Yorgunum...
Ve,
Hiç
kimseyi anlayacak kadar takatim yok, masum çocuklar gibi beklentili, bir
ihtiyar gibi suskunum şu sıralar...
 Yorgunluk, yalnız bedenin değil, ruhun da çöküşüdür. Günler, birbirine benzemekten öteye geçmezken; saatler, içimde bir boşluk gibi devinir. Konuşmak, anlatmak, dinlemek… Hepsi bir yük artık. Kelimeler, dudaklarımda değil, omuzlarımda ağırlaşır. Ve ben, bu ağırlığın altında, sessizce ezilirim. Ne bir çığlık atacak gücüm var, ne bir fısıltıya kulak verecek sabrım. Yorgunum; çünkü yaşamak, bazen sadece taşımaktır.
İnsanları anlamak, bir zamanlar bir meziyetti belki; şimdi ise bir imkânsızlık. Her yüz, bir beklentiyle yaklaşır; her ses, bir cevap ister. Oysa ben, ne anlatacak kadar diri, ne dinleyecek kadar canlıyım. Masum çocuklar gibi içimde bir şeyler bekliyor hâlâ; ama ne olduğunu ben bile bilmiyorum. Beklemek, artık bir umut değil; bir alışkanlık. Ve bu alışkanlık, içimdeki sessizliği daha da derinleştiriyor.
Suskunluğum, bir ihtiyarın gözlerinde saklıdır. Konuşmaktan değil, anlaşılmamaktan yorulmuş bir suskunluk bu. Her kelime, bir eksilme; her cümle, bir kayıptır artık. İnsan, sustukça büyür derler; ama ben sustukça küçülüyorum. İçimdeki sesler bile birbirine küsmüş gibi. Ne geçmişin yankısı var ne geleceğin sesi. Sadece şimdi, sadece bu yorgunluk, sadece bu tükenmişlik.
Ve belki de en çok kendimden yoruldum. Kendimi anlamaya çalışmaktan, kendimi taşımaktan, kendimi beklemekten. Yorgunum, çünkü içimdeki ben bile bana yabancı artık. Ey hayat, biraz sessiz ol; biraz uzak dur. Çünkü ben, ne seni duymak istiyorum ne kendimi anlatmak. Sadece susmak istiyorum. Sadece var olmak. Sadece yorgunluğumla kalmak.
İnsanları anlamak, bir zamanlar bir meziyetti belki; şimdi ise bir imkânsızlık. Her yüz, bir beklentiyle yaklaşır; her ses, bir cevap ister. Oysa ben, ne anlatacak kadar diri, ne dinleyecek kadar canlıyım. Masum çocuklar gibi içimde bir şeyler bekliyor hâlâ; ama ne olduğunu ben bile bilmiyorum. Beklemek, artık bir umut değil; bir alışkanlık. Ve bu alışkanlık, içimdeki sessizliği daha da derinleştiriyor.
Suskunluğum, bir ihtiyarın gözlerinde saklıdır. Konuşmaktan değil, anlaşılmamaktan yorulmuş bir suskunluk bu. Her kelime, bir eksilme; her cümle, bir kayıptır artık. İnsan, sustukça büyür derler; ama ben sustukça küçülüyorum. İçimdeki sesler bile birbirine küsmüş gibi. Ne geçmişin yankısı var ne geleceğin sesi. Sadece şimdi, sadece bu yorgunluk, sadece bu tükenmişlik.
Ve belki de en çok kendimden yoruldum. Kendimi anlamaya çalışmaktan, kendimi taşımaktan, kendimi beklemekten. Yorgunum, çünkü içimdeki ben bile bana yabancı artık. Ey hayat, biraz sessiz ol; biraz uzak dur. Çünkü ben, ne seni duymak istiyorum ne kendimi anlatmak. Sadece susmak istiyorum. Sadece var olmak. Sadece yorgunluğumla kalmak.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder