Seksapeli,
tarzı ve kocaman gülümsemesiyle Marilyn Monroe tüm dünyanın aklını başından
aldı, dolgun hatların ve kıvrımların ne kadar güzel olabileceğini gösterdi,
sinemanın kıskanılan kraliçesi haline geldi, sesiyle dinleyenleri büyüledi;
kısacık hayatına pek çok öykü sığdırdı ve henüz çok gençken aramızdan ayrıldı.
Oysa bugün bile güzel bir sarışın, rüzgârda uçuşan beyaz elbise gördüğümüzde
veya kalabalık bir ortamda diğer tüm kokuların içinde Chanel No.5 kokusunun
ayrımına vardığımızda aklımıza Marilyn Monroe geliyor. Demek ki o hala bir
efsane ve ölmeye de pek niyeti yok gibi görünüyor.
Marilyn
ve kariyer
Norma
Jeane, yani bizim bildiğimiz ismiyle Marilyn Monroe, 1944 yılında, henüz 18
yaşındayken bir ordu fotoğrafçısı tarafından keşfedildi. Bu keşifle birlikte
modellik yapmaya başlayan Norma, iki yıl sonra Twentieth Century Fox ile bir
film sözleşmesi imzalayarak en büyük tutkusu olan sinemaya ilk adımı attı.
Kıvrımlı
hatları, seksapeli ve sarıya boyadığı saçları Marilyn’i gösteri dünyasına hızla
soksa da, aynı zamanda o dünyada başarılı bir kariyer edinmesine engel olan
şeyler de oldu. Uzun sayılabilecek bir süre küçük rollerin ötesine geçemedi,
çünkü onun gibi pek çok “sarışın” vardı. Bu durum, sarışın figüran kızların
arasından sıyrılması için Marilyn’i daha çok motive etti. Amerika, kazandığı
parayla psikolojik sorunları olan annesini daha iyi şartlarda bir akıl
hastanesine yatırmak isteyen, içinden geldiği gibi davranan, belki biraz saf
ama her zaman seksi bu kızı bağrına bastı. Filmlerde adı Elizabeth Taylor,
Grace Kelly gibi isimlerle beraber anılmaya başlandı.
1953’te
Marilyn Monroe’yu yıldızlığa terfi ettiren üç yapım – Niagara, Erkekler Sarışın
Sever ve Bir Milyonerle Nasıl Evlenilir – piyasaya sürüldü. Oyunculuk anlamında
başarısını kanıtlayan filmler Marilyn’in “Hollywood’un en seksi kadını” imajını
da pekiştirdi. Bu seksi imajı yüzünden hayranlık duyulan kadın, ne ironiktir ki
aynı sebep yüzünden çoğu entelektüeller tarafından küçümsendi.
İlham
veren bir stil
Marilyn
Monroe, dolgun hatları ve muhteşem kıvrımları kadar tarzıyla da milyonlarca
insanı büyüledi. Elbiselerinde daha ziyade göğüs ve sırt dekoltesini tercih
eden Monroe, The Seven Year Itch filminde giydiği etekleri uçuşan beyaz
kıyafeti ile efsaneleşse de, ince belini ve kum saati formunda vücudunu ortaya
çıkaran dar elbiseleri de çok seviyordu. Dizinin altında biten elbiseleri
sayesinde olduğundan daha uzun görünen Monroe, kıyafetlerini genelde şık
stilettolarla kombinliyordu. Güzel yüzünü gölgede bırakmamak için boynunda
gösterişli kolyeler takmaktan kaçınan yıldız sallanan pırlanta küpeler ve
yüzüklerle ışıltısını tamamlıyordu.
Marilyn
ve ilişkiler
İlk
evliliğinin ardından iki evlilik daha yaptı Marilyn Monroe. Bunlardan birincisi
Joe DiMaggio isimli ünlü beyzbol oyuncusu, diğeri ise Pulitzer ödüllü yazar
Arthur Miller’laydı. İkinci kocası Joe DiMaggio, Norma Jeane için belki uygun
bir eşti ama Marilyn Monroe’ya uygun olmadığı kesindi. Karısını kitlelerle
paylaşmak zorunda olması ve bunun yarattığı kıskançlık Marilyn Monroe-Joe DiMaggio
evliliğini bitirdi. Arthur Miller ile olan evliliği de belki de Marilyn’in
kendisini küçümseyen entelektüel çevrelere verdiği bir cevaptı. Zeki bir adam
ve başarılı bir yazarı evliliğe ikna etmiş bir kadının sanıldığı kadar aptal
bir sarışın olmadığını gösterme çabası. Alkışlarla mutlu olan ve toplumun her
kesiminin alkışlarına muhtaç olan bir kadının böyle düşünmesi muhtemel. Gerçek
aşk ise son yıllarında girdi Marilyn’in hayatına. İstediği her erkeğin gönlünü
fetheden bu kadının Amerika Başkanı John F.Kennedy ile gizli ilişkisi onu çok
yıprattı. İçki ve ilaçların dozu günden güne arttı. İşindeki disiplinsizlik ile
psikolojik sorunları yüzünden sinemada düşüşe geçmesi bunalımını körükledi ve
intihara teşebbüs etti. İlk intihar denemesinde kurtulan Monroe’ya destek
Kennedy’den geldi. 45 yaşına girecek olan John F.Kennedy için Madison Square
Garden’da yapılacak kutlamada, doğum günü şarkısının Monroe tarafından
seslendirilmesi istendi. Çok heyecanlanan Marilyn birkaç günlüğüne de olsa
içkiyi ve hapları bıraktı, Başkanla beraber tüm Amerika’nın gözlerini
kamaştıracak bir elbiseyle “iyi ki doğdun” şarkısın söyledi. Başkanın karısı
Jackie Kennedy’nin katılmadığı kutlamada Monroe’nun söylediği şarkı ve ardından
sahneyi terk etmesi tarafların gayri resmi aşk ilanı gibiydi ve gündemi uzun
süre meşgul etti.