Kendinizi bitkisel
yağların koku ve cazibesine kaptırmadan önce...
Aromaterapi güvenli ve doğal bir destekleyici tedavi şekli olmakla birlikte,
kullanılan yağların organizma üzerindeki etkileri dolayısıyla ancak belirli
kurallara uygun olarak uygulanması durumunda güveni olacaktır.
Aromaterapik yağların kalp ritmini arttırabileceği, tansiyonu
yükseltip/azaltabileceği, kadınlarda adet kanamasını arttırabileceği, düşüklere
sebebiyet verebileceği ve daha pek çok özelliği göz önünde bulundurulduğunda,
aromaterapinin sadece bilinçli bir şekilde kullanımı öngörülebilir. Burada da
aromaterapi konusunda ihtisas sahibi bir hekimin önerileri doğrultusunda
kullanımı önem arzetmektedir. Eğer bitkisel yağların güzel kokularına kapılarak
organizma üzerindeki olası etkilerini gözardı ederseniz, o taktirde oldukça
riskli bir durumla ve hatta hayati tehlike ile karşı karşıya olduğunuz
konusunda dikkatinizi çekmek isteriz.
Genel anlamıyla aşağıdaki hususlar dikkate alınmalıdır;
1) Özellikle hamilelik sürecinde ve çocuklara karşı çok dikkatli
kullanılmalıdır.
2) Bazı yağlar oldukça tahriş edici olabildiğinden cilde yönelik uygulamalarda
dikkatli olunmalıdır.
3) Herhangi bir ilaç kullanım süresince aromaterapik yağ kullanılmamalıdır.
Zira, aromaterapik yağlar kullanılan ilacın etkilerini yok edici veya arttırıcı
etki gösterebilirler.
4) Bitkisel yağlar organizma açısından zehirleyici olabilirler. Öncelikle
karaciğer ve böbreklerle ilgili riskli durumlar ortaya çıkabilir. Zehirleyici
özellikleri dolayısıyla kullanım süreleri, kullanım şekilleri ve dozajları
oldukça önemlidir.
5) Astım ve benzeri rahatsızlıkları olanlar tarafından aromaterapi solunum
yoluyla uygulanmamalıdır.
6) Bitkisel yağlar hiçbir şekilde ve ne sebeple olursa olsun, gözlere tatbik
edilmemelidir.
7) Aromaterapik bitkisel yağlar alerjik bünyelerde dikkatle uygulanmalıdır.
8) Pek çok bitkisel yağ, ciltte güneşe karşı hassasiyet durumu doğurabilir. Bu
durum, ciltte güneş yanıklarına sebebiyet verecektir. Bu tür yağların kullanımı
sonrasında asgari 12 saat güneşe çıkılmamalıdır.
9) Kafur, karabiber, okaliptüs ve pek çok nane çeşidi diğer tedavilerin
etkilerini yok edeceğinden, diğer bir tedavi şekli sürecinde aromaterapi'den
uzak durulması gereklidir.
10) Aromaterapi sonrası oluşabilecek sersemlik hissi sonucunda araç, iş
makinaları vb. aletlerin kullanımı sakıncalıdır.
11) Gereğinden uzun süre uygulanan solunum yollu aromaterapik tedavi baş
ağrısı, kusma ve baş dönmesine yol açabilir.
12) Pek çok migren çeşidi için geçerli olmak üzere, migren atakları sırasında
aromaterapik tedavi uygulanması, durumu daha da kötüleştirebilir.
13) Yeni ve/veya erken doğan/prematüre bebeklere aromaterapi kesinlikle
uygulanmamalıdır.
14) Bitkisel yağlar çocukların erişiminden uzak, kilit altında muhafaza
edilmeli ve kesinlikle ağız yoluyla alınmamalıdırlar.
15) Evde muhafaza edilen aromaterapik yağ şişeleri etiketlenmeli, damlalıklı
bir şişe ve çocuklar tarafından açılamayacak bir kapak ile emniyete
alınmalıdırlar.
16) Aromaterapik yağların ağız yoluyla alınması durumunda en kısa sürede tıbbi
müdahale gereklidir. Müdahalede bulunan doktora hangi aromaterapik yağın
alındığının bildirilmesi faydalı olacaktır.
17) Aromaterapinin doktor kontrolu altında kullanımında bebekler, yetişkinler
ve yaşlılar için farklı dozlar gereklidir. Bazı yağlar ise aromaterapi
sırasında kesinlikle kullanılmazlar.
18) Bergamot, greyfurt, limon, ağaçkavunu, portakal, turunç ve melekotu gibi
yağlar fotosensitiviteyi (güneşe karşı duyarlılık) arttıracağından güneşte veya
solaryum'da kullanılmamalıdır.
19) Yüksek tansiyonu olan kişilerce biberiye kullanılmamalıdır.
20) Sara/epilepsi rahatsızlığı bulunan kişilerde rezene, okaliptüs ve kekik
kullanılmamalıdır.
21) Diyabet rahatsızlığı olan kişilerde okaliptüs, ıtır ve limon
kullanılmamalıdır.
22) Karanfil, fesleğen, yalancı mirha, ardıç, biberiye, tatlı mercangüç,
oğulotu, adaçayı, rezene, anason, servi, yasemin, hardal, karaturp,
ingiliznanesi, kekik ve melisa gibi yağlar hamilelik süresince kesinlikle
kullanılmamalıdır.
23) Anason, hintlimonu, havuç tohumu, tarçın, karanfil, kekik ve kafur gibi
yağlar diğer bir yağ ile karıştırılarak seyreltilmeden, saf olarak
kullanılmamalıdır.
24) Tarçın ve karanfil yüz bölgesinde kullanılmamalıdır.
25) Fesleğen, rezene, hintlimonu, biberiye, limon verbena ve diğer asitli
yağlar hassas ciltlerde kullanılmamalıdır.
26) Aromaterapik yağlar ağız yoluyla alınmamalıdır.
27) Ateşli hastalıklar ve ateş, deri veya eklem iltihapları, bilinmeyen kaşıntı
ve kızarıklıklar, ödem ve şişmeler, bilinmeyen iltihaplı durumları, yaralar,
Spor yaralanmaları ve burkulmalar, kas yırtılmaları veya bağdokusu
zedelenmeleri, kemikler kırıkları, açık yaralı yanıklar, varisler, kanser
türleri ve ameliyat sonralarında tedavi maksadıyla aromaterapi
uygulanmamalıdır.
Günlüğünüz karşısında ruhen çırılçıplak kalmayı göze alabileceğiniz belki de tek dostunuz.
29 Haziran 2016 Çarşamba
27 Haziran 2016 Pazartesi
26 Haziran 2016 Pazar
topuk çatlakları için krem
Topuk çatlağını önlemek ve önüne geçip topuklarınızın düzgün görünmesini sağlamak için demenizi tavsiye ediyoruz
Gerekli malzemeler ve uygulama:
4 tatlı kaşığı vazelini benmari usulü eritin İçine
1 çay kaşığı hindistan cevizi yağı
1 çay kaşığı zeytin yağı
1 tatlı kaşığı alovera yağı
ekleyip karıştırın. Akşam yatmadan topuklarınıza sürüp çorap giyin ve ayaklarınızda çorap varken uyuyun
Topuk Kremi
1 fincan vazelin kremi
5 adet dövülmüş aspirin
Yarım limon
Tüm malzemeyi karıştırın. Yarım kova suya deniz tuzu koyup ayaklarınızı yarım saat bekletin. Ayaklarınızı kuruladıktan sonra hazırladığınız karışımı ayaklarınıza yedire yedire sürün
24 Haziran 2016 Cuma
çikolatalı cevizli kurabiye
Malzemeler:
240 gr. Tereyağı
135 gr. Esmer şeker
135 gr. Toz şeker
1 Yumurta
135 gr. Un
1 çorba kaşığı kabartma tozu, bir
tutam tuz.
1 çay kaşığı vanilya özü
120 gr. Ufalanmış bitter çikolata,
120 gr. Ufalanmış sütlü çikolata,
135 gr. Yulaf ezmesi
80 gr. Hindistan cevizi
50 gr. Ceviz.
Yapılışı: Yumuşamış tereyağını esmer ve toz
şekerle mikserle çırpın. Sonra yumurta ve vanilya özünü de ilave ederek
karışımı yeniden mikserle karıştırın. Sonra un, kabartma tozu, tuzu ekleyerek
kaşıkla iyice harmanlayın. En son ufaladığınız çikolataları, yulaf ezmesini,
hindistan cevizi ve küçük küçük kırdığınız cevizleri ekleyin. Tepsiye
yaydığınız yağlı kâğıdın üzerine 5 cm aralıklarla hazırladığınız karışımdan bir
çorba kaşığı dolusu dökün. Önceden ısıttığınız fırında 12 dakika pişirin.
23 Haziran 2016 Perşembe
dardanel tonlu domatesli spaghetti
2 kutu
dardanel ton
400 gr
spaghetti
100 ml
ayçiçeği ve zeytinyağı karışımı
2 diş
sarımsak
1 kutu
doğranmış domates
Maydanoz
yaprakları
50 ml
beyaz şarap
Parmesan
peyniri
Tuz
Biber
Sarımsakları
kızgın ya karışımının içinde rengi değişene kadar kavurun ve bir kaşık
yardımıyla kavrulduktan sonra yağdan çıkarın.
Spaghetti’yi
dirice haşlayın.
Doğranmış
domatesleri aynı yağa ekleyin ve kaynamaya başlayana kadar kaynatın.
Şarabı,
süzülmüş dardanel ton parçalarını, fesleğen yapraklarını da kaynayan karışıma
ekleyin, tuz ve biberle tatlandırın. Kısa bir süre daha pişirdikten sonra
ateşten alın.
Hazırladığınız
sosu haşlanmış spaghettinin üzerine dökün.
Parmesan peyniri ve maydanoz yapraklarıyla
süsleyerek servis edin
21 Haziran 2016 Salı
20 Haziran 2016 Pazartesi
keçiboynuzu
İngilizcesi her ne kadar “carob” ise de, genelde “St.
Johns Bread” olarak bilinir. Almanca’sı da “johannisbrot” dur. Her iki lisanda
da “Yakup Peygamberin Ekmeği" anlamına gelir. Yakup peygamberin çölde
ekmek yerine tükettiği bir meyvedir. Yaklaşık 5000 yıldan beri bilinen bir
meyvedir. Birkaç yüzyıl öncesine kadar yapılan tatlılarda ağırlıklı olarak
harnup kullanılırdı veya şeker yerine yenilirdi. Günümüzde beyaz şeker
üretiminin başlamasıyla bu kültür ve sağlıklı beslenme yapısı yok olmuştur. 1930'lu
yıllarda İspanya’daki savaş esnasında çocukların sağlıklarını
koruyabilmelerinde keçiboynuzu tüketiminin önemi çok büyük olmuştur. İkinci
Dünya Savaşı'nda Almanların işgalinde olan Yunanistan adalarında yaşamakta olan
halk açlık tehlikesini keçiboynuzu sayesinde aşmıştır.
Harnup ağacı ilk onbeş yıl hiç meyve vermeyen bir ağaçtır. Yetişkin bir ağaç 1000 kiloya kadar meyve verebilmektedir. Keçiboynuzunun içerdiği çekirdeklerin her biri 0,2 gram gelir. Bu çekirdeklerin ebatlarına bakılmaksızın her biri aynı ağırlıktadır. Yani, tek bir harnup çekirdeği 0,2 gram ağırlığındadır. Bu 0,2 gram ağırlık neden bu kadar mühim diye soracak olursanız, cevabı eski çağlara kadar dayanır. Antikçağda ve daha öncesinde altın ve kıymetli taşları hassas olarak tartabilmek için keçiboynuzunun çekirdekleri kullanılmıştır. Günümüzde de 0,2 gramın karşılığı 1 Karat olarak kullanılmaktadır. Kıymetli taş veya metal satanların kullandıkları 1 Karat buradan gelmektedir. Karat kelimesi keçiboynuzunun (harnup) Latince adı olan “Ceratonia”dan türetilmiştir. Beş tane keçiboynuzu çekirdeği 1 gram ağırlığındadır.
Migren şikâyeti olanlar genelde çikolataya karşı açlık duymaya başladıklarında migren ağrılarının başlama devresine girmişler demektir. Unutmayınız ki, çikolatanın temel maddesi kakaodur. Harnup kakaoya karşı alerjisi olanlara ideal bir alternatif çözüm getirmektedir. Eğer kakaoya karşı alerjiniz varsa, keçiboynuzunu rahatlıkla tercih edebilirsiniz. Unutmayınız ki, kakao vücudumuzda alerjiye neden olan antikor üretimine sebep olmaktadır. Bu nedenle alerjiye yatkınlığı olanların veya alerjik reaksiyonları olanların kakao tüketiminde ölçülü olmalarını tavsiye ederim.
Kür 1: Genel nefes darlığı, alerjik nefes darlığı ve soğuk alerjisi durumunda
Orta büyüklükteki keçiboynuzundan 6-7 tanesini önce soğuk su altında yıkayınız. Daha sonra bunları küçük küçük (3-4 cm uzunluğunda) kırarak, kaynamakta olan yarım litreye yakın suyun içine atınız. Hafif ateşte 7-8 dakika kaynatınız. Soğuduktan sonra süzerek suyunu cam şişeye doldurunuz. Buzdolabında en fazla üç gün beklete- bilirsiniz.
Hergün sabah kahvaltısı arasında ve akşam yemeğinden önce bir çay bardağı içilir. Yaklaşık yarım litre olarak hazırladığınız keçiboynuzu suyu üç gün buzdolabında bozulmadan korunabilir. Her üç günde bir, taze olarak hazırlamanız gerekecektir. Hiç ara vermeden 20 gün uygulayınız. Yirmi gün tamamlandıktan sonra aynı şekilde hiç ara vermeden 15 gün devam ediniz. Onbeş günlük kürü uygularken bir çay bardağı içerisine bir küçük çay kaşığı bal ilave edip karıştırınız, sabah kahvaltınız arasında ve akşam yemeğinden önce birer çay bardağı içiniz. Keçiboynuzu kürünü uygularken sabah kahvaltınızda ayrıca bal tüketmeyiniz.
Dikkat: 5 ile 12 yaş arasındaki çocuklarda nefes darlığı veya alerjiye bağlı nefes darlığı söz konusu ise, bu taktirde uygulama 1’ e göre sadece bir çay bardağı sabah kahvaltısı arasında içilecektir. Akşam yemeklerinde içilmeyecektir
Dikkat: Bu kürü uygularken kahvaltıda ayrıca bal tüketmeyiniz. Daha güçlü olur diye bir çay kaşığından daha fazla bal ilave etmeyiniz.
Kür 2: Akciğer kanserini önleyici olarak
Kür 1 den en önemli farkı ve dikkat edilmesi gereken nokta kaynama süresidir. Soğuk su altında 6-7 adet keçiboynuzunu yıkadıktan sonra 600-650 ml (yarım litreden biraz fazla) kaynamakta olan suyun içine kırarak atınız. 3-4 dakika hafif ateşte ağzı kapalı olarak kaynadıktan sonra 20 dakika soğumaya bırakınız. Yirmi dakika sonra harnup parçalarını temiz bir kaşık ile kabın içerisinden çıkartınız. Soğuduktan sonra temiz bir kaba suyunu alınız. Her ay 4 gün, sabah ve akşam birer çay bardağı içilir.
Kür 3: Hareketli sperm sayısını ve kalitesini artırıcı ve de erkeklerdeki iktidarsızlığa karşı
Kaynamakta olan yaklaşık yarım litre suya 6–7 adet keçiboynuzunu küçük küçük kırarak atınız. Ağzı kapalı olarak hafif ateşte 3 dakika kaynatınız. Kaynama süresi tamamlandıktan sonra ocağın altını kapatınız ve 20 dakika dinlendiriniz. Dinlenme süresi tamamlandıktan sonra kaşıkla keçiboynuzu parçalarını çıkartınız. Soğuduktan sonra yarısını sabah aç karna, diğer yarısını da akşam yatağa giderken içiniz. Bu uygulamaya bir hafta boyunca her gün devam ediniz. Birinci haftadan sonra 3 ay boyunca her gün akşam yatağa giderken bir su bardağı içiniz. Daha sonraki aylarda zaman zaman uygulayınız.
Kür 4: Akciğer ödemine karşı
Kaynamakta olan yaklaşık yarım litre suya 6–7 adet keçiboynuzunu küçük küçük kırarak atınız. Ağzı kapalı olarak hafif ateşte 6 dakika kaynatınız. Kaynama süresi tamamlandıktan sonra ocağın altını kapatınız ve 15 dakika dinlendiriniz. Dinlenme süresi tamamlandıktan sonra kaşıkla keçiboynuzu parçalarını çıkartınız. Soğuduktan sonra üçte birini sabah aç karna, üçte birini öğlen aç karına, son kalan üçte birini de akşam yatağa giderken içiniz. Bu uygulamaya bir hafta boyunca her gün devam ediniz. İkinci haftadan itibaren haftada dört gün ödem tamamen bitene kadar kür uygulamaya devam edilir.
Harnup ağacı ilk onbeş yıl hiç meyve vermeyen bir ağaçtır. Yetişkin bir ağaç 1000 kiloya kadar meyve verebilmektedir. Keçiboynuzunun içerdiği çekirdeklerin her biri 0,2 gram gelir. Bu çekirdeklerin ebatlarına bakılmaksızın her biri aynı ağırlıktadır. Yani, tek bir harnup çekirdeği 0,2 gram ağırlığındadır. Bu 0,2 gram ağırlık neden bu kadar mühim diye soracak olursanız, cevabı eski çağlara kadar dayanır. Antikçağda ve daha öncesinde altın ve kıymetli taşları hassas olarak tartabilmek için keçiboynuzunun çekirdekleri kullanılmıştır. Günümüzde de 0,2 gramın karşılığı 1 Karat olarak kullanılmaktadır. Kıymetli taş veya metal satanların kullandıkları 1 Karat buradan gelmektedir. Karat kelimesi keçiboynuzunun (harnup) Latince adı olan “Ceratonia”dan türetilmiştir. Beş tane keçiboynuzu çekirdeği 1 gram ağırlığındadır.
Migren şikâyeti olanlar genelde çikolataya karşı açlık duymaya başladıklarında migren ağrılarının başlama devresine girmişler demektir. Unutmayınız ki, çikolatanın temel maddesi kakaodur. Harnup kakaoya karşı alerjisi olanlara ideal bir alternatif çözüm getirmektedir. Eğer kakaoya karşı alerjiniz varsa, keçiboynuzunu rahatlıkla tercih edebilirsiniz. Unutmayınız ki, kakao vücudumuzda alerjiye neden olan antikor üretimine sebep olmaktadır. Bu nedenle alerjiye yatkınlığı olanların veya alerjik reaksiyonları olanların kakao tüketiminde ölçülü olmalarını tavsiye ederim.
Kür 1: Genel nefes darlığı, alerjik nefes darlığı ve soğuk alerjisi durumunda
Orta büyüklükteki keçiboynuzundan 6-7 tanesini önce soğuk su altında yıkayınız. Daha sonra bunları küçük küçük (3-4 cm uzunluğunda) kırarak, kaynamakta olan yarım litreye yakın suyun içine atınız. Hafif ateşte 7-8 dakika kaynatınız. Soğuduktan sonra süzerek suyunu cam şişeye doldurunuz. Buzdolabında en fazla üç gün beklete- bilirsiniz.
Hergün sabah kahvaltısı arasında ve akşam yemeğinden önce bir çay bardağı içilir. Yaklaşık yarım litre olarak hazırladığınız keçiboynuzu suyu üç gün buzdolabında bozulmadan korunabilir. Her üç günde bir, taze olarak hazırlamanız gerekecektir. Hiç ara vermeden 20 gün uygulayınız. Yirmi gün tamamlandıktan sonra aynı şekilde hiç ara vermeden 15 gün devam ediniz. Onbeş günlük kürü uygularken bir çay bardağı içerisine bir küçük çay kaşığı bal ilave edip karıştırınız, sabah kahvaltınız arasında ve akşam yemeğinden önce birer çay bardağı içiniz. Keçiboynuzu kürünü uygularken sabah kahvaltınızda ayrıca bal tüketmeyiniz.
Dikkat: 5 ile 12 yaş arasındaki çocuklarda nefes darlığı veya alerjiye bağlı nefes darlığı söz konusu ise, bu taktirde uygulama 1’ e göre sadece bir çay bardağı sabah kahvaltısı arasında içilecektir. Akşam yemeklerinde içilmeyecektir
Dikkat: Bu kürü uygularken kahvaltıda ayrıca bal tüketmeyiniz. Daha güçlü olur diye bir çay kaşığından daha fazla bal ilave etmeyiniz.
Kür 2: Akciğer kanserini önleyici olarak
Kür 1 den en önemli farkı ve dikkat edilmesi gereken nokta kaynama süresidir. Soğuk su altında 6-7 adet keçiboynuzunu yıkadıktan sonra 600-650 ml (yarım litreden biraz fazla) kaynamakta olan suyun içine kırarak atınız. 3-4 dakika hafif ateşte ağzı kapalı olarak kaynadıktan sonra 20 dakika soğumaya bırakınız. Yirmi dakika sonra harnup parçalarını temiz bir kaşık ile kabın içerisinden çıkartınız. Soğuduktan sonra temiz bir kaba suyunu alınız. Her ay 4 gün, sabah ve akşam birer çay bardağı içilir.
Kür 3: Hareketli sperm sayısını ve kalitesini artırıcı ve de erkeklerdeki iktidarsızlığa karşı
Kaynamakta olan yaklaşık yarım litre suya 6–7 adet keçiboynuzunu küçük küçük kırarak atınız. Ağzı kapalı olarak hafif ateşte 3 dakika kaynatınız. Kaynama süresi tamamlandıktan sonra ocağın altını kapatınız ve 20 dakika dinlendiriniz. Dinlenme süresi tamamlandıktan sonra kaşıkla keçiboynuzu parçalarını çıkartınız. Soğuduktan sonra yarısını sabah aç karna, diğer yarısını da akşam yatağa giderken içiniz. Bu uygulamaya bir hafta boyunca her gün devam ediniz. Birinci haftadan sonra 3 ay boyunca her gün akşam yatağa giderken bir su bardağı içiniz. Daha sonraki aylarda zaman zaman uygulayınız.
Kür 4: Akciğer ödemine karşı
Kaynamakta olan yaklaşık yarım litre suya 6–7 adet keçiboynuzunu küçük küçük kırarak atınız. Ağzı kapalı olarak hafif ateşte 6 dakika kaynatınız. Kaynama süresi tamamlandıktan sonra ocağın altını kapatınız ve 15 dakika dinlendiriniz. Dinlenme süresi tamamlandıktan sonra kaşıkla keçiboynuzu parçalarını çıkartınız. Soğuduktan sonra üçte birini sabah aç karna, üçte birini öğlen aç karına, son kalan üçte birini de akşam yatağa giderken içiniz. Bu uygulamaya bir hafta boyunca her gün devam ediniz. İkinci haftadan itibaren haftada dört gün ödem tamamen bitene kadar kür uygulamaya devam edilir.
13 Haziran 2016 Pazartesi
COUNTRY COTTAGE PIE (KIR EVİ PAYI)
4 Kişilik Porsiyonu 535 kalori
Malzemeler:
125 gr. yıkanmış yeşil
mercimek
25 gr. tereyağı
1 adet kabuğu soyulmuş ve dilimlenmiş yabani havuç
2 kereviz sapı, dilimlenmiş
2 adet kabuğu soyulmuş ve küp küp doğranmış havuç
2 adet pırasa doğranmış
125 gr. yıkanmış ve kabaca doğranmış
mantar
4 çorba kaşağı beyaz şarap
5 çorba kaşığı soya
sosu
150 ml sebze suyu
2 çorba kaşığı domates
püresi
taze çekilmiş karabiber
Sosu için:
675 gr. kabuğu soyulmuş ve iri parçalar halinde doğranmış patates
25 gr. tereyağı
125 gr. rendelenmiş cheddar peyniri.
Yapılışı:
Mercimekleri kaynar suda 40 dakika haşlayın. Bu arada başak bir tavada
tereyağını eritin. Havuçları ve kerevizi ekleyip orta ateşte 15 dakika pişirin.
Pırasa ve mantarları da ekleyip 5 dakika daha ara ara karıştırarak pişirin ve
soya sosuyla, sherryi, domates püresi, sebze suyu ve karabiberi ekleyin.
Mercimekler yumuşayıncaya suyunu süzüp tereyağı ve taze çekilmiş karabiberle
iyice ezin, en son rendelenmiş peyniri ekleyin. Sebzeli karışımı 4 eşit
miktarda ayırın. Marketlerden alacağınız folyo kaplara ayırdığınız sebzeli
malzemeyi yerleştirin. Üzerlerine patatesli sosu dökerek 200 derece ısıtılmış
fırında üzeri kızarana kadar 20 dakika pişirin.
Dondurmak İçin:
Hazırladığınız sebzeli payı kaplara yerleştirdikten sonra sosunu da döküp,
en geç 4 ay içinde tüketilmek üzere deep-freez’de saklayabilirsiniz. Servis
yapmak için bir gece önceden derin donduruculardan çıkarıp, buzdolabına alın.
Çözüldükten sonra üzeri kızarana kadar fırında 25-30 dakika pişirin.
11 Haziran 2016 Cumartesi
elmasa hükmetmek imkansız
Elmas sözcüğü Yunanca’da
“hükmedilmez” anlamına gelen “adaelmas” sözcüğünden geliyor. Çoğu elmas en az
100 milyon yıllıkmış. 1 karat ağırlığında mücevherlik pırlanta çıkarmak için
yaklaşık 250 ton kimbelit toprak çıkartmak gerekiyor. Pırlantanın kalitesini
belirleyen dört özellik var. İngilizce buna “Cut - Color - Clarity ve Carat
Wegiiht”, kısaca “4C” deniyor.
Kesim (CUT): Kesimin hassasiyeti ve inceliği
pırlantanın ışığı yansıtma ve kırma oranlarını belirler. Doğru oranda kesilmiş
pırlantanın bir yüzeyinden giren ışık diğer yüzeyinden yansır ve dağılarak
“taç” denilen üst kısmından yayılır.
Renk (COLOR): Genel olarak bir pırlanta ne kadar
renksizse o kadar değerlidir. Nitrojen partiküllerinin verdiği renk çoğunluk
sarı ve kahverengidir. Öte yandan çok belirgin renge sahip pırlanta da az
bulunur. En makbul renkler kırmızı, pembe ve mavidir.
Berraklık (CLARITY): Pike (leke) adı verilen bu yabancı
maddecikler ne kadar az olursa pırlanta o denli ışık yansıtır. Bu nedenle daha
değerlidir.
Karat Ağırlığı (CARAT WEIGHT): Pırlantanın ağırlığı karat ile ölçülür. Karat sözcüğü eski mücevher
tüccarlarının pırlantalarını tartmakta kullandıkları “karob” adı verilen
keçiboynuzu tohumundan gelir. Gerçekten de böyledir. Standard bir sistem elde
edilene kadar değerli taşlar bu tohumlarla tartılıyordu. Bugün 1 karat: 0,2
gram.
Pırlanta Temizliği:
Deterjan banyosu ılık suyla dolu bir
kaba, bir miktar sıvı deterjan konur. Pırlantanızı yumuşak uçlu bir fırçayla
fırçalayın (diş fırçası bu işi görecektir) ve sonra da durulayın.
Ultrason ile temizleme ultrason
aleti deterjan ve su dolu metal bir kaptan oluşur. Çalıştırıldığında yüksek
titreşim ile mücevheri temizler.
Soğuk su ile temizleme pırlantalı
mücevherinizi 30 dakika süreyle 50/50 ölçü soğuk su-amonyak karışımında bekletin.
Ardından mücevheri çıkarıp, yumuşak bir fırça ile temizleyin. Son olarak tekrar
solüsyona batırdığınız pırlantayı kâğıt havlu üzerinde kurumaya bırakın.
8 Haziran 2016 Çarşamba
7 Haziran 2016 Salı
5 Haziran 2016 Pazar
vintage
Bireyin
aidiyet duygusunu harekete geçiren, eskiye ait güzel anları, önemli kişileri
anımsatan vintage parçalar önce modada ardından dekorasyonda karşımıza çıkmaya
başladı. Teknolojinin insan emeğine hükmettiği günümüz yaşam koşullarında;
yaşanmışlık izleri taşıyan objelerle ya da o döneme atıfta bulunan güncel
parçalarla dolu bir yolculuğa var mısınız?
Geçmiş
yıllara ait eski giysilerin yeniden yorumlanması anlamına gelen “vintage”
modası, bugün katı bir moda anlayışı benimseyerek trendlerin dışına
çıkmayanların aksine, kendi özgün tarzını yaratmak isteyenler için sunulmuş bir
“lüks” adeta. 70’li yılların başında önem kazanan ve şu anda tüm dünyayı kasıp
kavuran bu akım, gardırobumuzdan evimizin dekorasyonuna kadar her şeyi etkisi
altına almış görünüyor. Prada, Gucci, Louis Vuitton gibi önemli moda devleri de
özellikle son birkaç yıldır koleksiyonlarını 1940’lar, 50’ler, 60’lar, 70’ler,
80’lerden esinlenerek oluşturuyor.
En
iyi vintage parçalar hangi döneme ait?
20’lerin
Chanel ya da Lanvin’i, 30’ların Nina Ricci, Madam Gres’i, 50’lerin Guy Laroche,
Christian Dior, Givenchy, Balenciaga’sı, 60’ların Yves Sain Laurent’i, Paco
Rabanne’ı, 80’lerin Missoni’si, Chloe’si, Vivien Westwood’u, Jean Paul
Gaultier’i, Karl Lagerfeld’i en iyi vintage ürünler arasında yer alıyor.
Modada
vintage
Vintage
aslında şarap için kullanılan bir terim. Bağbozumu ve üzümlerin toplanıp
üretimine başlanılan yıl anlamında kullanılıyor. Kimi zaman da, şampanyada
olduğu gibi, bir şarabın tek bir yılın ürünü olduğunu anlatıyor. Ve iyi
koşullarda saklanan şarap yıllanıyor; yıllandıkça daha değerleniyor. Moda
vintage terimini şaraptan ödünç aldı. Geçmiş yıllara ait giysilerin yeniden
hayat bulmasıyla, yorumlanmasıyla eş anlamlı kullanıldı. Elbiseler, ayakkabı,
çanta, şapka ve birçok eşya şarap gibi yıllandıkça değerleniyor. Bir giysinin
vintage olması için sadece eski olması yetmiyor, ait olduğu dönemin
özelliklerini taşıması, iyi bir kumaş, iyi bir dikiş ve iyi bir işlemeye sahip
olması da aranan koşullar arasında. Vintage akımı, yani eski kıyafetlerin yeni
yorumlar katılarak giyilmesi 70’lerin başında ortaya çıktı; 80’lerde bir moda
akımı olarak benimsendi. Özgün tarzını yaratmak isteyenler, herkesin
giydiğinden, her yerde bulabileceğinden farklı giysiler taşımak isteyenler bu
moda akımını çok sevdi. Çok iyi bir vintage giysiye, çantaya ya da ayakkabıya
sahip olmak son derece pahalı.
Vintage’ın
5 ası
Puantiye
1910’lardan
itibaren kartpostallarda resimlerini gördüğümüz incecik belli, jartiyerli ve
kışkırtıcı kadınlar 1941’de toplumsal kimliklerdirmeden nasibini aldılar ve
pin-up deyimi böyle ortaya çıktı. Haliyle vintage kıyafetler peşinde koşuyorsanız
Betty Grable, Ingrid Bergman gibi pin-up’tan akılda en çok kalan detay ise
rengarenk puantiyeler. Puantiyeli diz boyu bir etek ya da vücut kıvrımlarını
vurgulayan elbise bu döneme atıfta bulunacak.
Kalp
yaka elbise
Marilyn
Monroe’dan Grace Kelly’ye pek çok vintage kraliçenin favorisi kalp yaka
elbiseler. Dozunda dekoltesiyle boyun ve omuzları daha narin gösteren bu model
elbiseler çoğunlukla bele sımsıkı oturuyor ve bollaşan etekleriyle de kadın
vücudunu hep idealize edilen formda gösteriyor.
Ayakkabı
Kalın
kısa topuklar ve Mary Jane ayakkabılar vintage görümünü en önemli
tamamlayıcıları. Ama biz yine de bilekteki bandıyla Mary Jane’leri bacaklarınız
kısaysa, ayak bilekleriniz kalınsa ya da eteğiniz mini değilse giymenizi pek
tavsiye etmiyoruz. Çünkü her ne kadar rahat görünse de kambinlenmesi zor bir
tamamlayıcı…
Şapka
1930’lar
ve 40’ların başında daha yumuşak formlarda, 50’lere gelindiğinde New Look
akımının da etkisiyle daha sert çizgilere sahip olabilir ama şapka vintagesever
bünyelerin sevmesi gereken en önemli aksesuar dersek yanlış olmaz.
İnci
Çeşitli
uzunluklarda inci kolyeler Coco Chanel’den Elizabeth Taylor’a kadar pek çok
ismin vazgeçilmezi. Vintage görünümün romantizmle olan güçlü ilişkisinden
hareketle inci parçaya yatırım yapmak çok yerinde bir karar. Paris
Clignancourt’taki bitpazarında ikinci el ve gerçekten vintage sözcüğünün
hakkını veren bir inci kolyeyle karşılaşacağınız gibi takı satan mağazalardan
da tarzınıza uygun bir paça edinebilirsiniz.
4 Haziran 2016 Cumartesi
3 Haziran 2016 Cuma
RUS MUTFAĞI
PİROŞKİ (6 kişilik)
Malzeme:
500 gr un,
250 gr tereyağ,
20 cl süt (bir çay fincanı)
4 yumurta,
40 gr yaş maya,
1 çay kaşığı tuz, ½ çay kaşığı
şeker.
Hazırlanışı:
Mayayı sütün yarısının içinde
eritin; un, tuz ve şekerle karıştırın, az su ile yoğurun, top yapın.
Üzerine bıçakla 3-4 çizik atıp, ıslak bir bezle kapatın; oda sıcaklığında 25-30
dakika kabarana kadar bekletin. Yumurtaları erimiş tereyağı ile çırpın, ısıttığınız
sütü katın; bu karışımı hamura yedirin. Yeniden üzerini kapatıp kabarması için,
2.5-3 saat bekletin. Sonuçta hamurun ilk hacminin iki misli olması gerekir. Bu
yöntemle hazırladığınız Piroşki hamurunu, çeşitli harçlarla doldurup, önceden
kızdırılmış (230-240 ºC) fırında 15 dakika pişirmeniz gerekir.
Kıymalı pirşoki’nin harç
tarifi:
400 gr yağsız dana kıyma,
2 katı yumurta,
1 soğan,
50 gr tereyağ,
dereotu, tuz, karabiber.
Soğanı ince rendeleyin, yağda
pembeleştirin, kıymayı ekleyin ve 3-4 dakika çevirin. Ezilmiş katı yumurtaları,
ince kıyılmış dereotunu, tuzu, biberi ilave edin. Ateşten alın. Bu harcı
yukarıdaki tarifi göre hazırladığınız piroşkilerin içine doldurun.
BÖFSFROGONOF (6 Kişilik)
Malzeme:
1 kg bifteklik dana eti (şerif
seklinde doğranmış olacak),
250 gr mantar,
1 iri soğan,
250 gr krema,
40 gr tereyağ,
3 kaşık sıvı yağa
2 kaşık domates salçası,
tuz, biber, maydanoz.
Hazırlanışı:
Çelik veya dökme demir bir tavada
kızdırdığınız 20 gr tereyağında etleri devamlı çevirerek kızartın. Bekletin.
Aynı anda soğanı ince rendeleyin ve kalan tereyağ ve sıvı yağda pembeleştirin.
Salçayı ve ayıklanmış mantarları ekleyin, etleri katıp karıştırın. Tuz, biber
kıyılmış maydanoz ve kremayı ilave edin, çok kısık ateşte 15 dakika pişirin.
KURİSTİKİ (veya kovorost 6 kişilik)
Malzeme:
400 gr un,
2 yumurta,
2 yumurta sarısı,
2 kaşık şeker,
2 kaşık votka,
1 çimdik tuz, üzerine serpmek için
pudra şekeri, kızartma yağı.
Hazırlanışı:
Unun ortasını açın, bütün malzemeyi
ekleyin, az su ilave ederek kıvamlı ve ele yapışmayan bir hamur yoğurun.
Üzerini nemli bezle kapatıp, bir saat bekletin. Hamuru merdane ile unlu bir
zemin üzerine olabildiği kadar inceltin 12 çarpı 3 cm’lik şeritler kesin
ortalarından boğum yapın. Yağınızı tavada kızdırın, kurustikileri iki tarafı
pembe olacak kadar kızartın, emici kağıda çıkartın, üzerine bol pudra şekeri
serperek ılık servis yapın.
PAŞKA (paskalya’da yapılan özel bir
tatlı 6-8 kişilik):
Malzeme:
1\2 tuzsuz taze lor peyniri (Rusça
Tvorog),
1\2 kg pudra şekeri,
250 gr yumuşamış tereyağ,
2 yumurta sarısı,
200 gr çeşitli meyve şekerlemeleri,
30 gr çekilmiş badem.
Hazırlanışı:
Lor peynirini 1-2 gün temiz torbada
asın; bütün ekşi suyunun gitmesi gerekir. Yumurtaları şekerle beyaz olana kadar
çırpın, tereyağı, peynir, şekerlemeler ve bademi ekleyin. Pütürsüz bir kıvam
alınca dibine yağlı kağıt yayılmış kalıba dökün ve en az 24 saat dolapta
bekletin. Rusya’da geleneksel olarak, kalıp halinde tahta saksılar
kullanılmaktadır.
BİLİNİ (20 adet için)
Malzeme:
1\2 kg un,
1 iri su bardağı süt (50 cl.),
4 yumurta,
100 gr, tereyağ,
30 gr yaş maya,
3 tatlı kaşığı şeker,
1 çay kaşığı tuz.
Hazırlanışı:
Mayayı ılık su içinde eritin. Unu
eleyerek geniş bir kaba alın, ortasını açın; maya, tuz ve şekerle birlikte
elinize yapışmayacak kıvamda yoğurun, top yapın üzerini 20 dakika bekletin.
Yumurtaların sarılarını tek tek ilave edin. Tekrar homojen bir hal alıncaya
kadar yoğurun; 20 dakika daha üzerini örterek bekletin. Sütü tereyağı ile
birlikte ısıtın, yağ tamamen eriyince hamura katın; hamurunuz koyu fakat akıcı
kıvamda olmalıdır. Son olarak yumurta beyazlarını kar yapın ve hamura katın.
Ufak çaplı (10-12 cm) yapışmaz tavaya birer kepçe akıtarak, az yağda her iki
tarafını kızartın. Bilini ılık ya da sıcak yenmelidir.
Kolay Bilini hamuru için:
300 gr un, 2 tatlı kaşığı kabartma
tozu, 2 tatlı kaşığı toz şeker, 1 çay kaşığı tuz, 2 yumurta, 1\2 lt süt,
4 kaşık sıvı yağ. Hepsini karıştırın bir saat dinlendirin.
MOSKOVA SALATASI
Malzeme:
3 pancar,
3 orta boy patates,
1\2 ufak boy lahana
Dekor için: 1-2 ufak salatalık
turşusu
Sos için: 2 kaşık zeytinyağı, 2
kaşık sirke, tuz, biber, ince kıyılmış dereotu, maydanoz.
Hazırlanışı:
Pancar, patates ve lahanayı
yumuşayana kadar ayrı ayrı haşlayın, süzün, doğrayın. Servis tabağına
yerleştirin, üzerine sirke-zeytinyağı sosunu dökün. Salatalık turşusu,
bol yeşillikle süsleyerek servis yapın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)