1 Eylül 2014 Pazartesi

konyak, kitap ve kahve



Tenha bir eylül bahçesinde
Bir bardak konyak, kitap ve kahve
Otururken dalmış kendi kendime,
Güz rüzgârı geçiyor kitabımın içinden
Ot kokan nefesiyle.

Hızla çevirerek sayfalarını
Savuruyor bütün harfleri
Gözlerimin önünde,
Koparıp kim bilir hangi sözlerden
İrili ufaklı belki binlerce.

Telâşla kapatıyorum kapağını kitabın
Bastırıp üstüne elimle.
Bakıyorum her şey yerli yerinde;
Tenha bir eylül bahçesinde
Bir bardak konyak, kitap ve kahve.

Metin Altıok
 
 
Konyak, kitap ve kahve… Üçlü bir ritüel, üç ayrı zamanın ve üç ayrı bilincin aynı masada buluşmasıdır. Konyak, geçmişin damıtılmış hâlidir; meşe fıçılarda yıllanmış, zamanla olgunlaşmış, her damlasında bir hatırayı saklayan bir içki. Kitap, düşüncenin mekâna sığmayan formudur; yazının sessizliğiyle konuşan, kelimelerin ardında bir evren kuran bir yapıttır. Kahve ise şimdinin uyanıklığıdır; zihni keskinleştiren, duyuları ayıklayan, varoluşu berraklaştıran bir içsel çağrıdır. Bu üçlü, yalnızca bir keyif değil; bir düşünsel duruştur—insanın kendine döndüğü, zamanla yüzleştiği, anlamla temas kurduğu bir anın mimarisidir.

Konyak, gecenin derinliğinde içilen bir içki değil; zamanın içinden süzülen bir düşüncedir. Her yudum, geçmişin bir kıvrımına dokunur; unutulmuş cümleleri, yarım kalmış bakışları, eksik bırakılmış duyguları çağırır. Onun yakıcılığı, yalnızca alkolün değil, hatıranın da etkisidir. Kitap ise bu hatırayı anlamlandıran bir araçtır; konyakla çağrılan geçmiş, kitapla çözümlenir. Sayfalar arasında gezinmek, yalnızca bilgi edinmek değil; kendini yeniden kurmaktır. Çünkü kitap, insanın kendine yazdığı bir mektuptur; her okuma, bir içsel konuşmadır.

Kahve, bu içsel konuşmanın sabahıdır. Konyakla çözülmüş geçmişin ve kitapla anlamlandırılmış düşüncenin ardından, kahveyle gelen berraklık, bir uyanıştır. Onun acılığı, hakikatin çıplak hâlidir; tatlıya ihtiyaç duymayan bir bilincin göstergesidir. Kahve, zihni keskinleştirirken, duyguyu da sadeleştirir. Bu sadeleşme, bir eksilme değil; bir arınmadır. Çünkü insan, ancak arındığında kendine yaklaşabilir. Konyakla geçmişe, kitapla düşünceye, kahveyle şimdiye temas eden bir bilinç, artık yalnızca yaşayan değil; düşünen bir varlıktır.

Ve nihayet, bu üçlü ritüel, insanın zamanla kurduğu en incelikli ilişkidir. Konyak, geçmişin damıtılmış hâli; kitap, düşüncenin yazılı formu; kahve, şimdinin uyanıklığıdır. Bu üçü bir araya geldiğinde, insan yalnız değildir; çünkü artık zamanla konuşur, kendini dinler, anlamla temas kurar. Bu temas, bir keyif değil; bir varoluş biçimidir. Ve belki de en çok buna ihtiyacımız vardır: zamanla dost olmak, kendimizle barışmak, düşünceyle derinleşmek. Konyak, kitap ve kahve… Sessizliğin içindeki en gürültülü sohbet.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder