Kuzu etiyle kurduğu ilişki, hem besleyici hem de simgeseldir: hayvansal olanla bitkisel olanın, doğanın iki ayrı yüzünün, aynı potada buluşması. Bu buluşma, Aristoteles’in “hylomorphism” kavramını çağrıştırır: madde ve formun, doğa ve kültürün, beden ve ruhun birliğidir.

Tane karabiberin keskinliği, defne yaprağının aromatik gölgesi, kekik dallarının pastoral dokunuşu — hepsi, duyuların ötesinde bir anlam taşır. Bu baharatlar, yalnızca tat değil, aynı zamanda birer simgedir: karabiber, zamanın acılığı; defne, zaferin ve hatıranın; kekik ise doğanın dirilişinin kokusudur. Yahni, bu anlamları bir araya getirerek, yalnızca bir damak zevki değil, bir düşünce biçimi sunar. Her lokma, insanın doğayla, zamanla ve kendi geçmişiyle kurduğu ilişkinin bir izdüşümüdür. Bu yüzden yahni, bir yemek değil, bir anlatıdır — sessiz ama derin bir anlatı.
 

İrlanda usulü buğdaylı kuzu yahni, bir coğrafyanın iklimiyle, bir halkın hafızasıyla ve bir mutfağın felsefesiyle yoğrulmuş bir varoluş biçimidir. Tencerede ağır ağır pişen bu yemek, modernliğin hızına karşı bir yavaşlık manifestosu, tüketimin yüzeyselliğine karşı bir derinlik çağrısıdır. Servis edilen her tabak, yalnızca bir öğün değil, bir davettir: hatırlamaya, yavaşlamaya, düşünmeye. Çünkü bazen en derin hakikatler, kitaplarda değil, buğusu tüten bir yahninin içinde saklıdır.


Malzemeler
4 Kişilik

4 çorba kaşığı (60 ml.) zeytinyağı
1 çorba kaşığı (15 ml) tereyağı
800 gr. haşlamalık kuzu, küçük parçalar halinde kesilmiş
4 adet soğan, 1 cm. kalınlığında dilimlenmiş
4 adet havuç, 1 cm. kalınlığında halkalar şeklinde dilimlenmiş
7-8 top tane karabiber
3 adet defne yaprağı
4-5 taze kekik
1 su bardağı (250 ml.) Ebly buğday
8 su bardağı (2 ml) tavuk ya da sebze suyu
600 gr. taze patates, soyulmuş, 4 parçaya bölünmüş
süslemek için ince doğranmış maydanoz

Hazırlanışı
Büyükçe bir tencerede, orta ateşte zeytinyağı ve tereyağını ısıtın. Soğanları ilave edip 5-6 dakika soteleyin. Havucu ilave edip, 4-5 dakika daha sotelemeye devam edin. Tane karabiber, defne yaprağı ve taze kekiği de ekleyip 1 dakika soteleyin. Kuzu parçalarını ve tavuk suyunu ilave edin. Damak tadınıza göre tuz ve taze çekilmiş karabiberle tatlandırın. Kaynama noktasına ulaşana kadar ısıtın. Kısık ateşte 25-30 dakika pişirmeye devam edin. Patates ve buğdayı da ilave edip patatesler yumuşayana kadar yaklaşık 15 dakika pişirin. Yahniyi ateşten alıp 15 dakika kadar dinlendirin. Bu aşamada kuzu parçalarını alıp kemiklerini ayıklayın. Etleri yahniye geri ilave edin. Üzerine doğranmış maydanoz serpiştirip servis edin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder