Nedir bu yüzyıldır karanlık
bakışlarını görürüm ayın
başımı çevirip duyarım kokusunu bir güz günü korkulu
sabahın serinliğini taşır derin duyguların
pınar tadında duru çimen kokan
yaşlı ağaçlarda salınır gizemli ışınları Omega'nın
Nedir bu onulmaz bir yara gibi yüzün
bırakırım artık ne olursa olsun
köprülerin orada çökmüş toprak mı
yoksa yiten deniz mi içimizde uğuldayan
ağzın mayıs ağzı
Kuşkundur gövden, ama
bir zamanlar gülde gözükmüştü tanrı
nice güller böyle gövdenden yaprak dökerken
Nedir bu kuşkun kısır toprak
üstünde bin bir dansı onaylamayan rüzgâr
uçup giden yaz içindir
dokunmayın ayin tenine
yanar parmak uçlarınız, teniniz sonra
nedir bu yüzün uzak yaşam taraçalarında
başımı çevirip duyarım kokusunu bir güz günü korkulu
sabahın serinliğini taşır derin duyguların
pınar tadında duru çimen kokan
yaşlı ağaçlarda salınır gizemli ışınları Omega'nın
Nedir bu onulmaz bir yara gibi yüzün
bırakırım artık ne olursa olsun
köprülerin orada çökmüş toprak mı
yoksa yiten deniz mi içimizde uğuldayan
ağzın mayıs ağzı
Kuşkundur gövden, ama
bir zamanlar gülde gözükmüştü tanrı
nice güller böyle gövdenden yaprak dökerken
Nedir bu kuşkun kısır toprak
üstünde bin bir dansı onaylamayan rüzgâr
uçup giden yaz içindir
dokunmayın ayin tenine
yanar parmak uçlarınız, teniniz sonra
nedir bu yüzün uzak yaşam taraçalarında
Attila İlhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder