Biri
var beni ağlatan,
Güldürenlerden daha çok sevdiğim...
Güldürenlerden daha çok sevdiğim...
Gülmek, çoğu zaman dışsal bir tepkinin ürünüdür; bir anlık rahatlama, bir geçici kaçış. Oysa ağlamak, içsel bir çöküşün ve aynı zamanda bir arınmanın ifadesidir. Beni ağlatan o kişi, yalnızca duygularımı değil, varoluşumu da sarsmıştır. Onunla yaşanan her temas, bir aynaya bakmak gibidir—kendimi onun gözlerinde görürken, eksiklerimi, kırıklarımı, arzularımı da görürüm. Ve bu yüzleşme, gülmekten daha gerçek, daha dönüştürücüdür.
Sevginin ölçüsü, ne kadar güldürdüğüyle değil, ne kadar derinleştirdiğiyle belirlenir. Beni ağlatan o kişi, bana yalnızca kendisini değil, beni de tanıtmıştır. Onunla yaşanan her acı, bir bilgelik taşır; her gözyaşı, bir anlamın habercisidir. Güldürenler geçip giderken, ağlatan kalır—çünkü onun bıraktığı iz, zamanla bir sızı değil, bir öğretiye dönüşür. Ve insan, bu öğretiyi içselleştirdiğinde, sevginin ne olduğunu ilk kez gerçekten anlar.
Sonuçta, beni ağlatan kişiyi güldürenlerden daha çok sevmek, bir çelişki değil, bir hakikattir. Çünkü o kişi, bana yalnızca mutluluğu değil, insan olmanın kırılganlığını da öğretmiştir. Onunla yaşanan her an, bir edebi metin gibi katmanlı, bir felsefi düşünce gibi derin, bir şiir gibi titreşimlidir. Ve ben, bu titreşimi, bu sarsıntıyı, bu hakikati sevdim—gülmekten daha çok, ağlamaktan daha derin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder