Günlüğünüz karşısında ruhen çırılçıplak kalmayı göze alabileceğiniz belki de tek dostunuz.
31 Aralık 2014 Çarşamba
happy new year
Yeni yıl, yalnızca takvimde bir rakamın değişimi değil; insanın kendi zamanıyla yüzleştiği, geçmişin tortularını süzerek geleceğe yöneldiği bir içsel eşiktir. 2014, ardında yalnızca yaşanmışlıkları değil, yaşanamamışlıkları da bırakırken; 2015, henüz söylenmemiş cümlelerin, kurulmamış hayallerin ve belki de cesaret edilememiş başlangıçların çağrısını taşır. Bu geçiş, bir kapanış değil, bir yeniden doğuştur; çünkü insan, her yılbaşında kendini yeniden kurma hakkına sahiptir.
Geride kalan yıl, zamanın sabırla işlediği bir metin gibiydi—bazı satırları eksik, bazıları fazla, ama bütünüyle insana ait. 2014, belki de en çok susulan, en çok beklenen, en çok içe dönülen yıl oldu. Ve şimdi, 2015’in ilk saatlerinde, bu suskunluk yerini bir içsel kıpırtıya bırakıyor. Yeni yıl, dışsal bir kutlamadan çok, içsel bir niyetlenmedir; insanın kendine verdiği sözlerin, kendiyle yaptığı barışın zamanıdır.
Bu yeni yıl, geçmişin yükünü değil, onun öğretilerini taşımalı. 2015’e adım atarken, yalnızca umut değil, farkındalık da bizimle gelmeli. Çünkü umut, kör bir beklenti değil; bilinçli bir yöneliştir. Yeni yıl, insanın kendine dönme cesaretidir; kalabalıkların gürültüsünden sıyrılıp kendi iç sesini dinleyebilme kudretidir. Ve bu kudret, ancak geçmişin izlerini okuyabilen, geleceği bir bilinçle kucaklayabilenlere aittir.
O hâlde 2015’e, yalnızca neşe değil, derinlik de dileyelim. Yeni yıl, yüzeyde parlayan bir ışık değil; içimizde yankılanan bir anlam olsun. Her yeni gün, bir adım daha kendimize yaklaşmak, bir kelime daha hakikate varmak için bir fırsat olsun. Ve biz, bu yılın her anında, zamanın kıymetini bilen, sessizliğin dilini duyan, varoluşun ağırlığını taşıyabilen insanlar olalım. Mutlu değil, anlamlı bir yıl olsun.
22 Aralık 2014 Pazartesi
hint felsefesinden
Düşünmeye vakit ayır; Düşünce güç için kaynaktır.
Eğlenceye vakit ayır; Eğlence gençliğin sırrıdır.
Okumaya vakit ayır; Okuma bilginin pınarıdır.
Duaya vakit ayır; Dua, güç anlarda direnmenin desteğidir.
Sevmeye vakit ayır; Sevme yaşamı tatlı kılandır.
Anlaşmaya vakit ayır; Anlaşma hoşgörünün anahtarıdır.
Gülmeye vakit ayır; Gülme ruhun müziğidir.
Vermeye vakit ayır; Verme günün aydınlığıdır.
İşini yapmaya vakit ayır; İş, huzurun kaynağıdır.
Teşekküre vakit ayır; Teşekkür, yaşam pastasının kremasıdır.
Eğlenceye vakit ayır; Eğlence gençliğin sırrıdır.
Okumaya vakit ayır; Okuma bilginin pınarıdır.
Duaya vakit ayır; Dua, güç anlarda direnmenin desteğidir.
Sevmeye vakit ayır; Sevme yaşamı tatlı kılandır.
Anlaşmaya vakit ayır; Anlaşma hoşgörünün anahtarıdır.
Gülmeye vakit ayır; Gülme ruhun müziğidir.
Vermeye vakit ayır; Verme günün aydınlığıdır.
İşini yapmaya vakit ayır; İş, huzurun kaynağıdır.
Teşekküre vakit ayır; Teşekkür, yaşam pastasının kremasıdır.
21 Aralık 2014 Pazar
zencefil
Şifalı
bir bitki türüdür. Baharat olarak kullanılır. Dünyanın birçok mutfağında
genelde kök olarak kullanılır. Güney Çin’den gelen Zencefil, önce Hindistan’a;
ardından Güneydoğu Asya’ya, Batı Afrika’ya ve Karayipler’e yayılmıştır.
Zencefil bitkisinin şekilsiz, parçalar halinde bulunan soyulmuş ya da
soyulmamış haldeki kurutulmuş kökleri vardır.
Zencefil’in
faydaları
Zencefil’in;
iştah açıcı, antiseptik, midevi, gaz söktürücü, sindirimi düzenleyici, solunum
yollarını açıcı ve taksin atıcı etkileri bulunuyor. Zencefil kan damarlarını
açar, terleme ve sıcaklık yapar, kalbi canlandırır. Mikrop öldürücüdür. Vücudun
direncini arttırır. Sıcak suya zencefil ve limon eklenerek içilmesi soğuk
algınlığına iyi gelir.
20 Aralık 2014 Cumartesi
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Ağlamak için gözden yaş
mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
VICTOR HUGO
19 Aralık 2014 Cuma
bağışıklık sistemi
Bağışıklık sistemi, insan bedeninin en sofistike savunma mekanizmasıdır; dış dünyadan gelen tehditleri tanıyan, ayırt eden ve yok eden bir biyolojik zekâ örneğidir. Bu sistem, yalnızca mikroplarla savaşmakla kalmaz; aynı zamanda bedenin kendi iç düzenini korur, hücresel bütünlüğü gözetir ve yaşamın sürekliliğini sağlar. Virüslerden bakterilere, mantarlardan parazitlere kadar her türlü patojene karşı bir tür içsel ordu gibi çalışır.
Bağışıklık sistemi iki ana koldan oluşur: doğuştan gelen (doğal) bağışıklık ve edinilmiş (adaptif) bağışıklık. Doğuştan gelen bağışıklık, hızlı ve genel bir yanıt verir; cilt, mukozalar, mide asidi gibi fiziksel bariyerlerle başlar. Bu sistem, patojenleri tanımadan önce bile onları engellemeye çalışır. Edinilmiş bağışıklık ise daha özelleşmiş ve hafızalıdır; bir patojeni tanıdıktan sonra ona özgü antikorlar üretir ve gelecekteki saldırılara karşı daha etkili bir savunma geliştirir⁽¹⁾⁽²⁾.
Bu sistemin temel aktörleri arasında lenfositler (B ve T hücreleri), makrofajlar, nötrofiller, dalak, lenf düğümleri, kemik iliği ve timüs bezi yer alır. Her biri farklı görevler üstlenir: bazıları istilacıları doğrudan yok ederken, bazıları onları tanır ve diğer hücreleri uyarır. Özellikle T hücreleri, virüs bulaşmış hücreleri yok etme konusunda kritik rol oynar. B hücreleri ise antikor üretimiyle tanınır; bu antikorlar, patojenleri etkisiz hale getirir ve bağışıklık belleğini oluşturur⁽³⁾.
Bağışıklık sisteminin gücü, yalnızca genetik mirasla değil, yaşam tarzıyla da şekillenir. Dengeli beslenme, düzenli uyku, stres yönetimi, fiziksel aktivite ve yeterli vitamin alımı (özellikle C ve D vitaminleri) bu sistemi destekler. Aynı zamanda probiyotikler ve antioksidanlar açısından zengin gıdalar, bağırsak florasını koruyarak bağışıklığın temelini güçlendirir⁽¹⁾. Çünkü bağışıklık, yalnızca bir biyolojik sistem değil; aynı zamanda yaşamın bütünlüğünü koruyan bir denge sanatıdır.
Bağışıklık sistemi iki ana koldan oluşur: doğuştan gelen (doğal) bağışıklık ve edinilmiş (adaptif) bağışıklık. Doğuştan gelen bağışıklık, hızlı ve genel bir yanıt verir; cilt, mukozalar, mide asidi gibi fiziksel bariyerlerle başlar. Bu sistem, patojenleri tanımadan önce bile onları engellemeye çalışır. Edinilmiş bağışıklık ise daha özelleşmiş ve hafızalıdır; bir patojeni tanıdıktan sonra ona özgü antikorlar üretir ve gelecekteki saldırılara karşı daha etkili bir savunma geliştirir⁽¹⁾⁽²⁾.
Bu sistemin temel aktörleri arasında lenfositler (B ve T hücreleri), makrofajlar, nötrofiller, dalak, lenf düğümleri, kemik iliği ve timüs bezi yer alır. Her biri farklı görevler üstlenir: bazıları istilacıları doğrudan yok ederken, bazıları onları tanır ve diğer hücreleri uyarır. Özellikle T hücreleri, virüs bulaşmış hücreleri yok etme konusunda kritik rol oynar. B hücreleri ise antikor üretimiyle tanınır; bu antikorlar, patojenleri etkisiz hale getirir ve bağışıklık belleğini oluşturur⁽³⁾.
Bağışıklık sisteminin gücü, yalnızca genetik mirasla değil, yaşam tarzıyla da şekillenir. Dengeli beslenme, düzenli uyku, stres yönetimi, fiziksel aktivite ve yeterli vitamin alımı (özellikle C ve D vitaminleri) bu sistemi destekler. Aynı zamanda probiyotikler ve antioksidanlar açısından zengin gıdalar, bağırsak florasını koruyarak bağışıklığın temelini güçlendirir⁽¹⁾. Çünkü bağışıklık, yalnızca bir biyolojik sistem değil; aynı zamanda yaşamın bütünlüğünü koruyan bir denge sanatıdır.
Soğuk
Algınlığı ve Gribi Durdurmanın Yolları
Soğuk
algınlığının size yaklaştığını hisseder hissetmez hemen kendinize bir C
vitamini kürü uygulamaya başlayın. Altı gramlık bir C vitamini tabletini taze
sıkılmış meyve suyu veya bol suyla alın.
C
vitaminine ek olarak A, E ve selenyumla bakır içeren besinlerden bol bol
tüketin.
Bol bol
taze sebze ve meyve tüketin. Turunçgiller, havuç, yeşilbiber ve pancarda sizi
bu mikroplara karşı koruyacak A ve C vitamini fazlasıyla bulunmakta.
Bu
dönemlerde fazlasıyla yağ yapan et, yumurta ile süt ve süt ürünlerinden uzak
durun.
Alkol,
sigara, çay ve kahveden bu dönemlerde elinizden geldiğince uzak durun. Bunun
yerine bol bol su için veya bitkisel çaylardan tüketin.
Elinizden
geldiğince stresten ve stres aratan ortamlardan uzak durun. Bol bol uyuyun ve
yatarak dinlenin.
Soğuk
algınlığına yakalandığınız zaman kendinize her zamankinden çok daha fazla
dikkat etmelisiniz. Bol bol uyumalı, vücudu dinlendirmeli, bolca su içerek
vücutta biriken zararlı toksinlerin dışarı atımını kolaylaştırmalısınız. Bunun
yanında çok iyi bir şekilde beslenmeli; enerji seviyenizi düşüren alkol, sigara
ve stresten uzak durmaya çalışmanız da gerekiyor. Bu arada C vitamini desteği
şart. Çünkü soğuk algınlığı ve griple mücadelede C vitamini fazlasıyla etkin
bir rol oynamakta. Bunun için de C vitamini bakımından zengin olan besinlerden
tüketmelisiniz. Örneğin kivi, sarımsak, karpuz ve mantar vücudunuzu bu
mikroplara karşı koruyacaktır.
A Vitamini: Hücreleri güçlendirerek bağışıklık sisteminin canlanmasını ve kusursuz
çalışmasını sağlar.
Anti-oksidantlar: A, E, C vitaminleriyle, beta-karoten, bakır, selenyum gibi mineralleri
de kapsayan bu grup, vücutta biriken toksinlerin kolayca vücuttan atılmasını
sağlar. Bunlar ise en çok sebze ve meyvelerde bulunur.
Beta Karoten: Enfeksiyonlarla mücadelede en etkin rolü oynayan grup. Taze sebzelerde
bol miktarda bulunmakta.
C Vitamini: Özellikle soğuk algınlığı ve gripte etkin bir rol oynayan önemli bir
vitamin. En çok kivide bulunduğu söylenen C vitamini için doktorlar aynı
zamanda şöyle bir uyarıda da bulunuyorlar: C vitaminin fazlası ishale yol açar.
E Vitamini: Özellikle fındık, tohumlarla buğday ve buğdaydan elde edilen besin
maddelerinde bolca bulunan bir anti-oksidant.
Sarımsak:
Hem anti-oksidant hem de anti-bakteriyel bir mucize. Özellikle mikroplarla
savaşta çok etkin bir rol oynamakta.
16 Aralık 2014 Salı
altın portakal
Turunçgiller
içinde küçük mücevher olarak adlandırılır. Çincede altın portakal manasına
gelir “gold orange” kabuğu ile beraber yenilen bir narenciye çeşididir.
Evlerde, balkonlarda yetiştirilen belki de tek meyve ağacıdır. Anavatanının Çin
olduğuna inanılır. Batı dünyası ile tanışması 9.yüzyıl ortalarında olmuştur.
Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yetiştirilmeye çalışıldıysa en iyi meyve
oluşumu Rize ilinde sağlanmıştır. Turunçgiller içinde küçük mücevher olarak
adlandırılır.
Altın
Portakal faydaları
C
vitamini bakımından zengin olan altın portakal, kabuğu ile beraber yenildiğinde
gribal enfeksiyonları önlemede önemli rol oynaktadır. A, B1, B2, B3 ve Kalsiyum
da ihtiva eder ve sinir sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Gribal
enfeksiyonlara karşı iyi gelir.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
.gif)
.jpg)
.png)
.jpg)
.png)
.jpg)
.png)
.jpg)
.png)
.jpg)
.png)
.jpg)
.png)
.jpg)
.png)
.jpg)
.png)
.jpg)
.jpg)
.jpg)
.jpg)