13 Kasım 2025 Perşembe

bir esinti gibi yaşamak

Hadi bakalım... Okuma saati yapalım.
Bir müzik açalım yada dışarda esmekte olan rüzgarın uğultusu eşliğinde kitap okuyalım.

Ben bu havaları çok severim. Hafif bir esinti, hafif bir rüzgar. Yağmur ne zaman yağacak kestirilemez ve dışarda o soğuğa rağmen güneş var. Yani onca zorluğa rağmen yaşantımızda mutlaka bize ait bir güç var. Dışardaki soğuğa rağmen tepede ışıl ışıl parlayarak sıcağını bize yansıtan güneş gibi...

Rüzgârın uğultusu, varoluşun kadim ezgisini fısıldar kulağımıza. Her esinti, evrenin derinliklerinden gelen bir hatırlatmadır: her şey geçer, ama her şey bir iz bırakır. Güneş, bulutların ardından utangaçça süzülürken, soğukla sıcak arasında kurulan bu narin denge, yaşamın da özüdür aslında. İnsan, tıpkı bu hava gibi, içinde zıtlıkları taşır; üşürken ısınır, ağlarken umut eder, düşerken tutunur. Ve her zaman, görünmeyen bir yerlerden gelen bir ışık, içimizdeki karanlığı delip geçer.

Yağmurun ne zaman yağacağı bilinmez; tıpkı hayatın ne zaman sarsılacağı gibi. Ama biz, bilinmezliğin içinde yürümeyi öğrenmiş varlıklarız. Her adım, bir bilinmeze atılsa da, içimizde taşıdığımız o küçük ama sarsılmaz güç, bizi ayakta tutar. Güneşin, soğuğa rağmen inadına parlaması gibi, insan da çoğu zaman en karanlık anlarında kendi iç ışığını yakar. Bu ışık, dışsal değil; içsel bir kudretin, varoluşun özünden gelen bir kıvılcımıdır.

Zorluklar, hayatın kaçınılmaz motifleridir. Ama bu motifler, yaşamın dokusunu anlamlı kılar. Tıpkı bir halının en karmaşık desenlerinin en çok dikkat çeken yerler olması gibi, insan da en çok sınandığı anlarda kendini tanır. Soğuk, sadece bir hava durumu değil; bazen bir yalnızlık, bazen bir kaygıdır. Ama güneş, her zaman oradadır. Görünmese de, hissedilmese de, varlığıyla güven verir. Ve insan, bu güvenle yürür; titreyerek ama yıkılmadan.

İşte bu yüzden, bir kitabın sayfaları arasında kaybolmak, rüzgârın uğultusunu dinleyerek düşüncelere dalmak, sadece bir keyif değil; bir direniştir. Hayatın karmaşasına karşı bir duruş, içsel sessizliğe açılan bir kapıdır. Çünkü bazen en büyük devrim, dış dünyaya değil, iç dünyaya yönelmekte saklıdır. Ve o içsel yolculukta, güneşin sıcaklığı gibi bir düşünce, bir cümle, bir his yeterlidir insanı yeniden var etmeye.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder