18 Aralık 2025 Perşembe

hayatın her sahnesinin tıpkı filmlerdeki gibi bir müziği yok mu?

 İnsan varoluşunun en kadim sorularından biri, yaşamın anlamını ararken karşılaştığı sessizliğin içinde bir melodi duyumsayıp duyumsayamayacağıdır. Tıpkı Homeros’un destanlarında tanrıların harp tellerine dokunarak kaderi şekillendirmesi gibi, her bireyin yaşamı da görünmez bir orkestranın notalarıyla örülüdür. Bu ezgi, ne yalnızca kulakla duyulur ne de yalnızca kalple hissedilir; o, varoluşun kendisinden süzülen bir metafizik sestir. Platon’un “kürelerin müziği” dediği bu kozmik armoni, her anın içine sinmiş, her kararın, her bakışın, her vedanın altına bir fon müziği gibi yerleşmiştir.

Zamanın akışı, Aristoteles’in “entelecheia”sı gibi, potansiyelin eyleme dönüşmesidir; ve bu dönüşüm, tıpkı bir senfoninin crescendo’su gibi dramatik, kaçınılmaz ve güzeldir. Her doğum bir prelüd, her ölüm bir coda’dır. İnsan, kendi yaşamının bestecisi değilse bile, en azından icracısıdır; ve her adımında, bilinçli ya da bilinçsiz, bir tema geliştirir, varyasyonlar yaratır. Heidegger’in “dasein”i, bu melodik akışta yankılanan bir varlık olarak, sessizliğin içindeki anlamı müzikle bulur. Çünkü müzik, zamanın içindeki anlamın en saf, en soyut tezahürüdür.

Mitolojik anlatılarda, Orpheus’un lirinden dökülen notalarla taşların bile ağlaması, müziğin yalnızca estetik değil, ontolojik bir kudret taşıdığını gösterir. Müziğin olmadığı bir hayat, yalnızca sessizlik değil, aynı zamanda anlamdan da yoksun bir boşluk olurdu. Nietzsche’nin “hayat bir hata olabilirdi, eğer müzik olmasaydı” sözü, bu hakikatin modern bir yankısıdır. Çünkü müzik, yalnızca kulağa değil, zamana, mekâna ve hafızaya da dokunur; geçmişi çağırır, geleceği sezdirir, şimdiyi derinleştirir.

Her insan, kendi yaşamının soundtrack’ini taşır içinde; bazen bir ağıt, bazen bir marş, bazen de bir lirik serenat. Bu ezgiler, yalnızca bireysel değil, kolektif bilinçdışının da yankılarıdır. Jung’un arketipleri gibi, her tema evrensel bir motif taşır: kahramanın yolculuğu, düşüş ve yükseliş, aşk ve kayıp. Ve belki de en derin hakikat şudur: Hayat, bir film değilse bile, her sahnesiyle bir müzik parçasıdır; ve bizler, bu sonsuz senfonide, hem nota, hem enstrüman, hem de dinleyiciyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder