28 Şubat 2015 Cumartesi

kartezyen şüphe



Descartes, bir matematik dehasıydı ve bu alanda cebirin geometriye uygulanmasından oluşan yeni bir kod buldu. Bu kol, analitik geometri ya da koordinat geometrisi olarak çeşitli adlar altında bilinir. Descartes, aynı zamanda, diyagramı da buldu. Bir diyagram üzerinde yer alan herkesin bildiği o iki çizgi onun adını taşımaktadır. Bunlara Kartezyen koordinatlar denir; Kartezyen de, Descartes adından türetilmiş bir sıfattır. Matematiğin apaçık ve tümüyle güvenilir kesinlikleri Descartes’i heyecanlandırmaktaydı. Böylece, matematiğe kesinliğini veren şeyin, bilginin öteki alanlarına uygulanıp uygulanamayacağını düşünmeye başladı. Eğer bu mümkün olabilirse, hiçbir şeyin kesin olarak bilinemeyeceğini savunan Septikleri kolayca çürütebilecek bir şey olacaktı elimizde. Fakat, bundan da önemlisi, modern anlamıyla bilimin üzerinde inşa edilebileceği dünya hakkında kesin bilgi elde etmenin bir yöntemine kavuşabilecektik.

Descartes, matematiğin, kesinliğini şu bir dizi nedene borçlu olduğunu sonucuna vardı. Matematik tanıtlamalar, son derece basit az sayıda öncülden başlamaktaydı; bu basitlik, (iki nokta arasındaki en kısa mesafe düz bir çizgidir önermesinde olduğu gibi) o denli temel ve apaçıktı ki onlardan şüphe etmek olanaksızdı. Daha sonra, her seferinde mantıksal bir adım atılarak bu tanıtlamalardan tümdengelimsel biçimde ilerlenirdi. Her adım, yanlışlanamaz, çok basit ve yine kesindi. Daha sonra, –ki bu matematiğin büyüsüne kapılmış herkesi kendinden geçiren bir şeydir – her biri basit ve apaçık olan öncüllerden yine her biri basit ve apaçık olan mantıksal adımlarla ilerlerken, ne basit ne de apaçık olan sonuçlara vardığınızı fark edersiniz: Önünüzde öngörülmemiş buluşlarla dolu bir dünya açılmaya başlar.

Bu buluşların çoğu şaşırtıcıdır ve uygulamada büyük yararları vardır; ayrıca hepsinin doğruluğuna güvenilebilir.
İnsana, keşfedilmeyi bekleyen bu dünyanın bir sonu yokmuş gibi gelir. Descartes’in yaptığı gibi, matematikçiler beklenmedik yeni yollar açmışlar hep. Şimdi, bu yöntemi matematiksel olmayan bilgilere tastamam uygulamak mümkün müdür, diye sorar Descartes. Matematiğin dışında doğruluğundan şüphe edilemez önermeler bulabilirsek, onları, tümdengelimsel kanıtlamalarda öncül olarak kullanabiliriz; bu durumda, onlardan mantıksal olarak çıkarsadığımız herşey doğru olmak zorundadır. Bu bize, bilgi yolunda buluşlarına yüzde yüz güvenebileceğimiz yöntemsel bir temel sağlayacaktır. Fakat, böyle öncüller var mıdır? Yoksa, matematik ve mantık dışında, kesin olarak bilebileceğimiz bir şey yok mudur? Bu tür kesin öncüller arayışında Descartes üç evreden geçti. İlkin, doğrudan ve dolaysız deneyi önüne koydu. Çıplak gözle kilise kulesine ya da bir bölümü suya batmış şu ağaca baktığımda, elbette duyularımın dolaysız tanıklığına güvenebilirim. Ama heyhat! Araştırma sırasında, doğrudan gözlemin bizi sık sık yanılttığı ortaya çıkmaktadır. Gündüz altın gibi parlayan, günbatımında kızıllaşan şu kilise kulesi, diğer zamanlarda gri görünmektedir. Suya girdiği noktada eğik görünen şu dalın, sudan çıkartıldığında düz olduğu görülüyor. Dolayısıyla, onlara ne kadar doğrudan baksam da, aklım ne kadar uyanık ve tetikte olsa da, gerçekte şeylerin bize göründüğü gibi olduklarından asla emin olamayız.

Felsefenin Öyküsü
Bryan Magee

27 Şubat 2015 Cuma

akaşa kavramı



Akaşa, Sanskrit dilinde cevher anlamındadır. Hindu öğretisine göre, akaşa şeklini almış olan ilâhi güç, her şeyi kaplar. Bu nedenden de, majisyenler tarafından “yaşayan ateş”, “ışığın ruhu” ya da “Magnes” diye adlandırılmıştır. Eflatun’a göre, evreni bir ‘dodekohedron’ (on ikiyüzlü geometrik bir form) biçiminde yaratan en yüksek gücün kendisidir.
Yunanlı filozofların “ether”i, Hindular’ın “Akaşa”sıdır. “Ether” ise Primordial Cevher’in bizim seviyemizdeki tali bölümlerinden biridir. Ether aynı zamanda Kabalistler’in “Astral Işığı”dır. Akaşa’nın bir vechesi olan Ether’in de birkaç veçhesi vardır.
Günümüzde bu terimler karışmış durumdadır. Astral ışığa, “Akaşa” da denilmektedir. Astral Işık, hepimizin irtibatlı olduğu bir ‘bilinç-dışı okyanusu’ dur. Varlığı, duru görü ve devamında kehaneti mümkün kılar. Şimdiye kadar meydana gelmiş tüm olayların kalıcı izleri ile her bir düşünce, fikir ve duygunun bu Astral Işık’ta korunduğu belirtilmektedir. Böylece Astral Işık, şimdiye kadar düşünülen ya da yapılan her şeyin depolandığı bir dağarcık olan Kozmik Hafıza’yı içerir ya da oluşturur. Şimdiye kadar alınmış olan tüm izlenimlerin engin bir kaydı olan Kozmik Hafıza’ya “Akaşik Kayıtlar” da denilmektedir.
Teozofik öğretiye göre, Dünya’nın Gezegensel Okült Hiyerarşisi’nin Shamballa’daki Meclisi’nde, önde gelen Varlıklar’ın yanı sıra bir de Dört Varlık’tan oluşan tarafı vardır. Bu dört Varlık, Güneş Sistemi’ndeki dört Karma Rabbi’ni planetimiz üzerinde temsil ederler. Yürüttükleri başlıca üç görevden biri de “Akaşik Kayıtlar”ın bakımı ve cetvel halinde düzenlenmesidir. Bu Varlıklar, “Kayıtlar Binası” (Hall of Records) ile ya da İncil’ de denildiği şekliyle, kitabın tutulması ile ilgilenirler ve Hıristiyanlık dünyasında “Kaydedici Melekler” (Recording Angels) diye bilinirler.
Gene aynı öğretiye göre, Gezegensel Okült Hiyerarşi’nin İkinci İnisiyasyon’dan geçen bir üyesi, “astral ışığın esrarı”nı öğrenir. Böylece, Akaşik Kayıtlar’ı okuyabilir ve geçmişi tahkik edebilir ki, bu da onun şimdiki zaman içinde hazır olmasıdır.
Üç boyuttan daha fazla boyutu olan âlemdeki bir olguyu üç boyutlu dünyanın sakinlerine anlatmak oldukça zordur ama yine de Akaşik Kayıtlar için söylenecekler vardır: Daima var olan ve olacak olan bir sinema kameramanı olduğunuzu tahayyül edin. Emrinizde de sonsuz bir film stoku ve bu filmleri sizin için sürekli banyo eden birisi bulunsun! Fizik evrende ortaya çıkan her kütleye ait zamanın başlangıcından beri her yerde her hangi bir kimseye ve herkese şimdiye kadar olmuş olan her şeyin filmini çektiniz. İçinde bulunduğunuz günün olaylarını hala daha çekmektesiniz. İşte bu Akaşik Kayıtlar’ı temsil eder. Şimdiye kadar olmuş olan her şey, sinema filmi üzerine kaydedilen ışık empülsleri ya da teyp bandı üzerine kaydedilen bir ses gibi, Ether üzerinde izini bırakır.
Bunlara ilâveten, kaydın yapıldığı âlemin çok boyutluluğundan ötürü, Dünya üzerindeki ve Spatyom’daki herkesi etkileyen çok güçlü ihtimaller de orada kaydedilebilirler. Bunu nasıl olabileceğine bir örnek vermek gerekirse, bir kentte olduğumuzu düşünelim: Bir sokakta yürüyoruz. Bir araba geliyor ve yanımızdan geçerek gidiyor. Artık arabayı göremediğimizden, arabaya olanlar hakkında hiçbir bilgimiz yoktur. Fakat diyelim ki, sokakta yürümek yerine havadaki bir balonda olalım. Aşağıya baktığımızda, sokağın kilometrelerde ötesini görebiliriz. Hızla yol alan arabayı ve belki de yolun üzerinde bulunan ve az sonra karşılaşıp sakınamayacağı bir engeli gözlemleyebiliriz. Böylece sürücünün kendisi fark etmezden önce, başına gelecekleri görmüş oluruz.
Bir başka örnek olarak da taşıma araçlarının tarifelerini verebiliriz: Bir ‘ihtimaller kaydı’ndan başka bir şey olmayan tarifeler bir trenin, bir otobüsün, bir geminin ya da bir uçağın belirli bir yerden belirli bir zamanda ayrılacağı ve belirli bir yere belirli bir zamanda varacağı ihtimallerini belirtirler. Hemen hemen her seferinde de söz konusu araç o yerden ayrılır ya da o yere varır.
“Akaşik Kayıt” kavramını incelerken geçmişin Rölativistik olarak nasıl görülüp izlenebileceğine ilişkin şu teorik açıklamayı da unutmamak gerekir: Eğer çok uzaktaki bir planete bir anda gidebilirseniz ve elinizde de özel olarak yapılmış bir cihaz varsa, o planetin örneğin 1000 ışık-yılı ötesinde kalan Dünya’dan oraya henüz yeni ulaşmakta olan ışığın taşıdığı görüntüleri izleyebilirsiniz. Bu görüntüler tam 1000 yıl önceki Dünya’ya ait olduğuna göre, siz de özel cihazınızla geçmişi izlemiş olursunuz. “Akaşik Kayıt” konusu da fizik uzayın belirli bir yerinden görüntüler halinde mevcut olabilen geçmişin fizik maddeden çok daha süptil olan bir madde okyanusunca tespit edilebilir oluşundan bahsetmektedir. 
Ancak, “Akaşik Kayıtlar” olacak olanın kuvvetli ihtimalini de gösterdiğinden, geçmişin basit bir kaydından çok daha öteye bir olgudur. Bir ulusun karşı karşıya kaldığı ihtimaller, bireyinkilere nazaran çok daha kuvvetli ve çok daha kesin olur. Bu konuda özel olarak eğitilmiş ve kendilerine izin verilmiş olan İnisiyeler, “Astral Âlem” e nüfuz ederek, dünyanın her hangi bir yerinde olmuş olanları ve gelecek için en kuvvetli ihtimalleri görmek için “Akaşik Kayıtlar” a müracaat edebilirler. Nitekim, Madam H.P.Blavatsky (1831-1891) ve Rudolf Steiner (1861-1925), “Akaşik Kayıtlar”dan tarih öncesinin Mu ve Atlantis kıtaları hakkında enformasyon edindiklerini ileri sürmüşlerdir. Akaşik Kayıtlar’ın incelenmesi aslında, televizyon ya da sinemada film izlemeye çok benzer.
Bireylerin Akaşik Kayıtlarına gelince, bu konuyu en iyi haklarında bilgi verdiği kişilerin geçmiş yaşamlarını –trans altındayken- Akaşik Kayıtlarından öğrenerek onlara aktaran ünlü Amerikalı medyum Edgar Cayce’nin (1877-1945) çalışmalarından ve gene bu konuda verdiği ilginç bilgilerden öğrenebiliriz. Ruhların gelişimine dair Yüce Program, bireysel varlığın Yaradılış’ı tüm veçheleriyle deneyimlemesini zorunlu kılar. Bu deneyimin kaydı, bireyin “Akaşa’sı” ya da “ruh kaydı” olarak bilinen parçası haline gelir. Edgar Cayce’nin trans altındayken tarayabildiği ve böylece kişilerin geçmiş yaşamlarına ait enformasyonu aktarırken üzerinde yorum yapabildiği kaynaklar da işte bu Akaşik Kayıtlar’dır.
Cayce, Akaşik Kayıtlar’da gezegensel tesirlere dair rastlanan kayıtların da bir bireyin geçmişte zihnî ve duygusal durumlar karşısında nasıl tepki gösterdiğini temsil edici nitelikte olduklarını belirtmekteydi: O halde astrolojik tesirleri verirken, bunları fizik dünya planın da spritüel ya da ruh deneyimi açısından görülecek olandan hatırı sayılır derecede farklı olacaklardır. Bu varlığın deneyimleri eğer, bazı çevrelerde kabul edildiği şekliyle, tamamen astroloji bilimi açısından verilseydi, burada verilebilecek olan kayıttan ya da burada görülenden tamamıyla farklı olacaktı.
Çünkü bunlar, varlığın ya da ruhun gelişiminin Akaşik Kayıtlarıdırlar. Şimdiki deneyimin, çevresiyle birlikte nasıl etkileneceğine ya da tesir altında kalacağına dair astrolojik açıdan tesir az olacaktır. Varlık daha ziyade fizik dünya planı tarafından, astrolojik tesirlerden ziyade fizik dünya planının görünüşü tarafından yönetilecektir.
Her bir ruh, her bir beden, her bir birey bireysel bir varlıktır. Yapılmış ve düşünülmüş olan -bu faaliyet zaman ve mekân yumağının üzerine hangi ‘bilinç küresi’ dâhilinde yazılmış olursa olsun- o bireysel varlığın deneyiminin canlı bir kaydı haline gelir. Varlığın bu kayıtları hakkında yorum yaparken zaman ve mekân yumaklarının üstündedirler. Herkes bunu fark etse ve biz ne isek, ortaya koyduğumuz idealler hakkında yaptıklarımızın bir araya gelmiş sonucu olduğu bilincine varabilsek.

26 Şubat 2015 Perşembe

tarçınlı meyve salatası



Malzemeler:
250 gram taze badem
4 portakal
500 gram karpuz
400 gram kayısı
100 gram şeker
½ kahve kaşığı toz tarçın

Hazırlanışı:
Bademlerin kabuklarını ve portakalları soyun. Karpuzun çekirdeklerini çıkartın. Kayısıları yıkanı ve çekirdeklerini çıkartın. Bademleri ince ince doğrayın. Portakalların zarlarını mümkün olduğunca temizleyin. Karpuzu küçük dilimlere ayırın. Kayısıları 6 parçaya bölün. Bir tencerenin içine şeker 30 cl su ve tarçın koyarak tatlının şurubunu hazırlayın. Bir salata kabında bütün malzemeleri yavaş ve dikkatli bir şekilde karıştırın. Servis yapana kadar dolapta muhafaza edin.

25 Şubat 2015 Çarşamba

senin pemben hangisi



Nostaljik pembe: Bu tonu sevenler yaratıcı ve yetenekli bir yapıya sahip; yaşam ve insan doğası hakkında derin hisleri olan insanlardır. En önemli ortak özelliklerinden biri kendilerini sürekli ifade etme isteği içinde olmaları denebilir. Zekâları ve duyarlılıkları nedeniyle insanlarla sürekli iletişim ve paylaşım içinde olmayı isterler. Düşüncelerini ve duygularını açıkça anlatmaktan kesinlikle çekinmezler. Bu renk sayesinde içsel huzursuzluklarını dindirip, duygusal sorunlarını giderebilirler.
Toprak pembesi: Favorisi bu renk olanlar, proaktif, cesur, tutkulu ve enerji dolu insanlar olup hayatı dolu dolu yaşamayı severler. Eğer onları rahatsız ediyorsa, mevcut düzeni değiştirmek gibi büyük emelleri vardır ve emelleri doğrultusunda tüm karizma ve zekalarını kullanmaktan çekinmezler. Hayatlarında bu renge yer verdiklerinde hayallerine ulaşmak için ihtiyaç duydukları düzeni daha rahat geliştirebilirler. Ayrıca bu renk sayesinde kendilerini daha huzurlu ve sakin hissederler.
Pembe Nektar: Bu tonu tercih edenlerin ortak özelliği, başkalarına karşı son derece duygusal yaklaşmalarıdır. Özellikle sevdikleri kişileri asla kırmazlar ve onlara aşırı düşkün olabilirler. Bu bazen kendi isteklerini ve ihtiyaçlarını ikinci plana atmalarına kadar gidebilir. Başka bir ortak noktaları ise, yaratıcı ve sanatsever olmalarıdır. Hayatlarında bu renk baskın oldukça, sevgilerini bağımlılık noktasına varmadan ifade edebilirler. Aynı zamanda ruhsal güzelliklerini keşfedip, hayatın olumlu yönlerine odaklanabilirler.
Pudra Pembesi: Bu tonu sevenler yaratıcı, içgüdüsel ve bilgedir. Uyumlu olmalarına rağmen, bağımsızlıklarına düşkündürler. Bu nedenle kendileri ile hayatı paylaşacak ama enerjilerinin tümünü tüketmeyecek arkadaşlar ve partnerler seçeler. Bu renk, bu kişilerin daha tutkulu ve spontane hareket edebilmelerini sağlar; bu sayede yeni ufuklara daha çabuk yelken açabilirler.
Şafak pembesi: Bu tonu sevenlerin ortak noktası, sanata doğal yetenektir. Yaratıcı ve duygusal açıdan hassas kişilerdir. Bu renk, bu kişilerin ruhsal olarak tazelenmelerine yardımcı olduğu gibi onların daha enerjik ve inançlı hissetmelerini sağlar.
Barok Pembesi: Bu tonun insanları lider doğarlar. Çalışmaktan ve aksiyon almaktan korkmazlar. Odaklı ve direkt insanlardır. Bireyselliğe düşkündürler, bu nedenle başkalarının kurallarına uymaktan bazen haz etmezler. Birlikte oldukları kişilere saygı duyarlar. Bu renk onları kendilerini yakın hissettikleri kişilere güvenmeye ve onlara uyum sağlamaya teşvik eder. Aynı zamanda bireysel özgürlüklerine sahip çıkmalarına yardımcı olur.
İbis Pembesi: Bu akıllı, dikkat çekici ve derinliği olan insanların rengidir. Başkalarının gözünden kaçan detayları bir dedektif gibi fark edebilirler. Kendilerini değişik durumlara adapte edebilme özellikleri vardır. Fakat bazen bir konuyu saplantı haline getirip, kendilerini çok kısıtlayabilirler. Bu da onlara gereksiz bir duygusal yük getirir. Bu renk, kırmızının tutkusunu ve morun vurdumduymazlığını birleştirir. Bu sayede insanlara kişisel tutkularını duygusal bir ağırlık altında ezilmeden paylaşabilirler.
Baskın Pembe: Bu tona ilgi duyanlar son derece tutkulu, duyarlı ve güçlü bir ruhsal yapıya sahip kişilerdir. Deniz kenarında tek başlarına vakit geçirirken, iç seslerine kulak vermeyi severler. Doğal bir iyileştirme yeteneğine sahiptirler ve hastalıklardan başkalarına göre daha çabuk iyileşirler. Kariyer hedeflerine ulaşmak için değişik yöntemler denemeyi severler. Bu renk, bu gruptaki kişilerin zekâlarını cesaretleri ile bütünleştirmelerine yardımı olur. Böylece bir sonuca ya da ödüle ulaşmak için aşmak zorunda oldukları yoldan çekinmezler.
Odunsu Pembe: Çekici, heyecan dolu ve kışkırtıcı bir yapıya sahiptirler. Bir konuya odaklandıkları zaman istediklerini mutlaka elde ederler. Finansal konular nedeniyle bazen demotive olma özellikleri vardır. İçlerinde hissettikleri yüksek enerjiyi doğru şekilde yönetmek için disiplin ve iç dengeye ihtiyaç duyarlar. Bu renk sayesinde heyecanlı tabiatlarını kontrol edebilirler, spritüel anlamda daha duyarlı olurlar ve yüksek ideallerine doğru yol alabilirler.
Uçuk Pudra Pembesi: Bu tonu tercih edenler insanları okumakta ustadır. Gözlemci ve detaycı olurlar. Bu renk onlarda kendine güven hissini ve duygusal dengeyi teni eder. Bu ton sayesinde kişisel dünyalarından gerçek dünyaya adım atmaları kolaylaşır.
Toz Pembe: Bu, hayata ve insanlara sevgi ve anlayışla yaklaşan insanların tercih ettiği tondur. Bu kişilerin hayattan beklentileri pozitif yöndedir ve algıları açıktır. Bu özellikleri sayesinde aile travmalarından daha kolay sıyrılırlar. Değişikliklere kolay adapte olma özellikleri vardır. Yüksek enerjileri sayesinde hayata tutunabilirler. Bu renk onlara sevgi aşılar, hassasiyetlerini ve algılarını yükseltir. Duygusal iyileşme ve adaptasyon dönemlerini kolaylaştırır.
Gümüşi Pembe: Favorisi bu renk olan kişiler çok meziyetli olmalarıyla dikkat çekerler. Yaklaşan fırsatları ve olayları ölçüp biçip değerlendirmekte üstlerine yoktur. Güçlü ama hassas bir yapıya sahip olduklarından her zaman göründükleri kadar kuvvetli hissetmeyebilirler. Gevşeyip enerji toplamak için sık sık dinlenme ihtiyacı duyarlar ait oldukları bir yer bulmak ve dengeli bir ev yaşamı kurmak konusunda sıkıntı çekebilirler. Bu renk onları hayatın sihirli ve mucizevî yanlarına yakınlaştırır.
Kül Pembesi: Bu gruba “toplum melekleri” diyebiliriz. Onlar insanlığa yardım etmek için uğraşırlar; hayattaki en büyük idealleri budur. Akıllı ve cömert kişilerdir. Aynı zamanda finansal açıdan zengin olabilme özellikleri vardır. Sevdikleri ton onlara doğru kararlar vermek ve tutkulu olmak konusunda yardımcı olur. Hayatlarında bu renge bolca yer verdiklerinde, fiziksel, ruhsal ve ruhani açıdan bir dengeyi yakalarlar.
Yabani Gül: Bu tonun seçenler özel insanlardır; inanılmaz yüksek enerjileri ve hayat motivasyonları bulunur. İçlerinde büyük coşku sayesinde adeta mucizelerle dolu sihirli bir dünyada yaşarlar. Öngörüleri kuvvetlidir ve risk almaktan hiç korkmazlar. Gerektiğinde değişimi desteklerler. Bu renk sayesinde manevi yönleri güçlenir ve en yüksek emellerine sadık kalmayı başarırlar.
Puslu Pembe: Bu rengi sevenler güçlü ve kendinden emindir. Zayıf noktalarını belli etmekten hoşlanmazlar. Hayata dair sorular sormak ve anlamlar keşfetmeyi severler. Bu ton onlara sevgi ve tutku aşılar. Ayrıca algılarını güçlendirir.
Tozlu Pembe: Bu insanların ortak özelliği yenilikçi olmalarıdır. Hayata dolambaçsız yaklaşırlar. Birçok alanda yetenekleri vardır ve başarılıdırlar. Bağımsızlıklarına düşündürler ama zaman zaman düşüncelerini bir partner ile paylaşmak isterler. Bunun çözümü kafalarını ve kalplerini dengelemekten geçer. Favori tonları sayesinde duygusal kararsızlıklarından arınırlar. Ayrıca yenilikçi fikirlerini yaratıcılığa dökebilirler.
Koyu Pembe: Favorisi bu renk olanlar güçlü ve aynı zamanda hassas insanlardır. Karizmatik, cesur ve çalışkan olmaları ile dikkat çekerler. Hayatı hep sınırlarda yaşamak isterler. Genelde yalnız kalmayı sevmezler; bu da onlara kendi başlarına ayakta durabilme yeteneklerini geliştirir. Bu renk sayesinde kendilerine güvenleri artar, önemli kararlar alabilme yetileri gelişir ve amaçlarına daha rahat ulaşabilirler.
Somon Pembe: Bu rengi sevenler herkesle anlaşabilir, konuşabilir, fikirlerini paylaşabilir çünkü zihinsel güçleri çok fazladır. Dünyanın neresinden olursa olsun herkes onlara kulak verir. Yeterli fiziksel aktivite yapmadıkları ya da zihinlerini yeterince meşgul etmedikleri zaman bir konu üzerinde gereğinden fazla düşünmeye başlarlar. Bu ton sayesinde düşüncelerini yaratıcı fikirlere dönüştürmeyi başarırılar ve hayatlarındaki duygusal ve akıl dengesini sağlarlar.
Şarap Pembesi: Bu gruptaki kişilerin yüksek algılama yeteneği olduğundan insanları kolayca çözerler. Birçok alanda yetenekleri vardır, o nedenle farklı aktiviteleri denemeleri gerekir. Genelde aynı anda iki işle uğraşırlar. Müzik, dans ve sanata yatkınlıkları göze çarpar. Güçlü insanlardır. Bu renk sayesinde korkularından ve şüphelerinden uzak dururlar.
Gül Kurusu: Bu rengi tercih edenler her şeyi bildikleri yoldan halletmeyi sever. Yüzeysel insanlardan hoşlanmazlar ve güçlü fikirleri vardır. Bu fikirlerini ve bildiklerini paylaşıp öne çıkmak isteyebilirler.