11 Kasım 2025 Salı

zihnin eleği: seçiciliğin sessiz aristokrasisi

Düşünce, insanın en mahrem ve en aristokratik eylemidir; çünkü her zihinsel süreç, görünmeyen bir elekten geçerek varlık kazanır. Zihin, kendisine sunulan her fikri kabul etmez; aksine, onları süzer, biçimlendirir, reddeder ya da dönüştürür. Bu süzme eylemi, yalnızca bilgiyle değil, varoluşla ilgilidir. İnsan, neyi düşündüğünden çok, neyi düşünmemeyi seçtiğiyle tanımlanır. Seçicilik, zihnin estetik ve etik bir tavrıdır; bir tür içsel aristokrasidir, çünkü her seçiş, bir dışlamayı ve her dışlama, bir değer yargısını içerir.

Zihinsel seçicilik, bilginin niceliğine değil, anlamın niteliğine yöneliktir. Her düşünce, zihne girmeden önce bir sınavdan geçer; bu sınav, mantığın değil, çoğu zaman sezginin ve vicdanın süzgecidir. Düşünmek, yalnızca bilişsel bir faaliyet değil, aynı zamanda ahlaki bir sorumluluktur. Kierkegaard’ın bireyin kendi seçimiyle varlık kazanacağı düşüncesi burada yankılanır: insan, neyi düşündüğünü değil, neyi düşünmeye layık gördüğünü seçerek kendini inşa eder. Bu seçicilik, varoluşun en derin mimarisidir.

Modern çağın bilgi seli içinde, zihinsel seçicilik bir tür direniş biçimi hâline gelir. Herkesin her şeyi bildiği, her fikrin eşit derecede erişilebilir olduğu bir dünyada, neyi dışladığın, kim olduğunu belirler. Bu dışlama, bir cehalet değil; bir bilinçli yoksunluktur. Zihin, kendini korumak için değil, kendini tanımak için seçer. Bu bağlamda seçicilik, yalnızca entelektüel bir tavır değil, aynı zamanda varoluşsal bir duruştur. Çünkü insan, düşüncelerinin toplamı değil; eleğinden geçirdiklerinin izidir.

Sonuçta, zihnin eleği, bir süzgeç değil; bir aynadır. İnsan, bu aynada yalnızca düşündüklerini değil, düşünmekten kaçındıklarını da görür. Her seçicilik, bir eksiltme değil; bir yoğunlaşmadır. Ve belki de en hakiki düşünce, elekten geçtikten sonra kalan tortuda değil, eleğin reddettiği tozda saklıdır. Zihnin sessiz aristokrasisi, bu tozun farkında olanların dünyasında hüküm sürer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder