Günlüğünüz karşısında ruhen çırılçıplak kalmayı göze alabileceğiniz belki de tek dostunuz.
31 Ekim 2015 Cumartesi
29 Ekim 2015 Perşembe
Hindistan Cevizi
Tropikal
bölgelerde yetişir. Meyvesi yenir. Hindistan cevizi lifi elde edilir. Ayrıca
beyaz tanecikler halinde kek ve pastayı süslemek ve tat katmak amacıyla da
kullanılmaktadır. Hindistan cevizi en çok tropikal bölgelerde, kumlu
topraklarda ve uzunlamasına ağaçlarda yetişir. Dünyada en çok Sri Lanka,
Tayland, Malezya ve Fildişi Sahillerinde yetiştiriliyor.
Hindistan
Cevizi faydaları
Hindistan
Cevizi çok besleyici, güçlendirici ve şişmanlatıcı bir besindir. Yüksek oranda
fakat kolayca sindirilebilen yağ içerir. Yüksek oranda protein içeriğine
sahiptir. Potasyum, sodyum, magnezyum, ve sülfür açısından da zengin bir
besindir. Her 100 gram Hindistan Cevizi 662 kalori içerir. Tek bir Hindistan
cevizinin suyu vücudun günlük beslenmesi için gerekli olan C vitaminini yeterli
bir oranda karşılar.
27 Ekim 2015 Salı
Kaplar Denizin Yüzünü
Kaplar denizin yüzünü
Unutulmuş uykularda
Şimdi değişmiş kayıp
Şimdi bir başka uzak.
Kopmuşsanız yıllar yılı sürmüş bir yaşamdan
Kapanmışsa o sayfa
İçinizde bir ezik, garipsi türkü
Şimdi artık yoksa.
Daralan gecede
Boş yere aramak sevinci
Beraberken acı yan
Ayrılınca neden böyle çekici?
Neden ilk yağmurlarda sonbahar
İlk soğuklara doğru ürperti
Hatırlanır savrulan yapraklarda
Vardı.
Ben şimdi başını alıp giden
Mavi bulutun muyum,
Sislerdeki evin önünden geçsem,
Camlarda bulur muyum?
Behçet Necatigil
Unutulmuş uykularda
Şimdi değişmiş kayıp
Şimdi bir başka uzak.
Kopmuşsanız yıllar yılı sürmüş bir yaşamdan
Kapanmışsa o sayfa
İçinizde bir ezik, garipsi türkü
Şimdi artık yoksa.
Daralan gecede
Boş yere aramak sevinci
Beraberken acı yan
Ayrılınca neden böyle çekici?
Neden ilk yağmurlarda sonbahar
İlk soğuklara doğru ürperti
Hatırlanır savrulan yapraklarda
Vardı.
Ben şimdi başını alıp giden
Mavi bulutun muyum,
Sislerdeki evin önünden geçsem,
Camlarda bulur muyum?
Behçet Necatigil
25 Ekim 2015 Pazar
özlemek...
Birden özleyiveriyorsunuz...
Çoktan unuttuğunuzu sandığınız
ya da yalnızca bir kere karşılaştığınız
ve özlemek için yeteri kadar tanımadığınız birini
bir sabah çılgınca özleyerek uyanıyorsunuz.
Rüyalarınız, içinizdeki o gizli,
esrarını ele vermez büyücü,
siz çarşaflarınızın arasında,
bütün tehlikelerden uzak,
güvenle yattığınızı sandığınız bir anda,
usulca ruhunuza sokulup,
sizden habersiz oralara yığılmış cephanelikleri
birer birer ateşleyiveriyor.
infilaklarla sarsılarak uyanıyorsunuz.
Hayatınızda olmayan birini hayatınıza almak,
ona dokunmak,
onun sesini duymak için kıvranırken
buluveriyorsunuz kendinizi...
Özlemek, o yakıcı istek,
bilinen her şeyi ve önem sırasını değiştiriveriyor.
Özlediğiniz ise çok uzaklarda...
Yanında olmasını istediğiniz halde
yanınızda olmayan bir tek kişi,
yanınıza bile yaklaşmadan,
hatta onu özlediğinizden
ve onu istediğinizden haberdar bile olmadan,
bütün hayatı,
bütün görüntüleri eritip
başka kılıklara sokuyor...
Ahmet ALTAN
24 Ekim 2015 Cumartesi
buram buram sonbahar kokuyor...
buram buram sonbahar kokuyor. Ya da
bana öyle geldi. Şu yağmur da bu kadar güzel yağmasa bugün... Olmaz mıydı?
23 Ekim 2015 Cuma
Ton balığının faydaları nelerdir
Ton
balığında bulunan Omega 3 yağı atardamarların sağlığını koruyarak kalp
hastalığını ve felç riskini önlemektedir. Omega 3 atardamarı tıkayabilecek
herhangi bir kan pıhtısının oluşmasını önler ve tansiyonu düşürür. Düzenli
olarak balık yenildiğinde kalp krizi riski ve felç vakaları daha az
görülmektedir. Omega 3 bakımından en zengin balıklar ton grubu, ringa, uskumru,
alabalık ve kefaldir. Balıkta Omega 3 yağı olmasına karşın balıklar daha az
yağlıdır. Bu nedenle kilonuzu sağlıklı bir biçimde koruyabilmek için bol bol
balık yiyebilirsiniz. Şeker hastaları kalp hastalığı ve felç riskinden daha çok
etkilendikleri için balık yemek onlar için daha sağlıklıdır. Ayrıca balık
yağında bulunan D vitamini de kalsiyum ve fosforun vücut tarafından emilimini
artırdığı için faydası daha fazladır. Sağlıklı ve dengeli beslenmek için
haftada en az 2 kez balık.
22 Ekim 2015 Perşembe
geçmiş zaman olur ki....
Açılmamış sandıklar nasıl kokar bilirsiniz. Ama o kokuyu almak için önce
açmanız gerekir. İşte o zaman, geçmişin derinliklerinden lavantayla karışık
naftalin kokusu, özlemler, beklentiler, karşılıksız sevgiler, yaşanmışlar ve
yaşanamamışlar çıkar. Geçmiş bütün varlığıyla karşınızdadır.
Eski olan şeyleri seviyorum. Onlardaki çizgi, o yaşanmışlık. Tıpkı çok
güzel şeyler yaşamış insanların acemi insanlara bakışı gibi.
Ama kıymetli bir camı vitrinde tutmak, güzel bir kadehle hiçbir şey içmemiş
olmak da ayrı bir çelişki. Bunların hiçbiri hayatımızdan daha değerli değil. Bu
onu sevmek değil ki! benim de objeler ve geçmişe bir bağlılığım var. Geleneklerden
çok çabuk vazgeçiyoruz galiba. Bir akım geliyor ve her şeyi elden
çıkarıveriyoruz. Bu sadece bize özgü değil ama bizim her şeyden vazgeçmek için
de çok fazla bir mazeretimiz yok, o kadar fazla bir şey yaşanmadı, doyum
noktalarının sonuna gelinmedi ki!
21 Ekim 2015 Çarşamba
En çok yağmuru severim ben......
18 Ekim 2015 Pazar
Ben seninle çay içmek istiyorum....
Ben seninle çay içmek istiyorum.
Seni duymak,
seni görmek,
seni bilmek,
seni yanımda hissetmek istiyorum.
Sana şiir okumak istiyorum,
yazmaktan bıktım, usandım.
Ben artık yazıları sana söylemek istiyorum.
Küçük bir evde, büyük hayaller kurmak istiyorum.
Sobanın yanında, seninle birlikte, üşüyen ellerimi çayın sıcaklığına
bırakmak istiyorum.
Ben aslında sevmek değil,
seninle yaşlanmak istiyorum.
Özdemir Asaf
17 Ekim 2015 Cumartesi
Rüzgârlara hayır diyebilir miyiz hiç
Eğer siz de gezgin ruhunuzu canlandırmak istiyorsanız rüzgârın sesini
dinleyin; sizi doğaya çağırıyordur. Rüzgârlara hayır diyebilir miyiz hiç.
16 Ekim 2015 Cuma
15 Ekim 2015 Perşembe
14 Ekim 2015 Çarşamba
dünyanın problemi sensin.....
''Unutma,
dünyanın problemi sensin. Problem sensin ve sen çözülmedikçe yaptığın her şey
olayları daha da karmaşıklaştıracaktır. Önce kendi evini düzene sok, orada bir kozmos yarat; o bir kaostur.
Antik bir
Hint masalı vardır, çok eski ama çok büyük bir öneme sahip bir öyküdür.
Çok büyük
ama aptal bir kral sert zeminin ayağını acıttığını söyleyip tüm krallığın sığır
derisiyle kaplanmasını emretmiş. Ancak sarayın maskarası bu fikre kahkahalarla
güldü; o bilge bir adamdı. Dedi ki: “Kralın fikri en basitinden komik.”
Kral çok
kızmıştı ve maskaraya dedi ki: “Bana daha iyi bir seçenek göster yoksa
öldürüleceksin.”
Maskara,
“Efendim küçük bir sığır derisi parçasını kesip ayağınızı kaplayın” dedi. Ve
ayakkabılar bu şekilde doğdu.
Bütün
dünyayı sığır derisiyle kaplamaya gerek yok; sadece ayağını kaplamak tüm
dünyayı kaplar. Bilgeliğin başlangıcı budur. ''
Osho
13 Ekim 2015 Salı
değerimi katlamak.....
Kendisini
üç gelecek bekleyen bir buğday tanesi gibiyim. Buğday tanesi, bir çuvala
konduktan sonra bir domuza yedirilmek üzere ahıra boşaltılabilir. Ya da ekmek
yapılmak üzere öğütülebilir. Ya da altın başağının bir taneden binlerce
üretmesi için toprağa ekilebilir. Ben, tek bir farkla, bir buğday tanesi
gibiyim. Buğday tanesi, domuza yedirilmek, ekmek için öğütülmek ya da çoğaltmak
için toprağa ekilmek arasında bir seçim yapamaz. Oysa ben seçebilirim. Hayatımı
ne bir domuza yedirteceğim, ne de başkaları tarafından parçalanıp yenilmek
üzere başarısızlık ve ümitsizlik taşları arasında öğüteceğim.
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Büyüme
ve çoğalması için buğdayın toprağın karanlıklarına ekilmesi gerekir. Başarısızlıklarım, ümitsizliklerim, cahilliğim ve becerisizliklerim,
olgunlaşmak için dikildiğim karanlıktır.
Nasıl
ki buğday tanesi yağmurla, güneşle, ılık rüzgarlarla beslenir, filiz sürüp
serpilirse, vücudumu ve aklımı, düşlerimi gerçekleştirmek için öyle
beslemeliyim. Buğday tanesi başak vermek için tabiatın lütfunu beklemek
zorundadır. Ben ise beklemek zorunda değilim, çünkü kendi yazgımı seçme gücüne
sahibim.
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Peki
bunu nasıl yapabilirim? İlk önce, günle, haftayla, ayla yılla ve hayatımla
ilgili hedefler koyacağım. Nasıl ki buğday tanesinin kabuğunu çatlatıp filiz
vermesi için yağmur yağması gerekiyorsa, hayatımın önüne billurlaşması için
öyle hedefler koymalıyım. Hedefler koyarken, geçmişteki en iyi icraatımı
dikkate alacak ve bunu yüzle çarpacağım. Gelecekteki yaşantımın kuralı bu
olacaktır. Hedeflerimi hiçbir zaman çok yüksek görmeyeceğim. Mızrağımı aya doğrultup yalnızca bir kartala
saplamak, onu kartala doğrultup yalnızca kayaya çarpmaktan daha iyi değil
midir?
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Hedeflerimin
yüksekliği, tam isabet sağlayıncaya kadar sık sık tökezlesem bile, beni
korkutmamalıdır. Tökezlersem, doğrulacağım, düşüşlerin beni
endişelendirmeyecektir, çünkü tam isabet sağlamak için herkes tökezlemek
durumumdadır. Yalnızca bir solucan tökezlememe özgürlüğüne sahiptir. Ben,
solucan değilim. Ben, soğan bitkisi değilim. Ben, koyun değilim. Ben; insanım.
Başkaları, killeriyle bir kulübe yapa dursunlar. Ben, benimkiyle bir kale inşa
edeceğim.
Bugün
değerimi yüze katlayacağım.
Güneş nasıl buğday taneciğinin fide vermesi için toprağı ısıtırsa, bu parşömenlerdeki sözler de benim hayatımı öyle ısıtacak ve düşlerimi gerçek kılacaktır. Bugün, dün yaptığım her eylemi aşacağım. Bugünün dağına gücümün yettiği kadar tırmanacağım, yarın ise bugünkünden daha da yükseklere varacağım, öbür gün ise yarından da yükseklere. Başkalarının yaptıklarını geçmek önemli değildir, önemli olan kendi yaptıklarımı aşmamdır.
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Güneş nasıl buğday taneciğinin fide vermesi için toprağı ısıtırsa, bu parşömenlerdeki sözler de benim hayatımı öyle ısıtacak ve düşlerimi gerçek kılacaktır. Bugün, dün yaptığım her eylemi aşacağım. Bugünün dağına gücümün yettiği kadar tırmanacağım, yarın ise bugünkünden daha da yükseklere varacağım, öbür gün ise yarından da yükseklere. Başkalarının yaptıklarını geçmek önemli değildir, önemli olan kendi yaptıklarımı aşmamdır.
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Ilık
rüzgar nasıl buğday tanesinin olgunlaşmasına yön verirse, rüzgarlar da benim
sesimi başkalarına taşıyacak ve sözlerim hedeflerimi açıklayacaktır. Bir kere
ağzımdan çıktılar mı, artık itibarımı kaybetmeden geri dönemem. Kendi
peygamberim gibi olacağım; söylediklerimle alay etse bile, herkes planlarımı,
düşlerimi bilecek ve böylece söylediklerim tamamlanmış eylemlere dönüşünceye
kadar kaçmak için hiçbir mazeretim olmayacak.
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Çok
geri hedefler koymak gibi bir suç işlemeyeceğim.
İşi, başarısızlığa izin vermeden yerine getireceğim.
Elimi her zaman erişebileceğim yerin daha yükseğine uzatacağım.
Pazardaki performansımla hiçbir zaman memnun olmayacağım.
Her zaman hedeflerimi, gerçekleşir gerçekleşmez yükselteceğim.
Her zaman hedeflerimi dünyaya açıklayacağım.
Ancak, başarılarımı hiçbir zaman ilan etmeyeceğim. Bırakayım insanlık beni övsün ve ben de bu övgüyü tevazuyla kabul etme bilgeliğine sahip olayım.
İşi, başarısızlığa izin vermeden yerine getireceğim.
Elimi her zaman erişebileceğim yerin daha yükseğine uzatacağım.
Pazardaki performansımla hiçbir zaman memnun olmayacağım.
Her zaman hedeflerimi, gerçekleşir gerçekleşmez yükselteceğim.
Her zaman hedeflerimi dünyaya açıklayacağım.
Ancak, başarılarımı hiçbir zaman ilan etmeyeceğim. Bırakayım insanlık beni övsün ve ben de bu övgüyü tevazuyla kabul etme bilgeliğine sahip olayım.
Bugün
değerimi yüze katlayacağım.
Bir buğday tanesi yüzle çarpıldığında yüz adet başak üretir. Bunu on kez yüzle çarparsanız, yeryüzündeki bütün kentleri doyurursunuz. Bir buğday tanesinden daha üstün değil miyim?
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Bir buğday tanesi yüzle çarpıldığında yüz adet başak üretir. Bunu on kez yüzle çarparsanız, yeryüzündeki bütün kentleri doyurursunuz. Bir buğday tanesinden daha üstün değil miyim?
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Bunu
yapacak, sonra yine değerimi yüze katlayacağım, tekrar tekrar. Büyüklüğüm
karşısında, bu parşömenlerdeki sözlerin bende yarattığı gibi, şaşkınlık ve
hayranlık duyulacak.
(11 Ekim 1997'de yayınlandı)
(11 Ekim 1997'de yayınlandı)
Hıncal
Uluç
12 Ekim 2015 Pazartesi
11 Ekim 2015 Pazar
10 Ekim 2015 Cumartesi
sadece bir kez kıymet bilir o da elindekini kaybederken...!
İki kez insan annesinden ayrılır biri doğarken, biri
ölürken... İki kez insan sevgiliye bağlanır biri başlarken, biri biterken...
İnsan hayata iki anlam yükler biri ağlarken, biri gülerken ve insan sadece bir
kez kıymet bilir o da elindekini kaybederken...!
9 Ekim 2015 Cuma
7 Ekim 2015 Çarşamba
Bugün Benim Doğum Günüm:
Aslında tam
olarak öyle değil. Yani yaşlanmak değil. Yaş almak! Aldığım her yaşla biraz
daha güzelleştiğimi hissediyorum. Çünkü geçen her yılla birlikte çok daha fazla
şey katıyorum kendime, hayatıma, kendimden hayata sunduklarıma. İnsanlarla,
doğayla, yaşamın kendisiyle nasıl daha uyum içinde, nasıl daha mutlu yaşanır,
geçen her yıl bunu biraz daha öğretiyor bana. Evet yaşımı göstermiyorum çünkü
yaşım umurumda değil. Umurumda olan tek şey, yaşadığım yıllarım, yaşamışlığım.
Haklısınız, acıları da var o yılların ama o kadar çok şey kattı ki o acılar
bana. Ayrıca biliyor musunuz ki bazen biraz acı çekmek genç bir kadına
inanılmaz bir güzellik katar. Acıların üstesinden gelebilmeyi öğrenmek ayrı bir
yakışır insana. Gözlerinin içi ayrı bir parıldar hayatın her anında yaşamaya
değer noktalar bulabilmeyi öğrenmişlerin. İçindeki yolculukların bazen
dışarıdakilerden çok daha keyifli olduğunu keşfetmek parıldatır insanın yüzünü,
ruhuyla birlikte. Her saniyesi heyecanla dolu uzun bir filmin tek başrol
oyuncusu olduğunu keşfetmek ve etrafında seninle beraber bu zamanı paylaşan
binlerce birbirinden farklı filmler olduğunu keşfetmek mutlu eder insanı.
Ağlamak, ağlayabilmek, gülmek, kucaklamasını keşfetmek, bunu bilmeyen birine
öğretebilmek, hayata hep karanlık tarafından bakanlara aydınlık bir aralık
açmanın keyfini keşfedebilmek... O kadar, ama o kadar çok şey var ki bana doğum
günlerimi sevdiren. Yaşadığım yılların, sevgilerin, gözyaşlarının, insanların,
okunanların, gelenlerin ve gidenlerin bir bütününün toplu dansı benim için
doğum günleri. Aldığım her yaşı çok seviyorum çünkü sadece yaşı değil bütün bir
yılı, bütün bir yaşamı alıyorum o anda. Ve evet yaşımı hiç göstermiyorum çünkü
ben hem çok yaşlıyım, hem de çok genç. Kendinize doğum günlerinizde içinizde
gelerek bu şarkıyı söyleyebildiğiniz gün etrafınızdaki birçok insanın da size
bunu gerçekten içlerinden gelerek söylediklerinden emin olun. Önce siz
kendinizi fark ediyorsunuz, sonra onlar sizi... Ah aklınıza gelen
"şımarığın teki", "kendine âşık narsist" örneklerini lütfen
unutun. Çünkü bilim diyor ki kendine "âşık" veya "dev aynası
şımarıklığı" da kendine olan güvensizliğin bir simgesi. Ben sadece kendini
fark etmekten söz ediyorum. Hayatın yaşanmaya değer bir yer olduğunu, o hayatın
içinde var olmayı hak ediyor olmanın farkındalığından.
6 Ekim 2015 Salı
5 Ekim 2015 Pazartesi
4 Ekim 2015 Pazar
dramatik bakışlar
Koyu
gölgeli göz kapakları, uzun kirpikler ve derin bakışlar yüzyıllardır kadınların
vazgeçilmezi. İlk örneğini göz kalemini gözlerinin etrafında dağıtan film
yıldızı Theda Bara’da gördüğümüz bu gözler için Vanity Fair dergisi 1919’da
“vamplaştırma” sözcüğünü kullanıyor. O günden bugüne kadınların sık tercih
ettiği dumanlı göz makyajının bildiğimizin aksine tek bir çeşidi yok. Günün her
anına, her tür ortama uyum sağlayacak bir göz makyajıyla etkileyici bakışlar
elde etmenin tüm püf noktaları burada.
Klasik
dumanlı gözler
Öncelikle
ihtiyacınız olacak ürünleri edinin.
Göz
altı kapatıcısı: Kullandığınız ürünün sıvı yerine kompakt olmasına dikkat edin.
Siyah
göz kalemi: Kolay dağılabilen bir kalem seçin.
İnce
kesik uçlu fırça: Alt kirpik diplerine kullanacağınız için yumuşak ve temiz
saklanmış olmalı.
Koyu
gri toz göz farı: İçinde hafif ışıltılar olursa mat fara göre daha rahat
dağılacaktır.
Siyah
toz göz farı
Peçete
Yuvarlak
uçlu göz farı fırçası: Göz çukuruna dokunuş yapmak içni.
Yuvarlak
uçlu büyük göz farı fırçası:
Dağıtırken
kullanmak için.
Gri
krem göz farı
Siyah
hacim veren mascara
Uygulamak
içinse şu adımları izleyin;
Gözlerinizi
kapatıcıyla hazırlayın. Göz kapağı, alt kirpik altına, ve dış köşelere
uygulayın.
Alt
kirpik diplerine siyah göz kalemiyle ince bir çizgi çekin ve kesik uçlu fırçayla
hafifçe dağıtın.
Aynı
fırçayla koyu gri toz göz farını daha önce çektiğiniz çizginin üzerinden geçin.
Siyah göz farıyla gri renk görünecek şekilde tekrar ince bir çizgi çekin.
Üst
kirpiklerinizin içine siyah kalemli bir çizgi çekin.
Toz
farın bulaşmaması için ikiye katlanmış peçeteyi gözün dış köşesine, elmacık
kemiğini üzerine yerleştirin. Yuvarlak uçlu fırçayla gri farı üst kirpik
boyunca uygulayın ve gözünüzü köşesinden biraz uzatın.
Aynı
fırçayı kullanarak ve peçeteyi aynı yerde tutarak siyah toz farı göz çukuruna,
dışa doğru uygulayın. Peçeteyi çekin.
Büyük
far fırçasıyla göz çukuruna sürdüğünüz siyah farı iyice dağıtın.
Büyük
bir fırçayla gri krem farı alın ve kirpik dipleriyle göz çukuruna uygulayın.
Birkaç
kat kirpiklere hacim veren maskarayla son dokunuşu yapın.
3 Ekim 2015 Cumartesi
pole dance
Pilates,
Tango, Aerobik, Salsa, Yoga… Hepsini bir kenara bırakın; özellikle büyük
şehirlerde yeni bir trend var: Formda kalmanın eğlenceli hali de
diyebileceğimiz Pole Dance yani Direk Dansı.
Hollywood
filmlerinden kafamıza kazınan striptiz sahnelerinin vazgeçilmezi direk dansı
nasıl oldu da ülkemizde hem de her kesimden kadın arasında popüler oldu? Cevabı
basit; tangonun çekiciliği, Latin danslarının kıvraklığı, pilatesin kas yapma
ve vücudu güzelleştirme etkileri bir araya geldi çünkü. Bu da kadınlar için
vazgeçilmez bir kombinasyon. Hem dans, hem spor; müzikle iç içe olduğu için
yaparken sıkılmıyorsunuz, kendinizi son derece feminen hissediyorsunuz, üstelik
fit kalıyorsunuz, sıkılaşıyorsunuz. İşte bu gerçekler kadınları direk dansı
stüdyolarında buluşturuyor.
1000
yıllık dans
Direk
dansı ülkemizde yeni popüler olsa da, direklerle dans etmenin kökeni çok
eskilere; Çin ve Hindistan’a dayanıyor. 12.Yüzyılda bu ülkelerde direk dansı
bir çeşit güç gösterisiymiş. Aynı yüzyılda Afrika’da da bereket dansı olarak
yapılan direk dansı 17.yüzyılda Viktorya döneminde masumiyetin simgesi olmuş,
Striptiz için kullanılmaya başlanması ve kafamızda “seksi dans” algısı
yaratması ise 20.yüzyılın sonlarına doğru olmuş.
Neden
direk dansı?
Kadınlar
olarak kendimizi güzel hissetmeye ihtiyacımız var; bu dans kişiye kendisini
güzel ve çekici hissettirmenin en keyifli yolu. Hareketle salgılanan mutluluk
hormonu enerjinizi yükseltecek, vücudunuzda gördüğünüz olumlu değişiklikler
özgüveninizi tazeleyecek. Ayrıca girdiğiniz herhangi bir ortamda direk dansıyla
ilgilendiğinizi söylemek bile yeteri kadar seksi!
Daha
fit bir görünüm hepimizin hayali. Yemeğe tuz serperken üst kollarınıza bakın,
sarkmaya ve sallanmaya başladıysa belki de direk dansına başlamalısınız. Her
hafta düzenli olarak derslere devam ederseniz birkaç ayın sonunda istediğiniz
gibi kaslı ve sıkı kollarınız olacaktır.
Daha
dik bir duruş istiyorsanız doğru yerdesiniz, sırt kaslarınız güçlenecek, esnek
bir vücuda kavuşacaksınız.
Ciddi
bir fiziksel efor sarf etmek elbette beraberinde kilo vermeyi de getirecek. Ama
sadece kilo vermek niyetindeyseniz direk dansına başlamayın. Eğlenmek bu dansın
temel amacı!
1 Ekim 2015 Perşembe
tropikal kurutulmuş meyveler - papaya
Papaya
Kavun Ağacı olarakta adlandırılır. Papaya egzotik meyveler arasında çok değerli
bir yere sahiptir. Protein, mineral ve vitaminler gibi günlük alınması gereken
besinlerin önemli bir kısmı bu besinlerden sağlanabilir. Papayalar
olgunlaştıkça içerdikleri C vitamini miktarı da artar. İçerdiği karbonhidrat da
tabi şekerlerden gelmektedir. Güney Afrika, Latin Amerika, Avustralya ve Hawai
de üretilmektedir.
Papayanın
Faydaları
Papaya
enerji veren bir besin olması sebebiyle gelişmekte olan çocuklar, hamile ve
emziren bayanlar için mükemmel bir kuvvet deposudur. Büyüme çağındaki çocuklara
tavsiye edilmektedir. Sindirimi en kolay meyvelerden biri olmasının yanı sıra
diğer besinlerin kolayca sindirilmesine de katkıda bulunur. Papaya da bulunan
papain adlı enzim yiyeceklerdeki proteinin sindirilmesine yardımcı olur ve
özellikle mide suyu eksikliği olması ya da midede çok fazla oranda sağlıksız
sıvı bulunması durumunda hayli etkili bir maddedir. Düzenli yendiği takdirde
kabızlığa, kanayan basur ve kronik ishale iyi gelir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)