24 Nisan 2014 Perşembe

Huzurlu Olmak İçin 100 Öneri



01. Ufak şeyleri dert etmeyin.
02. Kusursuz olamayacağınızı kabullenin.
03. Rahat ve ılımlı insanların çok başarılı olamayacakları düşüncesini bir yana bırakın.
04. Olumlu ve olumsuz düşünce kartopunun çığ gibi büyüme etkisini göz önüne alın.
05. Sevgi kapasitenizi geliştirin.
06. Unutmayın: Öldüğünüz zaman yapılacak işler listeniz hâlâ dolu olacaktır.
07. Kimsenin sözünü kesmeyin cümlesini siz bitirmeyin.
08. Birisine bir iyilik yapın ve kimseye bundan bahsetmeyin.
09. Bırakın ilgiyi başkaları toplasın.
10. İçinde bulunduğunuz ânı yaşamayı öğrenin.
11. Sizden başka herkesin bilgili olduğunu düşünün.
12. Sabır geliştirme egzersizleri yapın.
13. Sevgi elini önce siz uzatın.
14. Kendinize sorun: Bir yıl sonra bunun bir önemi olacak mı?
15. Gerçeği kabul edin: Hayat âdil değildir.
16. Arada sırada canınızın sıkılması yararlıdır: Bırakın canınız sıkılsın.
17. Strese dayanma gücünüzü azaltın.
18. Haftada bir kez yürekten gelen bir mektup yazın.
19. Sık tekrar edin: Hayat acil bir durum değildir.
20. Zihninizde özel bir bölüm açın.
21. Her gün bir dakikanızı minnettar olduğunuz birini düşünmek için harcayın.
22. Tanımadığınız insanların gözlerine bakın ve gülümseyerek merhaba deyin.
23. Her gün kendinize biraz sessiz zaman ayırın.
24. Yaşantınızdaki insanları minik çocuklar ve yüz yaşında ihtiyarlar olarak düşünün.
25. Önce karşınızdaki kişiyi anlamayı hedefleyin.
26. Daha iyi bir dinleyici olun.
27. Savaşlarınızı akıllıca seçin.
28. Çöpü çıkarma sırasının kimde olduğunu hatırlamıyorsanız gidip siz çıkarın.
29. Eleştirme isteğinizi bastırın.
30. Daha ılımlı bir sürücü olun.
31. Unutmayın: İnsanı edindiği huylar oluşturur.
32. Bilmemenin verdiği rahatlığı duyun.
33. İpin ucunu biraz bırakın.
34. Bir bitki yetiştirin.
35. Yoga (ya da jimnastiğe) başlayın.
36. Erken kalkmaya alışın.
37. En inatla savunduğunuz beş iddianızı sıralayın ve bu konularda yumuşamaya çalışın.
38. Planlarınızda esnek olun.
39. Konuşmadan önce derin bir soluk alın.
40. Suçluluğu değil masumiyeti görmeye çalışın.
41. Sırf gırgır olsun diye size yöneltilen eleştiriyi kabul edin. Göreceksiniz canınız yanmayacak.
42. Kendi görüşlerinizden tamamen farklı makale ve kitaplar okuyun ve bir şeyler öğrenmeye çalışın.
43. Zihninizi sessizleştirin.
44. Birisi size topu atarsa bunu tutmak zorunda değilsiniz.
45. Olumsuz düşüncelerinize yüz vermemeye çalışın.
46. Öfkeniz kabarmaya başladığı zaman ona kadar sayın.
47. Sorunlarınızı öğretmeniniz olarak görün.
48. Biraz yüzünüz gülsün.
49. Bu da geçer.
50. Gevşeyin!
51. Bugününüzü son gününüzmüş gibi yaşayın. Öyle olabilir.
52. İç dünyanız için zaman ayırın.
53. Olağan şeylerdeki olağanüstülüğü arayın.
54. Kendi işinize bakın kendinizi başkasının yerine koymayın.
55. Hayatı olduğu gibi kabul edin.
56. Yüreğinizin sezgisine güvenin.
57. Bırakın çoğu zaman başkaları haklı olsun.
58. Daha sabırlı olun.
59. Kendi cenazenize katıldığınızı farz edin.
60. Önce karşınızdaki kişiyi anlamayı hedefleyin.
61. Ruh durumunuzu dikkate alın: Moralinizin bozuk olduğu zamanlar sizi yanıltmasın.
62. Hayat bir sınavdır. Altı üstü bir sınav.
63. Herkesin onayını alamayacağınızı unutmayın. Övgü ve yergi aynı şeydir.
64. Rastgele iyilikler yapın.
65. Bir davranışın ardındakini görmeye çalışın.
66. Gönlü bol olmayı haklı olmaya yeğleyin.
67. Bugün üç kişiye onları ne çok sevdiğinizi söyleyin.
68. Alçak gönüllü olmaya çalışın.
69. Kışa hazırlık (eksikleri gedikleri kapatma) telaşından kaçının.
70. Her gün birkaç dakikanızı sevecek birini düşünmeye ayırın.
71. Antropolog olun: Ön yargınızdan uzak başka insanların yaşam ve davranış tercihlerini inceleyin.
72. Herkesin farklı olabileceği gerçeğini anlayın ve saygı gösterin.
73. Kendinize bir kamusal yardım konusu seçin.
74. Her gün en az bir kişiye beğendiğiniz bir özelliğini söyleyin.
75. Sınırlarınızı öne sürmeyin yoksa sınırlı olursunuz.
76. Gördüğünüz her şeyde tanrının parmak izi vardır.
77. Başkalarının fikirlerinde biraz olsun doğruluk payı arayın.
78. Bardağın (ve başka her şeyin de) kırılmış olduğunu varsayın:
Her şeyin bir başlangıcı ve bir sonu vardır.
79. Bu ifadeyi iyi anlayın: Nereye giderseniz siz oradasınız.
80. Kendinizi iyi hissettiğiniz zaman şükredin kötü hissettiğiniz zaman ılımlı olun.
81. Postayla evlat edinin. Bir vakıf yoluyla bir çocuğa yardım edin
82. Yaşamı melodram olarak görmeyin.
83. Aynı anda birkaç şey yapmaya kalkmayın.
84. Fırtınanın Gözü'nde (karmaşanın ortasındaki sükûnet noktasında) bulunmaya çalışın.
85. Sahip olmak istediğiniz şeyleri değil elde etmiş olduklarınızı düşünün.
86. Dostlarınızdan ve ailenizden bir şeyler öğrenmeye açık olun.
87. Bulunduğunuz konumdan mutlu olmaya bakın.
88. Hizmet vermeyi yaşantınızın değişmez bir parçası haline getirin.
89. Bir iyilik yapın ve karşılığını ne isteyin ne de bekleyin.
90. Varlığınızı bir bütün olarak kabullenin.
91. Başkalarını suçlamayı bırakın.
92. Yardım etmeye çalışırken önceliğinizi küçük şeylere verin.
93. Unutmayın: Bundan yüz yıl sonra dünyada bambaşka insanlar olacak.
94. Sorunlarınıza olan bakışınızı değiştirin.
95. Bir tartışmaya girecek olursanız kendi görüşünüzü savunmadan önce karşı tarafın savını anlamaya çalışın.
96. "Anlamlı başarı"nın tanımını bir kez daha yapın.
97. Duygularınıza kulak verin; size bir şey söylemeye çalışıyorlar.
98. Yaşınızı sevgiyle doldurun.
99. Kendi düşüncelerinizin gücünü bilin.
100. "Daha fazlası daha iyidir" diye düşünmekten vazgeçin.

23 Nisan 2014 Çarşamba

yoruma açık kuşaklar



Baby Boomer Kuşağı (1946-1964 Arası Doğanlar)

En yaşlısı 66, en genci 48 yaş civarında. Bunlara "Sandviç Kuşağı" da deniyor, çünkü aynı evde önce çocuklarına, sonra yaşlanan ana-babalarına baktılar.
Dünyanın insan hakları hareketlerini, radyonun altın çağını, Türkiye'nin ise ihtilali ve çok partili döneme geçiş sancılarını yaşadığı yıllar.
Sadakat duyguları yüksekti, kanaatkârlardı; aynı yerde uzun süre çalıştılar. Teknoloji kimine yakın kimine uzak oldu, çok benimse(ye)mediler.
Aslında babaları gibi otoriteye saygılılardı.
İçlerinden en idealistleri toplumsal haksızlıklara isyan edip 68 gençlik hareketlerinin kahramanı olurken, büyük çoğunluk hayattan beklediklerini elde ettiğini düşünerek tatmin ve mutlu oldu.
İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonraki "nüfus patlaması" yıllarında doğan bu 1 milyar bebeğe "Baby Boomers" deniyor.
Bu kalabalık bebek nüfusu büyüdükçe, ihtiyaçlarına göre çeşitli sektörler de her on yılda bir müthiş büyüme gösterdi.
1960'lı yıllar televizyon yılları; 70'ler fast food; 80'ler – bebekler evlenme çağına geldiği için - gayrimenkul yılları;
90'lar, artık sıra yaşam kalitesini yükseltmeye geldiği için, mikrodalga gibi elektronik ev aletleri ve ardından, iletişim patlamasıyla internet ve cep telefonu yılları oldu.
2000'lerde artık yaşları 50'yi geçmişti, ceplerinde paraları vardı, ömrün uzadığını biliyorlardı, "iyi yaşlanmak" hatta mümkünse yaşlanmamak için sağlık ve güzellik-bakım sektörlerini de patlattılar.
Savaş sonrasının yokluklarını, sıkıntılarını unutmadılar, zenginleşmenin tadını aldılar.

X Kuşağı (1965-1979 Arası Doğanlar)
Dünyanın petrol krizini, Türkiye'nin ise sağ-sol çatışmalarını yaşadığı yıllar.
En yaşlısı 47, en genci 33 yaşında. Dünyaya gözlerini, merdaneli çamaşır makinesi, transistorlu radyo, bantlı teyp ve pikapla açtılar.
Sadakat duyguları duruma göre değişir, daha iyi kariyer imkânları ararlar, çoğu (teknolojik devrime denk geldiklerinden) teknolojiyi kerhen, zorunluluktan kullanmaya başladılar.
(Abilerinin ablalarının aksine a-politik hale getirildiler ama yine de) Toplumsal sorunlara duyarlılar, iş motivasyonları yüksek, otoriteye saygılı ve kanaatkârlar.
Kadınlar iş gücüne katılmaya başladı. Daha (iyi yaşamak için, daha) az çocuk sahibi oldular.
(Özellikle gözlerini Özal'lı yıllarda açanlar) Paraya daha fazla odaklandılar ve bireycilik önem kazandı. Boşanma, HIV, uyuşturucu gibi kavramlarla tanıştılar.

Y Kuşağı (1980-1999 Arası Doğanlar)
En yaşlısı 32, en genci 13 yaşında. Sadakat duyguları az. Teknoloji hayatlarında pek çok şeyin simgesi.
Narsist, bireyci ve girişimciler. Çalışmaktan hoşlanmıyor, eğlenceyi, kazanmayı çok seviyorlar.
Beklentileri yüksek ama bedelini ödemek istemiyorlar. Hızlı tüketiyorlar.
Türkiye'de yağ kuyruklarını, benzin sıkıntısını yaşamadıkları için "her şey her zaman böyleydi ve böyle olacak" sanıyorlar.
Eş zamanlı olarak birkaç işi birden yapabilirler. Kitlesel olanı değil, kişiye özel olanı seviyorlar.
Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 25'i bu kuşaktan.
Çok önemli bir diğer faktör ise "akran onayı".
Sıra arkadaşının, mesai arkadaşının, internetteki oyun arkadaşının önermediği ve onaylamadığı bir ürün ile Y'nin buluşması çok zor.
Standart olanı sevmez, kendine özel olanı ve üstelik "hemen-şimdi" ister, öyle -cek, -cak'larla işi olmaz.
Y'nin dikkatini çekmek istiyorsanız, mesajınızı, markanızı, iletişiminizi sadeleştirmeniz gerekir.
Girişimcilik en önemli özelliklerindendir, özgüvenleri biraz abartılıdır.

Z Kuşağı (2000-2021 Arası Doğanlar)
"İnternet kuşağı" da denen bu ufaklıkların en büyüğü henüz 12 yaşında.
Bunlar tam teknoloji çağı çocukları.
Taşınabilen, hep yanlarında olan küçük aygıtları, bilgisayar, MP3 çalar, i-Pod'ları, cep telefonları, DVD oynatıcıları ayrılmaz parçaları.
Onlar, ev ödevi yapamadıklarında "elektrikler kesildi, ondan yapamadım" değil; "internet bağlantım kopuktu" diyen kuşak.
Yeni teknolojik olanaklarla iletişim ve ulaşım kolaylıkları ile hep bir aradalar.
Uzakta olsalar bile ufak cihazlarıyla her an sözel, hatta görsel iletişim kurarak, birbirlerine bağlanabiliyorlar.
Onlar, önceki kuşaklardan farklı olarak, 'network' gençleri; çeşitli ağların üyeleri oluyorlar.
Uzaktan da ilişki kurabildikleri için, fiziksel olarak tek başlarına, yalnız yaşıyorlar ve yaşayacaklar.
Aynı anda birden fazla konuyla ilgilenebilme becerileri gelişiyor.
İnsanlık tarihinin, el, göz, kulak vb gibi motor beceri senkronizasyonu en yüksek nesli.
Ancak bu avantajlar, dikkat ve konsantrasyon zorluklarıyla dezavantaja da dönüşebiliyor.
Sorgusuz yaşayacaklar çünkü iş yaşamına atıldıklarında karar vermelerini gerektiren her şey sistemler tarafından yapılıyor, yapay zekâ tarafında karar veriliyor olacak.
Çok diplomalı, uzman ve buluşçu olacaklar.
Yaşamlarında otorite kavramının önemi kalmayacak. Tatminsiz, kararsız ve doğuştan tüketiciler.

21 Nisan 2014 Pazartesi

makarna kültürü



MAKARNA ÇEŞİTLERİ
Lazanya: Kare veya dikdörtgen tabaka şeklinde aralarına malzeme konularak pişirilen makarnadır.
Penne: Domates, et veya sebze sosuna uygundur.
Farfalle: Krema bazlı soslar için uygundur.
Fusuli: Et ve domates sosları için uygundur.
Spaghetti: Gerçekte Napoliten, özünde İtalyan makarnasıdır; her sosa uyum sağlar.
Linguini: Deniz mahsullü soslara çok yakışır ve spaghetti gibi her sosa uyum sağlar.
Tagliatelle: Et soslarıyla uygundur. Sosta kullanılan iri malzemeleri tutar.
Macaroni: Makarna salatası ve fırınlanmış makarna için uygundur.
Conchiglie (küçük kabuklar): Makarna salatalarında veya tavuk çorbasında kullanılabilir.
Conchiglie (büyük kabuklar): Et soslarıyla uygundur.

Çeşit çeşit makarna sosları :)
Birbirinden farklı soslar ile makarnalarınız çok daha lezzetli olacak, sofralarınıza yeni bir renk ve tat gelecek…
Makarnanın ana yemek olarak yenebilmesini sağlayan en büyük yardımcı etken sostur. Farklı makarnalar için uygun olan soslar da farklılık gösterir. İşte size soslara göre makarna seçiminde bir kaç ipucu…
Spagetti: Spagetti gibi uzun ve yuvarlak makarnalarda, bu özellikleri nedeniyle genellikle sıvıyağ ile yapılmış domatesli ve salçalı soslar kullanılır.
Erişte gibi yassı makarnalar: Bu çeşitler için daha yoğun kıvamlı; mesela peynir, yumurta ve krema bazlı soslar tavsiye edilir.
Burgu ve ince uzun makarnalar: Bu tip makarnaların sosun suyunu emme özelliği bulunur. Bu sebeple sulu ve sebzeli soslar bu şekiller için idealdir.
Mantı ve midye şekilli makarnalar: Daha çok etli ve kıymalı soslarla birlikte kullanılır. Sosları iyi taşıdıkları için salatalarda da mükemmel sonuç verirler.
Kalem, boncuk şekilli makarnalar: Bu çeşitler fırın makarnalar için uygundur. Salatada da kullanılabilir.

BOLONEZ SOS

Malzemeler:
100 gram Teremyağ
250 gram yağsız dana kıyması
20 gram rendelenmiş soğan
1 diş ince kıyılmış sarımsak
400 gram rendelenmiş domates
4 adet ince dilimlenmiş çarliston biber
½ çorba kaşığı tuz
1 adet defneyaprağı
45 ml domates sosu
Yapılışı:
Teremyağını bir tavada kızdırın. Yağ kızınca kıymayı ilave edip rendelenmiş soğan ve sarımsağı ekleyip 5 dk sürekli karıştırarak kavurun. Domates ve çarliston biberleri de katarak bir taşım kaynatın. Ateşi kısın, 15 dk daha pişirip, içine tuz, karabiber ve defneyaprağı ilave edin. Önceden hazırlanan domates sosunu katın. Kısık ateşte oldukça koyu kıvamlı bir sos elde edinceye kadar pişirip ateşten alın. Artık servise hazır…

MİLANEZ SOS

Malzeme:

50 gram Teremyağ
200 gram ince doğranmış mantar
100 gram dana jambon
200 gram domates
1 çay kaşığı karabiber
½ ince kıyılmış maydanoz
1 çay kaşığı tuz
Yapılışı:
Teremyağını derin bir tavada eritin. Yağ kızınca mantarları ilave edip rengi biraz dönünceye kadar sote edin. Dana jambonu, domatesi ekleyin. Sosu bir taşım kaynatıp ateşi kısın. Kısık ateşte koyu kıvamlı bir sos elde edinceye kadar yaklaşık 10 dk pişirin. Tuz ve karabiberini ekleyip, ince kıyılmış maydanozu da ekleyerek servis yapın.

VİNEGRET SOS
Malzeme:
200 ml sirke
700 ml zeytinyağı
75 gram ince kıyılmış soğan
50 gram ince kıyılmış kapari
1 çimdik tuz
1 çimdik karabiber
¼ kıyılmış maydanoz
1 çay kaşığı toz hardal

Yapılışı:

Bir kapta sirke ve zeytinyağını karıştırın. Sırasıyla her biri ince kıyılmış olan soğan, kapari ve maydanozu karıştırarak, tuz, karabiber ve toz hardalı ilave edip sosu tamamlayın. Sosunuz servis hazır, afiyet olsun.