Günlüğünüz karşısında ruhen çırılçıplak kalmayı göze alabileceğiniz belki de tek dostunuz.
9 Aralık 2012 Pazar
kedi sevgisi
Kedi sevgisi, insanın en sessiz yanına dokunan bir duygudur. Ne gürültülü bir bağlılık ne de gösterişli bir sadakattir bu; daha çok bir bakışta anlaşmak, bir sessizlikte paylaşmaktır. Kediler, insanın iç dünyasına usulca süzülür; varlıklarıyla değil, yokluklarıyla sevilirler. Onlara duyulan sevgi, bir sahiplenme değil, bir eşlik etme hâlidir. Çünkü kedi, ne ait olur ne ait eder—sadece var olur, ve bu varoluşun zarafetiyle insanın kalbine yerleşir.
Bir kedinin yürüyüşü, zamanın ritmini bozar. Her adım, bir şiirin dizesi gibi; her miyav, bir suskunluğun yankısıdır. Kedi sevgisi, sabırla örülür; bir gün yaklaşır, ertesi gün uzaklaşır. Ama her mesafe, bir yakınlıktır aslında. İnsan, kediyi severken kendini de sever; çünkü bu sevgi, koşulsuz değil, koşulsuzluğun içindeki derin anlayıştır. Kediler, insanın en kırılgan hâlini bilirler—ve o hâli yargılamadan yanına kıvrılırlar.
Kedi sevgisi, bir öğretidir. Sessizliği dinlemeyi, yalnızlığı sevmeyi, beklemeyi ve kabullenmeyi öğretir. Onlarla yaşamak, bir ritüeldir; sabahın ilk ışığında göz göze gelmek, akşamın sessizliğinde aynı köşeyi paylaşmak. Bu sevgi, zamanla büyümez; zamanla derinleşir. Çünkü kediler, insanın zamanla değil, anla yaşamasını ister. Ve bu anlar, bir ömrün en kıymetli kırıntılarıdır.
Ve nihayet, kedi sevgisi bir bağ değil, bir izdir. Kalpte sessizce açılan bir pencere, ruhun en tenha köşesine konan bir varlıktır. Onları sevmek, kendini sevmektir; çünkü kedi, insanın en insani yanına dokunur. Ne sözle ne eylemle anlatılır bu sevgi—sadece yaşanır. Ve yaşandıkça, insan biraz daha yumuşar, biraz daha susar, biraz daha olur. Kedi sevgisi, insanın kendine en çok benzediği hâlidir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder