30 Mart 2015 Pazartesi

tao felsefesi

 Tao felsefesi, varlığın kendiliğindenliğini ve evrenin içkin düzenini kavramaya yönelik kadim bir düşünce sistemidir. Laozi’nin Dao De Jing’inde şekillenen bu öğreti, Batı metafiziğinin özcü ve kategorik yaklaşımına karşı, varlığı tanımlanamaz bir akış olarak ele alır. Tao, ne bir nesne ne de bir özdür; o, varlık ile yokluk arasındaki geçirgen sınırda salınan, betimlenemez bir ilkedir. Bu yönüyle Tao, Heidegger’in “hiçlik” kavramıyla örtüşen bir negatif ontolojiyi temsil eder: varlık, ancak yoklukla birlikte düşünüldüğünde anlam kazanır.

Tao’nun temel ilkesi olan wu wei —eylemsiz eylem— insanın doğayla kurduğu ilişkiyi yeniden tanımlar. Bu ilke, bireyin müdahale etmeksizin, doğanın ritmine uyum sağlayarak var olması gerektiğini savunur. Burada eylem, iradi bir müdahale değil, varoluşsal bir teslimiyettir. Spinoza’nın doğa anlayışıyla paralel biçimde, Tao felsefesi de doğayı aşkın bir düzen olarak değil, içkin bir bütünlük olarak kavrar. İnsan, bu bütünlüğün bir parçası olarak, kendi benliğini doğanın akışına bırakmalı, varoluşunu doğanın kendiliğindenliğinde çözmelidir.

Tao’nun kozmolojik boyutu, evrenin zıtlıklar üzerinden işleyen bir denge sistemi olduğunu ileri sürer. Yin ve Yang, bu zıtlıkların karşılıklı bağımlılığını ve dönüşümünü simgeler. Bu ikilik, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda etik ve epistemolojik bir düzlemde de işler. Tao’ya göre bilgelik, zıtlıkları uzlaştırmakta değil, onların birlikte var olabileceğini kabul etmekte yatar. Bu anlayış, Aristoteles’in mantıksal ikiliklerine karşı, paradoksal düşünceyi yüceltir: bir şey hem var hem yok olabilir; çünkü Tao, tanımları aşan bir hakikattir.

Son kertede Tao felsefesi, insanın kendilik arayışını doğayla kurduğu uyum üzerinden anlamlandıran bir varoluş pratiğidir. Bu felsefe, bireyin kendi içsel boşluğuyla barışmasını, eylemsizlikte derin bir bilgelik bulmasını ve varlığı bir akış olarak kavramasını salık verir. Tao, ne ulaşılacak bir hedef ne de sahip olunacak bir bilgi biçimidir; o, yaşanacak bir deneyim, hissedilecek bir ritimdir. Böylece Tao, düşüncenin sınırlarını aşan, sezginin ve teslimiyetin diliyle konuşan bir felsefi sessizliktir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder