Ruh kendi içindeki
bilgiyi anlamak için bedenlenir. Ancak madde bedenin sahasına giren ruh, bu
koşullarda bedenin hükmüne girerek özden uzaklaşmıştır. Özünde ruh, yapması gerekeni unutmaz. Ancak yaşadıklarıyla,
hatırlamakta gecikebilir. Bir evrensel prensip olan dualite şartında, iyi ya da
kötü diye bir şey yoktur. Bedende yaşanan her olumsuzluk ve acı, bize ruhumuzu
hatırlatarak, ona yaklaşmamıza fırsat verebilecektir.
“Ben”in disipline edilmesinin çok önemlidir.
İşte yetiştirilmeden kaynaklanan kimliğimiz, bizim sosyal yönümüzdür. Tabii
bunu besleyen içgüdülerimizin tesirini de unutmamak gerekir. En önemlisi de bir
suçlu aramamak. Zira Bir Zen Ustası’nın söylediği gibi; “Sizin, size
yapılmasını istemediğiniz hiçbir şeyi size kimse yapamaz; şayet yapılmışsa siz
müsaade ettiğiniz içindir.” O nedenle bir suçlu aramak yalnızca gideceğimiz
yolu geciktirecektir.
Arayışın bizde oluşturacağı en önemli fark, dönüştürme fırsatı vermesidir. “Geçmişimizi silemeyiz, ancak dönüştürebiliriz”. Bu; irade, akıl ve bilgiyle mümkün olabilecektir. Şayet yaptığımız hataları birer öğrenme unsuru olarak görmeyi başarabilirsek; işte o zaman hayatımızdaki tüm olumsuzluklara teşekkür dahi edebiliriz.
Arayışın bizde oluşturacağı en önemli fark, dönüştürme fırsatı vermesidir. “Geçmişimizi silemeyiz, ancak dönüştürebiliriz”. Bu; irade, akıl ve bilgiyle mümkün olabilecektir. Şayet yaptığımız hataları birer öğrenme unsuru olarak görmeyi başarabilirsek; işte o zaman hayatımızdaki tüm olumsuzluklara teşekkür dahi edebiliriz.
Uyanışın anahtarıdır,
Tekâmülün şartıdır,
Dualite ilişkisidir,
Bilgiyi açığa çıkarma talebidir.
Arayış, ruhun sesidir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder