Açılmamış sandıklar nasıl kokar bilirsiniz. Ama o kokuyu almak için önce
açmanız gerekir. İşte o zaman, geçmişin derinliklerinden lavantayla karışık
naftalin kokusu, özlemler, beklentiler, karşılıksız sevgiler, yaşanmışlar ve
yaşanamamışlar çıkar. Geçmiş bütün varlığıyla karşınızdadır.
Eski olan şeyleri seviyorum. Onlardaki çizgi, o yaşanmışlık. Tıpkı çok
güzel şeyler yaşamış insanların acemi insanlara bakışı gibi.
Ama kıymetli bir camı vitrinde tutmak, güzel bir kadehle hiçbir şey içmemiş
olmak da ayrı bir çelişki. Bunların hiçbiri hayatımızdan daha değerli değil. Bu
onu sevmek değil ki! benim de objeler ve geçmişe bir bağlılığım var. Geleneklerden
çok çabuk vazgeçiyoruz galiba. Bir akım geliyor ve her şeyi elden
çıkarıveriyoruz. Bu sadece bize özgü değil ama bizim her şeyden vazgeçmek için
de çok fazla bir mazeretimiz yok, o kadar fazla bir şey yaşanmadı, doyum
noktalarının sonuna gelinmedi ki!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder