5 Aralık 2013 Perşembe

feuillantine aux fruits rouge



Malzeme
Çikolata (bitter veya sütlü)
Çilek
Frambuaz,
Pudra şekeri,
Krem şanti.
Nane yaprağı
Hazırlanışı:
Çikolata benmaride eritilir. Alüminyum kâğıt kaplanmış tepsilerde, kaşıkla 10 cm. çapında daireler olacak şekilde yayılır. Buzlukta bekletilir. Krem şanti hazırlanır, arzu edilirse biraz vanilya ilave edilebilir. Çileklerin bir kısmı ile sos yapılır: Çilek ezilir, pudra şekeri ile tatlandırılır. Çikolata eritildikten sonra alüminyum folyolar üzerinde aynı ebatlarda daireler oluşturacak şeklide yayılır ve sertleşmesi için bir süre buzdolabında bekletilir. Alüminyum folyolardan çıkartılan çikolata tabakları üzerine krem şanti topları ve çilekler dizilmek suretiyle katlar oluşturulur. Üzerine kakao serpilir, krem şantiye, nane yaprağı ve bir frambuaz ile süslenir. Tatlının etrafına önceden hazırlanan çilek sosu dökülür, krem şantiye ve nane yaprakları ile tamamlanır.  
 
 
Feuillantine aux Fruits Rouge, yalnızca bir tatlı değil; zamanın, arzunun ve estetik bilincin tabakta vücut bulmuş hâlidir. İncecik katmanlara ayrılmış çıtır hamur, insanın varoluşsal kırılganlığını simgelerken; kırmızı meyvelerin canlılığı, arzunun ve tutkunun en yoğun hâlini temsil eder. Bu tatlı, duyuların değil, düşüncenin bir ürünü gibidir—çünkü her katman, bir anlam, her meyve, bir duygu taşır. Feuillantine, Fransız mutfağının rafine zarafetini taşırken, kırmızı meyvelerle birleştiğinde, bir anlatının doruk noktasına ulaşır.

Tatlıyı oluşturan yapraklar, zamanın katmanlarını çağrıştırır; geçmişin çıtırtısı, şimdinin yumuşaklığı ve geleceğin belirsizliği bu hamurun dokusunda saklıdır. Frambuaz, böğürtlen, yaban mersini gibi meyveler, yalnızca tat değil, birer simgedir: kırmızı, burada yalnızca renk değil, bir varoluşun metaforudur. Her meyve, bir anı gibi yerleştirilir; tatlı, bir hafıza haritasına dönüşür. Bu yönüyle Feuillantine aux Fruits Rouge, yalnızca bir damak zevki değil, bir içsel yolculuktur—tatlıdan çok, bir metin gibi okunur.

Tatlıya eşlik eden kremalar, vanilya notaları ve hafif asidik soslar, bu anlatının bağlaçlarıdır. Onlar, katmanlar arasında geçişi sağlar; anlamı derinleştirir, duyguyu yoğunlaştırır. Bu bileşenler, bir romanın ara cümleleri gibidir—görünmeyen ama hissedilen, tamamlayıcı ama belirleyici. Feuillantine, bu bağlamda bir edebi yapıttır: her lokma, bir paragraf, her aroma, bir metafor. Onun sunumu, yalnızca görsel bir şölen değil; bir düşünsel davettir. Sofraya konduğunda, yalnızca tatlı değil, bir tavır sunar: incelikli, düşünceli, zarif.

Son kertede Feuillantine aux Fruits Rouge, tatlının ötesinde bir varoluş biçimidir. Onunla temas kurmak, yalnızca bir gastronomik deneyim değil; bir estetik ve felsefi yüzleşmedir. Bu tatlı, arzunun geçiciliğini, güzelliğin kırılganlığını ve zamanın dönüşümünü anlatır. Her lokma, bir anı, bir özlem, bir düşüncedir. Ve bu düşünce, kırmızı meyvelerin canlılığıyla, hamurun çıtırtısıyla ve kremanın yumuşaklığıyla dile gelir. Feuillantine, bu anlamda, yaşamın kendisi gibi: katmanlı, çelişkili, ama nihayetinde büyüleyici.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder