21 Ağustos 2015 Cuma

dardanel tonlu balık çorbası

Gastronomi, yalnızca damak tadına hitap eden bir haz alanı değil, aynı zamanda varlıkla kurulan en kadim temas biçimlerinden biridir. Dardanel tonlu balık çorbası, bu bağlamda, modernliğin hızla unutturduğu bir ritüelin, yavaşlığın ve özenin yeniden inşasıdır. Her bir malzeme, yalnızca bir bileşen değil, doğanın insanla kurduğu sessiz bir diyalogun parçasıdır. Soğanın göz yaşartıcı keskinliği, patatesin toprağı çağrıştıran dokusu, havucun güneşi andıran rengi—hepsi, çorbanın içinde bir araya gelerek varoluşun çok katmanlı yapısını simgeler.

Bu çorba, Heidegger’in “aletler dünyası” kavramını ters yüz eder: burada nesneler yalnızca işlevsel değil, aynı zamanda anlam yüklüdür. Sarımsağın ezilmesi, limonun sıkılması, maydanozun kıyılması—bunlar yalnızca mutfak eylemleri değil, bir tür varlıkla temasın, insanın doğayla kurduğu etik ilişkinin ifadesidir. Unun suyla buluşması, Aristoteles’in hyle-morphe (madde-form) ayrımını çağrıştırır: biçim, ancak insan eliyle, niyetle ve dikkatle kazanılır. Bu çorba, bir tariften ziyade, bir oluş sürecidir; her adım, bir düşünceye, bir sezgiye, bir hafızaya açılır.

Dardanel ton balığının çorbaya katılması, endüstriyel olanla doğal olanın, hazırla taze olanın diyalektiğini kurar. Bu karşılaşma, Benjamin’in “mekanik yeniden üretim” eleştirisini aşan bir sentezdir: konserve balık, doğadan koparılmış değildir; aksine, insan eliyle dönüştürülmüş bir doğa parçası olarak yeniden anlam kazanır. Yağının bir kısmının süzülmesi, geride kalanla yetinmenin değil, fazlalıktan arınmanın metaforudur. Bu çorba, tüketim kültürünün değil, ölçülülüğün ve sadeliğin estetik bir ifadesidir.

Dardanel tonlu balık çorbası, yalnızca bir yemek değil, bir düşünme biçimidir. Onunla kurulan ilişki, insanın hem kendisiyle hem de doğayla kurduğu etik ve estetik bağın yeniden hatırlanmasıdır. Limon dilimleriyle yapılan sunum, yalnızca bir görsel incelik değil, aynı zamanda misafire yöneltilmiş sessiz bir saygıdır. Bu çorba içilirken, yalnızca beden değil, zihin de beslenir. Çünkü hakiki beslenme, yalnızca kaloriyle değil, anlamla mümkündür. Ve bu anlam, bazen bir çorbanın buğusunda saklıdır.


1 kutu dardanel ton
1 orta boy kuru soğan
1 orta boy patates
1 orta boy havuç
Yarım demet maydanoz
Yarım limonun suyu
1 yumurta sarısı
2 çorba kaşığı un
1 diş sarımsak
4 su bardağı su
Tuz
Karabiber
 
Soğan, havuç ve patatesi soyup çok küçük küpler halinde doğrayın. Tencereye alıp üzerine suyunu ilave edin ve sebzeler yumuşayana kadar kaynamaya bırakın.
Maydanozu incecik kıyın. Sarımsağı ezin. Küçük bir kabın içinde ezilmiş sarımsak, limonsuyu ve unu akışkan kıvama gelene kadar çırpın.
 
Tenceredeki sudan 1 kepçe kadar alıp karışıma ekleyin ve bu karışımı tencereye azar azar akıtarak ve bir yandan da tencereyi karıştırarak ekleyin. Tuz, karabiber ve kıyılmış maydanozu ilave edin.
 
Dardanel ton’un yağının yarısını süzün. Kalan yağı ile birlikte küçük parçalara bölüp çorbaya ekleyin ve bir taşım kaynatıp ocaktan alın.
 
Limon dilimleri, soğan ve yeşilliklerle servis yapın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder