19 Ağustos 2015 Çarşamba

ananas

Ananas, yalnızca tropikal bir meyve değil, aynı zamanda doğanın geometrik ve tat duyusuna hitap eden bir manifestosudur. Onun spiral dizilimli kabuğu, Fibonacci sayı dizisinin sessiz bir yankısıdır; doğanın matematiksel estetiğini, rastlantısallığın ötesinde bir düzenle sunar. Bu yönüyle ananas, Kant’ın “amaçsız amaçlılık” kavramını çağrıştırır: varoluşu, herhangi bir işlevselliğin ötesinde, salt güzelliğiyle anlam kazanır. Onun varlığı, doğanın kendini hem saklayan hem de ifşa eden çelişkili doğasını temsil eder; dışı sert ve dikenli, içi yumuşak ve tatlıdır—tıpkı insanın varoluşsal katmanları gibi.

Bu meyve, Batı merkezli kültürel kodlarda egzotikliğin ve ötekiliğin simgesi haline gelmiştir. Kolonyal anlatılarda ananas, hem arzu nesnesi hem de ulaşılmaz bir lüks olarak temsil edilmiştir. Ancak bu temsil, onun özsel hakikatini örter. Ananas, tüketim nesnesi olmaktan ziyade, bir varlık kipidir; onunla kurulan ilişki, yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda ontolojik bir temasa işaret eder. Onu yemek, yalnızca bir haz değil, doğayla kurulan kadim bir sözleşmenin yeniden ifadesidir. Bu bağlamda ananas, Levinas’ın “öteki”sine benzer: tanıdık olmayan ama etik bir sorumluluk yükleyen bir varlıktır.

Tat alma duyusuyla kurulan bu ilişki, fenomenolojik bir deneyimdir. Ananasın keskin ama dengeli aroması, duyuların bilgi üretimindeki rolünü yeniden düşünmeye zorlar bizi. Merleau-Ponty’nin beden felsefesi bağlamında, ananas yalnızca bir nesne değil, bedenin dünyayla kurduğu ilişkide bir eşiktir. Onun tadı, yalnızca damakta değil, bilinçte de yankılanır. Bu yankı, doğanın insanla kurduğu sessiz diyalogun bir parçasıdır; her lokma, varoluşun duyusal bir teyididir.

Ananas, doğanın hem estetik hem de etik bir çağrısıdır. Onunla kurulan temas, insanın doğayla olan ilişkisini yeniden tanımlar. Ananas, tüketim kültürünün ötesinde, bir düşünme biçimini, bir varoluş tarzını temsil eder. Belki de bu yüzden, ananası anlamak, yalnızca bir meyveyi değil, doğanın kendini nasıl sunduğunu, insanın bu sunum karşısında nasıl konumlandığını anlamaktır. Ve bu anlam, her dilimiyle yeniden yazılan bir felsefi metindir.


Ananas, tropikal iklim kuşağında yetişen bir meyvedir. İlk defa Christopher Columbus tarafından Orta ve Güney Amerika’da yetiştirilmiştir. Daha sonra Columbus meyveyi Avrupa’ya tanıtmıştır. İspanyollar ise ilk defa bu meyveyi o dönem ticaret yaptıkları Philippines, Hawai ve Guam halklarından öğrenmişlerdir. Günümüzde başlıca Kosta Rica, Honduras, Fildişi Sahili, Gana, Tayland ve Malezya gibi tropikal iklimin görüldüğü bölge ülkelerinde yetiştirilmektedir.
 
Ananas’ın Faydaları
Protein sindiren enzim olan bromelain sayesinde sadece sindirime yardımcı olmakla kalmaz, vücutta meydana gelebilecek olan iltihapları ve şişkinlikleri de etkili bir biçimde azaltır. Ananas, az bulunan bir mineral olan manganezin mükemmel bir kaynağıdır. Anti oksidan koruma sağlar ve bağışıklık sisteminin destekçisidir. Ayrıca, sağlıklı bir diyet meyvesidir. Kireçlenmeyi önler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder