12 Eylül 2014 Cuma

eylül



Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli, bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı, terk edilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Akşam rüzgârları; tene dokunan bir kamçı kadar şehvetlidir.
Ben her yıl ölümü ve aşkı bu ayda beklerim…

Ve eylülün çıplak ayaklarına bir yazı bırakırım.
Eylül sabahları; kılıçlar kadar keskin ışıltılarıyla
tenimi kanatarak uyandırır beni.
Ben eylüle akarım.
Bir hüzün gibi akarım ben eylüle kanayan bir aşk gibi,
siyah şallara bürünmüş, genç bir ölüm gibi akarım.
Sevişerek, ağlayarak ve ölerek akarım ben eylüle.
Her yıl, hep aynı vakitte, geniş bir ırmak gibi
bütün hayatı berrak sularında yıkayarak gelir,
beni ve her şeyi koynuna alarak,
bir meçhule hüznüyle emzirerek götürür hep.
Kadınları ve hüznü eylülde severim…

Keman konçertolarını,
akşam saatlerinde bir bir ışık yangını ile kıpkızıl tüten
yalnız ağaçları, ürkek tebessümleri ve edepsiz kahkahaları severim.
Lacivert bir deniz benim ellerimde oynaşır.
Sahiller, yaşlı bir kadın gibi kendine terk edilir
Şarkılar, incecik bürümcükten acılar vaad eder her dinleyene
Bitenin başlayana dokunduğu yerdir eylül…

Onun için yanık yanık tütsü kokar,
Onun için değdiği yeri kanatır.
Eylülde aşk, eylülde acı, eylülde yalnızlık zordur,
eylülde her şey zordur, ben eylülü onun için severim.
Eylül ışıklarında çırılçıplak ruhlar yıkanır
Herkes her şeye kapısını aralar ‘bir aşk oluverir aşinalık’.
Ölüm kıvırcık saçlarını hayatın göğsüne dokundurur.
Aşkı ve ölümü ben hep bu ayda beklerim.
Nasıl da mahsun ve nasıl da tehditkârdır.
Ben eylülde bütün aşklardan ve ve kadınlardan korkarım…

Ben her yıl eylülün çıplak ayaklarına bir yazı adarım.
Ve ben eylüle akarım
Bir hüzün gibi akarım ben eylüle,
kanayan bir aşk gibi akarım,
Siyah şallara bürünmüş bir genç ölüm gibi akarım…

Ahmet Altan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder