Bazı cümleler vardır böyle bir 
yerden sizi yakalar, bu onlardan. Ama geçiyorum, devamını okuyorum. İşim
 var, yapacaklarım, bitirmem gerekenler var. Ama o muhteşem hafızam var ya! Durmuyor.
 Orada o yazının içinde durmuyor. Zihnimin nesini bırakacağım? Hem bu kadar 
muhteşemken. Hafızamdan fotoğraflar, albümler getiriyor, kalemi kağıdı alıp kurgular 
yaratıyor, hikayeler yazıyor, hayal kurmaya başlıyor. Bir düşünce başka 
bir düşünceyi getiriyor ve bir süre sonra sanki zihnimde bir parti 
vermişim de bütün mahalle gelmiş duygusunu veren bir curcuna oluyor. 
Susun diye bağırmak isterken, bağırırsam kaçarlar diye de korkuyorum. 
Seviyorum bu hallerimi ama çok yoruyor beni. Corona günlerinde eve 
kapanınca benim hayatım yavaşlamadı, zihnimdeki kalabalık arttı. Hiç 
yazmadığım kadar yazıyorum bu aralar çünkü ben yazarak akıtıyorum o 
sesleri. Tanışın onunla, onu bastırmadan,
 dizginlemeden, tüm seslerini oyun parkına saldığınız çocuğunuz gibi 
kağıda salın. Salmak ne kadar güzel bir kelime Zihin Haritası için. Boya
 kalemleri, kıvrımlar, oradan oraya atlamalar, dur unutmuşum şunu da 
şuraya ekleyim dediklerimiz... hepsi serbest, özgür, hepsine izin 
vererek. Çaktırmadan meditasyon gibi. Bir meditasyon hocası bana 
"düşünceleri metro istasyonunda trenler gibi düşün, gelsin, dursun sonra
 gitsin ama sen hep istasyonda kal, hiç bir trene binme" demişti. Zihin 
haritası düşüncelerimin metro istasyonu. 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder