Akdeniz mutfağı, yalnızca bir beslenme biçimi değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesidir; doğayla uyumlu, zamanla barışık ve bedenle ruh arasında kurulan kadim bir denge sanatıdır. Bu mutfak, Homeros’un dizelerinde yankılanan zeytin ağaçlarının gölgesinde, Ege’nin tuzlu rüzgârında ve Anadolu’nun bereketli topraklarında şekillenmiş bir kültürel hafızanın damakta kalan izidir. “Mucize” sıfatı, burada yalnızca sağlıkla değil, aynı zamanda bu mutfağın taşıdığı etik, estetik ve ekolojik değerlerle ilişkilidir.
Bu mutfak, Heidegger’in “dünyada varlık” anlayışıyla örtüşen bir şekilde, insanın doğayla kurduğu özgün ilişkiyi temsil eder. Zeytinyağı, tahıl, taze sebze ve deniz ürünleriyle şekillenen bu sofra, tüketimden ziyade paylaşımı, hızdan ziyade ritüeli, doyumdan ziyade anlamı önceleyen bir varoluş biçimini yüceltir. Akdeniz mutfağı, modernitenin dayattığı hızlı ve endüstriyel beslenme alışkanlıklarına karşı bir tür “gastronomik direniş”tir; çünkü burada yemek, yalnızca karın doyurmak değil, bir aradalığın, hafızanın ve kimliğin yeniden üretimidir.
Bu bağlamda Akdeniz mutfağı, Levi-Strauss’un “çiğ ve pişmiş” dikotomisini aşarak, doğanın sunduğu malzemelerin kültürel bir dile dönüştüğü bir anlatı alanı yaratır. Her tarif, bir coğrafyanın toprağından, suyundan ve güneşinden süzülen bir hikâyeyi taşır. Bu hikâyeler, yalnızca damaklarda değil, kolektif bilinçte de yer eder; çünkü yemek, burada bir anlatı aracıdır. Tıpkı bir şiirin dizeleri gibi, bir tabak imam bayıldı ya da bir kase mercimek çorbası, geçmişin izlerini bugüne taşıyan birer metin gibidir.
“Mucize Akdeniz mutfağı”, yalnızca sağlıklı yaşamın değil, anlamlı bir varoluşun da anahtarını sunar. Bu mutfak, insanın hem kendisiyle hem de çevresiyle kurduğu ilişkinin etik bir biçimidir. Sofra, burada bir buluşma mekânı, bir diyalog alanı ve bir kültürel sahnedir. Akdeniz’in güneşiyle olgunlaşan domatesin, sabırla fermente edilen zeytinin ve denizden yeni çıkmış bir balığın bir araya gelişi, yalnızca bir lezzet değil, bir yaşam biçimidir. Ve bu yaşam biçimi, insanın doğayla uyumlu, yavaş ve derin bir varoluşu mümkün kılabileceğini hatırlatır.
Masada
yeşillikler, peynirler, deniz ürünleri ve elbette saf zeytinyağı varsa bilin ki
Akdeniz mutfağı ve yaşam tarzıyla karşı karşıyasınız. Bu tarif ettiğimiz masa,
hoş sohbetin olduğu kadar sağlıklı yaşamın da sırrı desek yanlış olmaz. Çünkü
uzmanlar, Akdeniz mutfağının, sağlıklı yaşam için birebir olduğu konusunda
hemfikir. Akdeniz türü beslenme İtalya, Yunanistan, Ege Adaları, İspanya, Güney
Fransa, Türkiye gibi ülkelerin içinde yer aldığı oldukça geniş bir coğrafyayı
kapsıyor.
Zeytinyağı
olmadan asla!
Akdeniz
mutfağı denildiğinde ilk akla gelen ürün zeytinyağı. İnsanın gözünün önüne
minik bir kâse zeytinyağına ekmek bandıran sağlıklı insanlar geliveriyor. Ki bu
büyük ölçüde doğru bir imaj. Kalp ve damar hastalıkları üzerindeki olumlu
etkisi zeytinyağını çok önemli kılıyor. Kandaki LDL denilen kötü huylu
kolesterolü temizlerken iyi huylu kolesterol olan HDL’yi yükselten bir etki
yapıyor. İçinde A, D, E, K vitaminleri, kalsiyum, fosfor, potasyum, kükürt,
magnezyum, az miktarda demir, bakır, manganez gibi mineralleri barındırıyor.
Kemik gelişimi ve sağlığı için temel vitamin olan D vitamininin doğal yollarla
alınabilecek fazlaca kaynağı olmadığını, E vitamininin hücreleri gençleştirici
etkisi, doğurganlık özelliklerine olumlu katkısı gibi durumları hatırlarsak
zeytinyağının öneminin altını çizmiş oluruz. Hatta anne sütünden çok
faydalanamayan bebeklerin 4 aydan sonra sütlerine birkaç damla zeytinyağı
damlatarak vermek çok faydalı olacaktır. Zeytinyağı sindirim için gerekli olan
salgıları da olumlu yönde etkiliyor. Diyette olanlar yağdan uzak durmaları
konusundaki bilgi, iş zeytinyağına gelince değişiyor. Her türlü olumlu etkisini
düşünerek diyette bile alınması gereken bir besin zeytinyağı.
Güzellik
için zeytinyağı
Yaşlanma
etkilerini geciktirdiği bilinen zeytinyağı saçları uzatıp cilt kırışıklıklarını
giderir. Zeytinyağıyla limon karıştırılarak cilde sürüldüğünde güneşte tenin
iyi bir renk almasını sağlayıp cildi korur. Bu anlamda zeytinyağı, yüzyıllar
boyu kadınların güzellik sırrı olmuştur.
Otlarla
gelen sağlık
Akdeniz
mutfağının en önemli özelliklerden biri, birbirinden değişik otlarla hazırlanan
lezzetlerdir. Çeşitli yeşilliklerle zenginleştirilmiş salatalar sofranın baş
tacıdır. Sebze yemeklerin zeytinyağı kullanarak hazırlarlar. Yemeklerden sonra
mutlaka meyve tüketirler. Ülkemizde de özellikle Ege Bölgesi, otlarla
hazırlanan yemekler konusunda tartışmasız bir üne sahip. Bilmediğimiz yöresel,
sağlıklı ve lezzetli otları tanıtmak amacıyla son yıllarda Alaçatı ve Bodrum’da
ot festivalleri düzenlenmeye başladı. Büyük ilgi gören bu festivaller her yıl
daha fazla rağbet görüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder