Tarihi
Likyalılar’la başlayan Kaş’ın içinde bu uygarlığın izlerini rastlamak mümkün.
Kasabanın en renkli sokağı Uzunçarşı’nın bitiminde yer alan anıt ise o dönemden
kalanların en görkemlisi. Bir krala, komutana ya da zengine ait bir mezar
olduğu sanılan bu anıtın dışında, ilçenin içine dağılmış bir çok kaya mezarla,
amfitiyatro da Kaş’ın tarihi dokusunu oluşturuyor. Bu mezarların dışında,
ilçenin merkezindeki Rumlar’dan kalan ahşap evler de geçen zamana inat
varlıklarını sürdürmeye devam ediyor.
Dalış ve yamaç
paraşütünün dışında, kano, trekking, canyoning ve dağ bisikleti de Kaş’ta
yapılabilecek diğer sporlar arasında yer alıyor.
Kaş’tan
bahsedince Meis’i atlamak olmaz. İlçe ile arasında sadece 1-2 deniz mili
bulanan Meis bir Yunan adası. (Zaten ilçenin isminin Kaş olması da Meis’le
bağlantılı. Meis göze, Kaş’ın kıyıları da onu çevreleyen bir kaşa benzetildiği
için ilçe bu ismi almış). Önceleri Meis’te Türkler, Kaş’ta Rumlar yaşarken
mübadele yıllarındaki değişimle minik Yunan adası Rumlar’ın olmuş. İşte bu
nedenle gündüz Kaş’tan Meis’e baktığınızda beyaz badanalı evlerle birlikte bir
cami minaresini de çok net seçebilirsiniz. Meis’in asıl büyüsü ise havanın
kararıp ışıkların yakılmasıyla ortaya çıkıyor ve Kaş’takilere, burunlarının
dibindeki bu minik ada seyrine doyum olmayan bir görüntü oluşturuyor.
Kaş
deyince, akla gelen ilk yerlerden biri de Uzunçarşı’dır. Tarihi dokunun mümkün
olduğunca korunduğu ve yerli, yabancı turistlerin mutlaka uğradığı Uzunçarşı’da
üstü ahşap cumbalı evlerin alt katlarında gümüşçü, halıcı gibi dükkanlar
sıralanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder