7 Ocak 2013 Pazartesi

kar ne güzelsin....


Camdan görünen resim kartpostal gibi...
 Karda yürüyüş ve kartopu...


pıtır pıtır bir kar var, sıcak evimdeyim ve nefis kahvemden yudumlar alırken dışarıdaki manzarada kendimi kaybetmek üzereyim aklımın bir köşesinde kibritçi kız...



kar tanelerim, kitabım, kahve kupam ve huzurum…

Kar, gökyüzünün en sessiz cevabıdır dünyaya. Ne bir fırtına gibi öfkeli ne bir yağmur gibi hüzünlü; sadece dingin, sadece vakur. Her tanesi, bir suskunlukla iner toprağa; ve bu suskunluk, insanın içindeki gürültüyü susturur. Kar, ne güzelsin… çünkü sen, konuşmadan anlatırsın. Beyazlığın, bir temizlik değil; bir unutma biçimidir. Ve insan, senin altında yürürken, geçmişini değil, sessizliğini taşır.

Seninle örtülür şehir, seninle silinir izler. Kar, bir örtü değil; bir örtüşmedir. Her çatının üstünde bir sükûnet, her ağacın dalında bir teslimiyet vardır. Sen yağarken, zaman durmaz ama ağırlaşır. İnsan, senin altında yürürken, adımlarını değil, düşüncelerini sayar. Kar, ne güzelsin… çünkü sen, zamanı değil, zamansızlığı getirirsin. Ve bu zamansızlıkta, insan biraz daha kendine döner.

Senin beyazlığında bir boşluk değil, bir doluluk vardır. Her şey silinir gibi görünürken, aslında yeniden yazılır. Kar, bir son değil; bir ara duraktır. Ne başlangıç ne bitiş… sadece bir bekleyiş. Ve bu bekleyişte, insan neyi beklediğini bilmeden umutlanır. Kar, ne güzelsin… çünkü sen, umutla sessizliğin arasındaki en ince çizgisin. Ve o çizgide yürümek, yaşamın en derin hâlidir.

Ve nihayet, sen yağarken dünya susar. Ama bu suskunluk, bir çöküş değil; bir yükseliştir. Kar, ne güzelsin… çünkü sen, insanın içindeki en kırılgan sesi duyurursun. O ses, ne bağırır ne fısıldar; sadece var olur. Seninle gelen bu varoluş, ne gürültü ister ne tanıklık. Sadece bir pencere kenarında oturmak yeter sana. Çünkü sen, kar… güzelliğin en sessiz hâlisin.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder