6 Kasım 2025 Perşembe

nokta koyman gereken yerde virgül koyarsan, cümle tüm anlamını yitirir

Bir cümlenin sonu, yalnızca bir noktayla mühürlenmez; aynı zamanda bir düşüncenin nihai istirahatgahıdır. Nokta, zihnin durduğu, anlamın kristalleştiği yerdir. Virgül ise bir tereddüt, bir geçiş, bir bekleyiştir. Noktanın yerine virgül koymak, düşünceyi yarım bırakmak değil, onu sürüklemek, belirsizliğe mahkûm etmektir. Bu, yalnızca dilin değil, varoluşun da bir sapmasıdır; çünkü insan, anlamı netlikte bulur, belirsizlikte değil.

Dil, düşüncenin mimarisidir. Her imla işareti, bu yapının bir taşıdır; yerinden oynatıldığında tüm yapı sarsılır. Noktanın yerine virgül koymak, bir yapının temel taşını yerinden çekmek gibidir. Anlam, bu sarsıntıyla çatlar, kelimeler birbirine karışır, düşünce bulanır. Bu yüzden nokta, yalnızca bir işaret değil, bir etik duruştur: düşünceye sadakat, anlamın hakkını verme iradesidir. Virgülün ihanetinde ise bir tür entelektüel tembellik, bir kaçış saklıdır.

Felsefi olarak bakıldığında, nokta koymak bir karardır; sonlandırmak, tamamlamak, sorumluluğu üstlenmektir. Virgül ise ertelemenin, kaçınmanın, nihai anlamdan uzaklaşmanın simgesidir. Tıpkı yaşamda olduğu gibi: bazı anlar vardır ki, orada durmak gerekir. Devam etmek, sadece hareket etmek değil, aynı zamanda yönsüzleşmektir. Nokta, yönü belirler; virgül, yönü askıya alır. Bu yüzden noktanın hakkını vermek, düşüncenin ve yaşamın hakkını vermektir.

Sonuçta, nokta koymak cesarettir. Virgül, çoğu zaman korkunun maskesidir. Anlam, cesaretle kurulur; tereddütle değil. Bir cümleyi noktayla bitirmek, onu sonsuzluğa uğurlamaktır. Virgülle bitirmek ise onu zamana mahkûm etmektir. Dilin bu küçük işaretleri, insanın büyük kararlarını yansıtır. Noktayı koymak, düşünceye sadık kalmaktır. Virgül koymaksa, düşüncenin kendisinden kaçmaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder