Bundan
yüzyıl önce Buenos Aires’in genelevlerinde doğan tangonun toplum tarafından
kabul edilebilir bir salon dansı haline gelişi, ancak geçen yüzyılın başlarında
gerçekleşti. Aşka ve baştan çıkarmaya dayanan bu efsanevi dans, 1920’lerde
Carlos Gardel’in şarkıları ve Rudolph Valentino’nun “The Four Horsemen of the
Apocalypse” ile dünyayı baştanbaşa kat etti.
Buenos
Aires (B.A.) olmasaydı elbette tango da olmazdı. Çünkü tango özlemin, hüznün
biraz da boş vermişliğin müziği. En azından tangoyu “icat eden” ilk Buenos
Airesliler için bu böyle. Buenos (iyi) Aires (havalar) buralıların “ana
dili”nde “iyi havalar” demek. Ama tango “iyi gitmeyen” havaların da müziği. Ya
da tangonun ebesi olanların bayıldığı argo ifadeyle, “iyi hava” bekleyip
yalnızca “hava alan”ların ve “tonga”ya basanların müziği. B.A’li yazar Jorge
Luis Borges, bir kabadayı ile genelevdeki metresinin pervasız, kışkırtıcı,
baştan çıkarıcı, cinsiyet kokan danslarını anlatır. 18.yüzyılın sonunda ortaya
çıkan tangonun “nüfus cüzdanı” olarak görmeleri boşuna değildir.
Türkiye’nin
az sayıdaki müzik tarihçisinden biri olan Fehmi Akgün’ün sözleriyle, “Tango özü
bakımından ayıplanan, hor görülen bir müzik. Genelev dünyasında, muhabbet
tellalları arasında rağbet gören bu müziği ve dansı görmesinler, duymasınlar,
yapmasınlar diye aileler küçük kızları için yıllarca ter dökmüşler.” Tango,
cinsiyeti yaşam biçimi olarak gören bu çevrelerin bir anlamda, “iyi aile
çevrelerine” karşı yürüttüğü bir öç alma eylemidir. Arjantin’de, bu yüzden
tango kesinlikle bir müzik türü değil.
Fernan
Silva Valdes şöyle diyor: “Tango sen bir çığlık, bir hıçkırıksın. Sarhoş
olduklarında bile gülmesini bilmeyen insanların şarkısısın.” Waldo Frank
yanıtlıyor: “Hayatın ve trajik duyguların estetize edilmesidir. Dünyada en
derin izler bırakan tek dans olmasının nedeni belki de budur.” Bir başka yanıt
da Sebastian Tallon’dan: bu müzik ve dansı dejenere edenler, tangoya seks
kattılar, abartılı erotizm getirdiler. Luis Roldan tam bir kötümser: Tango sen
öldürürsün, esir edersin. Sonsuza kadar lanet olasın demesi bundan. Jorge
Escardo’ya kuşkusuz tango hüzünlü ve tenseldir. Ama Buenos Aires’li bu ikisini
de sever dedirten ise, bir Arjantinli olarak görmesinden.
Ünlü
yönetmen Mel Howard tangoyu tek bir cümlede özetliyor: “Tango, erkek ve kadın arasındaki
ezeli savaşın ve aşkın stilize edilmiş şeklidir.”
Tutkulu,
kışkırtıcı ve dokunaklı bir dans türü olan Tango, tüm dünyada en çok ilgi
duyulan danslardan biridir. Fiziksel, ruhsal, sosyal sağlık üzerinde de olumlu
etkileri olan Tango dansı, Washington Üniversitesi tarafından yapılan bir
araştırmaya göre Parkinson hastalarında açıkça iyileşme sağlamıştır.
Tango’nun günümüzdeki belli başlı
stilleri şu adlarla tanınır:
- Arjantin Tango
- Tango Oriental (uruguayo)
- Tango Milonguero (Tango Apilado)
- Tango Nuevo (New Tango)
- Tango Canyengue
- Tango Liso
- Tango Salon
- Tango Orillero
- Show Tango (Fantasia olarak da bilinir)
- Ballroom Tango
- Finnish Tango (Fin Tango)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder