İnsan
genellikle okuduğu anki ruh haline göre kendisine önemli gelen yerlerin altını
çizdiğinden, ileride kitap tekrar okunurken görüldüğünde eski günlükleri
okuyormuş gibi hissettiren davranış. 
Özellikle
Fransız hocalar tarafından inatla tavsiye edilen, hatta “altı çizilmeden
okunmuş bir kitap kitap değildir”e kadar gider.
Kitaplarda
çok beğenilen ya da gerekli görülen yerlerin çizilmesi gelecek zamanda kitaba
şöyle bir göz atılmasıyla anımsanacağı ve hatta tekrar okunacağı için
faydalıdır; aynı zamanda da kişinin o anki ruhsal durumunu da yansıtır.
Yaşanmışlıktır,
sizden kalan izlerdir, sevdiğiniz, beğendiğiniz kısımların altını çizmektir.
Zaten
bir kitabın eskimişliği, yanındaki o kitabın açılmış olma izi, içindeki ufak
tefek notlar, altı çizili satırlar o kitabın değerine değer katar. Hatıralar ve
emek sizdeki yerini arttırır.
Okunmuş
bir kitabı kitaplıktan çekip sayfalarını karıştırmak eski fotoğraflara bakmak
gibidir. Ama altı çizilmiş satırlara bakmak fotoğrafta kendine bakmaktır.
Ve
son olarak;
“Kitaplarda
kendimize rastladığımızı sandığımız yerlerin altını çizeriz.” Metin Üstündağ. 
Bu satırlar, bir okuma biçimi değil; bir düşünme biçimidir. Çünkü çizilen yer, metnin en güçlü cümlesi değil, okurun en kırılgan anıdır. Altı çizilen, çoğu zaman yazarın değil, okurun sesidir. O satırda durur zaman; o satırda yoğunlaşır anlam. Ve insan, o çizgide kendini bulur. Çünkü altı çizilmiş olan, unutulmak istenmeyen değil, unutulamayandır. Hafızanın en derin katmanıdır bu çizgiler.
Altı çizilmiş satırlar, bir metni kişiselleştirir; onu evrensel olmaktan çıkarır, bireysel kılar. Aynı kitap, farklı ellerde farklı izler taşır. Her çizgi, bir okuma anının tanığıdır; bir gece yarısı, bir tren yolculuğu, bir bekleyiş… Ve bu tanıklık, metni zamandan koparır. Artık o cümle, yalnızca yazılmış değil, yaşanmıştır. Altı çizilmiş satırlar, edebiyatın değil, hayatın altını çizer.
Ve nihayet, bu çizgiler bir sessiz diyaloğun izleridir. Yazarla okur arasında kurulmuş, kelimesiz bir bağdır. Altı çizilmiş her satır, bir iç sesin yankısıdır. Okur, o cümlede durur, düşünür, susar. Çünkü bazı satırlar konuşmaz; sadece dinlenir. Ve bu dinleyişte, insan kendine yaklaşır. Altı çizilmiş satırlar, metnin değil, insanın derinliğidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder