Bir rüya gibi gelip geçen şeyler, yalnızca zamanın akışında değil, varoluşun kırılgan doğasında da yankı bulur. Bu geçicilik, Heidegger’in “zaman içinde varlık” anlayışını çağrıştırır; çünkü insan, kendi varlığını ancak geçmişin gölgesinde ve geleceğin belirsizliğinde kavrayabilir. Rüya, burada yalnızca bir gece imgesi değil, aynı zamanda yaşanmışlığın, arzunun ve kaybın sembolik bir formudur. O, gerçekliğin sınırlarında gezinirken, belleğin en derin kıvrımlarına siner ve orada silik, buğulu bir anıya dönüşür.
Anılar, zamanın tortusudur; ne tam anlamıyla geçmişe aittirler ne de bugünün dışında kalabilirler. Bu ikili doğa, Bergson’un “süre” kavramıyla örtüşür: anı, lineer bir zaman çizelgesine değil, içsel bir zamansallığa tabidir. Bu nedenle, bir tebessümün kırıklığı, yalnızca bir duygunun değil, aynı zamanda zamanla kurulan ilişkinin de ifadesidir. Dudaklarımızda beliren o buruk kıvrım, kaybedilenin ardından gelen sessiz bir kabullenişin, varlığın geçiciliğine duyulan içsel bir saygının dışavurumudur.
Bu silikleşen anılar, Benjamin’in “şimdi zamanı” (Jetztzeit) kavramında olduğu gibi, geçmişin bugünde parlayan kıvılcımlarıdır. Onlar, yalnızca hatırlanmakla kalmaz; aynı zamanda bugünü şekillendirir, duygularımıza yön verir, kimliğimizi örer. Rüya gibi geçen bir an, belki de en hakiki varoluş anımızdır; çünkü o, tüm maskelerden arınmış, zamanın ve mekânın ötesinde bir hakikati barındırır. Bu hakikat, ne tam olarak dile gelir ne de bütünüyle unutulur—yalnızca hissedilir.
Sonuç olarak, “bir rüya gibi gelip geçen” her şey, insanın varoluşsal yalnızlığına ve zamanla kurduğu trajik ilişkiye dair derin bir tanıklıktır. Bu tanıklık, neşeyle hüznün, varlıkla yokluğun, başlangıçla sonun iç içe geçtiği bir ontolojik sınırda şekillenir. Dudaklarımızdaki kırık tebessüm, yalnızca bir duygunun değil, aynı zamanda bir bilincin, bir farkındalığın işaretidir: her şey geçer, ama hiçbir şey bütünüyle kaybolmaz. Çünkü insan, hatırladıkça var olur; ve her silik anı, varlığın en derin katmanlarında yankılanan bir şiirdir.
Günlüğünüz karşısında ruhen çırılçıplak kalmayı göze alabileceğiniz belki de tek dostunuz.
24 Kasım 2025 Pazartesi
zamanın sisinde kaybolan rüya: hafızanın melankolik estetiği
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder