29 Haziran 2016 Çarşamba

aromaterapi ve güvenliğiniz

Kendinizi bitkisel yağların koku ve cazibesine kaptırmadan önce...

Aromaterapi güvenli ve doğal bir destekleyici tedavi şekli olmakla birlikte, kullanılan yağların organizma üzerindeki etkileri dolayısıyla ancak belirli kurallara uygun olarak uygulanması durumunda güveni olacaktır.

Aromaterapik yağların kalp ritmini arttırabileceği, tansiyonu yükseltip/azaltabileceği, kadınlarda adet kanamasını arttırabileceği, düşüklere sebebiyet verebileceği ve daha pek çok özelliği göz önünde bulundurulduğunda, aromaterapinin sadece bilinçli bir şekilde kullanımı öngörülebilir. Burada da aromaterapi konusunda ihtisas sahibi bir hekimin önerileri doğrultusunda kullanımı önem arzetmektedir. Eğer bitkisel yağların güzel kokularına kapılarak organizma üzerindeki olası etkilerini gözardı ederseniz, o taktirde oldukça riskli bir durumla ve hatta hayati tehlike ile karşı karşıya olduğunuz konusunda dikkatinizi çekmek isteriz.

Genel anlamıyla aşağıdaki hususlar dikkate alınmalıdır;

1) Özellikle hamilelik sürecinde ve çocuklara karşı çok dikkatli kullanılmalıdır.

2) Bazı yağlar oldukça tahriş edici olabildiğinden cilde yönelik uygulamalarda dikkatli olunmalıdır.

3) Herhangi bir ilaç kullanım süresince aromaterapik yağ kullanılmamalıdır. Zira, aromaterapik yağlar kullanılan ilacın etkilerini yok edici veya arttırıcı etki gösterebilirler.

4) Bitkisel yağlar organizma açısından zehirleyici olabilirler. Öncelikle karaciğer ve böbreklerle ilgili riskli durumlar ortaya çıkabilir. Zehirleyici özellikleri dolayısıyla kullanım süreleri, kullanım şekilleri ve dozajları oldukça önemlidir.

5) Astım ve benzeri rahatsızlıkları olanlar tarafından aromaterapi solunum yoluyla uygulanmamalıdır.

6) Bitkisel yağlar hiçbir şekilde ve ne sebeple olursa olsun, gözlere tatbik edilmemelidir.

7) Aromaterapik bitkisel yağlar alerjik bünyelerde dikkatle uygulanmalıdır.

8) Pek çok bitkisel yağ, ciltte güneşe karşı hassasiyet durumu doğurabilir. Bu durum, ciltte güneş yanıklarına sebebiyet verecektir. Bu tür yağların kullanımı sonrasında asgari 12 saat güneşe çıkılmamalıdır.

9) Kafur, karabiber, okaliptüs ve pek çok nane çeşidi diğer tedavilerin etkilerini yok edeceğinden, diğer bir tedavi şekli sürecinde aromaterapi'den uzak durulması gereklidir.

10) Aromaterapi sonrası oluşabilecek sersemlik hissi sonucunda araç, iş makinaları vb. aletlerin kullanımı sakıncalıdır.

11) Gereğinden uzun süre uygulanan solunum yollu aromaterapik tedavi baş ağrısı, kusma ve baş dönmesine yol açabilir.

12) Pek çok migren çeşidi için geçerli olmak üzere, migren atakları sırasında aromaterapik tedavi uygulanması, durumu daha da kötüleştirebilir.

13) Yeni ve/veya erken doğan/prematüre bebeklere aromaterapi kesinlikle uygulanmamalıdır.

14) Bitkisel yağlar çocukların erişiminden uzak, kilit altında muhafaza edilmeli ve kesinlikle ağız yoluyla alınmamalıdırlar.

15) Evde muhafaza edilen aromaterapik yağ şişeleri etiketlenmeli, damlalıklı bir şişe ve çocuklar tarafından açılamayacak bir kapak ile emniyete alınmalıdırlar.

16) Aromaterapik yağların ağız yoluyla alınması durumunda en kısa sürede tıbbi müdahale gereklidir. Müdahalede bulunan doktora hangi aromaterapik yağın alındığının bildirilmesi faydalı olacaktır.

17) Aromaterapinin doktor kontrolu altında kullanımında bebekler, yetişkinler ve yaşlılar için farklı dozlar gereklidir. Bazı yağlar ise aromaterapi sırasında kesinlikle kullanılmazlar.

18) Bergamot, greyfurt, limon, ağaçkavunu, portakal, turunç ve melekotu gibi yağlar fotosensitiviteyi (güneşe karşı duyarlılık) arttıracağından güneşte veya solaryum'da kullanılmamalıdır.

19) Yüksek tansiyonu olan kişilerce biberiye kullanılmamalıdır.

20) Sara/epilepsi rahatsızlığı bulunan kişilerde rezene, okaliptüs ve kekik kullanılmamalıdır.

21) Diyabet rahatsızlığı olan kişilerde okaliptüs, ıtır ve limon kullanılmamalıdır.

22) Karanfil, fesleğen, yalancı mirha, ardıç, biberiye, tatlı mercangüç, oğulotu, adaçayı, rezene, anason, servi, yasemin, hardal, karaturp, ingiliznanesi, kekik ve melisa gibi yağlar hamilelik süresince kesinlikle kullanılmamalıdır.

23) Anason, hintlimonu, havuç tohumu, tarçın, karanfil, kekik ve kafur gibi yağlar diğer bir yağ ile karıştırılarak seyreltilmeden, saf olarak kullanılmamalıdır.

24) Tarçın ve karanfil yüz bölgesinde kullanılmamalıdır.

25) Fesleğen, rezene, hintlimonu, biberiye, limon verbena ve diğer asitli yağlar hassas ciltlerde kullanılmamalıdır.

26) Aromaterapik yağlar ağız yoluyla alınmamalıdır.

27) Ateşli hastalıklar ve ateş, deri veya eklem iltihapları, bilinmeyen kaşıntı ve kızarıklıklar, ödem ve şişmeler, bilinmeyen iltihaplı durumları, yaralar, Spor yaralanmaları ve burkulmalar, kas yırtılmaları veya bağdokusu zedelenmeleri, kemikler kırıkları, açık yaralı yanıklar, varisler, kanser türleri ve ameliyat sonralarında tedavi maksadıyla aromaterapi uygulanmamalıdır.

26 Haziran 2016 Pazar

topuk çatlakları için krem


Topuk çatlağını önlemek ve önüne geçip topuklarınızın düzgün görünmesini sağlamak için demenizi tavsiye ediyoruz
Gerekli malzemeler ve uygulama:



4 tatlı kaşığı vazelini benmari usulü eritin İçine
1 çay kaşığı hindistan cevizi yağı
1 çay kaşığı zeytin yağı
1 tatlı kaşığı alovera yağı

ekleyip karıştırın. Akşam yatmadan topuklarınıza sürüp çorap giyin ve ayaklarınızda çorap varken uyuyun
Topuk Kremi
1 fincan vazelin kremi
5 adet dövülmüş aspirin
Yarım limon
Tüm malzemeyi karıştırın. Yarım kova suya deniz tuzu koyup ayaklarınızı yarım saat bekletin. Ayaklarınızı kuruladıktan sonra hazırladığınız karışımı ayaklarınıza yedire yedire sürün

24 Haziran 2016 Cuma

çikolatalı cevizli kurabiye


Malzemeler:
240 gr. Tereyağı
135 gr. Esmer şeker
135 gr. Toz şeker
1 Yumurta
135 gr. Un
1 çorba kaşığı kabartma tozu, bir tutam tuz.
1 çay kaşığı vanilya özü
120 gr. Ufalanmış bitter çikolata,
120 gr. Ufalanmış sütlü çikolata,
135 gr. Yulaf ezmesi
80 gr. Hindistan cevizi
50 gr. Ceviz.
Yapılışı: Yumuşamış tereyağını esmer ve toz şekerle mikserle çırpın. Sonra yumurta ve vanilya özünü de ilave ederek karışımı yeniden mikserle karıştırın. Sonra un, kabartma tozu, tuzu ekleyerek kaşıkla iyice harmanlayın. En son ufaladığınız çikolataları, yulaf ezmesini, hindistan cevizi ve küçük küçük kırdığınız cevizleri ekleyin. Tepsiye yaydığınız yağlı kâğıdın üzerine 5 cm aralıklarla hazırladığınız karışımdan bir çorba kaşığı dolusu dökün. Önceden ısıttığınız fırında 12 dakika pişirin.

23 Haziran 2016 Perşembe

dardanel tonlu domatesli spaghetti


2 kutu dardanel ton
400 gr spaghetti
100 ml ayçiçeği ve zeytinyağı karışımı
2 diş sarımsak
1 kutu doğranmış domates
Maydanoz yaprakları
50 ml beyaz şarap
Parmesan peyniri
Tuz
Biber
Sarımsakları kızgın ya karışımının içinde rengi değişene kadar kavurun ve bir kaşık yardımıyla kavrulduktan sonra yağdan çıkarın.
Spaghetti’yi dirice haşlayın.
Doğranmış domatesleri aynı yağa ekleyin ve kaynamaya başlayana kadar kaynatın.
Şarabı, süzülmüş dardanel ton parçalarını, fesleğen yapraklarını da kaynayan karışıma ekleyin, tuz ve biberle tatlandırın. Kısa bir süre daha pişirdikten sonra ateşten alın.
Hazırladığınız sosu haşlanmış spaghettinin üzerine dökün.
Parmesan peyniri ve maydanoz yapraklarıyla süsleyerek servis edin

21 Haziran 2016 Salı

Susmalıyım belki de...




Susmalıyım belki de.
Kefenleyip tüm kelimeleri, cümleleri,
öylece mısralara gömmeliyim.
Ne Sahibim bu Yerde, ne Kiracı...
Sadece bir ömür misafirim ben...
Yüreğimiz KIYMET bilene EMANET...!.
Gerisi HAK'a Teslimiyet...

Hz Mevlâna

20 Haziran 2016 Pazartesi

keçiboynuzu


İngilizcesi her ne kadar “carob” ise de, genelde “St. Johns Bread” olarak bilinir. Almanca’sı da “johannisbrot” dur. Her iki lisanda da “Yakup Peygamberin Ekmeği" anlamına gelir. Yakup peygamberin çölde ekmek yerine tükettiği bir meyvedir. Yaklaşık 5000 yıldan beri bilinen bir meyvedir. Birkaç yüzyıl öncesine kadar yapılan tatlılarda ağırlıklı olarak harnup kullanılırdı veya şeker yerine yenilirdi. Günümüzde beyaz şeker üretiminin başlamasıyla bu kültür ve sağlıklı beslenme yapısı yok olmuştur. 1930'lu yıllarda İspanya’daki savaş esnasında çocukların sağlıklarını koruyabilmelerinde keçiboynuzu tüketiminin önemi çok büyük olmuştur. İkinci Dünya Savaşı'nda Almanların işgalinde olan Yunanistan adalarında yaşamakta olan halk açlık tehlikesini keçiboynuzu sayesinde aşmıştır.

Harnup ağacı ilk onbeş yıl hiç meyve vermeyen bir ağaçtır. Yetişkin bir ağaç 1000 kiloya kadar meyve verebilmektedir. Keçiboynuzunun içerdiği çekirdeklerin her biri 0,2 gram gelir. Bu çekirdeklerin ebatlarına bakılmaksızın her biri aynı ağırlıktadır. Yani, tek bir harnup çekirdeği 0,2 gram ağırlığındadır. Bu 0,2 gram ağırlık neden bu kadar mühim diye soracak olursanız, cevabı eski çağlara kadar dayanır. Antikçağda ve daha öncesinde altın ve kıymetli taşları hassas olarak tartabilmek için keçiboynuzunun çekirdekleri kullanılmıştır. Günümüzde de 0,2 gramın karşılığı 1 Karat olarak kullanılmaktadır. Kıymetli taş veya metal satanların kullandıkları 1 Karat buradan gelmektedir. Karat kelimesi keçiboynuzunun (harnup) Latince adı olan “Ceratonia”dan türetilmiştir. Beş tane keçiboynuzu çekirdeği 1 gram ağırlığındadır.

Migren şikâyeti olanlar genelde çikolataya karşı açlık duymaya başladıklarında migren ağrılarının başlama devresine girmişler demektir. Unutmayınız ki, çikolatanın temel maddesi kakaodur. Harnup kakaoya karşı alerjisi olanlara ideal bir alternatif çözüm getirmektedir. Eğer kakaoya karşı alerjiniz varsa, keçiboynuzunu rahatlıkla tercih edebilirsiniz. Unutmayınız ki, kakao vücudumuzda alerjiye neden olan antikor üretimine sebep olmaktadır. Bu nedenle alerjiye yatkınlığı olanların veya alerjik reaksiyonları olanların kakao tüketiminde ölçülü olmalarını tavsiye ederim.

Kür 1: Genel nefes darlığı, alerjik nefes darlığı ve soğuk alerjisi durumunda

Orta büyüklükteki keçiboynuzundan 6-7 tanesini önce soğuk su altında yıkayınız. Daha sonra bunları küçük küçük (3-4 cm uzunluğunda) kırarak, kaynamakta olan yarım litreye yakın suyun içine atınız. Hafif ateşte 7-8 dakika kaynatınız. Soğuduktan sonra süzerek suyunu cam şişeye doldurunuz. Buzdolabında en fazla üç gün beklete- bilirsiniz.

Hergün sabah kahvaltısı arasında ve akşam yemeğinden önce bir çay bardağı içilir. Yaklaşık yarım litre olarak hazırladığınız keçiboynuzu suyu üç gün buzdolabında bozulmadan korunabilir. Her üç günde bir, taze olarak hazırlamanız gerekecektir. Hiç ara vermeden 20 gün uygulayınız. Yirmi gün tamamlandıktan sonra aynı şekilde hiç ara vermeden 15 gün devam ediniz. Onbeş günlük kürü uygularken bir çay bardağı içerisine bir küçük çay kaşığı bal ilave edip karıştırınız, sabah kahvaltınız arasında ve akşam yemeğinden önce birer çay bardağı içiniz. Keçiboynuzu kürünü uygularken sabah kahvaltınızda ayrıca bal tüketmeyiniz.

Dikkat: 5 ile 12 yaş arasındaki çocuklarda nefes darlığı veya alerjiye bağlı nefes darlığı söz konusu ise, bu taktirde uygulama 1’ e göre sadece bir çay bardağı sabah kahvaltısı arasında içilecektir. Akşam yemeklerinde içilmeyecektir
Dikkat: Bu kürü uygularken kahvaltıda ayrıca bal tüketmeyiniz. Daha güçlü olur diye bir çay kaşığından daha fazla bal ilave etmeyiniz.

Kür 2: Akciğer kanserini önleyici olarak

Kür 1 den en önemli farkı ve dikkat edilmesi gereken nokta kaynama süresidir. Soğuk su altında 6-7 adet keçiboynuzunu yıkadıktan sonra 600-650 ml (yarım litreden biraz fazla) kaynamakta olan suyun içine kırarak atınız. 3-4 dakika hafif ateşte ağzı kapalı olarak kaynadıktan sonra 20 dakika soğumaya bırakınız. Yirmi dakika sonra harnup parçalarını temiz bir kaşık ile kabın içerisinden çıkartınız. Soğuduktan sonra temiz bir kaba suyunu alınız. Her ay 4 gün, sabah ve akşam birer çay bardağı içilir.

Kür 3: Hareketli sperm sayısını ve kalitesini artırıcı ve de erkeklerdeki iktidarsızlığa karşı

Kaynamakta olan yaklaşık yarım litre suya 6–7 adet keçiboynuzunu küçük küçük kırarak atınız. Ağzı kapalı olarak hafif ateşte 3 dakika kaynatınız. Kaynama süresi tamamlandıktan sonra ocağın altını kapatınız ve 20 dakika dinlendiriniz. Dinlenme süresi tamamlandıktan sonra kaşıkla keçiboynuzu parçalarını çıkartınız. Soğuduktan sonra yarısını sabah aç karna, diğer yarısını da akşam yatağa giderken içiniz. Bu uygulamaya bir hafta boyunca her gün devam ediniz. Birinci haftadan sonra 3 ay boyunca her gün akşam yatağa giderken bir su bardağı içiniz. Daha sonraki aylarda zaman zaman uygulayınız.

Kür 4: Akciğer ödemine karşı

Kaynamakta olan yaklaşık yarım litre suya 6–7 adet keçiboynuzunu küçük küçük kırarak atınız. Ağzı kapalı olarak hafif ateşte 6 dakika kaynatınız. Kaynama süresi tamamlandıktan sonra ocağın altını kapatınız ve 15 dakika dinlendiriniz. Dinlenme süresi tamamlandıktan sonra kaşıkla keçiboynuzu parçalarını çıkartınız. Soğuduktan sonra üçte birini sabah aç karna, üçte birini öğlen aç karına, son kalan üçte birini de akşam yatağa giderken içiniz. Bu uygulamaya bir hafta boyunca her gün devam ediniz. İkinci haftadan itibaren haftada dört gün ödem tamamen bitene kadar kür uygulamaya devam edilir.

13 Haziran 2016 Pazartesi

COUNTRY COTTAGE PIE (KIR EVİ PAYI)


4 Kişilik Porsiyonu 535 kalori
Malzemeler:
125 gr. yıkanmış yeşil mercimek                                                             
25 gr. tereyağı
1 adet kabuğu soyulmuş ve dilimlenmiş yabani havuç                  
2 kereviz sapı, dilimlenmiş
2 adet kabuğu soyulmuş ve küp küp doğranmış havuç                 
2 adet pırasa doğranmış
125 gr. yıkanmış ve kabaca doğranmış mantar                                  
4 çorba kaşağı beyaz şarap
5 çorba kaşığı soya sosu                                                                             
150 ml sebze suyu
2 çorba kaşığı domates püresi                                                                 
taze çekilmiş karabiber
Sosu için:
675 gr. kabuğu soyulmuş ve iri parçalar halinde doğranmış patates
25 gr. tereyağı
125 gr. rendelenmiş cheddar peyniri.
Yapılışı:
Mercimekleri kaynar suda 40 dakika haşlayın. Bu arada başak bir tavada tereyağını eritin. Havuçları ve kerevizi ekleyip orta ateşte 15 dakika pişirin. Pırasa ve mantarları da ekleyip 5 dakika daha ara ara karıştırarak pişirin ve soya sosuyla, sherryi, domates püresi, sebze suyu ve karabiberi ekleyin. Mercimekler yumuşayıncaya suyunu süzüp tereyağı ve taze çekilmiş karabiberle iyice ezin, en son rendelenmiş peyniri ekleyin. Sebzeli karışımı 4 eşit miktarda ayırın. Marketlerden alacağınız folyo kaplara ayırdığınız sebzeli malzemeyi yerleştirin. Üzerlerine patatesli sosu dökerek 200 derece ısıtılmış fırında üzeri kızarana kadar 20 dakika pişirin.
Dondurmak İçin:
Hazırladığınız sebzeli payı kaplara yerleştirdikten sonra sosunu da döküp, en geç 4 ay içinde tüketilmek üzere deep-freez’de saklayabilirsiniz. Servis yapmak için bir gece önceden derin donduruculardan çıkarıp, buzdolabına alın. Çözüldükten sonra üzeri kızarana kadar fırında 25-30 dakika pişirin.

11 Haziran 2016 Cumartesi

ayhan ışık


elmasa hükmetmek imkansız


Elmas sözcüğü Yunanca’da “hükmedilmez” anlamına gelen “adaelmas” sözcüğünden geliyor. Çoğu elmas en az 100 milyon yıllıkmış. 1 karat ağırlığında mücevherlik pırlanta çıkarmak için yaklaşık 250 ton kimbelit toprak çıkartmak gerekiyor. Pırlantanın kalitesini belirleyen dört özellik var. İngilizce buna “Cut - Color - Clarity ve Carat Wegiiht”, kısaca “4C” deniyor.
Kesim (CUT): Kesimin hassasiyeti ve inceliği pırlantanın ışığı yansıtma ve kırma oranlarını belirler. Doğru oranda kesilmiş pırlantanın bir yüzeyinden giren ışık diğer yüzeyinden yansır ve dağılarak “taç” denilen üst kısmından yayılır.
Renk (COLOR): Genel olarak bir pırlanta ne kadar renksizse o kadar değerlidir. Nitrojen partiküllerinin verdiği renk çoğunluk sarı ve kahverengidir. Öte yandan çok belirgin renge sahip pırlanta da az bulunur. En makbul renkler kırmızı, pembe ve mavidir.
Berraklık (CLARITY): Pike (leke) adı verilen bu yabancı maddecikler ne kadar az olursa pırlanta o denli ışık yansıtır. Bu nedenle daha değerlidir.
Karat Ağırlığı (CARAT WEIGHT): Pırlantanın ağırlığı karat ile ölçülür. Karat sözcüğü eski mücevher tüccarlarının pırlantalarını tartmakta kullandıkları “karob” adı verilen keçiboynuzu tohumundan gelir. Gerçekten de böyledir. Standard bir sistem elde edilene kadar değerli taşlar bu tohumlarla tartılıyordu. Bugün 1 karat: 0,2 gram.
Pırlanta Temizliği:
Deterjan banyosu ılık suyla dolu bir kaba, bir miktar sıvı deterjan konur. Pırlantanızı yumuşak uçlu bir fırçayla fırçalayın (diş fırçası bu işi görecektir) ve sonra da durulayın.
Ultrason ile temizleme ultrason aleti deterjan ve su dolu metal bir kaptan oluşur. Çalıştırıldığında yüksek titreşim ile mücevheri temizler.
Soğuk su ile temizleme pırlantalı mücevherinizi 30 dakika süreyle 50/50 ölçü soğuk su-amonyak karışımında bekletin. Ardından mücevheri çıkarıp, yumuşak bir fırça ile temizleyin. Son olarak tekrar solüsyona batırdığınız pırlantayı kâğıt havlu üzerinde kurumaya bırakın.

5 Haziran 2016 Pazar

vintage


Bireyin aidiyet duygusunu harekete geçiren, eskiye ait güzel anları, önemli kişileri anımsatan vintage parçalar önce modada ardından dekorasyonda karşımıza çıkmaya başladı. Teknolojinin insan emeğine hükmettiği günümüz yaşam koşullarında; yaşanmışlık izleri taşıyan objelerle ya da o döneme atıfta bulunan güncel parçalarla dolu bir yolculuğa var mısınız?
Geçmiş yıllara ait eski giysilerin yeniden yorumlanması anlamına gelen “vintage” modası, bugün katı bir moda anlayışı benimseyerek trendlerin dışına çıkmayanların aksine, kendi özgün tarzını yaratmak isteyenler için sunulmuş bir “lüks” adeta. 70’li yılların başında önem kazanan ve şu anda tüm dünyayı kasıp kavuran bu akım, gardırobumuzdan evimizin dekorasyonuna kadar her şeyi etkisi altına almış görünüyor. Prada, Gucci, Louis Vuitton gibi önemli moda devleri de özellikle son birkaç yıldır koleksiyonlarını 1940’lar, 50’ler, 60’lar, 70’ler, 80’lerden esinlenerek oluşturuyor.
En iyi vintage parçalar hangi döneme ait?
20’lerin Chanel ya da Lanvin’i, 30’ların Nina Ricci, Madam Gres’i, 50’lerin Guy Laroche, Christian Dior, Givenchy, Balenciaga’sı, 60’ların Yves Sain Laurent’i, Paco Rabanne’ı, 80’lerin Missoni’si, Chloe’si, Vivien Westwood’u, Jean Paul Gaultier’i, Karl Lagerfeld’i en iyi vintage ürünler arasında yer alıyor.
Modada vintage
Vintage aslında şarap için kullanılan bir terim. Bağbozumu ve üzümlerin toplanıp üretimine başlanılan yıl anlamında kullanılıyor. Kimi zaman da, şampanyada olduğu gibi, bir şarabın tek bir yılın ürünü olduğunu anlatıyor. Ve iyi koşullarda saklanan şarap yıllanıyor; yıllandıkça daha değerleniyor. Moda vintage terimini şaraptan ödünç aldı. Geçmiş yıllara ait giysilerin yeniden hayat bulmasıyla, yorumlanmasıyla eş anlamlı kullanıldı. Elbiseler, ayakkabı, çanta, şapka ve birçok eşya şarap gibi yıllandıkça değerleniyor. Bir giysinin vintage olması için sadece eski olması yetmiyor, ait olduğu dönemin özelliklerini taşıması, iyi bir kumaş, iyi bir dikiş ve iyi bir işlemeye sahip olması da aranan koşullar arasında. Vintage akımı, yani eski kıyafetlerin yeni yorumlar katılarak giyilmesi 70’lerin başında ortaya çıktı; 80’lerde bir moda akımı olarak benimsendi. Özgün tarzını yaratmak isteyenler, herkesin giydiğinden, her yerde bulabileceğinden farklı giysiler taşımak isteyenler bu moda akımını çok sevdi. Çok iyi bir vintage giysiye, çantaya ya da ayakkabıya sahip olmak son derece pahalı.
Vintage’ın 5 ası
Puantiye
1910’lardan itibaren kartpostallarda resimlerini gördüğümüz incecik belli, jartiyerli ve kışkırtıcı kadınlar 1941’de toplumsal kimliklerdirmeden nasibini aldılar ve pin-up deyimi böyle ortaya çıktı. Haliyle vintage kıyafetler peşinde koşuyorsanız Betty Grable, Ingrid Bergman gibi pin-up’tan akılda en çok kalan detay ise rengarenk puantiyeler. Puantiyeli diz boyu bir etek ya da vücut kıvrımlarını vurgulayan elbise bu döneme atıfta bulunacak.
Kalp yaka elbise
Marilyn Monroe’dan Grace Kelly’ye pek çok vintage kraliçenin favorisi kalp yaka elbiseler. Dozunda dekoltesiyle boyun ve omuzları daha narin gösteren bu model elbiseler çoğunlukla bele sımsıkı oturuyor ve bollaşan etekleriyle de kadın vücudunu hep idealize edilen formda gösteriyor.
Ayakkabı
Kalın kısa topuklar ve Mary Jane ayakkabılar vintage görümünü en önemli tamamlayıcıları. Ama biz yine de bilekteki bandıyla Mary Jane’leri bacaklarınız kısaysa, ayak bilekleriniz kalınsa ya da eteğiniz mini değilse giymenizi pek tavsiye etmiyoruz. Çünkü her ne kadar rahat görünse de kambinlenmesi zor bir tamamlayıcı…
Şapka
1930’lar ve 40’ların başında daha yumuşak formlarda, 50’lere gelindiğinde New Look akımının da etkisiyle daha sert çizgilere sahip olabilir ama şapka vintagesever bünyelerin sevmesi gereken en önemli aksesuar dersek yanlış olmaz.
İnci
Çeşitli uzunluklarda inci kolyeler Coco Chanel’den Elizabeth Taylor’a kadar pek çok ismin vazgeçilmezi. Vintage görünümün romantizmle olan güçlü ilişkisinden hareketle inci parçaya yatırım yapmak çok yerinde bir karar. Paris Clignancourt’taki bitpazarında ikinci el ve gerçekten vintage sözcüğünün hakkını veren bir inci kolyeyle karşılaşacağınız gibi takı satan mağazalardan da tarzınıza uygun bir paça edinebilirsiniz.

4 Haziran 2016 Cumartesi

sakura

Kiraz ağaçları Japonlar için çok özel anlamlar taşıyor. Kiraz ağaçları çiçek açmadan baharın geldiğine inanmayan Japonlar, ağaçların çiçek açması ile birlikte bahar ayını karşılıyor. Kiraz ağaçları Japon kültüründe aşkı ve tutkulu sevgiyi simgelemesinin yanı sıra baharı, tazeliği ve yenilenmeyi müjdeliyor.

3 Haziran 2016 Cuma

RUS MUTFAĞI


PİROŞKİ (6 kişilik)
Malzeme:
500 gr un,
250 gr tereyağ,
20 cl süt (bir çay fincanı)
4 yumurta,
40 gr yaş maya,
1 çay kaşığı tuz, ½ çay kaşığı şeker.

Hazırlanışı:
Mayayı sütün yarısının içinde eritin; un, tuz ve şekerle karıştırın, az  su ile yoğurun, top yapın. Üzerine bıçakla 3-4 çizik atıp, ıslak bir bezle kapatın; oda sıcaklığında 25-30 dakika kabarana kadar bekletin. Yumurtaları erimiş tereyağı ile çırpın, ısıttığınız sütü katın; bu karışımı hamura yedirin. Yeniden üzerini kapatıp kabarması için, 2.5-3 saat bekletin. Sonuçta hamurun ilk hacminin iki misli olması gerekir. Bu yöntemle hazırladığınız Piroşki hamurunu, çeşitli harçlarla doldurup, önceden kızdırılmış (230-240 ºC) fırında 15 dakika pişirmeniz gerekir.
Kıymalı pirşoki’nin harç tarifi:
400 gr yağsız dana kıyma,
2 katı yumurta,
1 soğan,
50 gr tereyağ,
dereotu, tuz, karabiber.
Soğanı ince rendeleyin, yağda pembeleştirin, kıymayı ekleyin ve 3-4 dakika çevirin. Ezilmiş katı yumurtaları, ince kıyılmış dereotunu, tuzu, biberi ilave edin. Ateşten alın. Bu harcı yukarıdaki tarifi göre hazırladığınız piroşkilerin içine doldurun.

BÖFSFROGONOF (6 Kişilik)
Malzeme:
1 kg bifteklik dana eti (şerif seklinde doğranmış olacak),
250 gr mantar,
1 iri soğan, 
250 gr krema,
40 gr tereyağ,
3 kaşık sıvı yağa
2 kaşık domates salçası,
tuz, biber, maydanoz.
Hazırlanışı:
Çelik veya dökme demir bir tavada kızdırdığınız 20 gr tereyağında etleri devamlı çevirerek kızartın. Bekletin. Aynı anda soğanı ince rendeleyin ve kalan tereyağ ve sıvı yağda pembeleştirin. Salçayı ve ayıklanmış mantarları ekleyin, etleri katıp karıştırın. Tuz, biber kıyılmış maydanoz ve kremayı ilave edin, çok kısık ateşte 15 dakika pişirin.

KURİSTİKİ (veya kovorost 6 kişilik)
Malzeme: 
400 gr un,
2 yumurta,
2 yumurta sarısı,
2 kaşık şeker,
2 kaşık votka,
1 çimdik tuz, üzerine serpmek için pudra şekeri, kızartma yağı.
Hazırlanışı:
Unun ortasını açın, bütün malzemeyi ekleyin, az su ilave ederek kıvamlı ve ele yapışmayan bir hamur yoğurun. Üzerini nemli bezle kapatıp, bir saat bekletin. Hamuru merdane ile unlu bir zemin üzerine olabildiği kadar inceltin 12 çarpı 3 cm’lik şeritler kesin ortalarından boğum yapın. Yağınızı tavada kızdırın, kurustikileri iki tarafı pembe olacak kadar kızartın, emici kağıda çıkartın, üzerine bol pudra şekeri serperek ılık servis yapın.

PAŞKA (paskalya’da yapılan özel bir tatlı 6-8 kişilik):
Malzeme:
1\2 tuzsuz taze lor peyniri (Rusça Tvorog),
1\2  kg pudra şekeri,
250 gr yumuşamış tereyağ,
2 yumurta sarısı,
200 gr çeşitli meyve şekerlemeleri,
30 gr çekilmiş badem.
Hazırlanışı:
Lor peynirini 1-2 gün temiz torbada asın; bütün ekşi suyunun gitmesi gerekir. Yumurtaları şekerle beyaz olana kadar çırpın, tereyağı, peynir, şekerlemeler ve bademi ekleyin. Pütürsüz bir kıvam alınca dibine yağlı kağıt yayılmış kalıba dökün ve en az 24 saat dolapta bekletin. Rusya’da geleneksel olarak, kalıp halinde tahta saksılar kullanılmaktadır.

BİLİNİ (20 adet için)
Malzeme:
1\2 kg un,
1 iri su bardağı süt (50 cl.),
4 yumurta,
100 gr, tereyağ,
30 gr yaş maya,
3 tatlı kaşığı şeker,
1 çay kaşığı tuz.
Hazırlanışı:
Mayayı ılık su içinde eritin. Unu eleyerek geniş bir kaba alın, ortasını açın; maya, tuz ve şekerle birlikte elinize yapışmayacak kıvamda yoğurun, top yapın üzerini 20 dakika bekletin. Yumurtaların sarılarını tek tek ilave edin. Tekrar homojen bir hal alıncaya kadar yoğurun; 20 dakika daha üzerini örterek bekletin. Sütü tereyağı ile birlikte ısıtın, yağ tamamen eriyince hamura katın; hamurunuz koyu fakat akıcı kıvamda olmalıdır. Son olarak yumurta beyazlarını kar yapın ve hamura katın. Ufak çaplı (10-12 cm) yapışmaz tavaya birer kepçe akıtarak, az yağda her iki tarafını kızartın. Bilini ılık ya da sıcak yenmelidir.
Kolay Bilini hamuru için:
300 gr un, 2 tatlı kaşığı kabartma tozu, 2 tatlı kaşığı toz şeker, 1 çay kaşığı tuz, 2 yumurta, 1\2  lt süt, 4 kaşık sıvı yağ. Hepsini karıştırın bir saat dinlendirin.

MOSKOVA SALATASI
Malzeme:
3 pancar,
3 orta boy patates,
1\2 ufak boy lahana
Dekor için: 1-2 ufak salatalık turşusu
Sos için: 2 kaşık zeytinyağı, 2 kaşık sirke, tuz, biber, ince kıyılmış dereotu, maydanoz.
Hazırlanışı:
Pancar, patates ve lahanayı yumuşayana kadar ayrı ayrı haşlayın, süzün, doğrayın. Servis tabağına yerleştirin, üzerine sirke-zeytinyağı sosunu dökün. Salatalık  turşusu, bol yeşillikle süsleyerek servis yapın.