18 Aralık 2012 Salı

Nar


Mitolojiye göre anavatanı Kıbrıs. Aphrodite, doğduğu bu adaya şan olsun diye ekmiş. Hipokrat İ.Ö. beşinci yüzyılda nar suyunun ateş çıkmasına iyi geldiğini ilan ediyor. Kur’an’da En’am suresinde Allah, insanlık için: “... Çeşit çeşit hurmaları, sebzeleri, zeytinleri, narları, birbirine benzer ve benzemez biçimde” yaratıyor. 

Nar ağacı, İncil’de Bakire Meryem’in simgesi olarak değerli meyvelerden biri. Dünyanın en eski narı, bugün Berlin’deki Mısır Müzesinde sergileniyor. Karkamış’ın tanrıçası Kubaba (Kybele), günümüzde elinde tuttuğu narla ulaşıyor. 
Denizli’nin Kızılhisar bucağında bereket ve bolluk getirsin diye gerdeğe giren gelin, narı yere vurup parçalıyor ve “Bu nar taneleri kadar çocuğum olsun” dileğinde bulunuyor. 
17. Yüzyılda Evliya Çelebi, yalnızca Karabağ ve Azerbaycan’da narla yapılan on sekiz çeşit tatlı ve içecekten bahsediyor. İran’ın Tebriz kentinde ise çiçeklerinden ve meyvesinden yapılan şarabın çok yaygın içildiği naklediliyor.

Romalılar da nara tutkun. Tuzlu deniz suyuna bastırıp, güneşte kuruttuktan sonra kışa saklıyorlar. IV. Ramses dönemine ait mezarlardan kurutulmuş nar çıkıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder