Kuzeyi ve doğusu Apennin dağlarıyla kaplıdır, güneyinde Chianti
tepeleri yükselir. Gucci, Coveri, Ferregamo Floransa’lı ünlü stilistlerdir.
Leonardo da Vinci, Michelangelo söz konusu sanatçıların başında gelir. 1382’de
iki büyük aile önderlik yarışına girdiler. Medici ailesi zaferi kazanarak
Floransa’ya egemen oldu ve kurumlarını değiştirmeksizin, babadan oğula geçen
bir monarşi kurmayı başardı. Vatanının babası diye adlandırılan ihtiyar Cosimo
(1434-1464) liberal bir prensti. Edebiyatı ve bilimi korudu. Daha sonra
Floransa, Lorenzo il Magnifico’nun (Muhteşem Lorenzo/1465-1492) yönetiminde
Avrupa’nın sanat ve kültür başkenti oldu. Borgo Albizi sokağında bulunan, ön
cephesi heykellerle donatılmış Palazzo Visace (Visace Sarayı) 1500 yılında
yapılmış olup Medici’lerin korumasında olan bir yapı. Bu güzel binanın bir
katında bugün Baratelli Lucchesi ailesi oturuyor. Floransa’ya gelip de görkemli
gotik bir yapı olan Duomo’yı görmek mümkün değildir. 1926’da Arnolfo di Cambio
tarafından inşaatı başlatılan (Santa Maria del Fiore) Duomo, Floransa’da 13. ve
14. yüzyılda zenginliğin ve gücün sembolü Floransa’ya özgü farklı bir gotik
yapıdır ve hacmi çok büyüktür. En önemli özelliği kubbesi ve dış yüzeyini
kaplayan mermerleridir. On dört yılda tamamlanan kubbenin inşaatını
Brunelleschi yapmıştır. Çan kulesi Giotto tarafından tasarladığı için çok
önemlidir. Duomo’nun hemen karşısındaki Battistero (vaftiz binası) beyaz ve
yeşil mermerlerle kaplıdır. Roma stilidir. Üstünde eski ahitten sahnelerin
görüldüğü bu inanılmaz güzellikteki bronz kapı için Michelangelo cennetin
kapısı demiştir. Nettuno çeşmesinin etrafında Donatello’nun bir heykeli ve
Michelangelo’nun ünlü Davıd heykeli bulunmaktadır. Bu heykellerin aslını
Accademia müzesinde görebilirsiniz. 13. yüzyılda inşa edilen ve freskleri
Andrea di Bonaiuto tarafından yapılan Santa Maria Novella Kilisesi de görülmeye
değer. Santa Croce ise kentin en eski meydanlarından biridir ve burada Floransa’nın
en önemli kiliselerinden olan Chieas della Santa Croce bulunmaktadır. 1924’de
yapılan bu kilisenin tabanında mermerden oluşmuş tablolar ve önemli kişilerin
mezarları bulunmaktadır. Aralarında Michelangelo, Dante, Rossellino ve
Rossini’nin de bulunduğu tam 276 tane mezar vardır. Projesi yine
Brunelleschi’ye ait, yapımına 1420’de başlanan San Lorenzo Kilisesi’ni
unutmamak gerekiyor. Dua bölümünün (Sagrestia Vecchia) dekorasyonu Donatello
tarafından yapılmıştır. Kentin simgesi haline gelen Arno Nehri üzerindeki en
eski köprü olan Ponte Vecchio Floransa’ya gelen herkesin ilgisini çeker. Bu
antik köprüden sonra Galile’nin evinin önünden geçip Belvedere’ye tırmanmak
ayrı bir zevktir. Belvedere’den bütün Floransa’yı seyredebilirsiniz. Nehrin bu
tarafında, planı 1549’da Triboli tarafından çizilmiş olan, Palazzo Pitti’nin
tarafından çizilmiş olan, Palazzo Pitti’nin arkasındaki Giardino di Boboli’yi
gezmenizi öneririm. Avrupa’nın en zengin şarap mehzenine sahip olan Pinchiori
Via Verdi’de bulunuyor. Toscana yemeği olan Trippa alla Fioorentina (Floransa
usulü işkembe).
Floransa,
bir sanat, bir Rönesans dönemi şehri olduğunu sık sık yüzünüze vuruyor. Ünlü
sanatçılar Leonardo da Vinci, Galilei Galileo, Michelangelo, Dante Alighieri,
Vasari, Giotto, Botticelli, şehre anılarını bırakırken oldukça cömert
davranmış. İtalyan mimarisinin en şık örneklerini görebileceğiniz meydanlar ve
dar sokakların dışında, bir mimari deha sayılabilecek olan Duomo Katedrali
bunların başında geliyor. Duomo Katedrali çevresinde sürekli kalabalık turist
topluluğu, tabii beraberinde kaçınılmaz olarak seyyar satıcılar ve ressamlarla
bir arada olacaksınız.
Eğer şehri
kuşbakışı izlemek isterseniz, Arno Nehri’nin diğer yanına geçip Boboli Parkı,
Forte Belvedere ya da Piazza Michelangelo seçeneklerinden birini tercih
etmelisiniz. Boboli Parkı, inanılmaz keyifli bir mekân; içeriye girip de tepeye
yürümeye başladığınızda, içinizden tüm gününüzü burada geçirmek geliyor. Forte
Belvedere çıkışı ise, dar sokakları ve şirin yapılarıyla dikkat çekici. Ama
Michelangelo’nun ünlü Davut heykelinin bulunduğu tepe, şehrin muhteşem
görüntüsüne artı olarak, bir de uzayıp giden Arno Nehri görüntüsünü de
kadrajınıza sığdırıyor. Nehrin diğer tarafında Palazzo Pitti de mutlaka
görmeniz gereken yerlerden. Zaten Boboli Parkı’nın girişi Palazzo Pitti’nin
içinde yer alıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder