29 Ekim 2015 Perşembe

Hindistan Cevizi


Tropikal bölgelerde yetişir. Meyvesi yenir. Hindistan cevizi lifi elde edilir. Ayrıca beyaz tanecikler halinde kek ve pastayı süslemek ve tat katmak amacıyla da kullanılmaktadır. Hindistan cevizi en çok tropikal bölgelerde, kumlu topraklarda ve uzunlamasına ağaçlarda yetişir. Dünyada en çok Sri Lanka, Tayland, Malezya ve Fildişi Sahillerinde yetiştiriliyor.
Hindistan Cevizi faydaları
Hindistan Cevizi çok besleyici, güçlendirici ve şişmanlatıcı bir besindir. Yüksek oranda fakat kolayca sindirilebilen yağ içerir. Yüksek oranda protein içeriğine sahiptir. Potasyum, sodyum, magnezyum, ve sülfür açısından da zengin bir besindir. Her 100 gram Hindistan Cevizi 662 kalori içerir. Tek bir Hindistan cevizinin suyu vücudun günlük beslenmesi için gerekli olan C vitaminini yeterli bir oranda karşılar.

27 Ekim 2015 Salı

Kaplar Denizin Yüzünü


Kaplar denizin yüzünü
Unutulmuş uykularda
Şimdi değişmiş kayıp
Şimdi bir başka uzak.

Kopmuşsanız yıllar yılı sürmüş bir yaşamdan
Kapanmışsa o sayfa
İçinizde bir ezik, garipsi türkü
Şimdi artık yoksa.

Daralan gecede
Boş yere aramak sevinci
Beraberken acı yan
Ayrılınca neden böyle çekici?

Neden ilk yağmurlarda sonbahar
İlk soğuklara doğru ürperti
Hatırlanır savrulan yapraklarda
Vardı.

Ben şimdi başını alıp giden
Mavi bulutun muyum,
Sislerdeki evin önünden geçsem,
Camlarda bulur muyum?

Behçet Necatigil

25 Ekim 2015 Pazar

özlemek...


Birden özleyiveriyorsunuz...
Çoktan unuttuğunuzu sandığınız
ya da yalnızca bir kere karşılaştığınız
ve özlemek için yeteri kadar tanımadığınız birini
bir sabah çılgınca özleyerek uyanıyorsunuz.

Rüyalarınız, içinizdeki o gizli,
esrarını ele vermez büyücü,
siz çarşaflarınızın arasında,
bütün tehlikelerden uzak,
güvenle yattığınızı sandığınız bir anda,
usulca ruhunuza sokulup,
sizden habersiz oralara yığılmış cephanelikleri
birer birer ateşleyiveriyor.
infilaklarla sarsılarak uyanıyorsunuz.
Hayatınızda olmayan birini hayatınıza almak,
ona dokunmak,
onun sesini duymak için kıvranırken
buluveriyorsunuz kendinizi...

Özlemek, o yakıcı istek,
bilinen her şeyi ve önem sırasını değiştiriveriyor.
Özlediğiniz ise çok uzaklarda...
Yanında olmasını istediğiniz halde
yanınızda olmayan bir tek kişi,
yanınıza bile yaklaşmadan,
hatta onu özlediğinizden
ve onu istediğinizden haberdar bile olmadan,
bütün hayatı,
bütün görüntüleri eritip
başka kılıklara sokuyor...


Ahmet ALTAN

24 Ekim 2015 Cumartesi

buram buram sonbahar kokuyor...


buram buram sonbahar kokuyor. Ya da bana öyle geldi. Şu yağmur da bu kadar güzel yağmasa bugün... Olmaz mıydı?

23 Ekim 2015 Cuma

Ton balığının faydaları nelerdir


Ton balığında bulunan Omega 3 yağı atardamarların sağlığını koruyarak kalp hastalığını ve felç riskini önlemektedir. Omega 3 atardamarı tıkayabilecek herhangi bir kan pıhtısının oluşmasını önler ve tansiyonu düşürür. Düzenli olarak balık yenildiğinde kalp krizi riski ve felç vakaları daha az görülmektedir. Omega 3 bakımından en zengin balıklar ton grubu, ringa, uskumru, alabalık ve kefaldir. Balıkta Omega 3 yağı olmasına karşın balıklar daha az yağlıdır. Bu nedenle kilonuzu sağlıklı bir biçimde koruyabilmek için bol bol balık yiyebilirsiniz. Şeker hastaları kalp hastalığı ve felç riskinden daha çok etkilendikleri için balık yemek onlar için daha sağlıklıdır. Ayrıca balık yağında bulunan D vitamini de kalsiyum ve fosforun vücut tarafından emilimini artırdığı için faydası daha fazladır. Sağlıklı ve dengeli beslenmek için haftada en az 2 kez balık.

22 Ekim 2015 Perşembe

geçmiş zaman olur ki....


Açılmamış sandıklar nasıl kokar bilirsiniz. Ama o kokuyu almak için önce açmanız gerekir. İşte o zaman, geçmişin derinliklerinden lavantayla karışık naftalin kokusu, özlemler, beklentiler, karşılıksız sevgiler, yaşanmışlar ve yaşanamamışlar çıkar. Geçmiş bütün varlığıyla karşınızdadır.
Eski olan şeyleri seviyorum. Onlardaki çizgi, o yaşanmışlık. Tıpkı çok güzel şeyler yaşamış insanların acemi insanlara bakışı gibi.
Ama kıymetli bir camı vitrinde tutmak, güzel bir kadehle hiçbir şey içmemiş olmak da ayrı bir çelişki. Bunların hiçbiri hayatımızdan daha değerli değil. Bu onu sevmek değil ki! benim de objeler ve geçmişe bir bağlılığım var. Geleneklerden çok çabuk vazgeçiyoruz galiba. Bir akım geliyor ve her şeyi elden çıkarıveriyoruz. Bu sadece bize özgü değil ama bizim her şeyden vazgeçmek için de çok fazla bir mazeretimiz yok, o kadar fazla  bir şey yaşanmadı, doyum noktalarının sonuna gelinmedi ki!

21 Ekim 2015 Çarşamba

En çok yağmuru severim ben......




En çok yağmuru severim ben.

Yağmur darılmaz mesela, ne üstüne basana, ne de şemsiye açana...




                                                    
                                                          Ve herkese eşit yağar....

18 Ekim 2015 Pazar

Ben seninle çay içmek istiyorum....




Ben seninle çay içmek istiyorum.
Seni duymak,
seni görmek,
seni bilmek,
seni yanımda hissetmek istiyorum.
Sana şiir okumak istiyorum,
yazmaktan bıktım, usandım.

Ben artık yazıları sana söylemek istiyorum.

Küçük bir evde, büyük hayaller kurmak istiyorum.
Sobanın yanında, seninle birlikte, üşüyen ellerimi çayın sıcaklığına
bırakmak istiyorum.
Ben aslında sevmek değil,
seninle yaşlanmak istiyorum.


Özdemir Asaf

17 Ekim 2015 Cumartesi

Rüzgârlara hayır diyebilir miyiz hiç


Eğer siz de gezgin ruhunuzu canlandırmak istiyorsanız rüzgârın sesini dinleyin; sizi doğaya çağırıyordur. Rüzgârlara hayır diyebilir miyiz hiç.

14 Ekim 2015 Çarşamba

dünyanın problemi sensin.....


''Unutma, dünyanın problemi sensin. Problem sensin ve sen çözülmedikçe yaptığın her şey olayları daha da karmaşıklaştıracaktır. Önce kendi evini düzene sok, orada bir kozmos yarat; o bir kaostur.
Antik bir Hint masalı vardır, çok eski ama çok büyük bir öneme sahip bir öyküdür.
Çok büyük ama aptal bir kral sert zeminin ayağını acıttığını söyleyip tüm krallığın sığır derisiyle kaplanmasını emretmiş. Ancak sarayın maskarası bu fikre kahkahalarla güldü; o bilge bir adamdı. Dedi ki: “Kralın fikri en basitinden komik.”
Kral çok kızmıştı ve maskaraya dedi ki: “Bana daha iyi bir seçenek göster yoksa öldürüleceksin.”
Maskara, “Efendim küçük bir sığır derisi parçasını kesip ayağınızı kaplayın” dedi. Ve ayakkabılar bu şekilde doğdu.
Bütün dünyayı sığır derisiyle kaplamaya gerek yok; sadece ayağını kaplamak tüm dünyayı kaplar. Bilgeliğin başlangıcı budur. ''
Osho

13 Ekim 2015 Salı

değerimi katlamak.....


Kendisini üç gelecek bekleyen bir buğday tanesi gibiyim. Buğday tanesi, bir çuvala konduktan sonra bir domuza yedirilmek üzere ahıra boşaltılabilir. Ya da ekmek yapılmak üzere öğütülebilir. Ya da altın başağının bir taneden binlerce üretmesi için toprağa ekilebilir. Ben, tek bir farkla, bir buğday tanesi gibiyim. Buğday tanesi, domuza yedirilmek, ekmek için öğütülmek ya da çoğaltmak için toprağa ekilmek arasında bir seçim yapamaz. Oysa ben seçebilirim. Hayatımı ne bir domuza yedirteceğim, ne de başkaları tarafından parçalanıp yenilmek üzere başarısızlık ve ümitsizlik taşları arasında öğüteceğim.
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Büyüme ve çoğalması için buğdayın toprağın karanlıklarına ekilmesi gerekir. Başarısızlıklarım, ümitsizliklerim, cahilliğim ve becerisizliklerim, olgunlaşmak için dikildiğim karanlıktır.
Nasıl ki buğday tanesi yağmurla, güneşle, ılık rüzgarlarla beslenir, filiz sürüp serpilirse, vücudumu ve aklımı, düşlerimi gerçekleştirmek için öyle beslemeliyim. Buğday tanesi başak vermek için tabiatın lütfunu beklemek zorundadır. Ben ise beklemek zorunda değilim, çünkü kendi yazgımı seçme gücüne sahibim.
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Peki bunu nasıl yapabilirim? İlk önce, günle, haftayla, ayla yılla ve hayatımla ilgili hedefler koyacağım. Nasıl ki buğday tanesinin kabuğunu çatlatıp filiz vermesi için yağmur yağması gerekiyorsa, hayatımın önüne billurlaşması için öyle hedefler koymalıyım. Hedefler koyarken, geçmişteki en iyi icraatımı dikkate alacak ve bunu yüzle çarpacağım. Gelecekteki yaşantımın kuralı bu olacaktır. Hedeflerimi hiçbir zaman çok yüksek görmeyeceğim. Mızrağımı aya doğrultup yalnızca bir kartala saplamak, onu kartala doğrultup yalnızca kayaya çarpmaktan daha iyi değil midir?
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Hedeflerimin yüksekliği, tam isabet sağlayıncaya kadar sık sık tökezlesem bile, beni korkutmamalıdır. Tökezlersem, doğrulacağım, düşüşlerin beni endişelendirmeyecektir, çünkü tam isabet sağlamak için herkes tökezlemek durumumdadır. Yalnızca bir solucan tökezlememe özgürlüğüne sahiptir. Ben, solucan değilim. Ben, soğan bitkisi değilim. Ben, koyun değilim. Ben; insanım. Başkaları, killeriyle bir kulübe yapa dursunlar. Ben, benimkiyle bir kale inşa edeceğim.
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Güneş nasıl buğday taneciğinin fide vermesi için toprağı ısıtırsa, bu parşömenlerdeki sözler de benim hayatımı öyle ısıtacak ve düşlerimi gerçek kılacaktır. Bugün, dün yaptığım her eylemi aşacağım. Bugünün dağına gücümün yettiği kadar tırmanacağım, yarın ise bugünkünden daha da yükseklere varacağım, öbür gün ise yarından da yükseklere. Başkalarının yaptıklarını geçmek önemli değildir, önemli olan kendi yaptıklarımı aşmamdır.
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Ilık rüzgar nasıl buğday tanesinin olgunlaşmasına yön verirse, rüzgarlar da benim sesimi başkalarına taşıyacak ve sözlerim hedeflerimi açıklayacaktır. Bir kere ağzımdan çıktılar mı, artık itibarımı kaybetmeden geri dönemem. Kendi peygamberim gibi olacağım; söylediklerimle alay etse bile, herkes planlarımı, düşlerimi bilecek ve böylece söylediklerim tamamlanmış eylemlere dönüşünceye kadar kaçmak için hiçbir mazeretim olmayacak.
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Çok geri hedefler koymak gibi bir suç işlemeyeceğim.
İşi, başarısızlığa izin vermeden yerine getireceğim.
Elimi her zaman erişebileceğim yerin daha yükseğine uzatacağım.
Pazardaki performansımla hiçbir zaman memnun olmayacağım.
Her zaman hedeflerimi, gerçekleşir gerçekleşmez yükselteceğim.
Her zaman hedeflerimi dünyaya açıklayacağım.
Ancak, başarılarımı hiçbir zaman ilan etmeyeceğim. Bırakayım insanlık beni övsün ve ben de bu övgüyü tevazuyla kabul etme bilgeliğine sahip olayım.
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Bir buğday tanesi yüzle çarpıldığında yüz adet başak üretir. Bunu on kez yüzle çarparsanız, yeryüzündeki bütün kentleri doyurursunuz. Bir buğday tanesinden daha üstün değil miyim?
Bugün değerimi yüze katlayacağım.
Bunu yapacak, sonra yine değerimi yüze katlayacağım, tekrar tekrar. Büyüklüğüm karşısında, bu parşömenlerdeki sözlerin bende yarattığı gibi, şaşkınlık ve hayranlık duyulacak.
(11 Ekim 1997'de yayınlandı)
Hıncal Uluç

10 Ekim 2015 Cumartesi

sadece bir kez kıymet bilir o da elindekini kaybederken...!


İki kez insan annesinden ayrılır biri doğarken, biri ölürken... İki kez insan sevgiliye bağlanır biri başlarken, biri biterken... İnsan hayata iki anlam yükler biri ağlarken, biri gülerken ve insan sadece bir kez kıymet bilir o da elindekini kaybederken...!

7 Ekim 2015 Çarşamba

Bugün Benim Doğum Günüm:


Aslında tam olarak öyle değil. Yani yaşlanmak değil. Yaş almak! Aldığım her yaşla biraz daha güzelleştiğimi hissediyorum. Çünkü geçen her yılla birlikte çok daha fazla şey katıyorum kendime, hayatıma, kendimden hayata sunduklarıma. İnsanlarla, doğayla, yaşamın kendisiyle nasıl daha uyum içinde, nasıl daha mutlu yaşanır, geçen her yıl bunu biraz daha öğretiyor bana. Evet yaşımı göstermiyorum çünkü yaşım umurumda değil. Umurumda olan tek şey, yaşadığım yıllarım, yaşamışlığım. Haklısınız, acıları da var o yılların ama o kadar çok şey kattı ki o acılar bana. Ayrıca biliyor musunuz ki bazen biraz acı çekmek genç bir kadına inanılmaz bir güzellik katar. Acıların üstesinden gelebilmeyi öğrenmek ayrı bir yakışır insana. Gözlerinin içi ayrı bir parıldar hayatın her anında yaşamaya değer noktalar bulabilmeyi öğrenmişlerin. İçindeki yolculukların bazen dışarıdakilerden çok daha keyifli olduğunu keşfetmek parıldatır insanın yüzünü, ruhuyla birlikte. Her saniyesi heyecanla dolu uzun bir filmin tek başrol oyuncusu olduğunu keşfetmek ve etrafında seninle beraber bu zamanı paylaşan binlerce birbirinden farklı filmler olduğunu keşfetmek mutlu eder insanı. Ağlamak, ağlayabilmek, gülmek, kucaklamasını keşfetmek, bunu bilmeyen birine öğretebilmek, hayata hep karanlık tarafından bakanlara aydınlık bir aralık açmanın keyfini keşfedebilmek... O kadar, ama o kadar çok şey var ki bana doğum günlerimi sevdiren. Yaşadığım yılların, sevgilerin, gözyaşlarının, insanların, okunanların, gelenlerin ve gidenlerin bir bütününün toplu dansı benim için doğum günleri. Aldığım her yaşı çok seviyorum çünkü sadece yaşı değil bütün bir yılı, bütün bir yaşamı alıyorum o anda. Ve evet yaşımı hiç göstermiyorum çünkü ben hem çok yaşlıyım, hem de çok genç. Kendinize doğum günlerinizde içinizde gelerek bu şarkıyı söyleyebildiğiniz gün etrafınızdaki birçok insanın da size bunu gerçekten içlerinden gelerek söylediklerinden emin olun. Önce siz kendinizi fark ediyorsunuz, sonra onlar sizi... Ah aklınıza gelen "şımarığın teki", "kendine âşık narsist" örneklerini lütfen unutun. Çünkü bilim diyor ki kendine "âşık" veya "dev aynası şımarıklığı" da kendine olan güvensizliğin bir simgesi. Ben sadece kendini fark etmekten söz ediyorum. Hayatın yaşanmaya değer bir yer olduğunu, o hayatın içinde var olmayı hak ediyor olmanın farkındalığından.

4 Ekim 2015 Pazar

dramatik bakışlar


Koyu gölgeli göz kapakları, uzun kirpikler ve derin bakışlar yüzyıllardır kadınların vazgeçilmezi. İlk örneğini göz kalemini gözlerinin etrafında dağıtan film yıldızı Theda Bara’da gördüğümüz bu gözler için Vanity Fair dergisi 1919’da “vamplaştırma” sözcüğünü kullanıyor. O günden bugüne kadınların sık tercih ettiği dumanlı göz makyajının bildiğimizin aksine tek bir çeşidi yok. Günün her anına, her tür ortama uyum sağlayacak bir göz makyajıyla etkileyici bakışlar elde etmenin tüm püf noktaları burada.
Klasik dumanlı gözler
Öncelikle ihtiyacınız olacak ürünleri edinin.
Göz altı kapatıcısı: Kullandığınız ürünün sıvı yerine kompakt olmasına dikkat edin.
Siyah göz kalemi: Kolay dağılabilen bir kalem seçin.
İnce kesik uçlu fırça: Alt kirpik diplerine kullanacağınız için yumuşak ve temiz saklanmış olmalı.
Koyu gri toz göz farı: İçinde hafif ışıltılar olursa mat fara göre daha rahat dağılacaktır.
Siyah toz göz farı
Peçete
Yuvarlak uçlu göz farı fırçası: Göz çukuruna dokunuş yapmak içni.
Yuvarlak uçlu büyük göz farı fırçası:
Dağıtırken kullanmak için.
Gri krem göz farı
Siyah hacim veren mascara
Uygulamak içinse şu adımları izleyin;
Gözlerinizi kapatıcıyla hazırlayın. Göz kapağı, alt kirpik altına, ve dış köşelere uygulayın.
Alt kirpik diplerine siyah göz kalemiyle ince bir çizgi çekin ve kesik uçlu fırçayla hafifçe dağıtın.
Aynı fırçayla koyu gri toz göz farını daha önce çektiğiniz çizginin üzerinden geçin. Siyah göz farıyla gri renk görünecek şekilde tekrar ince bir çizgi çekin.
Üst kirpiklerinizin içine siyah kalemli bir çizgi çekin.
Toz farın bulaşmaması için ikiye katlanmış peçeteyi gözün dış köşesine, elmacık kemiğini üzerine yerleştirin. Yuvarlak uçlu fırçayla gri farı üst kirpik boyunca uygulayın ve gözünüzü köşesinden biraz uzatın.
Aynı fırçayı kullanarak ve peçeteyi aynı yerde tutarak siyah toz farı göz çukuruna, dışa doğru uygulayın. Peçeteyi çekin.
Büyük far fırçasıyla göz çukuruna sürdüğünüz siyah farı iyice dağıtın.
Büyük bir fırçayla gri krem farı alın ve kirpik dipleriyle göz çukuruna uygulayın.
Birkaç kat kirpiklere hacim veren maskarayla son dokunuşu yapın.

3 Ekim 2015 Cumartesi

pole dance


Pilates, Tango, Aerobik, Salsa, Yoga… Hepsini bir kenara bırakın; özellikle büyük şehirlerde yeni bir trend var: Formda kalmanın eğlenceli hali de diyebileceğimiz Pole Dance yani Direk Dansı.
Hollywood filmlerinden kafamıza kazınan striptiz sahnelerinin vazgeçilmezi direk dansı nasıl oldu da ülkemizde hem de her kesimden kadın arasında popüler oldu? Cevabı basit; tangonun çekiciliği, Latin danslarının kıvraklığı, pilatesin kas yapma ve vücudu güzelleştirme etkileri bir araya geldi çünkü. Bu da kadınlar için vazgeçilmez bir kombinasyon. Hem dans, hem spor; müzikle iç içe olduğu için yaparken sıkılmıyorsunuz, kendinizi son derece feminen hissediyorsunuz, üstelik fit kalıyorsunuz, sıkılaşıyorsunuz. İşte bu gerçekler kadınları direk dansı stüdyolarında buluşturuyor.
1000 yıllık dans
Direk dansı ülkemizde yeni popüler olsa da, direklerle dans etmenin kökeni çok eskilere; Çin ve Hindistan’a dayanıyor. 12.Yüzyılda bu ülkelerde direk dansı bir çeşit güç gösterisiymiş. Aynı yüzyılda Afrika’da da bereket dansı olarak yapılan direk dansı 17.yüzyılda Viktorya döneminde masumiyetin simgesi olmuş, Striptiz için kullanılmaya başlanması ve kafamızda “seksi dans” algısı yaratması ise 20.yüzyılın sonlarına doğru olmuş.
Neden direk dansı?
Kadınlar olarak kendimizi güzel hissetmeye ihtiyacımız var; bu dans kişiye kendisini güzel ve çekici hissettirmenin en keyifli yolu. Hareketle salgılanan mutluluk hormonu enerjinizi yükseltecek, vücudunuzda gördüğünüz olumlu değişiklikler özgüveninizi tazeleyecek. Ayrıca girdiğiniz herhangi bir ortamda direk dansıyla ilgilendiğinizi söylemek bile yeteri kadar seksi!
Daha fit bir görünüm hepimizin hayali. Yemeğe tuz serperken üst kollarınıza bakın, sarkmaya ve sallanmaya başladıysa belki de direk dansına başlamalısınız. Her hafta düzenli olarak derslere devam ederseniz birkaç ayın sonunda istediğiniz gibi kaslı ve sıkı kollarınız olacaktır.
Daha dik bir duruş istiyorsanız doğru yerdesiniz, sırt kaslarınız güçlenecek, esnek bir vücuda kavuşacaksınız.
Ciddi bir fiziksel efor sarf etmek elbette beraberinde kilo vermeyi de getirecek. Ama sadece kilo vermek niyetindeyseniz direk dansına başlamayın. Eğlenmek bu dansın temel amacı!

1 Ekim 2015 Perşembe

tropikal kurutulmuş meyveler - papaya


Papaya Kavun Ağacı olarakta adlandırılır. Papaya egzotik meyveler arasında çok değerli bir yere sahiptir. Protein, mineral ve vitaminler gibi günlük alınması gereken besinlerin önemli bir kısmı bu besinlerden sağlanabilir. Papayalar olgunlaştıkça içerdikleri C vitamini miktarı da artar. İçerdiği karbonhidrat da tabi şekerlerden gelmektedir. Güney Afrika, Latin Amerika, Avustralya ve Hawai de üretilmektedir.
Papayanın Faydaları
Papaya enerji veren bir besin olması sebebiyle gelişmekte olan çocuklar, hamile ve emziren bayanlar için mükemmel bir kuvvet deposudur. Büyüme çağındaki çocuklara tavsiye edilmektedir. Sindirimi en kolay meyvelerden biri olmasının yanı sıra diğer besinlerin kolayca sindirilmesine de katkıda bulunur. Papaya da bulunan papain adlı enzim yiyeceklerdeki proteinin sindirilmesine yardımcı olur ve özellikle mide suyu eksikliği olması ya da midede çok fazla oranda sağlıksız sıvı bulunması durumunda hayli etkili bir maddedir. Düzenli yendiği takdirde kabızlığa, kanayan basur ve kronik ishale iyi gelir.