31 Ekim 2013 Perşembe

Bilge Aristo'dan Öğütler...



Bilmelisin ki, güzel bir anı bırakmanın ve Yüce Yaratıcı’nın hoşnutluğuna ermenin dışında, senin için başka bir değer yoktur. O’na tutunacak olursa, seni herkesin şerrinden korur. 
Bilmelisin ki, sen kötü oldukça halkını düzeltemezsin. Sen azgın ve sapık oldukça onlara doğru yolu gösteremezsin. Kör olan nasıl yol gösterebilir! Fakir olan nasıl zengin edebilir! Aşağılık biri nasıl yüceltebilir! Zayıf olan nasıl güçlü kılar!
Sorumluluğunu üzerine aldığın kimseleri düzeltmek istiyorsan, önce kendinden başla. Başkalarının ayıbını gidermek istiyorsan, önce kendi kalbini o şeyden temizle. Kendin kirli iken başkasını temizleyemezsin. Bu doktorluk iddiasında bulunan birinin aynı hastalık kendisinde bulunduğu halde başkasını tedavi etmeye kalkışması gibi olmayacak bir şeydir. Sözünle davranışın, içinle dışın birbirine uymadıkça güzel sözlerle dinleyicilere bir şey verdiğini sanmayasın ha!
Bilmelisin ki, insanları ıslah etmek için dürüst idarecilerden daha iyisi, kendilerini ve başkalarını bozmak için yine idarecilerden daha kötüsü olamaz. İdarecinin halkla olan ilişkisi ruhla ceset arasındaki ilişki gibidir, ruhsuz cesette hayat yoktur.
Kanunları uygulamaya çalış, çünkü sürekli huzur bununla sağlanır. Azgınlıktan sakın, çünkü gücünü tüketip bitirir. Kendini beğenmişlikten sakın. Zira bu durum erdemle bağdaşmaz.
Bilmelisin ki, bozguna uğramanın başlıca sebebi kibirlenmektir. Doğruluk yaratıkların yaşama güvencesidir. Yalan bir hastalıktır, yakalanan bir daha kurtulamaz. Ölümü gözü önünde bulunduran kendini ıslah eder. İnsanlara yüzsuyu dökmek yok mu, işte küçük ölüm odur.
İskender'e şöyle yazmıştı: "Halka iyi davran ki sevgisini kazanasın. İyilik ve sevgiye dayanan yönetim, baskı ve zulme dayanandan daha devamlıdır. Bilmelisin ki, sen sadece bedenlere hükmedebilirsin, ama iyilik yaparak gönüllere hükmetmeye bak." Yiyip içtikleri şeylerle övünen bir topluluk görmüş, "Bırakın böyle şeyleri, bunlar bayağılıktır, edebinizle övünün, edep şereftir" demiştir.
İlimden başka her şeyin azı çoğundan daha hafiftir, oysa ilim arttıkça taşıması kolaylaşır. İlim aklın kılavuzu, akıl ise iyiliğin komutanıdır. Kişinin dili aklının kâtibidir, akıl neyi yazdırırsa dil onu söyler. A1tın ateşte eritilerek saflaştırıldığı gibi, kişi de mesleğinde pişerek olgunlaşır.
Her şeyin yenisi iyidir, ama sevginin eskisi daha iyidir. Kişinin bilmediğini öğrenmesine engel olan şey, bildiğinden az yararlanmış olmasıdır. Yaptığı işten zevk alan yani severek yapan adam, bu konuda önüne çıkan engellere de katlanmasını bilir. İlmin yararını gören adam, daha çok öğrenmek için güçlüklere göğüs gerer.


21 Ekim 2013 Pazartesi

Uzakdoğu Seromonisi...



Pirinç:
Pirinç, Japonya’da neredeyse kutsal sayılan bir besin kaynağı. Japon folkloründe “Inari” adıyla anılan pirinç tanrısına bugün bile tapanlar mevcut.
En bilinen pirinç yemekleri arasında tendon, gyu-don, sekihan, ochazuke ve tabii ki sushi vardır.
Tipik Bir Japon: Sushi
Sushi hazırlanırken önceden haşlanan pirinç, sirke ve şeker eklenerek küçük toplar halinde getirilir ve üzerlerine deniz mahsulleri konarak tahta ya da porselen yassı tabaklar üzerinde servis edilir.
Sebzeler:
Sebzeler her zaman biraz diri ve gevrek bırakılarak soya sosu ile birlikte küçük kâselerde servis edilir. Sebze garnitürlerinin tipik örnekleri arasında “ohitashi”, yani haşlanmış ıspanak, susam köküyle pişirilmiş yeşil fasulye, havuç ve kızarmış ya da haşlanmış olarak servis edilen patlıcan yer alır.
İçecekler:
Japonların yeşil çayı “ocha” genellikle sıcak olarak yemekten sonra servis edilir. Pirinçten elde edilen bir şarap olan “sake” ise, kışın sıcak, yazın soğuk olarak servis edilir.

19 Ekim 2013 Cumartesi

yaşam felsefesi...



Kendinden hep daha kültürlü ve zeki insanlarla birlikte olmak, hayatı onlarla paylaşmak…
Böylece hedef kendini hep geliştirmek, daha fazla öğrenmek, eksikleri gidermek oluyor.

18 Ekim 2013 Cuma

Halil İbrahim bereketi...



Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış.
Büyüğü Halil.
Küçüğü ise İbrahim...
Halil, evli çocuklu.
İbrahim ise bekârmış...
Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin...
Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş.
Bununla geçinip giderlermiş...
Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı.
İkiye ayırmışlar.
İş kalmış taşımaya.
Halil, bir teklif yapmış :
İbrahim kardeşim; Ben gidip çuvalları getireyim. Sen buğdayı bekle.
Peki, abi demiş İbrahim...
Ve Halil gitmiş çuval getirmeye... .
O gidince, düşünmüş İbrahim:
Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine
Böyle demiş ve
Kendi payından bir miktar atmış onunkine...
Az sonra Halil çıkagelmiş.
Haydi İbrahim. Demiş, önce sen doldur da taşı ambara.
Peki abi.
İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola.
O gidince, Halil düşünür bu defa:
Der ki:
Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var.
Ama kardeşim bekâr.
O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek.
Böyle düşünerek,
Kendi payından atar onunkine birkaç kürek.
Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine.
Bu, böyle sürüp gider.
Ama birbirlerinden habersizdirler.
Nihayet akşam olur.
Karanlık basar.
Görürler ki, bitmiyor buğdaylar.
Hatta azalmıyor bile.
Hak Teala bu hali çok beğenir.
Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki...
Günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler.
Şaşarlar bu işe...
Aksine çoğalır buğdayları.
Dolar taşar ambarları.
Bugün "Bereket" denilince, bu kardeşler akla gelir.
Bu bereketin adı: Halil İbrahim bereketidir

17 Ekim 2013 Perşembe

TAVUK CİĞER MOUSSE



4 Kişilik Malzeme
400 gr. tavuk ciğeri,
1,2 çorba kaşığı tereyağ,
Tuz, taze çekilmiş karabiber,
2 adet ufak kıyılmış arpacık soğanı,
1,2 çorba kaşığı brandy,
250 kg. krema
Hazırlanışı:
Tereyağı eritilip tavuk ciğerleri sote edilir, tuz ve karabiber ilave edilir. Kapağı kapalı olarak 4-5 dakika pişirilir. Kenara alınıp soğumaya bırakılır. Arpacık soğanları sote edilir ve soğumaya bırakılır. Tavuk ciğerleri arpacık soğanı ve brandy mixerde karıştırılır. Krema ilave edilir, tekrar karıştırılır. Gerekirse tuz, biber eklenir. Mousse kaba konarak dolapta birkaç saat bekletilir. Dondurma kaşığı veya normal bir kaşık ile tabağa alınır. Kızarmış ekmek, turşu ve mantar ile servis yapılır.