19 Şubat 2013 Salı

altı çizilmiş satırlar



İnsan genellikle okuduğu anki ruh haline göre kendisine önemli gelen yerlerin altını çizdiğinden, ileride kitap tekrar okunurken görüldüğünde eski günlükleri okuyormuş gibi hissettiren davranış.
Özellikle Fransız hocalar tarafından inatla tavsiye edilen, hatta “altı çizilmeden okunmuş bir kitap kitap değildir”e kadar gider.
Kitaplarda çok beğenilen ya da gerekli görülen yerlerin çizilmesi gelecek zamanda kitaba şöyle bir göz atılmasıyla anımsanacağı ve hatta tekrar okunacağı için faydalıdır; aynı zamanda da kişinin o anki ruhsal durumunu da yansıtır.
Yaşanmışlıktır, sizden kalan izlerdir, sevdiğiniz, beğendiğiniz kısımların altını çizmektir.
Zaten bir kitabın eskimişliği, yanındaki o kitabın açılmış olma izi, içindeki ufak tefek notlar, altı çizili satırlar o kitabın değerine değer katar. Hatıralar ve emek sizdeki yerini arttırır.
Okunmuş bir kitabı kitaplıktan çekip sayfalarını karıştırmak eski fotoğraflara bakmak gibidir. Ama altı çizilmiş satırlara bakmak fotoğrafta kendine bakmaktır.
Ve son olarak;
“Kitaplarda kendimize rastladığımızı sandığımız yerlerin altını çizeriz.” Metin Üstündağ. 
 
 
Altı çizilmiş satırlar, bir metnin değil, bir zihnin haritasıdır. Okur, kalemin ucuyla yalnızca kelimeleri değil, kendi iç dünyasını da işaretler. Her çizgi, bir duraksamadır; bir anlamın, bir çağrışımın, bir sarsıntının izidir. Satırların altını çizen el, aslında kendini arar; çünkü metin, yalnızca yazılmış olan değil, hissedilmiş olandır. Ve hissedilen her şey, bir iz bırakır—tıpkı altı çizilmiş satırlar gibi.

Bu satırlar, bir okuma biçimi değil; bir düşünme biçimidir. Çünkü çizilen yer, metnin en güçlü cümlesi değil, okurun en kırılgan anıdır. Altı çizilen, çoğu zaman yazarın değil, okurun sesidir. O satırda durur zaman; o satırda yoğunlaşır anlam. Ve insan, o çizgide kendini bulur. Çünkü altı çizilmiş olan, unutulmak istenmeyen değil, unutulamayandır. Hafızanın en derin katmanıdır bu çizgiler.

Altı çizilmiş satırlar, bir metni kişiselleştirir; onu evrensel olmaktan çıkarır, bireysel kılar. Aynı kitap, farklı ellerde farklı izler taşır. Her çizgi, bir okuma anının tanığıdır; bir gece yarısı, bir tren yolculuğu, bir bekleyiş… Ve bu tanıklık, metni zamandan koparır. Artık o cümle, yalnızca yazılmış değil, yaşanmıştır. Altı çizilmiş satırlar, edebiyatın değil, hayatın altını çizer.

Ve nihayet, bu çizgiler bir sessiz diyaloğun izleridir. Yazarla okur arasında kurulmuş, kelimesiz bir bağdır. Altı çizilmiş her satır, bir iç sesin yankısıdır. Okur, o cümlede durur, düşünür, susar. Çünkü bazı satırlar konuşmaz; sadece dinlenir. Ve bu dinleyişte, insan kendine yaklaşır. Altı çizilmiş satırlar, metnin değil, insanın derinliğidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder