Çay, insanın iç dünyasına açılan en sade kapıdır; bir fincanın buğusunda saklı olan, zamanın yavaşladığı, düşüncenin derinleştiği bir eşiktir. Hafif serinlik, bu eşikte bedenin değil, ruhun uyanışını tetikler. Dışarısı, mevsimin geçişine tanıklık ederken, içerideki sessizlik bir içsel iklim yaratır. Çayın sıcaklığı, serinliğin teni ürperten dokunuşuyla dengelenir; bu denge, insanın varoluşsal kırılganlığına bir şefkat sunar. Her yudum, bir düşüncenin başlangıcı, bir hatıranın yankısıdır.
Yağmur, dış dünyanın suskun bir anlatıcısıdır. Damlaların ritmi, zamanın nabzını tutar; her biri, gökyüzünden düşen bir cümle gibi toprağa yazılır. Bu yağmur, ne bir fırtınanın öfkesi ne de yazın geçici serinliği; bu, düşüncenin ıslak hâlidir. Pencere camına düşen her damla, insanın iç sesini yankılar; dışarıdaki ıslaklık, içerideki duyguların çözülüşüne eşlik eder. Yağmur, yalnızca doğayı değil, insanı da yıkar; fazlalıklardan, gürültüden, aceleden arındırır.
Müzik, bu atmosferin görünmeyen mimarıdır. Duyulmaz ama hissedilir; notalar, kelimelerin ulaşamadığı yerlere dokunur. Hafif bir piyano ezgisi, çayın buğusuna karışır; yağmurun ritmiyle uyumlanır, kitap sayfalarının arasına sızar. Müzik, zamanın akışını değil, insanın iç ritmini belirler. Bu ritim, dış dünyanın karmaşasından uzak, iç dünyanın derinliklerinde yankılanır. Ve insan, bu sesin içinde kendini duyar—sözcüklerin ötesinde, anlamın kıyısında.
Kitap ise bu sessizliğin sözcüsüdür; düşüncenin ete kemiğe bürünmüş hâli. Sayfalar çevrildikçe, zaman çözülür; karakterler, mekânlar, fikirler birer içsel yolculuğa dönüşür. Çayın sıcaklığı, yağmurun ritmi, müziğin dokusu kitapta birleşir; insan, bu birleşimin içinde hem kendini hem dünyayı yeniden kurar. Bu an, bir kaçış değil, bir varoluş biçimidir. Ve insan, bu biçimde, sessizce ama derinle, yaşar.
Günlüğünüz karşısında ruhen çırılçıplak kalmayı göze alabileceğiniz belki de tek dostunuz.
26 Eylül 2014 Cuma
25 Eylül 2014 Perşembe
23 Eylül 2014 Salı
bence malumdur
dikenin
kalbime battığı bir sonbahar günüdür
sen elini bulutların içinde gezdirirsin
bulutlar senin gözlerinin üstünde yürürler
içini kurtlar kemirir
bence malumdur
buğulanmış camların arkasında masmavi yüzün
senin ateşler içinde olduğun
bence malumdur
ellerin muhakkak çocuk elleridir
hep kimsenin bilmediği türküler düşünürsün
onlar neden daima okul türküleridir
süleymancıktan bahseder
kara toprakta açık yeşil bir yıldız gibi akıp giden
süleymancıktan
ve karınca yuvalarından bahseder
ışıksız kömürsüz karınca yuvalarından
gökyüzünde kızıl bir hilalin kaydığını görürsün
sen ansızın gökyüzünde görünürsün
gözlerinin rengi
bence malumdur
elinde değildir akşam serinliğinde üşürsün
eylül'den itibaren geceler hazindir uzundur
sokaklar yorulur uykuya varıp gelirler
sokakların üstüne bulutlar gelirler
bulutların üstüne yıldızların gözleri gelir
bir yıldız bir yıldızın ardınca gider
yıldızların kayboldukları yer
bence malumdur
karanlıkta bir şeyler kopar dağılır
uzaktan yabancı sesler duyulur
sen elini bulutların içinde gezdirirsin
elin hayallerimi dağıtır
bilirsin
sen elini bulutların içinde gezdirirsin
kalbime battığı bir sonbahar günüdür
sen elini bulutların içinde gezdirirsin
bulutlar senin gözlerinin üstünde yürürler
içini kurtlar kemirir
bence malumdur
buğulanmış camların arkasında masmavi yüzün
senin ateşler içinde olduğun
bence malumdur
ellerin muhakkak çocuk elleridir
hep kimsenin bilmediği türküler düşünürsün
onlar neden daima okul türküleridir
süleymancıktan bahseder
kara toprakta açık yeşil bir yıldız gibi akıp giden
süleymancıktan
ve karınca yuvalarından bahseder
ışıksız kömürsüz karınca yuvalarından
gökyüzünde kızıl bir hilalin kaydığını görürsün
sen ansızın gökyüzünde görünürsün
gözlerinin rengi
bence malumdur
elinde değildir akşam serinliğinde üşürsün
eylül'den itibaren geceler hazindir uzundur
sokaklar yorulur uykuya varıp gelirler
sokakların üstüne bulutlar gelirler
bulutların üstüne yıldızların gözleri gelir
bir yıldız bir yıldızın ardınca gider
yıldızların kayboldukları yer
bence malumdur
karanlıkta bir şeyler kopar dağılır
uzaktan yabancı sesler duyulur
sen elini bulutların içinde gezdirirsin
elin hayallerimi dağıtır
bilirsin
sen elini bulutların içinde gezdirirsin
Attila
İlhan
22 Eylül 2014 Pazartesi
Eylül Ayı
🍂 Eylül ayı, yılın dokuzuncu ve sonbaharın ilk ayı olarak, doğanın sessizce değişime hazırlandığı, insanın içsel dönüşümünü başlattığı bir zaman dilimidir. Yazın coşkulu ritmi yerini dinginliğe bırakırken, Eylül; hem bir bitişin hem de bir başlangıcın ayıdır. Takvimdeki sıradan bir ay gibi görünse de, edebiyatın, müziğin ve insan ruhunun en çok ses verdiği zamanlardan biridir.
---
📜 Etimolojik ve Kültürel Derinlik
- Türkçedeki “Eylül” kelimesi, Arapça eylûl (أيلول) kökenlidir ve Süryanice elūl kelimesinden türemiştir. Bu sözcük, Akadca’da “hasat festivali” anlamına gelen elūlu kelimesine dayanır⁽¹⁾.
- İngilizce karşılığı September, Latince “yedi” anlamına gelen septem kökünden gelir; çünkü Roma takviminde Eylül yedinci aydı.
---
📅 Eylül Ayında Öne Çıkan Günler
Eylül, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde önemli günlerle doludur:
- 1 Eylül: Dünya Barış Günü
- 8 Eylül: Dünya Okuma-Yazma Günü
- 10 Eylül: Dünya İntiharı Önleme Günü
- 21 Eylül: Dünya Alzheimer Günü
- 23 Eylül: Sonbahar Ekinoksu – gece ve gündüz eşitlenir
---
🧠 Eylül’ün Ruhsal Yankısı
Eylül, insanın kendine dönme ayıdır. Tatil bitmiş, şehir yeniden dolmuş, okul zili çalmıştır. Bu ay, bir tür içsel toparlanma ve yeniden yön belirleme zamanıdır. Melankoliyle karışık bir huzur taşır; çünkü doğa solmaya başlarken, insanın düşünceleri derinleşir. Edebiyatta Eylül, genellikle hüzünle özdeşleşir ama bu hüzün, yaratıcı bir sessizliktir.
---
📜 Etimolojik ve Kültürel Derinlik
- Türkçedeki “Eylül” kelimesi, Arapça eylûl (أيلول) kökenlidir ve Süryanice elūl kelimesinden türemiştir. Bu sözcük, Akadca’da “hasat festivali” anlamına gelen elūlu kelimesine dayanır⁽¹⁾.
- İngilizce karşılığı September, Latince “yedi” anlamına gelen septem kökünden gelir; çünkü Roma takviminde Eylül yedinci aydı.
---
📅 Eylül Ayında Öne Çıkan Günler
Eylül, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde önemli günlerle doludur:
- 1 Eylül: Dünya Barış Günü
- 8 Eylül: Dünya Okuma-Yazma Günü
- 10 Eylül: Dünya İntiharı Önleme Günü
- 21 Eylül: Dünya Alzheimer Günü
- 23 Eylül: Sonbahar Ekinoksu – gece ve gündüz eşitlenir
---
🧠 Eylül’ün Ruhsal Yankısı
Eylül, insanın kendine dönme ayıdır. Tatil bitmiş, şehir yeniden dolmuş, okul zili çalmıştır. Bu ay, bir tür içsel toparlanma ve yeniden yön belirleme zamanıdır. Melankoliyle karışık bir huzur taşır; çünkü doğa solmaya başlarken, insanın düşünceleri derinleşir. Edebiyatta Eylül, genellikle hüzünle özdeşleşir ama bu hüzün, yaratıcı bir sessizliktir.
- Eylül, Gregoryen Takvimi'ne göre yılın 9. ayı olup 30 gün çeker.
- Arapça eylûl, Süryanice "üzüm" anlamındaki aylûl'den (üzüm ayı) gelmektedir.
- Hristiyanlar bu aya "istavroz ayı", "haç ayı" ya da Karadeniz'de değiştirilerek "istavrit ayı" derler.
- Avram Galanti Bodrumlu yaptığı araştırmalar ile Türklük İncelemeleri kitabında Akadlıların altıncı ayı olduğunu ve sevinçten haykırmak anlamına geldiğini savunmuştur.
- Eylül adının İngilizce karşılığı olan "September", Latince 7 anlamına gelen "septem" den gelir. Eylül, M.Ö. 153'e kadar, eski Roma takviminde 7. ay idi.
- Roma imparatoru Septimius Severus ile aynı anlama gelir.
21 Eylül 2014 Pazar
eylül rübai
eylüle girdim eylüle
girdim
her ömrün bir eylülü vardır
onca yaşadım
şimdi bildim
( murathan mungan / eylül 2001 )
her ömrün bir eylülü vardır
onca yaşadım
şimdi bildim
( murathan mungan / eylül 2001 )
19 Eylül 2014 Cuma
ayrılık ayracı
Bütün ayraçları kaldırdın ama unuttuğun
Bir şey vardı yine de, çiçekleri sulamadın
Gökyüzü sarardı o zaman bulutlar kirlendi
Ve ne kadar az konuşur olduk günboyu
Birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor
Tam da susuşların birbirine eklendiği yerde
Ezberlenecek hiçbir şey yok bu dünyada
Kirletilmemiş bir bulut bile yok artık
Böyle diyorsun her yolculuğa çıkışımda
Yaşadığın kent de sana benziyor gitgide
Ne zaman dönmeyi düşünsem yangın çıkıyor
Ya da erteletiyorum biletimi son anda
Uzun bir
sessizlik oluyorsun dağlara baksam
Karşılıksız mektuplar kadar burkuluyor kalbin
Yazdığım şiirler de canımı sıkıyor artık
Fotoğraflarımı yırtıp atıyorum tek tek
Ve ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi
Eylül diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık
Üşüyünce ağlıyorsun yalnızım dememek için
Uçaklar gemiler trenler çiziyorsun duvarlara
Kendine bir deniz bul artık bir de rüzgâr
Parçalanacağın bir uçurum bul bu dünyada
Tek tutkun o kenti bırakıp gelmek olmalı
Ve gelirken havaya uçurmak bindiğin otobüsü
Birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor
Tam da çiçeklerin sulanmadığı yerde
Konuşacak bir şeyler bulamıyorsak gün boyu
Derim ki ayrılık gündemdedir ne yapılsa
Ve sen bütün ayraçları kaldırdığını sanmıştın
Ama unutmuşsun yine de ayrılık ayracını
Ahmet Telli
18 Eylül 2014 Perşembe
Sevgilim, işte Eylül
“Sevgilim, işte Eylül
Ve işte senin usul usul seğiren yüzün.
Zaman ki sonsuzdur
Bitmemiş şiirler gibidir.
Bitmemiş şiirler gibidir.
Bazı hüzünleri
Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.
Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.
Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık
(İsteğin bulanık kıyısında).
(İsteğin bulanık kıyısında).
Bundan değil midir bizim aşkımızda
Sürekli bir akşam hüznü vardır.”
Sürekli bir akşam hüznü vardır.”
İlhan
Berk
Kaydol:
Yorumlar (Atom)


.jpg)
.jpg)