Bir çoğunuzun geçmişinde yaşanmış en
az bir aşk vardır. Kısa da sürse aşklarınızdan hazlar aldınız, ayaklarınız
yerden kesildi.
Aynı zamanda büyük acılar da
çektiniz, içiniz yandı, gözyaşı döktünüz. Ve belki de hâlâ acılar yakanızı
bırakmamıştır.
Peki ama, hiç düşündünüz mü, sizin
aşkınız neydi gerçekte?
Şehvetin ön planda olduğu,
yönlendirdiği tensel bir aşk mıydı acaba sizin aşkınız?
Sımsıkı sarılmayı, bir an önce
yatağa gitmeyi şiddetle arzuladığınız birisi miydi aşık olduğunuz insan?
Daha çok fiziksel özelliklerine mi
tutkundunuz birlikte olduğunuz insanın? Onsuz bir hayatın asla olamayacağını mı
düşündünüz aşkınızı yaşarken, yoksa bir gözünüz hâlâ radar gibi arada bir de
olsa taradı mı çevreyi?
Tene yönelik şehvet değil de,
tutkularınız mı sürükledi sizi aşka?
Dünya umurunuzda olmadı mı onunla
birlikteyken? Mantığınız, aklınız, süresiz olarak izine çıktı mı acaba?
Aklınızın, mantığınızın sesini dinlemeyi reddedip, tutkularınızın esiri olarak
sürüklenip gittiniz mi peşinden?
Hiç de birbirinizle uyuşmayan
zevkleriniz için tartıştığınız, hır çıkardığınız, küstüğünüz anlar oldu mu?
Olduğu gibi kabul ettiniz mi sevdiğiniz insanı? Yoksa bir heykeltıraş gibi
“adam” etmek için habire yonttunuz mu bir yerlerini? Onu kaybetmekten ne kadar
korktunuz acaba?
Ölesiye bir korku muydu bu?
Belki de siz, çok daha muhteşem,
yüksek düzeyli bir aşk yaşadınız.
İnce, gelişmiş bir zevkin yarattığı
bir aşk mıydı sizinki?
Birbirinizi çok iyi anlamış,
zevklerinize karşılıklı saygı göstermiş miydiniz aşkınızı yaşarken?
Kainat kadar engin, onun kadar hür
ve güzel beyinlerinize mi aşık oldunuz acaba?
Birbirinizin gelişimine, hiçbir
çıkar kaygısı taşımadan yardım mı ettiniz sizler?
İzne çıkarmadığınız aklınız, zekanız
ve mantığınızı, aşkınızı daha da güzelleştirmek, alacağınız hazzı daha üst
noktalara taşımak için mi kullandınız siz?
Ve dostça ayrılmayı başarabildiniz
mi? Sizin aşkınız hangisiydi ve hangisidir?
Tensel aşk mı, tutkuların
sürüklediği aşk mı, ince bir zevkin ürünü olan aşk mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder